27 Temmuz 2010 Salı

ELMAS GİBİ


TOMRİS  ELMASLAR  ÖĞRETMEN

Burhan Bursalıoğlu

Çok yakın bir arkadaşının ölümünden sonra, Onun hakkında ne yazılır bilmiyorum. Nasıl yazıldığını da bilmiyorum. Böyle bir yazıyı ilk kez kaleme alıyorum. Aslında söyleyebileceklerim onu tasvir edecek midir? Hiç zannetmiyorum. Kullanacağım ifadeler, onun kişiliği yanında çok soyut  kalacaktır. Buna inanıyorum. Ama yine de , bana ait olan düşüncelerimi, ona olan dostluk görevim nedeniyle  yazmayı görev addediyorum.

1979 da Emirgan İlkokulu Müdürlüğüne atandığımda, çoğu bayan olan 12 öğretmen vardı. Geldiğim ilk günler sık sık toplantılar yaparak, eğitim ve öğretimin verimli, faydalı ve etkin olabilmesi için  tartışma açar, çözümler üzerinde konuşurduk.. Tomris öğretmenin yapıcı, çözümcü fikirleri  ve   önerileri  işimizi kolaylaştırırdı.
Bu tür toplantılar birbirimizi tanımaya da  sebep oldu.   Hem sosyal, kültürel, genel ve mesleki görüşler hakkında, aynı çatı altında çalışanların birbirlerini  tanımaları olağan olmalıdır.  Sicil amirinin çalışanları her yönüyle tanıması , kanaatların doğruluğu ile doğru orantılı olmasını sağlama yönünde  elzemdir.
Kısa zamanda tanıdığım 12 öğretmen arkadaşımın hiç birini diğerlerinden ayrı  tutmadım. Hepsi istediğim gibi, açık fikirli, kültürlü, mesleki bilgileri yeterli, kendilerini  yetiştiren, Atatürkçü ve ileri görüşlü arkadaşlardı.
Tomris öğretmen de bunlardan biri idi.. Hareketli, cevval, sevimli,güler yüzlü ve cana yakın. Yapıcı fikirleri yanında, aldığı görevi zamanında, eksiksiz bitiren, işini ciddi yapan,sınıf düzenlemesi, öğrenci kılık ve kıyafet üzerindeki  titizliği,  okul ve çevre temizliği  konularındaki özverisi, sözünü esirgemeyen, son söylenecek olanı ilk söyleyebilen,dürüst. çalışkan, arkadaşları ile olan diyaloğu, örnek teşkil edecek tam bir öğretmendi. Karşılaştığı zor sorunların çözümünün çoğunu  kendi yöntemleriyle hallederdi.
Çevre ve veli ilişkilerinde daima yapıcıydı.
Çok sevilirdi.
Öğrencilerini anne şevkatiyle korur, kol, kanat gererdi. Asla onları kırıcı gücendirici söz söylemez, harekette bulunmazdı.
Eğitim ve öğretim konusunda da kendini geliştiren, değişen yenilikler  karşısında   kısa zamanda  adapte olarak  uygulamaya  başlardı.
Duygusaldı, heyecanlı idi.  Zaman, zaman sınıfına ders dinlemeye giderdim.  Sınıfa girdiğimi gördüğünde heyecanlanırdı. Herhalde çıktığımda da  uzun bir  ohhhhh çekiyordu.
Tomris öğretmenin yetiştirdiği yüzlerce öğrencisi eğitimlerini başarıyla devam ettirip, hepsi de , yaşamlarını rahatça geçirecekleri  meslek edindiler. Bunda Tomris öğretmenin büyük katkısı ve emeğinin  olduğunu inkar etmemek lazım. O, SOYADI GİBİ  "ELMAS" tı.
Tomris öğretmen öğretmenliğine gösterdiği titizlik ve özverinin yanında, iyi de bir aile hanımıydı. Eşi ve çocuklarına gösterdiği sevgi örnek teşkil edecek  cinstendi. Onların üzerine titrerdi. Varı yoğu çocukları idi. Tabii çocukları ve sevgili eşi Recep bey de Tomris öğretmene  laik olduğu şekilde, canı gönülden  bağlı idiler.
 Tomris öğretmenin ölümünden bir gün önce Recep Beyin telefonda ağlayarak durumunu anlatışını  herhalde hiç unutmayacağım.
Kendisine 11 yıl Müdürlük yaptım.Bu süre içinde, karşılıklı olarak ,  en ufak kırıcı, incitici bir davranış olmadığı gibi, emekli olduktan sonra da tam bir aile atmosferi içinde, sevgi ve saygıya dayanan ilişkilerimiz olmuştur. Bundan sonrada Tomris öğretmen olmasa da  Elmaslar Ailesiyle dostluğumuz devam edecektir.

Tomris öğretmen genç yaşta aramızdan ayrıldı. O,  çevresine  daha çok faydalı  olabileceği bir yaşta arkadaş ve dostlarını terk etti. Tomris vefalı bir insandı. Bırakıp gitmezdi. Ama Felek söz dinlemiyor ki. Yaşı, kuruyu tanımıyor ki.
Tomris öğretmene Tanrıdan gani, gani rahmet , mekanının cennet olmasını, ailesine sabır ve uzun ömür, dost, akraba, komşu, arkadaş, öğretmen  ve öğrencilerine de başsağlığı dilerken, ölümünden sonra yüzlerce öğrencilerinin  kaleme aldıkları mesajlardan birkaç tanesini aşağıya yazıyorum.

Hakan kapıcı: Kalbinde nokta kadar kötülük olmayan ,Sevgili öğretmenim nur içinde yatsın mekanı cennet olsun inşallah. Başımız sağolsun

Yeşim Demirağ:  ".. Hocam Allah geride bıraktığı ailesine,sevdiklerine,sevenlerine sabırlar ve uzun ömürler diliyorum...Hepsinin başı sağolsun,Allah rahmet eylesin,mekanı cennet olsun...Keşke iyi eğitimciler,ölümsüz olsaydı........
Çok üzgünüm:((((((((......."

Nazım Uyar Çalışkan:” Okulumuzun sembol hocalarındandı." Mekanı cennet olsun.

HÜLYA AYTEKİNBenim Kızım ECE 1. sınıfta okumuştu. Küçük verdiğim için okuma yazmayı çözememişti..TOMRİS ABLA 2  ye geçirdi Ece’yi. Ben tekrar 2. sınıfta bırakmasını rica ettim. Ve kızım yaşıtlarınla okudu. Böyle güzel anlayışlı insandı Onu kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyim. Allah rahmet eylesin.."
BURHAN HOCAMIZ HEPİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN...BUGÜN ONU KAYBETMENİN DERİN ÜZÜNTÜSÜ İÇİNDEYİM...SEVGİSİ GÜLERYÜZÜYLE GÖNÜLLERİMİZE TAHT KURMUŞTU...ONU HİÇBİRZAMAN UNUTMAYACAĞIZ...YARIN CENAZE  TÖRENİNDE SON GÖREVİMİ YAPACAĞIM...SAYGILAR...."

Mustafa Aşıkoğlu: Tomris hocanın eline verdiklerinde beni 6 yaşındaydım.
2'nci annem olarak benimsedim kendisini.  İyiyi kötüyü hep o öğretti bize.Rahmetli olduğunu öğrendiğimde MISTIK KULLAKLARINI ÇEKİCEM deyişi kulağımda çınladı.O bizim 2'nci ANNEMİZDİ....
MEKANIN CENNET OLSUN HOCAM.
SENİ HİÇ UNUTMATACAĞIZ."

Dilara Toprak: En iyi yerde olacağından eminim , öğretmenden ziyade annelik yaptı bize .. Yarın Emirgan’da toplanıp son görevimizi yapacağız ...... "

Dündar Kaya: "Ciddi olamazsınız yaa :   Çok seviyorum ki ben   öğretmenimi 
inanılmaz üzüldüm .

Çiğdem Karasu: Nur içinde yatsın,  o benım 2.annemdi.





25 Temmuz 2010 Pazar

SON DAKİKA

SON  DAKİKA

BUGÜN PAZAR. SAAT : 15   ALPER ELMAS'TAN ALDIĞIM TELEFON  HABERİNE DAYANARAK, TÜM  SEVDİKLERİNE  VE  YETİŞTİRDİĞİ  ÖĞRENCİLERİNE  "ÖĞRETMEN TOMRİS ELMASLAR'ın  BİR SAAT ÖNCE , YAKALANDIĞI  HASTALIKTAN KURTULAMAYARAK, VEFAT ETTİĞİNİ  ÜZÜLEREK DUYURMAM  HERHALDE  ACILARIN VE  EN ZOR  GÖREVLERDEN BİRİ OLDUĞUNU  SÖYLEMEK  İSTERİM.
CENAZESİ, YARIN 26 TEMMUZ , ÖĞLE VAKTİ, MUHTEMELEN EMİRGAN  CAMİİNDEN  KALDIRILACAKTIR.
AİLE FERTLERİ, SEVENLERİ , TÜM ÖĞRETMEN  VE  ÖĞRENCİLERİNİN BAŞI  SAĞOLSUN. EŞİ, ÇOCUKLARI VE AKRABALARINA TANRIDAN  UZUN ÖMÜR  VE  SABIR  DİLİYORUM.
ALLAH MEKANINI AYDINLIK VE RAHMETİNİ  ESİRGEMESİN...
Burhan Bursalıoğlu
T E Ş E K K Ü R



Ailemizin büyüğü ve neşe kaynağımız, sevgili Cemal AKÖZ'ün vefatında, camide ve mezarlıkta, üzüntümüze ortak olan, ayrıca, iletişim araçlarıyla taziyelerini bildirerek, dualarını esirgemeyen, akraba, dost, arkadaş ve öğrencilerime  AKÖZ ve BURSALIOĞLU  Aileleri  adına teşekkür ederim.

Burhan BURSALIOĞLU

23 Temmuz 2010 Cuma

ÜZGÜNÜZ

BİR AİLE BÜYÜĞÜMÜZÜ DAHA KAYBETTİK

Muhterem  ve sevgili dünürüm, gelinim Güniz Bursalıoğlu'nun sevgili babası, Oğlum Yüksel'in kayın pederi,  biricik oğlu Enis Aköz'ün babası, Çok sevgili  Semra Aköz'ün eşi, Büyükdere'nin sevilen , sayılan  ağabeyleri  CEMAL AKÖZ'ü 21 Temmuz 2010 Çarşamba günü kaybettik. 
Cenazesi, Kireçburnu mezarlığında Allahın rahmetine tevdi edildi.
Başta biz olmak üzere tüm yakın ve tanıyanların başımız sağolsun. 
Allah, geride kalan eşi, çocukları, akrabaları ve dostlarına uzun ömürler versin.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

S P O R

Bütün millet ve bütün memleket evlatlarını sportmen yapmak için harcanan çabanın önem ve kutsallığı aynı oranda değerli ve önemlidir.   Mustafa Kemal ATATÜRK

ŞİFRELİ   SPOR  


 Burhan Bursalıoğlu

                        Bir konu üzerinde düşüncelerimi söyleyeceğim. Yazımı okuduktan sonra,  “Hadi canım, bu da nereden çıktı. Alan memnun satan memnun “ diyeceğinizi biliyorum. Ama yinede söyleyeceğim.
2010-2011 futbol sezonuna başlamak üzereyiz.
Tüm futbol takımları harıl harıl hazırlık çalışmaları yapıyor ve tüm görsel medya bu hazırlık maçlarından ve transferlerden görüntülü haberler veriyor ve yazıyorlar. Özellikle şu günlerde transfer dedikodularında milyonlarca dolar ve yuro lar uçuşuyor. Neden? Futbol takımları başarılı olsun diye Avrupa’dan futbolcu ithal ediliyor.
Spor demek futbol mu? Başka branşlar yok mu?  Futbolcuya çuvallar dolusu para harcayarak takımlarımızı güçlendiriyoruz. Diğer branşlarda ne yapıyoruz? Hiçbir şey. Çünkü Türk sporcu yetiştirmiyoruz. Teşvik edecek imkan tanımıyoruz. Halbuki her branşta yapılan seçmelere binlerce gencin katılması gerekir.Türk sporuna neden genç sporcular yetişmiyor?  Neden her branşta seçmelere, yarışmalara yüzlerce, binlerce  genç sporcular müracaat etmiyor?  Tek tük yetişenleri de aşağıya doğru çekiyoruz. Sebepler çok. Hem de pek çok. Burada, nedenlerden sadece birine değineceğim. Şifreli TV futbol yayınlarına.
                        Bir zamanlar Cine 5 futbol maçlarını, şifreli yayınlardı. Ücretli olarak Cine 5  de maçları seyrederdik. Sonra, maç satın alma ihalesini kazanan Dijitürk ortaya çıktı. Lig TV  kanalından  maçları şifreli olarak vermeye başladı. Bir yıllık maç seyri kişilere aşağı yukarı 1000 tl  ye mal oluyor. Şimdi de D- Smart ortaya çıktı. TRT -1 in şifresiz vererek seyrettiğimiz 2. 3. lig maçlarını  D-Smart şifreli veriyor. Avrupa maçları dahil, takımların hazırlık maçlarını dahi şifreli olarak veriyor.. Böyle   bir  şey   olur  mu?  Oluyor işte. Peki bunlar nasıl seyredilecek? 300 tl. ye D-Smart disivırı alacaksın, uydu anteni taktıracaksın, maçları izleyeceksin. Sonra ne olacak? 1-2 yıl sonra bir başka kanal ihaleyi alacak, D-Smart ın disivırları elde kalacak. Nitekim, 5 yıllığına yine dijitürk ihaleyi alarak süper liği oradan izleyeceğiz. Tabii şifreli.

                        Şimdi, bu kanallar,  aldıkları bir sürü paraya karşılık, bizlere haftada  en fazla 3 maç izletiyorlar. Dikkat edin sadece 3 futbol maçı. Sanki başka spor branşı yokmuş gibi.
                        Sayın TFF kulüpler adına, açık artırmayla maçları satar. Yayıncı kanal, gelirlerinden bir miktar kulüplere ödeme yapar ve maçları  şifreli olarak abone olan 2-3 yüz bin  kişiye iletir.
                        Şimdi, doğru oturup doğru konuşalım. 60-70 milyon insana seyrettirme imkanı var iken, 200 – 300 bin  kişinin seyretmesi sporumuzu kalkındırır mı? Mümkün değil. Futbolcu yetişir  belki,  ama sporcu  yetişmez.
 Şöyle bir geriye değru uzanalım. Bugüne dek yetişmiş olan tek tük sporcuların hepsi kırsal bölgelerden, köylerden yetişmiştir. Her tarafımız deniz, hangi yüzücümüz, kürekçimiz, tramplencimiz,  dünya çapında , hangi arenada kendini göstermiştir?  Karlı dağlarımızdan hangi kayakçımız, uluslar arası kış olimpiyatlarında  başarılı olmuştur?
 Ata sporumuz güreşteki durumumuz belli. Ulusu sokağa dökecek bir başarımız varmı?. Güreşimizin 50-60 yıllarındaki parlak dönemini yakalayabilmiş miyiz? Nerede binicilik, avcılık, okçuluk, kılıç oyunları, cirit? Bugünün hokeyin atası  sayılan  çögen, beyge, kızbörü , gökbörü gibi değişik oyunlar nerede? Osmanlı döneminde güreşçi yetiştirmek için pehlivan tekkelerı kurulmuştu. Bizde güreş okulları var mı?  Cimnastikçi yetişiyor mu? Rahmetli, Ali Faik Üstünidman’ın, Selim Sırrı Tarcan’nın ruhları   sızlamıyor mu?  Sızlar tabi. Futbol varken gerisini silkele gitsin.
 Bütün kanallarda, spor haberlerinde, futbolun dışında bir spor haberi var mı? Futbolun dışında canlı yayın var mı? Evet futbolu küçümsemiyorum. Oda önemli , çokta seviyorum, ama, diğer sporlardan da söz edilmelidir. Saatlerce futbol yorumları yapılır, kişiler hakkında dedikodu yapılır, hiçbir spor branşından bahsedilmez, adı spor yorumu olur. 

Gençlere, yeni yetişkinlere sporu böyle mi sevdireceğiz? Sevdirmek için ne yapıyoruz? Kapalı ekranların arkasından mı sporu sevdireceğiz. İnsanların seyretme özgürlüğü yok mudur? Yayınlanan  bir haberi duyma ve seyretme özgürlüğüne sahip değil miyiz? Paparazilerin, insanların mahrem hayatına girip çektikleri uygunsuz resimler şifresiz yayınlanıyorsa , onların yaşama özgürlüğüne  müdahale olmuyor mu?” Herkes bunları seyretsin”  demek istenmiyor mu? Ama bir spor yayını  için,  “seyredemezsin” diyerek, seyir ve dinleme özgürlüğü kısıtlanmıyor mu? Bu çelişki olmuyor mu? .
                        Efendim, abonelerden toplanan gelirler olmalı ki, kulüplere para verilebilsin. Diyelim ki, şifreli yayınları 500 bin kişi seyrediyor ve 10-20 de reklam alıyor.Yayını 50-60 milyon insana seyrettirseler, bu durumda, reklamcılar  30-40 reklam vermezler mi. Gelir daha da çoğalmaz mı?
                        Önerim şunlar :
1-     Her kanal istediği branşta  yayınını yapsın,  gelen reklamlardan kulüp veya kuruluşa da bir miktar ödeme yapılsın..
2-     Kanalların, spor saati, spor yorumu adı altında futboldan başka haber ve yorum yapmıyorlarsa, programdaki “spor” sözcüğünü kaldırsın.
3-     Her kanal gerçek spor programı uygulasın da, köy,  kasaba, varoş ve kırsal bölgelerdeki insanlarımıza heyecan gelsin, teşvik edilsin ki,  sporda kitlesel kalkınma yapılsın.
4-     Haber sonrası spor haberlerinde tüm branş haberleri verilsin                                                                                                                      
5-  TC. temsil eden Ulusal bir kanal sadece spor yayını yapsın. Eurospor örnek       alınsın.
   6-  Bu isteklerimin yerine gelmesinin mümkün olmayacağını da biliyorum. Futbolun, bir ticaret metah-ı haline geldiği yerde, galiba hülyalara dalıyorum.


15 Temmuz 2010 Perşembe

EĞİTİM




BU İCRAAT MI, SİYASET OYUNU MU?

Burhan Bursalıoğlu


Bir  ülkenin, halkının eğitimli olması, o ülkedeki okulların çokluğundan ziyade, mevcut okulların kalitesiyle  doğru orantılıdır.
Öğretmeni, aracı gereci olmayan, ulaşımı zor olan, öğrencisi olmayan Üniversiteden mezun olan biri, 10 diploma alsa ne yazar. Bilgi dağarcığı boş olduktan sonra
.
Milli Eğitim Bakanı Sayın  Çubukçu, yeni, yeni Üniversiteler açacağını söylüyor. Bunu neden  gerek görmüş anlayamadım. Mevcut Üniversitelerin, yüksek okulların birçok branşları boş sıralarla dolu. Dolu olan  branşların da  öğretim üyeleri  yetersiz veya yok. Yüksek okullarda okuyan 2 700 000  den fazla  öğrenci var. Mezun olanlar boş geziyor. İş yok, iş sahsı yok,  iş sahası açmak için de çaba yok  Fırsat bulanlar yurt dışına gidiyor. Orada iş imkanları arıyor.
Öğretim üyeleri genellikle merkezi yerlerde toplanmış. Uzak yerlerdeki yüksek okullara, günübirlik uçakla gidip geliyorlar.  Ne kadar faydalı oluyorlar, kendileri daha iyi yorumlarlar. Öğretim üyelerinin sayısal eksikliği nedeniyle, emeklilerle sözleşme yaparak, açık kapatmaya çalışıyorlar. Okul çok, öğretim üyesi az.

Ben Bakan Çubukçu’nun yerinde olsam, öğretim üyesi yetiştirme planı yapar, maaşlarını artırır, mesleği cazip hale getirir, yaşam koşullarını rahatlatır, verimsiz ve boşuna açılan yüksek okulları kapatır, kaliteyi artırmaya çalışırdım. Bütün bunlar için para lazım.  GSYİH  den ayrılan 0.8 oranındaki bütçe ile bunlar olmaz. Olmaz ama yeni üniversiteler açma planları yapılıyor.

Şu bir gerçek. AKP İktidarı  8 yıldır bu ülkeyi yönetiyor.  Ne yazık ki, eğitimde hiçbir varlık gösteremeden sınıfta çakmıştır. Çünkü her uygulamada siyaset ön plana çıkmıştır. Sayın  Çubukçu’nun, yeni üniversiteler açma planları da aynı amaçla  düşünüldüğünü zannediyorum.

Bu yol iyi bir yol değildir. Önce istihdam imkanları sağlanmalı, sonra da ihtiyaca göre öğrenci alınmalı, eksikse yeni yüksek okullar açılmalıdır. Her şey planlı yapılmalı. Oy arzusu, bu ülkeyi seviyorlarsa daha sonra düşünülmelidir.
Sayın Çubukçu  bu sevdadan vazgeçmelidir.

GÜNAHTIR  SAYIN  ŞİMŞEK

 Burhan Bursalıoğlu

Ülkemizi yöneten kişiler, öyle zannediyorum ki, memurların yaşadığı hayatı tahmin dahi
 edemiyorlar. Kendi yaşantıları gibi mi zannediyorlar? Bu insanlar memurluk yapmamış. Memurun bu ülke için ne kadar değerli olduğunu kavrayamıyorlar. Kendilerini ve ülkeyi yaşatanlar, idame ettirenler memurlardır. Memurlar olmasa bu Ülke batar, nefes alamaz. Kaos çıkar, insanlar birbirini parçalarlar.

Bazı kesimlerin 1 gün de olsa yaptıkları iş bırakma, grev gibi eylemler de hayat felç oluyor. Karşı koyan da, destekleyen de oluyor.  Bunun bir de tüm memurların  uyguladıklarını düşünürsek, Ülkenin ne hale geldiğini asla düşünmek istemiyorum. 
   
Hükümette bulunanlar, Bakanlar,genelde siyasiler, bunları düşünemiyorlar mı? Düşünemiyorlar demek. Çünkü memurlara siyah gözlüklerle bakıyorlar. Memurların dinlenme, istirahat hakları yokmuşçasına, ellerindeki imkanları alınıp, başkalarına peşkeş mi çekmeyi planlıyorlar.
Maliye Bakanlığı memurların yaz aylarında, kışın yorgunluğunu çıkarmak için  10 günlük tatillerini yapacakları, memur dinlenme tesislerini 4 Ağustos’ta satışa çıkaracakmış. Pes doğrusu. Memurun malına göz dikme buna denir.

İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Muğla, Antalya ve Bursa’daki sosyal tesisler satılıp, Sayın Bakan Şimşek’in ifadesine göre de elde edilecek olan 152 milyon tl. ekonomiye kazandırılacakmış.
Ekonomiyi bu kadar önemseyen Sayın Şimşek, 6 yıldızlı otellerde yapılan tatiller, alınan lüks arabalar, uçaklar, Dünya’nın her bucağını gezme olanağı  tanınan akrabalar, özel davetlere uçakla gidip gelmeler, keyfi olarak götürülen kişilerin masraflarını  neden görmüyor?   Sayın Şimşek’in gözlükleri  bunları görmemeye, ama  gücü yetenleri görmeye mi ayarlanmış.
Vazgeçin bu sevdadan sayın Şimşek. Üzerinize vebal almayın. Kriz açıklarını kapatmak  uğruna günaha girmeyin. 12 tesisten yaz aylarında istifade eden 30- 40 bin memurun moralini bozmayın. Zaten, ekonomik sıkıntılara karşı mücadele ederek çalışan  memurun , ucuz tatil yapması Sizi rahatsız etmemeli.
Günahtır, yazıktır.                           

10 Temmuz 2010 Cumartesi

BODRUM'DA GEZİ

BİR SANAT  KÖYÜ
Burhan Bursalıoğlu


Geçen hafta Uyku vadisine gittiğimiz , Ahmet Karslı, Ahmet Sarı,  eş  ve ekleri,  eşim, kızım torunum la birlikte,  dün ,  Cuma günü , saat 14 de buluşarak , Yaka köyüne uzandık.

Ortakent –Yalıkavak yolunu takip ettik. Yaka  köyü  sapağından daha ileri giderek, asırlık çınar ağacının gölgelediği, yıllardır aynı işi yapan  gözlemeciye uğradık. Siparişlerimizi verdik.
 Karşı masada ,gözlemelerini bitirmiş, kalkmakta olan  , İstanbul’un eski valilerinden   Sayın Nevzat Ayaz ve  eşi ile  kızları olduğunu tahmin ettiğim aile  gözümüze ilişti. İstanbul’da, Emirgan İlkoklulu Müdürlüğü yaptığım yıllarda Vali olan Sayın Ayaz’ın , arabaya bilerken yanına gidip, kendimi tanıttım. Sağlığını sordum.  Kendisini dinç ve sağlıklı gördüm. Hafızası da güçlüydü. Emirgan’da  çalışırken, okulum 2. derecede tarihi eser statüsünde idi. Çok yıpranmıştı. Yenilenmesi gerekiyordu. Çok uğraştan sonra dış duvarlar kalarak içini tamamen değiştirmiştik. Sayın Ayaz bu olayı hatırladı. 2 ay  Bodrum’da dinleneceğini söyledi. Fazla meşgul etmeden, iyi  tatiller diledim.

Gözlemeci bayanın getirdiği gözlemelerimizi yedikten sonra, işletmeci bayanın, sabahları  köy kahvaltılarının , öğleleri ev yemeklerinin olduğunu  hatırlatarak, oradan ayrıldık.
Yaka köyü, ana caddeden bir kilometre kadar içerde.
Bizim amacımız köyün içine girmek değildi.. Aslında bir sanat galerisi, sanat köyü haline getirilmiş olan  yeri görmekti. DİBEKLİ HAN.

Gülay ve Cenap  Tezer çiftinin,  Bodrum’un  tabii doğasını acımasızca  betonlaştıran, sosyal yaşantısını yozlaştıran, kişisel çıkarlar uğruna, yeşili yok eden, değişime karşı isyan bayrağını açan, başkaldıran girişimin sembolü haline getirilen Kültür ve Sanat Köyü Dibekli han’ı oluşturmuşlardır.

Dibekli han a vardığımızda, tümü taşlarla örülmüş tesisle karşılaştık. Kimi büyük, kimi geniş odalar, sergi salonları, meydanlarda,  Anadolu’nun değişik yerlerinden getirilmiş el yapımı eserler, her kapının üzerinde, birbirinden güzel renkli motifler.
Her galeri , meydan ve sokaklara da , sanatçıların adı verilmiş.
Saat 16 dolaylarında olduğu için , 13-17 saatleri  arası kapalı olan sergi ve satış içerikli  mağazaları açarak görmemizi sağladılar.
Değerleri çok yüksek olduğunu tahmin ettiğimiz  Anadolu’dan toplanan   eserlerin sergilendiği  müzenin dışında, yine antika  ve çoğu el emeği, göz nuru  harcanarak yapılan  eserlerin satışa sunulduğu  galeriler var.
Yöresel,Ege ve Anadolu mutfağı damak tadını tattıran, Salı Çarşamba ve Perşembe günleri, öğle ve akşam içkili , Cuma,Cumartesi ve Pazar günleri de sabah kahvaltısı ve  içkili akşam servislerinin yapıldığı, haftada bir günü de Türk Sanat Müziği ile canlı müzik yapan  Dibek Sofrası restoranı, pastasından, simitine, kolasından-çayına, kahvesinden  sütüne kadar her tür meşrubatı ve yiyeceği olan , bakımlı, tertemiz kahvehanesi.

İnanın, sayın Tezer çiftinin tüm  imkanlarını  seferber edip, oluşturdukları bu  sanat mabedini  yaparken, bir gelir elde etmeyi asla düşünmediklerini zannediyorum.  Kendilerinin de ifade ettikleri gibi, “Anadolu’da kaybolmakta olan el santları ve yaşantılar “ sloganıyla, “Anadolu’nun 12 000 yıllık  geçmişinin unutulmaması” amaçlanıyordu.

Öteden beri halkın özünden çıkmış, onun alın teri , beyin gücü, el emeği, göz nuru  ve beden  yorgunluğu sonucu oluşan  sanatsal eserlerimizin, teknolojinin, makinenin, hakim olduğu  ortamda, büyüteçle, aranılarak, sanat ve sanatçıların, yaşamlarını sürdürme , onları halkımıza tanıtma, ve eser sahiplerine ekonomik katkı sağlamak, Dibekli hanın  amaçlarının başında gelmektedir.

Dibekli han Kültür ve Sanat Köyü’ nde  bütün yıl etkinlikler olmakta. 1 Ocak’ta başlayıp yıl sonuna kadar  süren   program oldukça yüklü. Hatta şimdiden dahi 2011 yılının programının da  iskeleti yapılmış durumdadır.
Bugün, akşam saat 18 de Fikret Otyam’ın  resim sergisi ve imzalama etkinlikleriyle  başlayacak olan  Temmuz  programı şöyle.

10-22 TEMMUZ  2010:

Orhan Kemal Meydanı          :   Resim sergisi        SEMA YELKENCİOĞLU
Nedim Günsur Sokağı           :    Suluboya resim.   GÜLAY YÜKSEL
Yıldız Kenter Sanat Galerisi :    Resiv ve dokuma  FİKRET-FİLİZ OTYAM
Erdinç Bakla Sanat Galerisi  :    Fotoğraf                FİKRET OTYAM
Orhan Veli Sanat Galerisi.    :    Takı                       NÜKHET ANADOL
24     
25    TEMMUZ – 5 AĞUSTOS  2010   

Orhan Kemal Meydanı         :      Seramik-Heykel      ERDİNÇ BAKLA
Nedim Günsur Sokağı           :      Resim                     YASEMİN DOĞAN
Yıldız Kenter Sanat Galerisi :       Kırkpare                GELENEKSEL      
Erdinç Bakla Sanat galerisi   :       Seramik – Heykel  ERDİNÇ BAKLA
Orhan Veli Sanat galerisi      :       Resim- Heykel       SELİN AKTAN

Bodrum’a yolu düşüm , bu sanat harikası yeri görmeden gidenler çok şeyler  kaybetmiş olurlar.
İlgilenen ve programları takip etmek isteyenler için bu sanat köyünün internet  adresini aşağıda bulabilirler.
Halkımıza, kaybolmakta olan,  geçmişimizin sanatını  yansıtmaya çalışan, başta kurucu Gülay – Cenap Tezer çifti olmak üzere, Uluç Tezer, ve  sanat köyünde, amatörce hizmet gören sayın görevlileri kutluyorum. Yaptıkları hizmetin, bir gün değerlendirileceğini ve  kendilerinin isim vererek ölümsüzleştirdikleri sanatçılar gibi, ölümsüzleştirilileceklerine hiç kuşkum yok.

GSM  : 0532 527 76 49
www.dibeklihan.com

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...