19 Mayıs 2010 Çarşamba

E Ğ İ T İ M

19 MAYIS  VE.....
Burhan Bursalıoğlu


Bu gün 19 Mayıs Gençlik ve Spor  Bayramı.
Bu Ülke’yi iç ve dış düşmanlardan kurtarmak amacıyla,Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs 1919 un 91 yıldönümüdür.
Tüm Ülkemiz ve dış temsilciliklerimizde Bayramımız kutlanacaktır.
Bugünkü yazımda 19 Mayıs’ın nedenlerinden bahsetmek isterdim. Ama gündeme düşen, bir uygulama hakkında ki düşüncelerimi istemeyerek yazmayı daha uygun buldum.
Tüm Ulusumuzun Gençlik ve Spor Bayramını kutlarım.


BİR  BU  EKSİKTİ

Akp  İktidarının Milli Eğitim Bakanlığı  nın. Hallaç pamuğu gibi attığı okul programlarına bir yenisi daha ilave edilmiş. İlköğretim kurumlarının derslerine  seçmeli Arapça dersi konmuş. Bir bu eksikti. İlkokul çocuğu Arapça öğrenecek, bazı derslerin öğrenimi ve anlatımı da Arapça olacakmış.
 Bu nedir Allah aşkına bir bileniniz varsa açıklasın?. Araplaşıyor muyuz, Araplaştırılıyor muyuz? Arapları ne kadar da çok seviyormuşuz. 600 yıldır Osmanlıların yapmaya tenezzül etmediklerini MEB. lığı yapmaya çalışıyor.
 Henüz Türkçe’yi dahi konuşamayan küçük dimağlar, ek olarak Fransızca ve İngilizceyi hallettiler de sıra Arapça ya geldi.
 Bu teklifi yapan beynin tek bir amacı vardır, intikam. 8 yıla çıkarılan İlköğretim   nedeniyle, İmam_hatip Okullarının orta kısımları, meslek okulları statüsünden çıkarılmıştı. Ellerinde sadece İmam_ Hatip Liseleri kaldı.
 Şimdi , alınan yukarıdaki karar nedeniyle de, seçmeli de olsa Arapçayı öğrenme tüm  ilköğretim öğrencilerine  uygulanacak. İntikam böyle alınır.
Çocuklara neden Arapçayı öğrenme empoze ediliyor? Deniyor ki, Arapçayı öğrenen çocuk Kuran ı da okuyabilecek. Neden Kuran-ı Türkçe olarak okuma yoluna gidilmiyor da Arapça yı ve yazısını öğretme yoluna gidiliyor?. Dil öğretmek mi kolay, yoksa bir şeyi çevirmek mi kolay? Kuran Türkçeye çevrilsin , tüm çocuklar okusun  ve mealini de anlasın.
Bu uygulamalar sinsice yapılan uygulamalardır. Planlı ama ağır, ağır yapılanların sonu teokratik monarşiye bizi götürür. Oralardan geldik. Tekrar  geldiğimiz yere gitmek istemiyoruz.
Bu Millet buna müsaade etmez, etmemelidir.

18 Mayıs 2010 Salı

ATATÜRK SERİSİ -9 -


NUTUK'un GİZLİ ŞİFRESİ

Beyin cerrahi Dr. Muammer Yüksel ile biyofizik uzmanı Dr.
Erhan Kızıltan, bir bilimsel araştırma için bir araya gelip
çalışmaya başlar.
Bu araştırma için gerekli olan bilgisayar programını
Dr. Erhan Kızıltan yazar.
Programın çalışıp çalışmadığını denemek için o
sırada bilgisayarda tam metni hazır olarak bulunan
Atatürk'ün 15–20 Ekim 1927 tarihleri
arasında CHP kongresinde okuduğu Büyük Nutuk'unu
programa koyarlar. Bir süre sonra, program Nutuk'un içinde
her kelimenin kaçar kez
tekrarlandığını ortaya çıkarır. İki bilim adamı,
ilk olarak Nutuk'ta 19'ar kez tekrarlanan kelimeleri ilk kullanım
sıralarına göre bir araya getirerek bir metin ortaya çıkarırlar.

19 rakamı Atatürk'ün hayatında önemli bir yer
tutmaktadır. ÇÜNKÜ :
*Atatürk,19.yüzyılın bitmesine 19 yıl kala 1881 de
doğdu. (1881, 1 9'un 99 katıdır.)

*1881,Rumi takvime göre 1297'ye denk gelir.
(1+2+9+7=19)
*Selanik'te doğdu. Selanik sözcüğünün
''ebced'' hesabıyla (Arapçada
her harfin sayısal bir değeri olduğunu belirten hesap)
değeri 171'dır. (171, 19'un 19 katıdır.)

*Nüfus kütüğünde sıra numarası 19'dur.
*Nüfus Cüzdan numarası 999814'tü. (Bu sayı
19'un 52'306 katıdır.)

*İstanbul Harp Okulu'na 1900'de kayıt oldu.
(1900, 19'un 100 katıdır)

Bu sırada yaşı 19'du.

*Harp Akademi'sine 57.inci devre olarak girmiştir.
(57, 19'un 3 katıdır.)

*Atatürk Harp Okulunu 20'nci olarak bitirdi.
Subaylardan birisi yabancıydı.
Bu nedenle mezun olan 19'uncu subay oldu.
*Yüzbaşı olarak orduya katılış sırası 38'di.
(19'un iki katıdır.)
*Çanakkale Savaşları'nın zaferle sonuçlanmasında
  büyük rol oynayan
*19.uncu tümeni kurdu.
*19 Mayıs 1915' de albay oldu.
*Komutanı olduğu alayın numarası da 38' di.
(19'un 2 katıdır.)
*Kom utanı olduğu bir başka alayın numarası
57'ydi. (19'un 3 katıdır.)
*19 Mart 1916'da tuğgeneral oldu.
*19 Aralık 1904'de Yıldız Sarayı'na
çağrıldı.

*19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Kurtuluş
Savaşı'nı başlattı. O zaman
38 yaşındaydı. (Yani 19'un 2 katı)
*Atatürk'ü Samsun'a götüren Bandırma vapurunun
19 yolcusu vardı.
*Samsun'da 19 gün kaldı.
*4 Temmuz 1919'da Erzurum'a gitti.19 gün sonra 23
Temmuz'da Erzurum Kongresi'ni topladı.
*4 Eylül 1919 Sivas Kongresi'nden 114 gün sonra 27
Aralık 1919'da Ankara'ya gitti. (114, 19'un 6 katıdır.)

*Mili Mücadele'ye başlanması için komutanlarıyla
yaptığı konuşmanın tarihi 19 Kasım 1919'du.
*TBMM'nin kurulmasına 19 Mart 1920'de karar verdi.
*19 Eylül 1921'de mareşallik ve gazilik unvanı
   aldı.
*Gençliğe Hitabe'de 19 cümle vardır.
*Mustafa Kemal Atatürk adında 19 harf var.
*Atatürk'ün Latife Hanım ile olan evliliği 912 gün
sürdü. (912, 19'un 48 katıdır)
*10 Kasım 1938'de öldü. (1938, 19'un 102
katıdır.)
*57 yıl yaşadı. (19'un 3 katıdır.)

*Yaşamının ilk 19 yılında askerliğe hazırlandı.
İkinci 19 yılında
*asker olarak hizmet verdi. Üçüncü 19 yılında ise
ülkenin kurtarıcısı ve devlet başkanı olarak görev yaptı.

*Öldüğünde yatağının altında bulunan otomatik
silahta 19 mermi vardı.
*Cenaze namazı 19 Kasım 1938'de Dolmabahçe
Camii'nde kılındı.
*Atatürk'ün ölümü üzerine silah arkadaşı İsmet
İnönü'nün Türk
milletine yazdığı beyanname 19 cümledir.
*Cenazesinde çalınan Chopin'in cenaze marşının
numarası 19' dur. Bu marşta 19 nota vardır.

*Miras olarak 19.000 lira bırakmıştır. (Yani 19'un
1000 katı)
*''Ne mutlu Türküm Diyene'' cümlesi 19
harftir.

*''İstikbal Göklerdedir'' cümlesi de 19
harfti r.
*İstanbul Akaretler 'de kaldığı evin numarası
19'dur.

İşte bu nedenle, NUTUK'da 19'ar kez tekrarlanan
kelimelerden bir metin
oluşturan Dr. Muammer Yüksel ile Dr. Erhan Kızıltan,
Osmanlıca
sözcükleri günümüz Türkçesine çevirir bazı eksik
cümleleri, anlamını bozmayacak şekilde tamamlar.
Sonuçta ortaya şu şaşırtıcı metin çıkar.
''TÜM SEÇKİN TEMSİLCİLER; MİLLETE HİZMET
ETMEK YERİNE, GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRMEMEKTEDİRLER.
BUNLARIN KANUNLARA BİLFİİL UYMALARI GEREKTİĞİNİ BELİRTİNİZ.

ŞUNU SÖYLEYİNİZ:
YAKIN ZAMANA KADAR MEVCUT FAALIYETLERİ BAŞKA GÖZLE
GÖRMEYE ÇABALAYANLAR ARTIK DURUMUN FARKINA VARMIŞLARDIR.
KUMANDANLARIN (ASKERLER VE YÖNETİCİLER) HİZMET ETMELERİNE
SİZ ENGEL OLUYORSUNUZ.

OLAYLARI TAM OLARAK DÜŞÜNEN HER KİŞİ  BUNUN
NEDENİNİN, HÜKÜMET OLDUĞUNU GÖRÜR.''

''TÜM BAŞKANLIK SİSTEMİ BİZCE SUİSTİMAL
EDİLMEKTEDİR. TOPLANACAK  TARAFLAR SAYICA A Z OLSA BİLE
AZAMİ SAYIDAKİ DÜŞMANIN KARŞISINDA DURMALIDIR.
BU ÇAĞRIYI YAPMASI GEREKEN YÜZBAŞILARDIR. BÜYÜK ŞEREFLİ
CEPHE DÜŞÜNÜLMELİDİR.''

Bu metin 2 bilim adamını çok şaşırtır. Çünkü
günümüz Türkiye'si ile ilgili ipuçları vermektedir. Bir başka deyişle
Atatürk,100 yıl önceden Türkiye'de olup bitecekleri görmüş gibidir.
Dr. Muammer Yüksel ve Dr. Erhan Kızıltan
araştırmaları sırasında 19'ar kez tekrarlanan (Türkçe) sözcükler de bulur. Bu
sözcüklerle oluşturdukları metin ise, Türkiye'deki bölücülük
hareketinin ne aşamaya geleceğini 100 yıl önceden gösterir gibidir.

''MAKSADIN ANLAŞILIYORDU. TARİHİ VİLAYETİN
AHALİSİNİ BÖLÜP DİYARBAKIR KÜRT DEVLETİNİN
KURULMASINA YOL AÇMAK. MEMLEKETİN İÇİNDE BULUNDUĞU
DURUM KESİNLİKLE BİRİSİNİN DURUMA MÜDAHALE ETMESİNİ
GEREKTİRECEKTİR.

İÇİNDE BULUNULAN SOMUTSUZ KOŞULLAR GEREĞİNCE
BAĞIMSIZ GRUPLAR HAREKETE

GEÇECEKTİR. YİRMİ VAKİT SONRASINDA BU
DEĞERLENDİRMEYİ KİM YAPACAK VE
EYLEME GEÇECEKTİR.''

Bu metinde yer alan ''YİRMİ VAKİT''
ifadesini ilgi çekici bulan iki
bilim adamı bir araştırma yapar. Vardıkları sonuç
şaşırtıcıdır.

Güneydoğu 'da bir Kürt devleti kurmak için yola
çıkan Abdullah Öcalan
PKK'yı 1978'de kurmuştur. Öcalan 1999'da
yakalanmıştır. Bir başka
deyişle eylemlere başladığı yıl ile yakalandığı
yıl arasında 21 sene vardır. Bu da Atatürk'ün ''YİRMİ
VAKİT'' deyimine uygun bir zamandır.

İki bilim adamının yorumuna göre, bu 20 vakit dolmuştur. Ve ülkenin
bölünmesini engellemek için eyleme geçilmesi zamanı gelmiştir.

Nutuk'u iki bölüm halinde kitaplaştırıldığını
göze alan Dr. Muammer  Yüksel ile Dr. Erhan Kızıltan, kitabın
'belgeler' bölümünde de 19'ar kez geçen sözcükleri arayıp bulur ve yeni bir metin
ortaya çıkarır.

''DÜŞÜNDÜKLERİNİ AÇIKÇA SÖYLEYEN PEK ÇOK
KİŞİNİN ORTAK FİKRİ;
HÜKÜMETİN BUGÜN DÜNYAYA YAKIN DURMASININ ASIL
NEDENİNİN, SEÇİMLE  KENDİLERİNE VERİLEN GÜCÜ
KULLANARAK, SİSTEME RESMEN AYKIRI FİKİRLERİ
UYGULAMAYA ÇALIŞMASIDIR. GERÇEK YÜZÜ BELLİ OLMAYAN
AZINLIKTA OLAN YÖNETİM MERKEZİ, GERÇEK YÖNETİMİN,
ANKARA'NIN DİKKATİNİ ÇEKMEK ZORUNDADIR. RÜŞVETÇİ
VALİLERİN (YÖNETİCİLER) CUMHURİYET İLKELERİ YERİNE,
KENDİ ÇIKARLARINA YÖNELMELERİ MÜDAHALEYİ
GEREKTİRİR.''
Dr. Muammer Yüksel ile Dr. Erhan Kızıltan bu son metnin
günümüz Türkiye'sini anlattığını düşünüyor. İki bilim
adamı bu çalışmayı kitap haline getirdi.
Kitap'tan çıkan ve ''NUTUK'DAKİ GİZLİ
HİTABE'' adını taşıyan kitabın önümüzdeki günlerde epey tartışma yaratacağı
ortada. Çünkü kitapta Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'nin hangi anlama
geldiği ve hitabedeki uyarıların hangi zaman diliminde geçerli olacağı da
yine 19 formülü ile a çıklanıyor.
Sonuç olarak;
ZAMANININ İLERİSİNDEKİ ADAM OLARAK NİTELENEN ULU
ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ÜN 100 YIL ÖNCE YAZDIĞI NUTUK,

GÜNÜMÜZ TÜRKİYE'SİNİN İÇİNDE BULUNDUĞU DURUMU ÇOK NET OLARAK ORTAYA KOYUYOR.

16 Mayıs 2010 Pazar

S A Ğ L I K


SAĞLIK FORMÜLLERİ

Profesör Doktor İbrahim Saraçoğlu mucizevi etkileri olan sihirli formüller verdi. Canlı yayında tariflerini açıklayan Saraçoğlu gençleştirici kremden, sperm artırıcı formüle, sigara içerken etkilerini yok eden karışımdan zayıflama formülüne kadar bir çok derde deva olacak doğal bitkileri anlattı. Bunları yazın ve bir kenarda saklayın.
İşte o formüller;

GENÇLEŞTİRİCİ FORMÜL;
Bu mucizevi karışım sizi genç ve zinde tutuyor.
Karışımı tüketmeye başladıktan 2 gün sonra etkisini görmeye başlıyorsunuz. Vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlayan karışım, karaciğer yağlanmasına karşı da mükemmel bir koruma sağlıyor.


GENÇLEŞTİRİCİ FORMÜL;
Bu mucizevi karışım sizi genç ve zinde tutuyor.
Karışımı tüketmeye başladıktan 2 gün sonra etkisini görmeye başlıyorsunuz. Vücuttaki toksinlerin atılmasını sağlayan karışım, karaciğer yağlanmasına karşı da mükemmel bir koruma sağlıyor.



GENÇLEŞTİRİCİ FORMÜL (HAZIRLANIŞI):
Maydanoz, limon ve suyu karıştırıp blenderdan geçirin. Hazırladığınız bu karışımı sabah aç karnına kahvaltıdan 15-20 dakika önce için. 15 gün boyunca her sabah düzenli olarak tüketin. İkinci günden itibaren kendinizi daha dinç ve zinde hissedeceksiniz.


SPERM ARTICI FORMÜL
Bu formül sperm sayısında düşme olan erkekler için…
Hazırlanışı: 7-8 tane keçiboynuzunu kırıp yarım litre sıcak suya atarak 7-8 dakika kaynatın. Elde edilen suyu 3 ay boyunca düzenli olarak tüketin

MS FORMÜLÜ
MS hastaları ve MS’e karşı önleyici olan bitki Anadolu buğdayıdır. Yarım litre suya bir avuç buğday atılır ve 6-7 dakika haşlanır. Daha sonra ılımaya bırakıp yarısını sabah kahvaltısından sonra diğer yarısını da öğlen aç karnına içeceksiniz

Alzheimer için FORMÜL
Formülün temel maddesi havuç… Taze olarak sıkıp, gece yatmadan önce içmeniz öneriliyor. Alzheimer’in birinci evresinde ise o da ortadan kalkar. Alzheimer bir iki yılda değil en erken 15 yıl önce başlar ve ortaya
  çıktıktan sonra da geç kalmış olursunuz. Bunu önlemek istiyorsanız zaman zaman bu havuç suyunu içmelisiniz…

UNUTKANLIĞA MUCİZE FORMÜL
Bir ay taze sıkılmış havuç suyu uygulayacaksınız. Bunu gündüz de içebilirsiniz. Sonra bakın nasıl zehir gibi bir hafızaya sahip oluyorsunuz…

SÜPER ENERJİ FORMÜLÜ
Kendinizi yorgun ve bitkin hissediyorsanız ve özellikle zihin yorgunluğunuz varsa Profesör Saraçoğlu, hiçbir yerden okuyup öğrenemeyeceğiniz çok özel bir formülün tarifini veriyor


Süper enerji formülü (MALZEMELER)
-Bildiğimiz siyah çay (Ancak çok demli olmayacak, açık olacak, poşet çay olmayacak)
-10-12 sap kuru karanfil


Süper enerji formülü (HAZIRLANIŞI)
Demlenmiş siyah çayın içine kuru karanfilleri atın. 2-3 dakika bekleyin ve karıştırıp için. İçtikten 10 dakika sonra saçınızın kökünde bile dahi kıpırdanmayı hissedeceksiniz. Yorgunluğunuzun buharlanıp gittiğini belirgin şekilde farkedeceksiniz. Dinçleştiren ve üzerinizdeki ağırlığı alan bir formül


Demleme çayın faydaları
Yeri gelmişken Profesörün verdiği bir önemli bilgiyi de aktaralım. Poşet çay yerine demleme çay kullanılmasını öneriyor. Şöyle anlatıyor; 4-5 dakika demlenmiş çay sindirim sistemini uyarır. Eğer bunu 8-10 dakika demlerseniz keyif veren ve rahatlatan bir etki verir. Ancak günde 4 bardaktan fazla çay kalp krizini tetikler. Çok fazla içilmesi de doğru değil.

Sigara içenlere özel formül
İnsanın kendi kendine vereceği en büyük ceza sigara içmesidir. Ancak, sigarayı bırakamıyor ve nikotin ihtiyacından kurtulamıyorsanız, en azından zararlarından kurtulabilirsiniz. İşte Profesör’ün bugüne kadar saklı tuttuğu özel formül bunun için. Bu formül ile sigaranın vücudunuza verdiği tüm zararları elbette ortadan kaldırmak mümkün değil. Ancak önemli bir bölümünü en asgari düzeye indirebiliyorsunuz

Sigara içenlere özel formül
-Formülün temeli TERE OTU…
Ayda 5 kez bunu yapacaksınız. 5 gün üst üste yaptıktan sonra diğer aya kadar bir daha tüketmeyeceksiniz. Yapmanız gereken şu; 5 gün boyunca her gün bir bağ tere otu yemek. Ancak salataya katmadan, saf olarak tüketeceksiniz. Öğlene kadar yarısını, öğleden sonra diğer yarısını yiyeceksiniz



Sigara içenlere özel formül
Bu kürü uygularken idrara çıkıldığında yanma hissedilebilir. Bu zararlı bir şey değil. Bu ot aynı zamanda idrar yollarını da temizliyor. Formülü uygulamaya başladıktan sonra 2 veya 3. günde balgam çıkartmaya başlıyorsunuz. (Ayda 5 kez uygulanıp bırakılacak, unutmayın)

Dereotu mucizesi

Profesör Saraçoğlu, “Ben bunu bulduğumda heyecanımdan günlerce uyku uyuyamadım” diyor… Ne mi o? Tiroidin hızlı ya da az çalışması durumunda dereotu çok etkilidir. 3 ay boyunca bir yemek kaşığı dereotu sabah, öğle ve akşam öğünlerinden 15 dakika önce tüketilecek. Bu konuda 5 ay sonra ilaçlarını bırakan hastaların oranı yüzde 90’dır.


Dereotu zayıflama mucizesi
Sofraya oturmadan 15 dakika önce bir yemek kaşığı dereotu yerseniz sofradan daha erken kalkarsınız. 10 dakika sonra tokluk hissi artacaktır. Daha az yemek yersiniz. Diyet yapanların özellikle yemesi gerekir. Açlık duygusuna fren yaptıran dereotudur. Hatta yemek arasında da yiyebilirsiniz. İştahınızın yavaş yavaş kalktığını görürsünüz. Göreceksiniz ki iştahınız daha erken kapanacak ve doygunluk duygunuz daha erken gelecektir.


14 Mayıs 2010 Cuma

BODRUM'DAN


BODRUM' DAN  MERHABA 


Burhan Bursalıoğlu

Çarşamba sabahı saat:04 . 40 da  Yeniköy’den yola çıktık. Ortaköyden  Oğuz’u alarak  yola koyulduk.. Araba vapuruyla, Topçulardan karşıya geçtik. Susurluk’taki Ulusoy dinlenme  tesislerinde 45 dakikalık kahvaltı molası verdik.
12.30 da   Selçuk’a girdik. Girişimizin özel bir nedeni vardı. Her geliş gidişimizde uğradığımız Seçkin Ciğerciden ciğer yemezsek  olmaz. Senede iki kez de olsa uğramadan geçmiyoruz.. Çünkü yaptığı çiğer enfes. Selcuk’a uğrayan olursa Seçkin Ciğerciyı  ziyaret etmelerini tavsiye ederim.

Bir saatlık bir mola sonrasında yolumuza devam ettik.  Bafa gölüne yanaştığımızda hava değişti. Bir taraftan orman bir taraftan göl havası. İstanbul’un eksozla karışık  kirli havasını geride bıraktığımıza sevindik.
Milas’tan sonra yol yapımı nedeniyle yavaş yavaş yol aldık. Bazı yerlerde, asfalt dökümü, bazı yerlerde de yol genişletme çalışmaları yapılıyordu
.
 Torba  yol ayrımına geldiğimizde, üst geçit ve alt geçitin yapıldığını görünce, sevindim.Birçok kez, bu kavşağa ışık konmasını zaman zaman yazdım. Galiba yetkililer, ışığı az görüp geçit yapmaya başlamışlar. Her yıl bu kavşakta birçok kaza olup insanlar ölüyordu.  Bildiğiniz gibi, genç yaşta  bir şarkıcımız da   burada trafik kazasında hayatını kaybetmişti.
Bodrum’a girmeden Gürece’ye, oradan da içeri saparak  Bağlaya doğru  devam ettik. Tepeye gelince, deniz, Gümbet, Bitez ve Ortakent  sahillerini kuş bakışı  görerek içimiz açıldı.  Bank-Ev Sitemize girince, yolların kazılmış, yolun, bazı yerinde sağında, bazı yerlerin solunda, hatta ortasında  asfalt döküldüğünü, asfaltında yeni dökülmüş olmasından ötürü, arabamızı kurtarmakta zorlandık. Yine de arabanın altına ziftlerin yapıştığını, çıkardığı sesten anlıyorduk.  Milas’dan getirilecek su için bu kazılar yapılıp borular döşeniyor. 2011 de de sular verilecekmiş
.
Saat 15.30 da evimize geldik. Daha kapıyı açmadan bahçeye şöyle bir  göz attım.  Kooperatif yönetimi  otları temizlemiş. Ama tüm çiçeklerinde kurumuş olduğuna üzüldüm. Kapıyı açarak tekrar  bahçeye girdim. Güllerim  yaşam savaşını kazanmış. Bir de kaktüsler sağlam. Çiçek dahi açanlar var.  Siyah dutun  meyveleri  henüz  olmamış. 15 güne kadar  olurlar. Kayısında bu sene az meyve var. Narlar hala çiçekte.  Siyah  erikte bol meyve var. Ayvalar da ceviz büyüklüğünde. Kış armudunda meyve geçen yıllara göre daha çok.

En çok dikkatimi çeken, her yıl gayretlerimle, kurumaktan kurtardığım  narenciye  cinsinden bir fidanın üzerinde Eylül ayında fındık büyüklüğünde meyveler vardı. Bugün gördüğüm o meyvelerin, portakal büyüklüğünde sapsarı oldukları. Diğer dallarında da yeni meyveleri nohut büyüklüğünde. Aynı ağaçta geçen yılın  meyvesiyle bu yılın yeni meyvesi birlikte. Bu ağacın, portakal mı, turunç mu, mandalina mı olduğunu bilemediğim için, bir tane kopararak tadına baktım. Portakal gibi dilimli ama çok ekşi. Turunç olduğuna karar verdim. Eylülde diktiğim iki asma kökünün biri kurumuş biri ise yapraklanmış  olduğunu gördüm.
.
Eve girip eksik bir şeyin olup olmadığını kontrol edeyim derken eşim, suyun akmadığını söyledi. Telefon da kesikti. İçecek suya da ihtiyacımız vardı. Hemen idareye cepten telefon ederek suların akmadığını, telefonun çalışmadığını söyledim. Akabinde  içme suyu için Kızılcık Madra suyu satan  mağazasını arayarak  18 litrelik şişelerden iki adet istedim. 10 dakika sonra  Kızılcık Madra suyumuz geldi. Yarım saat sonra su tesisatçısı geldi. Sularımız aktı. Bugün sabahleyin de telefonumuz yapıldı. Bu arada internetin olup olmadığını, 6 ay çalışmayan Bilgisayarın durumu ne alemde diye  kurdum ve hiçbir anormal bir durumun olmadığını, internetin de çalıştığını gördüm.

Bilgisayarı kapatarak işe giriştik. Şort ve atleti giyerek, hortumları  bahçedeki musluklara takıp önce balkonu  ve pergoleleri güzelce yıkadık. Masa, koltuk, sandalye ve sehpaları çıkardık. İçerde de ufak değişiklikler yaparak, Oğuz’u eve bırakarak Sitemizdeki Dia-Sa marketine gittik. Grekli ihtiyaçlarımızı aldık.
Güneş batınca, bol su ile kurumuş olanlar da dahil tüm yeşil kalmışları suladım. Bir ümit belki kurumuşlar yeşerir diye de düşündüm. Geç saatte, Atlantico Madrit ve Fulhanın final maçını izledikten sonra, istirahate çekildik
.
İstanbul’da saat 9 dan önce kalkmayan eşim, saat 6.30 da kalkmış. Bahçivan  makasını alıp, gül ve ağaçların kuruyan dallarını budamış. Etrafı temizleyerek sulamış.. Yorgunluktan olsa gerek biraz geç kalktım. Oğuz benden de geç kalktı.. Hemen yarın bir temizlikçi kadını getirtip genel temizlik yapması lazım. Bir hafta içinde de dış cephe ve iç duvarların boyanması da şart.
Bodruma gelince, inanın huzur buluyorum. Sabahtan akşama kadar çalışsam bıkmam. Havasından mıdır, suyundan mıdır bilemem ama  mutlu oluyorum
.
Yapacak daha çok işimiz var. Umarım her hangi bir aksilik olmaz da,  geçmiş yıllarda olduğu gibi eğlenceli geceler düzenleyen Macik Layf  otelinin  kulağa hoş gelen sesli  curcunasına şahit oluruz.. Şimdilik buralar çok sessiz. Bizden başka mahallemizde henüz kimseler yok. Macik Layf ta sessiz. Bugün açılışı yapacakmış. Bundan sonraki geceler eğlenceli olur.
. İleride gelişmeleri sizinle paylaşacağım.
Şimdilik hoşça kalın.
                                                               

11 Mayıs 2010 Salı

YAZLIK

YARIN, 12 MAYIS SABAH ERKEN SAATTE BODRUM'A HAREKET EDİYORUM. KASIM AYINA KADAR, SAĞSAK, ORADAYIM. BU NEDENLE, BAHÇE VE YERLEŞME İŞLERİYLE UĞRAŞACAĞIMDAN  BİRKAÇ GÜN SİZİNLE OLAMIYACAĞIM. TATİLE GELENLER OLURSA GÖRÜŞMEYİ İSTERİM.



HOŞCA KALIN

10 Mayıs 2010 Pazartesi

SİYASİ POLEMİK


BÖYLE  BENZETME  OLUR  MU?
Burhan Bursalıoğlu

Son günlerde siyaasi arenada çok yakışıksız benzetme mesajları uçuşup duruyor. Kim olursa olsun, karşısındakini bir başkasına benzetme hakkı yoktur.
 Hiçbir insan bir diğerine benzemez. Hele hele bu benzetme tanınmış şahıslar olursa, Dünyanın tanıdığı kişiler arasında olursa daha da çirkinleşmektedir. Ya bu insanlar ölmüşlerse, artık söyleyecek kelime bulamıyorum.
 Nedir mesele?
CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan’ın davranışları, tutumu ve Anayasa oylamasında, milletvekillerini baskı altına alması nedeniyle Hitler’e benzetti. Başbakan bunun üzerine, Baykalı değil de Türkiye Cumhuriyeti’nin 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’yü Hitler’e benzetiyor. Bu benzetmeyi de şu sözlerle ifade ediyor.
 “ Eğer illa Hitlere benzetecek bir siyasi figür arıyorlarsa, kendi genel merkezindeki eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Fühler’e özenip, kendine milli şef dedirtmiş genel başkanlarının Hitler’vari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini, görecekler. Ona baksınlar.”
 Nasıl bir benzetme anlamış değilim. Bıraktıkları bıyık şekliyle insanlar birbirine benzetilir mi? Benzetme, düşünce, karakter, davranış, huy benzerlikleriyle olur. Eğer yapılan benzetmede bunlar kasdediliyorsa, bıyığı, sözlerini pekiştirmek için kullanmış olabilir.
Bunun diğer bir yönü de, bu benzetmeyi Milletvekillerinin alkışlamasıdır. Biri çıkıpda,”Başkanım, yanlış yapıyorsunuz “ demedi, diyemedi. Neden? Korktular mı acaba?

Bu benzetme doğru mu, yanlış mi? Bir bakalım.
 1933 yılında iktidara gelen Adolf Hitler, kötü olan Alman ekonomisini düzeltmeye çalıştı. Bunda da başarılı oldu. Ülkede tüm kadroları ele geçiren Hitler, sendikaları kapatarak, tüm çalışanları “İşçi Birliği “ çatısı altına topladı. İşçi aidatları genel bütçeye aktarıldı, grevler kaldırıldı, ücret artışları durduruldu. Bu tedbirler sonucu istihdam artışı sağladı, iş gücü maliyetinin düşmesiyle de işgücü arttı ve tüm yatırımları teknoloji ve askeri alanlara kaydırıldı.

İsmet İnönü yeni bir devletin Cumhurbaşkanı. Bozulanı kurtarmaya değil, olmayanı oluşturmaya çalışmıştır. Yoktan var etmeye çalışmıştır. Ekonomide aldığı tedbirler,teknoloji ve askeri alanlara yatırıma değil, 6 yıl süren Dünya savaşına girmemeyi, bir aksilik olursa orduyu ayakta tutabilmek düşüncesi içindi.
 Bunlar farklı şeyler. Biri orduyu, silahları yenilemek, güçlendirmek için tedbirler alıyor, diğeri mevcudu korumaya çalışıyor.
 Alman ekonomisinin iyileşmesiyle Hitler dış politikasını çiziyor. Kara, deniz, hava kuvvetlerinin gelişmesini engelleyen Versay anlaşmasını elinin tersiyle iterek, denizaltılar, büyük tonajlı nakliye ve harp gemileri, zırhlı savaş araçları, uçaklar ve silah üretimi için tüm sanayii fabrikalarını bu işe dönüştürerek, ordularının insan gücünü artırıyor.

İnöni ne yapmıştır?. Olanı korumuş, ayakta tutmuş, zaten fakir olan devlet ve Ulus daha da yoksullaşmış, savaşa girme korkusunun tedbirlerinin ceremesini halk çekmiştir. Ama,6 yıllık dünya savaşında hiçbir askerin burnu kanamadı, hiçbir ana ağlamadı, hiçbir bina yıkılmadı, hiçbir doğan çocuk babasız veya babası belli olmadan doğmadı.

Hitler ordu gücünü kuvvetlendirdikten sonra planlarını uygulamaya koydu. Almanca konuşan nüfusun, yaşamakta olduğu toprakları Alman sınırları içine almak için Avusturya’yı işgal etti. Çekoslovakya sınırları içinde bulunan Sudet bölgesini de, 29 eylül 1938 de imzalanan Münih anlaşmasıyla topraklarına kattı. Hitler’e bu da yetmedi, 15 Mart 1939 da Çekoslovakya’nın tamamını işgal etti.

İnönü’nün böyle bir düşüncesi, eylemi veya girişimi var mıydı? İnönü bir komutan olarak savaşlar yapmıştır. Ama işgal için değil. Kendi yurdunu işgale kalkan ordulara karşı savaşmıştır.

Hitler 1933 de iktidara geldikten sonra 30 Haziran-1 Temmuz 1934 gecesi 85 SA üst düzey yöneticisini SS lere katlettirdi. Hitlerin bu hareketi, ordu üzerine tam bir otorite kurmak, en yüksek rütbeden en düşük ere kadar tüm ordunun hakimiyetini ele almak, onu istediği gibi yönlendirmekti. Bunda da başarılı oldu ama sonunda kendi başını yedi.

İnönünün böyle bir davranışa ihtiyacı var mıydı. O, zaten ordudan gelmeydi. O orduyu Atatürk ve arkadaşları yoktan varetmişti. İnönü de Atatürk’ün en samimi arkadaşı idi. İnönü üst düzey yöneticileri katletmeyi değil düşünmek, onların yerlerini dahi değiştirmeyi aklına dahi getirmemiştir. Ama ondan sonra gelen tüm iktidarlar “işe göre adam değil, adama göre iş “ yaratılarak binlerce görevli ya işten atıldı ya da görev yerleri değiştirildi. Kalitesine bakılmadan, yandaş insanlar kilit noktalara getirildi.

Hitler’in ikinci planı, ülkesindeki aksaklıkların nedeni, Yahudi ve çingenelerden kaynaklandığına inanmiş olmasıydı. Bu nedenle, gelmiş geçmiş en büyük soykırıma girişmiştir. Yahudileri toplama kamplarına topladı, Sağlam ve güçlüleri, fabrikalarda, inşaatta, demiryollarında çalıştırmak için ayırdı, diğer yaşlı, güçsüz, kadın,çocuk demeden hepsini fırınlarda yaktı. Bu uygulamayı yalnız Alman sınırları içinde değil, işgal ettiği topraklardaki yahudilere de uygulamıştır. Toplam olarak 6 milyon insanın kanına girdi. Hitlerin amacı, sağlam, güçlü, Alman kanından “yeni bir Alman ırkı” yaratmaktı. Onun için yalnız çingene ve yahudi değil, güçsüz,çelimsiz, zayıf yaşlı Almanları da katletmiştir.

Hitlere benzetilen İsmet inönü’nün böyle bir caniliği varmıydı? Yeni bir Türk ırkı yaratma gibi bir düşüncesi, eylemi var mıydı? O kendi topraklarında yaşayan tüm azınlıkları vatandaş olarak görüyor, eşit davranıyor, sosyal yaşamda, ticarette, kültürde ayrı tutmuyordu. Koyduğu “varlık vergisi” için onları üzmüşse de sonradan yanlış yaptığını anlayıp dönüş yapabilen bir karakterdeydi.

Karakter yönünden, Hitlerin üstün insan olduğunu, uzun konuşmalarıyla, tavırlarıyla dinleyenleri ikna etme becerisi bulunduğunu, vücut dilini iyi kullandığını, sert bakışları, ani hareket etmesi, kendisini yanılmaz, hata yapmaz, savunduğu düşüncelerden asla taviz vermez bir lider olduğunu tüm Alman Ulusuna kabul ettirmişti. Goebbels, Hitler için ”Fühler hiç değişmez. Çocukken nasılsa, şimdi de öyledir” demiştir.
 İnönü ise tamamen aksi karakterdeydi. Sakindi, az konuşurdu alçakgönüllü olup, Milletine ve vatanına halel gelecek durumlarda kaplan kesilen, yardımsever tam bir aile reisiydi.
 Hitler sanata özellikle resme önem verir, suluboya resim yapardı. İnönü, tarihi eserlere değer verir ama resim yapma gibi bir yeteneği olduğunu zannetmiyorum.
 Hitlerin acıma duygusu yoktu. Vicdanlı değildi. Katletmekten, ettirmekten zevk alırdı. Hitlerin hava kuvvetleri komutanı Hermann Goring şöyle diyor. “ Vicdansızım ben. Benim vicdanım Adolf Hitlerdir.” İnönü için böyle bir söz söylenmiş midir?
 Hitler öldükten sonra bulunan vasiyetinde dahi vicdansızlığını görmek mümkün. Vasiyetinde “ Almanya, bütün milletler için bir zehir gibi tehlikeli olan yahudileri ve Bolşevizmi kovalamakta asla vazgeçmemelidir” demektedir. İnönü’nün bu tür bir vasiyeti varmı acaba. “ Rumları, Yahudileri, Ermenileri, Çingeneleri, takip edin onlara göz açtırmayın” şeklinde bir sözü, vasiyeti, emri varmı?

Hitler kendini doğa üstü ve ölümsüz de görmüştür. Bunu iki olayla ispata çalışmıştır. Kendinden önce doğan kardeşlerinin ölmesi, kendisinin yaşıyor olması, birinci Dünya savaşında bulunduğu cephede, kulağına gaipten gelen bir sesin, oradan ayrılmasını telkin ettiğini, bu sese uyarak oradan ayrıldığını, bir müddet sonra oraya top mermisinin düşerek arkadaşlarını kaybettiğini, 42 kez suikasttan kurtulduğunu söyler ve söylediklerine de herkesin inanmasını isterdi. İnönünün böyle savsataları var mıydı?

Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Tarih uzmanı Doç. Dr. Ahmet Kuyas’ın benzetmelerle ilgili değerlendirmesi de dikkate değer. “En başta siyasetçiler, tarihi hep eğip bükerler ve kendi işlerine geldiği gibi kullanırlar. Hitler benzetmesi sevimsiz Liderler birbirlerine haksızlık yapıyorlar. “diyor.

İsmet İnönü, bir ulusa yeniden hayat verenlerin başında gelen bir adam. Hitler ise yaşayan bir ulusu yok eden insan.
 İsmet İnönu, köle bir ulusa özgürlük veren bir lider. Hitler ise özgür bir ulusu esir eden bir diktatör.
 İsmet İnönu Demokrasinin temellerini atan, Hitler ise atılmış temellere bömba koyan kişi.
 Şimdi bunların benzerliğine 3 yaşındaki çocuk dahi inanmaz. Diyelim ki, Baykal, Tayyib’in uyguladığı yöntemler nedeniyle onu Hitlere benzetmiştir. Peki, Tayyip, Baykalı birilerine benzetmek varken , neden İsmet İnönü’yü Hitlere benzetme gereğini duymuştur.? İnönü'nün CHP Genel başkanlığı yapmış olması mıdır sebep?
 Dünyanın en kötü döneminde, Türkiye Cumhuriyeti’nin 12 yıl Cumhurbaşkanlığını yapmış ve ölmüş bir insanı yermek, önce dinimize göre günah, sonra da insanlığa yakışmayan bir davranıştır.
Acaba bu benzetmeler Atatürk’e kadar uzayacak mıdır?
 Dikkatli, olunması lazım.
 Unutmayalım ki her çıkışın bir inişi vardır.

9 Mayıs 2010 Pazar

ÖZEL GÜNLER

ÇOCUKLARINA  ANNE  SEVGİSİ  AŞILAMIŞ  TÜM  ANNELERİN,  ANNELER  GÜNLERİNİ  KUTLAR, SAYGILAR  SUNARKEN,  ANNELERİN  EVLAT  ACISI  ÇEKMEMELERİNİ  DİLİYORUM. 

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...