5 Eylül 2009 Cumartesi

G E Ç M İ Ş İ M İ Z D E N


Biz mi istedik yoksa hak mı ettik ?

Zübeyde SEZER

Benim çocukluğumda annelerimiz çalışmazdı.

Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.

Hatta babamın bile anahtarı yoktu.

Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.

Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.

Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.

Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.

Okula arkadaşlarımızla gider,

birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.

Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.

Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.

Annelerimiz bu durumu bildiklerinden, kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.

Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik.

Ya da pencereden bir sürahi bir bardak uzatır, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.

Kısacacı evine girip gelen (ki sadece çişi gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.

Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de gönderirdi.

Bu bazen bir kurabiye bazen bir meyve olurdu.

Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.

Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi.

Düşünce kaldırılır, kavga edince barıştırılırdık. Polisler gelmezdi

kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.

Sonra kavgalarımız da öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi,

en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar, tekme atar, yine oyuna dalardık.

Birbirimizin suyundan içer, elmasına diş atardık.

Misket oynamaktan parmaklarımız kanar yine de mikrop kapmazdık.

Azar işitip, acillere taşınmazdık.

Düşerdik ekmek çiğner basarlardı alnımıza, oyuna devam ederdik.

Röntgenlere, ultrasonlara girmezdik.

Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.

Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki..

Komşumu tanımıyorum ama evinin camında temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.

Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.

Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bezler güle oynaya bitirirdik işleri.

Evlerimiz var içinde yaşayan yok.

Parklarımız var içinde oynayan çocuk yok.

Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...

Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..

Tahta iskemlelerimiz de oturan yaşlılarımız, onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.

Ben kapılarında '' vale '' lerin, '' body '' lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.

Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp, taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.

Benim değildir bu kültür.

Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.

Nedir bunlar?

Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş insanlar olduk.

Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.

İyi de neden böyle olduk?

Biz mi

istemiştik? Yoksa hak mı ettik?

Ya

sizce?

4 Eylül 2009 Cuma


Çok enteresan!!!
Yürümeye Devam ediyoruz....


Ebru BIYIK

.

Vücudunuzdaki organların en duyarlı uçları ayağınızın altında yer alır. Bu noktalara masaj yaparsanız, ağrılarınızdan ve acılarınızdan kolayca kurtulursunuz. Gördüğünüz gibi kalp ile ilgili uçlar sol ayak altındadır.

Hangi organının nasıl bağlı olduğu nokta ve oklarla gösterilmektedir.

Bu organlara bağlı tüm sinirlerin burada sonlandığı gerçekten doğrudur.
Allah vücudumuzu öyle mükemmel yaratmış ki bunu dahi düşünmüştür. Bu sistem ile bizim yürümemizi sağlamış ve yürütmüştür ki bu noktalara her baskı yaptığımızda tüm organlarımız harekete geçsin ve düzgün çalışsın.

O zaman yürümeye devam edin....

Bunları biliyor musunuz?



Kan grubu ve Rh

Kaç kişide var?

O +

40 %

O -

7 %

A +

34 %

A -

6 %

B +

8 %

B -

1 %

AB +

3 %

AB -

1 %



Kan Grubunuz Kişiliğinizi Anlatır mı?

Bir Japon enstitüsüne göre, kan grupları, kişilik özelliklerimizi göstermektedir. Peki sizce?



0 Grubu

Lider olmak istiyorsunuz ve hedefinize varıncaya dek savaşıyorsunuz. Tam bir trend kurucususunuz, sadık, tutkulu ve kendine güvenensiniz. Zayıf taraflarınız: kıskançlık ve kibir ve fazla iddialı olmanız.

A Grubu

Uyumdan, barış ve düzenden hoşlanıyorsunuz. Başkalarıyla iyi çalışıyorsunuz ve duyarlı, sabırlı ve duygusalsınız. Zayıf taraflarınız arasında inatçılık ve dinlenmeyi bilmemeniz gelir.

B Grubu

Tamamen kendinize özelsiniz ve kendiniz merkezlisiniz, içtensiniz ve bu içtenliğiniz herşeyi kendi bildiğiniz gibi yapmanızı sağlıyor. Yaratıcı ve esneksiniz, kolayca her tür duruma uyabiliyorsunuz. Aşırı özgür olma ısrarcılığınız bazen sizi aşıyor ve bir zayıflık gibi olabiliyor.

AB Grubu

Cool ve kontrollü, genelde herkes sizden hoşlanıyor ve her zaman insanları rahatlatıyorsunuz. Doğal bir eğlendiricisiniz ama aynı zamanda taktikçi ve doğrucusunuz da. Cool and controlled, you're generally well liked and always put people at ease. You're a natural entertainer who's tactful and fair. Ancak soğuk ve duygusuzsunuz ve karar vermekte güçlük çekiyorsunuz.


2 Eylül 2009 Çarşamba

S A Ğ L I Ğ I M I Z








Omuz ve Kol Ağrısının Birçok Nedeni Vardır.


Ebru BIYIK



Ağrının ana kaynağı bulmak esastır. Boyun omurları, disk, boyun kasları, kola giden sinirlere ve omuriliğe bası "ağrının" kaynağı olabilir.

1) Kötü duruş ve boyunu kötü kullanma:
Günlük hayatta boyun sağlığına uygun olmayan her yanlış hareket ve duruş; omur, disk, eklem ve bağ dokusunda yıpranmaya sebep olur. Boyunda doğal eğimin kaybolması boyunu kötü kullanmanın en önemli bulgusudur.

2) Boyun incinmesi:
Boyunun imkan verdiği normal hareketinden daha fazla bir zorlama sonucunda disk, kemik, bağlar ve eklemlerde incinmeler olabilir. Genelde araç içi trafik kazası sonrası boyundaki aşırı haraket ve zorlamadan dolayı giderek artan boyun ve kol ağrısı izlenebilir. Buna Kamçı Sendromu (Whiplash) denir.
Geç dönemde bu tip olgularda boyun omurlarınının; aşırı hareketliliğine bağlı ağrı ve instabilite görülebilir.

3) Boyun Tutulması, Kas spazmı:
Genellikle boyunu destekleyen kasların aşırı gerilmesi ile oluşur. Ağır bir şey kaldırmak, aşırı spor, iş aktivitesi, yanlış masa başı çalışması kas spazmına neden olabilir. Ayrıca yanlış pozisyonda uyuya kalma, yüksek yastık ve kötü seyahat şartları da boyun tutulması yapabilmektedir.
Çoğu zaman basit tedaviler ile spazm ve tutulma çözülmektedir. "Miyofasial ağrı, Fibromiyalji , Fibrosit ve Miyozit" diye de adlandırılan uzun süreli kas ağrısında, kas içersinde ağrıyı tetikleyen noktalar ve ellede hissedilebilen düğmecikler mevcuttur.

Boyunda uzun süreli kalıcı eğriliğe tortikollis diyoruz. Klippel-Feil, Turner Sendromu gibi doğuştan sebeplerin iyi araştırılması gereklidir.

4) Boyun Fıtığı:
Her iki boyun omuru arasında yastık görevi yapan jölemsi kıkırdak disk dokusunun omurilik ve kola giden sinirlere doğru taşmasıdır. Basının büyüklüğü ve etkinliğine göre boyun ve kol ağrısı, kol kaslarında kuvvet kaybı, ellerde his kusuru, uyuşma ve beceriksizlik görülebilir.
Eğer omur iliğe doğru bası olur ise yürüme zorluğu, bacaklarda kuvvetsizlik ve idrar şikayetleri de görülebilmektedir. Konservatif tedaviye rağmen şikayetler geçmiyor, ciddi omurilik ve sinir basısı var ise; o zaman tedavi cerrahidir.

5) Diskte dejenerasyon, Kireçlenme:
Yaşın ilerlemesi, omurganın kötü kullanılması sonucu kemik yapıda, bağlarda ve disklerde yıpranma başlar. Jöle kıvamındaki disk keçeleşir, kuvvet emme özelliği ve esnekliğini kaybederek çöker.

Kemiğin kalsiyum içeriği azalır. Vücut doğal tepkisi olarak bu yıpranmış dokuları kireçlendirir. Oluşan yeni kemikçikler, taşlaşmış bağlar ve daralmış disk mesafeleri sinirlere bası yaparak boyun, kol ve genel vücut ağrısına sebep olabilmektedir. Omurilik basısı yaparak el ve ayaklarda uyuşma, kuvvetsizlik oluşabilmektedir. Mutlak tedavi edilmelidir.

6) Gerilim, stres, sigara:
Boyun ağrısını artıran ve kronikleştiren en önemli sebeplerdiir. Ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlarımız boyun ağrısını artırır. Boyunda sürekli gerginlik ve ağrılı noktalar tespit edilebilir. Gülmek, düzenli çalışmak, sosyal uğraşılar ve hayata bağlılık boyun ağrısına karşı en önemli silahımızdır.

7) Omurga kanalında daralma (Servikal Dar Kanal-omurga stenozu, Servikal Spondilitik Myelopati):

Özellikle ileri yaşlarda ellerde uyuşma, kuvvetsizlik ve beceriksizlik, yürümede zorluk ve el-ayaklarda his kusuru görülebilmektedir. Omuriliğin ve/veya sinirlerinin geçtiği kanalların daralması ve omurilik beslenmesinin bozulması ile seyreder. Hastalığın erken dönemde tespit edilmesi ve erken tedavi gereklidir. Erken dönemde yapılan cerrahi girişim omurilikte oluşabilecek kalıcı hasarları önlemektedir.

8) Romatizmal Hastalıklar:
Vücudun bağışıklık sisteminin kendi hücrelerine savaş açması sonucu oluşur. Omurgadaki normal kemik ve kıkırdak dokuları hasara uğrar. Romatoid artrit, anklozan spondilit gibi hastalıklar boyun hareketlerinde kalıcı kısıtlılık yapabilir. Sabahları görülen yarım saatten fazla süren eklem sertliği ve hareket zorluğu romatizmal hastalıklar için tipiktir.

9) Osteoporoz, kemik erimesi:
Osteoporoz temel olarak kadın hastalığıdır. Kemiklerde kofluğa ve yumuşamaya yol açarak kolay kırılmaya ve dolayısıyla ağrıya sebebiyet verir. Beslenmede kalsiyum ve D vitamini eksikliği, hareketsiz yaşam, erken menopoz, aşırı alkol tüketimi, kortikosteroidler osteoporoz riskini arttırır.

10) omurga kırıkları, omur kayması:
Omurlar normalde oldukça sağlamdır. Bazen kaza ve başka sebeplerden zarar görüp çatlayabilir, bütünüyle kırılabilir.
Travma şiddetiyle boyun omurları kayarak omuriliğe zararverebilir. Ciddi omurilik ve sinir kesileri görülebilir. Kaza sonrası boyunun mutlak boyunluk ile tespit edilmesi hayat kurtarıcıdır.

11) Kol ve el sinirlerinin tuzaklanması (sıkışması):
Boyunda omurilikten çıkan sinirler ele doğru giderken yol üzerinde bağ dokusu tarafından tuzaklanır. Buradaki sıkışma sonucu el ve kollarda kuvvetsizlik, uyuşma ve ağrı oluşur.

Özellikle elin ilk 3 parmağında geceleri görülen uyuşma "karpal tünel sendromu" için tipiktir. Bu tip ağrı ve uyuşma olan hastalarda mutlak EMG testi ile ayrıcı tanıya gidilmelidir. Konservatif tedavi ile sonuç alınamayan hastalarda cerrahi olarak basının kaldırılması gereklidir.

12) Diğer sebepler:
Boyun tümörleri , omurilik tümörleri ve omurilikte yarıklar oluşturan "Syringomyeli", kemik enfeksiyonları (tüberküloz, bruselloz) da boyun ve kol ağrısı nedeni olabilir.

Omuz ekleminden kaynaklanan (Bursitis, Kapsülitis, Tendinit) ağrılar boyun ve kol ağrılarını taklit edebilir. Özefagus, trakea, tiroidit ve akciğer hastalıkları da nadiren boyun ağrısı nedenidir.

benim size önerim ; boyun MR çektirdikten sonra bir fizik tedavi uzmanına muayene olmanızdır.

geçmiş olsun dileklerimi sunar , acil şifalar dilerim.


1 Eylül 2009 Salı

ATATÜRK SERİSİ: -9 -







Mustafa Kemal Paşayla sohbet

>

Yılmaz Özdil

>

(...) - Yav bırak Mustafa abi yaa, sen mi kurtarıcan memleketi Allah aşkına!
> - Ama işgal zırhlıları...
> - Boşver şimdi sen işgal zırhlılarını filan... Gün gelir, memleketin malını
> mülkünü tapusuyla İngiliz'e satar bunlar.
> - Yok canım!
> - Yeminle söylüyorum, İngiliz vatandaşı bakan bile getirip koyarlarsa şaşma.
> - Ama ahval ve şerait...
> - Güzel abim yaranamazsın... Bak şimdi binicez bu dandik gemiye, taaa Samsun'a
> gidicez, savaş, boğuş, kendimizi paralayacağız, diyelim becerdik, devrim mevrim,
> anlata anlata dilinde tüy bitecek, sonra sen kahırdan ölücen, önce biraz
> ağlıycaklar, sonra gene "Son Osmanlı Padişahı" diye pankart açacaklar, mezarında
> dönücen.
> - Saltanat kalsın diyosun yani...
> - Alışmadık kıçta don durmaz abi, egemenlik megemenlik vereceğine, iki çuval
> kömür ver, daha iyi... Aha buraya yazıyorum, açlıktan nefesleri kokarken
> padişahlarına saltanat uçakları alırlar, bu gemiyi de jilet yaparlar, söylemedi
> deme.
> - Efkárlandım be...
> - Yakma o cigarayı gözünü seveyim, yarın öbür gün belgesel yaparlar, keş gibi
> gösterirler seni haberin olsun.
> - Hal çaresi nedir peki?
> - Al padişahın kızını, yırtalım.
> - Millet ne olacak?
> - Onlar da ulemaya sorsun artık ne olacaklarını, bize ne, kendi düşen ağlamaz.
> - Laik olmasınlar mı, birey olmasınlar mı, kendi lisanları olmasın mı, şıhlara
> şeyhlere mi bırakalım kaderlerini?
> - Bak ne güzel söylüyorsun, kader der geçerler, takalım takkemizi bakalım < BR>> dalgamıza, iş çıkarma başımıza...
> - İyi de, yazık olmaz mı?
> - Asıl bu yaptığını yaparsan yazık olur... Bazıları sana inanacak, etkilenecek,
> senin fikirlerini yaşatmaya kalkacak, hayatları kayacak, evleri basılacak, içeri
> tıkılacaklar, kimine saçını örtmediği için fahişe diyecekler, kimine milletin
> malını Arap'a satmayın dediği için komünist diyecekler, kimine Ne Mutlu Türküm
> Diyene dediği için faşist diyecekler, darbeci diyecekler... Yorma ahaliyi, kula
> kulluk edelim, rahat edelim.
> - Yok arkadaş, ben bi deniycem.
> - E sen bilirsin.


30 Ağustos 2009 Pazar

MİLLİ BAYRAMLAR



30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN


30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI TÜM ULUSUMUZA, HUZUR, SAĞLIK VE MUTLULUK GETİRMESİNİ DİLER, BAYRAMIMIZI KUTLARIM



Z A F E R

Bugün güneş sevinçli, gülümsüyor yurduma,
Vatanı saran düşman ermiş muradına,
Bakın nasıl kaçıyor hiç bakmadan ardına,
Zafer Türk milletinin, kavuştu öz yurduna.

Dört yıl gece gündüz savaşmıştık durmadan,
Rahat nefes almadık vatanım kurtulmadan,
Önümüzde altın saçlı ay bakışlı kumandan,
Düşmanları mahvettik silahımız olmadan.

Kadın, erkek yanyana, taş, değnek, kürek ile,
Düşmanları kovarken tepeler geldi dile,
Ölüm korkusu yoktu, ölürken bile bile,
İşte bu ruh bizleri destan etmiş dillere.

Nazile DEMİR

Zafer Türküsü

Yaşamaz ölümü göze almayan,
Zafer göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayanın,
Gözyaşı boşana boşana gider.

Kazanmak istersen sen de zaferi,
Gürleyen sesinle doldur gökleri.
Zafer dedikleri kahraman peri,
Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir, ey delikanlı!
Diriler şerefli, ölüler şanlı.
Yurt için dövüşen başı dumanlı,
Her zaman bu şandan, o şana gider.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL


29 Ağustos 2009 Cumartesi

BODRUM GÜNLÜĞÜ










KISA MESAFELİ TEKNE GEZİSİ

Birkaç gün önce, sevdiklerim, eşim Candan, kızım Şenay, damadım Haşmet, kızımın oğlu torunum Tolga, oğlumun kızı torunum Şevval, Ayşe teyzemiz ve dostumuz Şenuslu ailesinden Sırrı bey, Mualla hanım ve oğulları Barbaros ile, sitemizin çalışkan kişilerinden İlkay Şeker ve ortağı Sefer İlkay’yın sahip oldukları gezi teknesiyle, şöyle bir yakın koyları gezelim dedik.

Kaptanımız İlkay, Bağla’nın Kargı koyundan saat 11 de hareket etti.

Kargı koyu ve plajı, 1173 haneli sitemizin, çoğu insanlarımızın denize girdiği bir yer. Temiz,berrak, suyun rengi,sanki “bana gel” der gibi. Birkaç yıl önce kooperatif başkanımız olan Sabahattin Bey tarafından yaptırılan, 5 metre genişliğinde, İzmir Kordon boyunu andıran beton gezi kordonu ve denize inmek için konan merdivenlerle birlikte, insanımıza hizmet vermektedir.

İşte bu koya, etrafı yerleşim alanı olmasına rağmen, marina yapılacağı söyleniyor. Görevliler gelip ölçüp biçtiler, Bundan da işin gerçekleşeceği anlamı çıkmaktadır. Böyle bir şey olursa, Kargı koyunun durumunu siz düşünün. Mavi bayraklı plajlar siyah bayrağa dönüşecek. Deniz sandal, tekne ve yatların atıklarıyla çirkefleşecek. Bu duruma halk nasıl bir tepki gösterir bilmiyorum, ama, bence bu bir doğa cinayetidir.

Neyse, teknemiz Dinazor burnunu dolaşarak, mavi koyu es geçip, Macix laif oteli müşterileriyle bizim sitenin insanlarının bir kısmının denize girdiği, Bodrum’un en güzel koylarından biri sayılan Bağla koyuna uğramadan Aspat dağının eteklerine, küçük akvaryuma geldik.

Aspat dağının etekleri, bembeyaz kalkerli kayalıklardan oluşmuş. Kimi insanlar, özel şemsiye ve şezlonglarını getirerek, deniz ihtiyaçlarını buralarda gidermektedirler. Kaptanımız buraya demir atarak, denize ilk giriş yerimiz oldu..

Aspat dağı burnunu dönünce, yine güzel koylardan biri olan ve Aspat Bic Kulübünün tesislerinin bulunduğu Aspat koyla tanıştık. Bir zamanlar bu tesislerde, “Biri bizi gözetliyor “ yarışmacıları yarışmışlardı.

Aspat koyundan sonra Karaincir koyuna geldik. Sahil boydan boya rengarenk şemsiyelerle donatılmıştı. Her işletmeci kendilerine ait plajlara aynı renk şemsiye koyunca , kıyı renk cümbüşüne dönmüş oluyor. Bu sahilde plaja girmek için şezlong kiralamak ihtiyacı duyulmaktadır.

Karaincirin denizi de çok güzel. Yüzlerce insan sahilleri doldurmuştu. Bir saatlık molamızda biz de deniz ihtiyacını gidererek, Şevval’in denizde gösterdiği numaralar seyre değerdi.

Saat 13 de Karaincir’den demir aldık.

Açıktan Görecel adasına hareket ettik. Bu adaya giderken dümeni aldım, gösterilen hedefe problem yaşamadan, müzik çalarak, oyun oynayarak neşeli şekilde vardık.

Birer doğa harikaları olan, Göreceli adası, Haremtan koyu bizim yemek molası yerimiz oldu. Denizin kabarttığı iştahla, getirdiğimiz yemekleri yiyerek kendimize geldik.

Burada uzun kaldık. Yanımda getirdiğim olta takımlarıyla balık tutmaya çalıştık İğnelere taktığımız ekmeklerle balıklara da iyi bir ziyafet çektik. Balıklar, benim ve Şevval’in oltasındaki ekmekleri yediler ama hiç biri oltaya takılmadı. Ege balığı çok akıllı.

Göreceli adasından hareketle Haremtan koyundan sonra, meşhur Bardakcı koyuna demirledik. Koyu, olduğu gibi kuş bakışı olarak gören otel Kulüp Em ihtişamıyla karşımızdaydı. Tepeye çıkılmasını kolaylaştırmak için de teleferik kurmuşlar.

Çay faslını burada halledip denize girdik.. Saat 17 ye doğru demir alarak Bağla’ya doğru hareket ettik. Saat 18 civarında sitemizin su deposu olarak yapılan, bizlerin “kadeh” olarak isim taktığımız yapının hizasındaki Mavi koy a demirledik. Burası aslında bizim muhit, ama bu koyun bukadar güzel olduğunun farkında değilmişiz. Mavi koy adını, denizin mavı renginden, sakinliğinden ve çok temiz olduğundan almış. Mavi koy da da yüzülerek saat 19 a doğru Kargı koyu iskelesine doğru hareket ettik. 19.15 civarında iskeleye yanaşarak, bir günlük küçük mesafeli koy gezimiz de sona ermiş oldu.

Bodrum sadece yerleşim bölgeleriyle, kalesi ile, tersaneleriyle ve içmeleriyle akla gelmemeli. Bodrum’un en güzel doğal yapısı koylarıdır., denizidir. Koylarımıza sahip çıkarsak uzun müddet insanımıza hizmet verir. Devletin, marina gibi tesislere izin verirse, sonumuz hüsrandır. Buna izin verilmemelidir. Haksızlıklara tepki gösteren halkımız gereğini yapacağı kanısındayım.


22 Ağustos 2009 Cumartesi

Sormuşlar 'evlilik nedir' diye.Eskiden demiş, kız tarafının ve oğlan tarafının ailesi biraraya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlık yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zamanlar evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna 'evlenmek' denirdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik 'katlanmaktır' demiş.'

EVLİLİK nedir?

1- Bir adam gazeteye ilan vermiş: ''Eş arıyorum''.
Ertesi gün yüzlerce mektup almış. Hepsi aynı şeyi söylüyormuş.
''Benimkini alabilirsin.'' :))



2- Bir adam karısına arabasının kapısını tutuyorsa emin olabilirsiniz.
''Ya arabası yenidir ya da karısı!..''



3- Bir genç babasına sorar; ''Baba evlenmek kaça mal olur?''
Baba cevap verir: ''Bilmiyorum oğlum, ben hálá ödüyorum.''



4- Evli erkeklerin psikolojisi arkadaşlarla lokantaya gitmeye benzer.
İstediğin yemeği sipariş edersin, sonra yanında! kinin istediği yemeği görüp
''Keşke onu i steseydim'' dersin.



5- Evliliğin ilk yılında adam konuşur kadın dinler,
ikinci yılında kadın konuşur adam dinler,
üçüncü yılında her ikisi de konuşur, komşular dinler.



6- Bir kavgadan sonra kadın kocasına bağırır:
''Seninle evlendiğimde tam bir aptalmışım.''
Adam cevap verir: ''Evet aşıktım, fark edemedim.''



7- Bir davette bir kadın arkadaşına sorar; ''Alyansını yanlış parmağına takmıyor musun?'' Diğer hanım cevap verir;

''Evet yanlış adamla evliyim de ondan.''

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...