9 Nisan 2011 Cumartesi

FAYDALI BİLGİLER

Yararlı bilgiler... 

  Burhan  Bursalıoğlu


Karıncalar hıyardan nefret eder. Çıkış yerlerişne koyun.  
Pırıl pırıl buz için suyu kaynatıp dondurun 

Ayna parlaklığını alkolle silerek elde edin 


Sakız lekesini elbiseyi 1 saat buzluğa atarak temizleyin


Beyazlık için çamaşırı 10 dakika limon dilimi konmuş sıcak suya sokun


Saçınızı bir çay kaşığı sirkeyle ıslatıp yıkarsanız pırıl pırıl olur

 Limondan azami limon suyu almak için limonu bir saat sıcak suda bekletin


Lahana kokusundan kurtulmak için kaynattığınız suya bir dilim ekmek atın

Elinizdeki balık kokusunu elinizi elma sirkesi ile yıkayarak giderin


Soğan soyarken sakız çiğneyin, gözünüz yaşarmaz.

 Patatesin çabuk haşlanması için bir patatesin yarısını soyarak kaynatın

 Yumurtayı tuzlu suda haşlarsanız çabuk pişer ve çatlamaz. 
Mürekkep lekesinin üzerine diş macunu koyup kurumaya bırakın , sonra yıkayın. 

Tatlı patatesi haşladıktan sonra soğuk suya atın çabuk soyulur 


Fare ve sıçanları uzaklaştırmak için bulunabilecekleri yerlere karabiber koyun, kaçarlar
._,_._

6 Nisan 2011 Çarşamba

YAKIN TARİHİMİZDEN

TORPİL NASIL YAPILIR?

Alinti



Devlet Adam'lığı öyle bir gün imam, ertesi gün savcı!, aklına esince de doktor! olmaya benzemez !!

Torpil Nasıl Yapılır ?
 
Yıl 1934, o dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Ulus'tadır. Bakan ise Niğdeli Abidin ÖZMEN'dir.
 Bakan, makamında çalışmaktadır. Kapı çalınır.
 Bakanın gür sesi:

 "Giriniz!" Atatürk'ün yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makama girerler. Konuklara yer gösterir ve zarfı açar. Atatürk'ten gelen bir mektuptur bu:
 
 "Bay Abidin ÖZMEN, Milli Eğitim Bakanı..."

 Abidin ÖZMEN zarfı özenle açar ve mektubu dikkatle okur:


 "Yaver Bey'le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk
 gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz,
 bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırın..."

 Bu, Atatürk'ün bir emridir. Kesinlikle yerine
 getirilecektir. Bakan ÖZMEN, Orta Öğretim Genel
 Müdürünü çağırtır ve şu direktifi verir:

 "Yaver Bey'in yanındaki bu iki çocuğun
 evrakını alınız ve bu çocukların Haydarpaşa
 Lisesi'ne paralı yatılı olarak kaydını
 yaptırıp her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı
 makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine
 Atatürk'ün ismini yazdırarak bana getiriniz." der.

 Bakanın emri yerine getirilmiştir. Abidin ÖZMEN de
 kısa bir mektup yazarak Yaver Bey'le Atatürk'e yollar.

 Mektubun içeriği şöyle: 
 "Muhterem Atatürk, Yaver Bey'le göndermiş
 olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım.
 Ancak, arkasında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve
 Cumhurbaşkanı Atatürk gibi biri bulunduğu için;
 bu çocuğu fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem
 yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu
 nedenle her iki çocuğunda emirleriniz gereği
 Haydarpaşa Lisesi'ne paralı yatılı olarak kayıtlarını
 yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul
 taksitlerine ait makbuzları ekte takdim ediyorum..."

 Atatürk bu mektup üzerine, devrin Başbakanı İsmet
 İnönü'ye telefon ederek:

 "Bak senin Milli Eğitim Bakanın bana ne
 yaptı." diyerek olayı anlatmış.

 İnönü, Bakan adına özür dilemiş. Atatürk:

 "Yok! demiş özür dileme. Çok memnun oldum.
 Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve doğruyu gösterebilse."

 Tarihi değeri olan ve hiçbir yerde yayımlanmayan bu
 anının unutulup gitmesine gönlü razı olmayan
 bakanın yeğeni yüksek mimar H. Rahmi ÖZMEN, 15.08.1985 günü bu mektubu gazeteci yazar Vahap Okay'a iletir. O da 15.09.1985'te gazetesinde yayımlar.

 İşte devlet böyle kurulur, devlet böyle adamlarla yönetilir...

4 Nisan 2011 Pazartesi

KAHRAMAN KADINLARIMIZ


ÇETE AYŞE

Burhan Bursalıoğlu
Hiçbir mecburiyet yokken teşkilat kurup savaşan kahraman gruplara “Çete”, teşkilatı kuran kişilere de “Çeteci” denmiştir. Çete Ayşe de bu kahramanlardan birisidir. Hem de ilk Çetecilerden, ilk defa Kuva-yi Milliye tarihinde efe elbisesi giymiş, ilk defa “Efe” unvanını almış mücahit bir kadındır. Kastamonu’da Halime Çavuş, Erzurum’da Kara Fatma (Seher), Adana’da Melek Hanım, Erzurum’da Nene Hatun neyse; dağlarından yağ, ovalarından bal akan, efeler diyar ı Aydın Eli’nde de Çete Ayşe odur.

Çete Ayşe Umurlu’ya bagli İmamköy`lüdür. O bir annedir. İki kizi vardir (Huriye ve Hafize) okuma yazma bilmez, şehit hanımıdır. Kıt kanaat geçinip gitmektedir. Durum böyleyken köyünde sakin bir yasayiş ömür süren esas adı Emir Ayşe olan 23 yasindaki ev hanımı çok zor şartlarda silahlanıp düşmanın karşısına çıkmıştır.Çete Ayşe o günlerin ıstırabını yüregi yanarak duymuş bir vatanseverdir. O yola çıkınca diğer kadınlar, kızlar peşine takılmış, bu yönüyle bölgenin diğer kadın kahramanlarına öncü olmuştur. Öncülüğüyle de kadın kahramanlarımızın sembolüdür. Zaferi gören bahtiyarlardandır.
Kisacası: Dağlarından yağ, ovalarından bal akan Efeler diyarı Aydın Elinde Çete Ayşe bir Kadın Efedir.

 


ÇETE AYŞE DİYOR Kİ:


1- Erler (milisler,kizanlar) bana hep “Efe” diyorlardı.

2- Bazı kadınların içinde bir pehlivan, bazi erkeklerin icinde de- korkaklıklarndan dolayı- bir kadın gizlidir.

3- Yüz kere canıma kastetseler, yüz kere dirilsem, yine kastetseler, duyacağım ıstırap bir genç kızın namusuna dokunmak değil, kolundan tutulduğunu duyduğum zamanki ıstırabın yanında saçımdan sökülen bir telin ıstırabı gibi hafif kalir.

4- O günlerin bende iki hatırası vardır. Biri, milletimin ve Atatürk`ün göğsüme taktığı istiklal madalyası öteki de heyecanlı kalbimde yasattığım vatan hizmeti.

5- Bir kız ailesinden terbiye almamışsa evlenince kocasından hiçbir terbiye almaz; aksine kızlığa ait utangaçlığı kalkacağından terbiyessizliği dahada artar.

2 Nisan 2011 Cumartesi

EFSANELER


  AMAZON KADINLARI
 Burhan  Bursdalıoğlu

 Amazon kadınları Hitit dilinde "Kadın süvariler" anlamına gelir
 Çünkü atı ilk olarak Hititler evcilleştirmişler ve savaşlarda kullanmışlardır. Yayı germek ve daha rahat ok atabilmek için kızlık çağlarında bir memelerini dağlamışlardır. Sparta da kadınların askere alındığı ve sağ memelerini yok ettiklerini duymuşsunuzdur.


Ancak asıl Amazon yurdunun Anadolu’nun Karadeniz kıyılarında ve “Pont”  denen  bölgede ve  Kafkasya’da olduğu ileri sürülür. Libya’dan buralara geldikleri de söylenir.
 Amazonlar, ata binen ve son derece çevik savaşçı kadınlar topluluğudur.  Aile yaşantısı olup olmadığı da tam bilinmemektedir. Bu avcı kadınların toplu yaşadıklarına, savaşlar verdiklerini, nesillerini sürdürebilmek için zaman zaman komşu halkların  erkekleriyle, genellikle   “Gargarlar” la cinsel ilişki kurduklarını, bu geçici ilişkiden doğan erkek çocuklarını babalarına gönderdikleri, kız çocuklarını ise yanlarında eğittiklerini eski kitaplardan öğrenmekteyiz


.Efsaneye göre
:Anadolu’ya yapılan en önemli saldırılardan biri olan Truva Savaşı sırasında Amazonlar da savaşmışlar, hatta; erkeklerin arasında, omuz omuza Anadolu’yu savunmuşlar. O kadar ustaca savaşıyorlarmış ki, kimse o parlak zırhlarının, başlıklarının içinde bir kadının olabileceğini düşünemiyormuş. Truva Savaşı sırasında orduyu cesaretlendiren Amazon kraliçesi Penthesileia’nın efsanesi ise oldukça trajiktir. Truva’ya saldırılar başlayınca Amazonlar’ın cesaretini örnek alan diğer Anadolulu ordular da savaşmaya başlamışlar. Karşı tarafın en ünlü kahramanı olan Akhilleus ile Amazon Kraliçesi Penthesileia’nın, savaş alanındaki mücadelesi gerçekten çok zorlu olmuş. Hem Akhilleus, hem de Penthesileia parlak zırhları ve gösterişli başlıkları ile tozlu savaş alanının ortasında birbirlerine doğru yaklaşmaya başlamışlar. Kraliçe keskin baltası ile Akhilleus ise mızrağı ile savaşıyormuş. Kraliçe kusursuz bir şekilde kullanıyormuş baltasını. Hareketleri atik ve hızlıymış.
Göğüs göğüse uzun süren bu dövüş sırasında Akhilleus, düşmanının bir kadın olduğunu aklından bile geçirmemiş. Uzun mücadele sırasında; Akhilleus’un yenileceğini düşünen bir arkadaşı, ikilinin arasına girerek kraliçenin dikkatini dağıtmış. İşte ne olduysa bundan sonra olmuş ve Akhilleus’un fırlattığı mızrağı fark edemeyen Penthesileia, göğsüne saplanan mızrak ile yere yığılmış…Akhilloeus kraliçenin başlığını çıkarıp  uzun saçları görünce, “Ben bir kadınla mı savaşıyormuşum” diyerek  şaşkınlığını  belirtiyordu.


 Strabon Herodot, Diodoros gibi yazarlar Amazonların kimliğini, yurtlarını ve nasıl Anadolu’ya geldiklerini biraz farklı anlatırlar. Amazonlar kraliçesi Myrina önderliğinde Amazonlar yurtlarında kalkmışlar ve yollara düşmüşler hatta düşsel Atlantis Ülkesine kadar gitmişler orada söylencelerde geçen Gorgo canavarlarını alt etmişler ve Yunanistan’a konmuşlar. Helenlere yenilip tutsak olmuşlar ancak yolda korsanları boğup gemileri ele geçirmişler. Ama gemileri idare etmeyi bilemedikleri için,  rüzgar ve dalgalar sayesinde sürüklenerek Karadeniz’e ve Ege kıyılarına dağılmışlar. Yerleştikleri yerlerde koloni kentler kurmuşlar. Bu kentler Smyrina, Myrina, Mytilena, Elaia, Anaia, Gryneia, Kyma, Pitane, Latoreia ve Ephesos’dur.


Pitane’yi bir Amazon Kraliçenin kurmuş olduğu, Ana Tanrıça Kibele inancının yaygınlığı, kadının üreme özelliğini üstün görüldüğü, arkeolojik buluntular arasında çokça rastlanan idol denilen küçük kadın heykelciklerin varlığı bunları doğrulamaktadır.
 Amazon sözcüğü memesiz anlamına gelir ki yöremizde savaşçı kadınları bir memelerini böyle bir işlem yaptıkları da bilinmeyen bir yöntem değildir.


Amazonların Kayıp Kenti Aranıyor
Samsun Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün katkıları ve Gölyazı Belediyesi’nin girişimleri neticesinde Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi dalgıçları, Gölyazı Beldesi’ne gelerek Amazonların kayıp şehrinin bulunması amacıyla başlatılacak çalışmalar kapsamında bir ön dalış yaptı. Akgöl ve Kızlar Adası yöresinde yapılan dalışlarda Amazonlar döneminden kaldığı ileri sürülen ve göl dibinde var olduğu sanılan bir duvarın izi araştırıldı. Ancak göl dibinin aşırı çamurlu olması nedeniyle herhangi bir tarihi buluntuya rastlanamadı.

Çalışmalara katılan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürü Yaşar Yıldız, zeminin çamurlu olmasının, gerçekleştirdikleri dalışlarda istenilen sonucu vermediğini söyledi. Uzun yıllardan bu yana zeminin çamurla kaplandığını belirten Yıldız, dalış ekibi olarak başarılı çalışma yürütülmesi için özel cihaz ve malzemeye ihtiyaç olduğunu kaydetti. Yıldız, “Zemin, yoğun bir çamur tabakası ile kaplı. Var olduğu söylenen bir duvar araştırıldı. Ancak çamur tabakası olduğu için bu duvar çamur altında kalmış olabilir” dedi.

30 Mart 2011 Çarşamba

SAĞLIĞIMIZ

Yoğurdun faydaları


Yoğurt vücudumuz için inanılmaz etkilere sahiptir. Ve çok önemli bir besin kaynağıdır. Yoğurdun yapısı ve içerdiği besin değerleri nedeniyle insan sağlığı açısından kaynağı sütte bile olmayan faydalara sahiptir. Vücudumuz yoğurdun içindeki kalsiyum ve proteini süte göre daha çabuk emer, bu nedenle de kemiklerin gelişimi açısından süte göre daha etkilidir.

Bağışıklık sistemi
Yoğurt zengin besin değeri sayesinde bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu özelliği nedeniyle vücudumuzu kanserden, mide ve bağırsak hastalıklarından, mide, kolon ve ince bağırsak kanserlerine kadar birçok hastalıktan korur.
Yoğurdun belli başlı bir kaç mucizevi faydası
  1. Yoğurt, bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların yaşamasını engeller ve sindirimi kolaylaştırır. Vücutta kendi kendine sindirilen tek gıda yoğurttur.
  2. Yoğurt tüberküloz hastalığına karşı doğal bir antibiyotik etkisi gösterir. Stres, alkol, kolalı ve karbonatlı içeceklerle zarar gören sindirim sistemini korur.
  3. Yoğurt karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, kalsiyum ve fosfordan oldukça zengin bir besindir.
  4. Günde 150 gram yoğurt vücudun bir günlük kalsiyum ihtiyacını karşılar.
  5. Yoğurttaki potasyum, kan basıncı ve kalp atışlarını düzenler.
  6. Yoğurt büyüme gelişme çağında diş ve kemik gelişimini hızlandırır, raşitizmden korur, kemikleri güçlendirir ve kırılmaları önler.
  7. Yoğurt, bebeklere altıncı aydan sonra ek olarak verilen ilk besinlerden biridir. Böylece bebeklerin kemik ve diş gelişimine yardımcı olur. Bağışıklık sistemlerini güçlendirir. Bağırsaklarda faydalı mikropların oluşumunu hızlandırır, ishalden korur.


1.      Akşam yenen bir kase yoğurt uykuya dalmayı kolaylaştırır.
2.      İshali olanlarda yoğurt ve ayran iyileşmeyi hızlandırır.
3.      Yoğurdun alerjik etkisi çok azdır.
4.      Yapılan çalışmalar çok yoğurt yiyenlerin az yiyenlere göre daha uzun ömürlü ve daha sağlıklı yaşadıklarını göstermiştir.
5.      Yoğurt, vitamin içerdiği için suyu süzülmeden yenmelidir. Süzme yoğurt B vitamininden fakirdir. Hangi yaşta olursanız olun, sağlıklı ya da hasta, her gün mutlaka 1 kase yoğurt yemeyi ihmal etmeyin. Böylece sağlıklı ve uzun ömürlü yaşayabilirsiniz.

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...