6 Haziran 2011 Pazartesi

SEÇİM

SEÇİMLERDE HERKES DİKKATLİ OLMALIDIR

Burhan Bursalıoğlu

Türkiye'nin kaderini belirliyecek olan Genel Seçimlere  çok az bir süre kaldı. Tam bir hafta sonra, bu satırları yazdığım saatlerdeki  zaman diliminde sonuçlar % 90 belirlenmiş olacaktır.
Seçimlerin yapılmasının amacı, Ülkeyi yönetecek olan halk temsilcilerinin seçilmesidir. Demokrasilerde, her görüşün, her idari yöntemin temsilcileri partilerini kurar, yapacaklarını, halkın anlayacağı dilden anlatırlar, sonra da beğenilip beğenilmediğini, Devleti idare edip edemeyeceklerini belirlemek için seçmenden sorarlar. Seçmen, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan, kendi  iradesiyle, kendi düşüncesiyle, vatanın ve milletin  geleceğini düşünerek, salim kafayla, girdiği kapalı hücrede oyunu kullanır.


Bir vatandaş ve seçmen olarak, kullandığı oyun işe yarayıp yaramadığını takip etmek hakkıdır.Onun için, seçimlerin hilesiz, dürüst ve sağlıklı olması gerektirecek önlemleri de alır. Yalnız kendisi değil, bu konuda, kollu kuvvetler olmak izere, seçimlerde görev almış, başta, Yüksek Seçim Kurumu, İl ve ilçe  seçim kurumları,Sandık başkanı ve üyeleri, sandık alanında bulunan görevlilerin de ayrı ayrı güvenliği sağlar ve tarafsız hareket ederler.  Ne var ki, her seçimde "yapılıyor" denilen  hileler, düzenbazlıklar,  oy kaçırmalar, rakam değiştirmeler, iptal etmeler gibi, yakışmayan oyunlar olabilir.

Çok önemli  olan 12 Haziran seçimlerinde, seçmenin dikkat edeceği hususlar olduğu gibi, sandık başkanının, İl ve İlçe seçim kurullarının ve Yüksek seçim Kurullarının, açık tasnif, açık birleştirme ve sağlıklı duyuru araçlarıyla sonuç açıklamalar  yapmalıdırlar. Hiçbir kuşkuya meydan vermeyecek şekilde, seçmen oyunun yerine vardığına kanaat getirmelidir.


Akla gelen en önemli hususlardan biri, seçmenin kullanacağı oyunun işaretli olması nedeniyle iptal olasılığının bulunmasıdır. Genelde  seçmenlerin   görüşleri, çevredekiler tarafından bilinir. Sandık başında oturan, ve (A) partisinin temsilcisi, oy kullanmaya gelen ve tanıdığı (B)partili  olan seçmene vereceği oy pusulasının arkasına, kaş göz arasında bir çizik atarak, tasnifte o oyun iptali sağlanabilir. Onun için , oy pusulasını alan seçmen, sağına soluna bakarak pusulanın temiz olduğuna kanaat getirdikten sonra ,mühür basacak hücreye girmelidir.
Hücrede oy kullanırken, tercih ettiği partiye ayrılmış olan bölümdeki   (EVET) yazısının üzerine, mühürü bir kez masmalı ve mürekkebin bulaşmaması için, oy pusulasını dışa doğru katlayarak zarfa koymalıdır. Zarfın sandığın içine düşmesini sağlamalı  ve muhakkak seçmen listesine imzasını atmalıdır.
Sandık kurulunda bulunan üyeler dikkatli olmalılar. Daha önce parmağa sürülen mürekkep son iki seçimde kullanılmadığı için,  mükerrer oy kullanmaya  sebep olmamalılar.
Tasnif yapılırken, tutanaklara geçirilecek rakamlara dikkat edilmeli ve kullanılanla kalan zarfların toplamı,  teslim alındığı sayıya eşit olmalıdır.
Tutanakların birer sureti parti temsilcilerine verilmelidir.
Torbalar ve tutanaklar emniyet içinde, seçim kurullarına ulaştırılmalıdır. Torbalar bizzat sandıkta görevli kişilerce  götürülmelidir.
İlçe ve İl seçim Kurulları toplamları açık ve temsilcilerin yanında sesli yapmalı ve her gelen sandığın sonuçları mikrofondan  yayınlanmalıdır. Bu yayını il ve Yüksek seçim kurumu da yapmalıdır. Dürüst seçimin kanıtı budur.
İl, İlçe  ve Yüksek Seçim Kurumlari  gerek tutanakları gerekse tutanaklardaki sonuçları  halka ilan ettikten sonra, medya temsilcilerine vermelidirler.
 Bazı  medya organları,  seçimlerin sonuçlarının açıklanma saatinden önce, hatta, oy verme zamanı sona ermeden hayali sonuç verme gibi bir gaflete düşmemelidir. Tarafsız, doğru, abartılmadam,  muhabirlerden gelen sonuçlar doğrudan yayınlanmalıdır.
Sonuçların belirlenmesinde, taraftarların sevinç gösterileri yapmaları doğaldır. Ancak bu sevinç gösterilerini yaparken, çevreye ve karşı taraftara zarar vermemelidir. Vakur ve saygılı olunmalıdır
Unutmayalım ki, kişi özgürlüğü, diğerinin özgürlük sınırına kadardır.
 
 12  Haziran  2011   Genel Seçim sonuçlarının Türkiye Cumhuriyeti'ne hayırlı olmasını diliyorum.

30 Mayıs 2011 Pazartesi

YAŞANANLAR


Kavga
neden İslam coğrafyasında ?

Rıza Zelyut

Önünüze bir dünya haritası alıp bakın.
Şu an çatışmaların olduğu bölge;
Müslümanların yaşadığı coğrafyadır.
Libya'dan Pakistan'a kadar
her yerde:
Yoksulluk var;
gerilik var,
cehalet var.
Kan var,
acılar var,
yıkım var;
yoksullaşma var.


Krallar var;
şeyhler var; 

diktatörler var...
 
Ayaklarının altında petrol denizi var.
- - -
Bir de bakın Batı dünyasına...
Zenginlik var,
en iyi eğitim var...
Barış var,
huzur var...
Savaşların yerini işbirliği almış...
Çünkü;
eğitilmiş halk var...
Eğitilmiş halkın seçtiği sivil yöneticiler var...
Ayaklarının altında kuru toprak var.
- - -
Peki zengin ve mutlu olması gereken
İslam dünyası neden böyle?
Sebep din mi?
-Olamaz...
Çünkü aynı dini kabul etmiş eski devletler;
o zamanlar dünya medeniyetine önderlik edebiliyorlardı.
Öyleyse sakatlık başka yerde...
- - -
Sakat nokta bulunmadan; bu derde çare de bulunamaz.
Elimizde Osmanlı Devleti örneği var.
15. Yüzyıl'da yeni bir çağ açarak dünya tarihine yön veriyor.
Avrupa'dan çok ileride...
Sonrasında işler değişiyor.
Avrupa ileri giderken Osmanlılar çöküşe geçiyor.
 
MUHTEŞEM YANLIŞ
 
Yıl 1548...
 
Başta Muhteşem Süleyman var.
Sultan Süleyman;
Avrupa'yı korkutmuş ama kendi devleti için için kaynıyor.
İstanbul'da bile insanlar huzursuz.
Muhteşem Süleyman topluyor alimlerini soruyor:


-Efendiler;
bu kargaşanın sebebi nedir?
Huzurdaki mollalar,
kadılar, kadıaskerler,
beylerbeyleri, vezirler
ve
veziriazam bir cevap buluyorlar:
-Hünkarımız, bu sıkıntının sebebi;
medreselerde
(o zamanki üniversiteler)
okutulan tıp,
matematik,
coğrafya gibi akılcı ilimlerdir.
Bunları kaldırıp yerine din dersleri korsak;
millet yaramazlıktan vazgeçer.
Bu kararla okullarımızdan akıl kovuluyor.
Bilimsel araştırmalar sona erdiriliyor.
Bunun yerine fıkıh,
hadis,
kelam gibi Kuran dersleri konuluyor.
- - -
Aynı sıralarda;
Avrupa'daki kiliselerde konuşulan şu idi:
-Bu Türkler bize Allah'ın yolladığı bir ceza kırbacıdır.
Peki bunları nasıl alt edebiliriz?
Papazlar oturup düşündüler...
Tarihleri incelediler.
Gördüler ki
Müslümanları kendilerine üstün kılan
güç din değil;
akıldır.
-Türklere karşı aklımızı kullanalım,
dediler.
Ve böylece akıl ürünü olan bilimi devreye soktular.
Türklerin attığı tıbbı, fenni, coğrafyayı kaptılar.
Böylece;
bizler kuyuya doğru,
Avrupa uzaya doğru yol aldı.
Geldik bugüne...
- - -
Bugün de Batı dünyası;
aklı kullanıyor.
Aklın ürünü de bilimsel sonuçlardır.
O da karşımıza fabrikalar,
barajlar;
lüks konutlar;
iyi okullar;
en ileri iletişim araçları;
en ileri savaş araç-gereçleri olarak çıkıyor.
İslam dünyası bu gelişmeler karşısında
çareyi daha da büzüşmekte buluyor.
 
Dine sarılarak

kurtulacağını sanıyor.
Bölgedeki krallar,
şeyhler, diktatörler de
'Din elden gidiyor!'
diyerek
halk kitlelerini bu yoldan uyutuyor.
Eğitilmemiş;
dinle uyutulmuş kitleleri yönetmek de kolay ya...
Cehalet at koşturuyor.
- - -
Cahil toplumlar; üretemezler...
Bu yüzden yoksulluk kol geziyor.
Yoksulluk kavganın sebebidir...
Batı dünyası;
yoksulluğu ve cehaleti kullanarak İslam dünyasını kırıp geçiriyor.
Bu işte ne İsa Mesih'in suçu var ne Muhammed'in eksikliği...
- - -
Peki kurtuluş nerede?
-Mustafa Kemal'e bakın;
tek kurtuluş kapısının o olduğunu görün.


Başka çareniz yok ey Müslümanlar!
-Hepiniz Kemalist olacaksınız.
***************************
Atatürk ne demiş;
Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir...


27 Mayıs 2011 Cuma

TARİHİ OLAYLAR


TARİHE GEÇEN  İBRETLİK  OLAYLAR

Jake Fen isimli Macar adam, eşini korkutmak için kendini asmış pozu verdi… Eve gelen eşi kocasını o halde görünce bayıldı..Kapıyı açık gören komşu kadın içeri girince iki cesetle karşılaştığını sanıp evi soydu.Topladıkları ile çıkarken Jake kadına bir tekme attı. Cesedin canlandığını sanan kadın korkudan öldü..Jake beraat etti..


• New York`ta 5`inci caddede bir adama araç hafifçe çarptı. Adama bir şey olmamıştı.. Şoförle konuştu ve kalkacakken olayı gören biri yanına gelerek,kalkmazsa sigortadan para alabileceğini söyleyince yeniden aracın önüne yattı. Araç sürücüsü ise adamın gittiğini düşünerek gaza bastı ve adam öldü…
• Bayan Carson Amerika`nın New York kentinde yaşıyordu.. Bir gün eğlenmek için cenaze isleri yapan bir şirketle anlaştı. Şirket eve telefon etti ve bayan Carson`un kalp krizi geçirip öldüğünü söyledi . Aile hemen koştu. Bu sırada tabutun içinde yatan bayan Carson birden doğruluverdi. Ama kızı o anda kalp krizi geçirip öldü…
• Romollo Ribaldo issizdi. Pisa kentinde oturan 42 yaşındaki bu İtalyan bir gün, tabanca ile intihar etmeye hazırlandı. Eşi onu engellemek için dil döktü.. Sonunda Romollo ağlamaya başladı ve intihardan vazgeçip silahını yere fırlattı. Ateş alan tabancadan çıkan mermi eşine isabet etti ve eşi öldü…
• Güney Afrika Johannesbur`da iki adam birbirlerinin kafası üzerine koydukları bira kutularına ateş ederlerken birisi arkadaşının yüzüne ateş etti.Adam ağır yaralandı.
• Bir şirket,çalışanlarının iş başında güvenli gözlük kullanmalarını teşvik etmek için özel bir film izletti.Kanlı iş kazalarını gösteren film o kadar canlıydı ki 25 kişi odadan kaçtı.13 işçi bayıldı.ve işçilerden biri sandalyeden düşerek kafasını yardı.
• Michigan lonia`da sarhoş bir hırsız,iki hizmetçi kızdan nakit para istedi,kızlar parayı vermeyi reddedince adam polis çağıracağını söyleyerek onları korkutmaya çalıştı.Kızlar aldırmayınca adam gerçekten polis çağırdı ve tutuklandı.
• Pennsylvania Radnor`da bir şüpheliyi sorguya çeken polis,şüphelinin kafasına metal bir süzgeç yerleştirmiş ve tellerle fotokopi makinesine bağlamıştı.Polisin Fotokopi makinesinde şüphelinin yalanlarının yazdığını söylemesi inanan şüpheli suçunu itiraf etti.
*Marko ve Roberto de Solisa adlı iki kardeş, birbirleriyle pek iyi geçinemiyorlardı. Roberto`nun sık sık kendisiyle dalga geçmesine dayanamayan Marko, kardeşini, kafasına sıktığı tek kurşunla öldürdü. Bu basit bir cinayet gibi görünebilir. Ancak gerçek öyle değil. Çünkü Marko ile Roberto aynı dolaşım sistemini paylaşan yapışık ikizlerdi. Roberto`nun ölümünden 5 dakika sonra, kan dolaşımı duran Marko da öldü.

*Komboçya`da 2 asker, patlamamış mayınla futbol oynamaya kalkınca hayatlarını kaybetti. Olayı ilginç kılan bir başka nokta, parçalanarak can veren 2 askerin, Kamboçya ordusunun “en iyi mayın uzmanları” arasında yer almasıydı.

*ABD`nin Alabama eyaletinde 25 yaşındaki bir asker tükürme alışkanlığının kurbanı oldu. Pencerenin kenarına oturarak, tükürüğünü, büyük bir tencere şeklindeki sokak lambasına isabet ettirmeye çalışan asker, dengesini kaybedip 11. kattan düştü.
*New Hempshere eyaletinde 10 yaşında bir çocuk, kolasını çiviyle açmaya çalışırken hayatını kaybetti. Kolanın içindeki gaz basıncıyla fırlayan çivi, çocuğun boğazına saplandı ve çocuk yaşamını yitirdi.
*Amerikalı bir genç, bunalıma girerek 10. kattan aşağıya atladı. Aynı binanın 9. katında, gencin, birbirleriyle sürekli kavga eden anne ve babası oturuyordu. 8.katta ise intihar eden gencin hayatını kurtarabilecek çelik bir ağ vardı. Gencin intihara kalkıştığı sırada, 9. katta anne ve babası yine kavga ediyordu. Eşine iyice sinirlenen baba, elindeki av tüfeğinin tetiğine bastı. Anne kendini yere atarak hayatını kurtardı, ancak tüfekten çıkan saçmalar, o sırada 9. katın hizasında bulunan gencin başına isabet etti.
* Arizonalı bir adam kelepçelerle oynarken kendini kelepçeledi ve anahtarı bulamadı…
Kendisini kurtarmak için çilingir çağırmak yerine polisi arayınca başı belaya girdi…
Onu kelepçeden kurtaran polisler, ödenmemiş bir kefalet borcu bulunduğunu belirleyince onu yeniden kelepçelediler…
• Gillette şirketi 1902 yılında güvenli jilet satmaya başladığında
yüzlerce erkek satın aldı.Sonra da bu jiletlerin sakallarını kesmediğini
söyleyerek onları çöpe attılar. Gillette yetkilileri, mutsuz müşterilerin
tıraş olmadan önce jiletin sarıldığı kağıdı çıkarmadıklarını fark ettiler.
• Chevrolet, yeni model arabası için “Nova” ismini buldu ama sonra
arabayı Latin Amerika`da satamayacakları anlaşıldı… Çünkü “Nova”,
İspanyolca`da “gitmez” anlamına geliyordu.
• 1932 yılında Los Angeles olimpiyatlarında Fransız atlet Jules
Noel`in disk atmada kırdığı olimpiyat rekoru sayılmadı. Çünkü atışı
izlemesi gereken bütün hakemler, sırıkla yüksek atlama yarışmasını
izlemek için arkalarını dönmüşlerdi…
• 1840`da ABD başkanlığına seçilen William Henry Harrison, çok
soğuk bir günde Washington`da açık havada düzenlenen göreve
başlama töreninde şapka ve palto giymeyi reddederek yaptığı
uzun konuşma sonucu zatürre oldu. Yeni başkan sadece bir ay görev yaptıktan sonra öldü.
• Meksika`da ki bir sağlıklı yaşam merkezinin sahibi, vasiyetine
mezarlığın sigara içilmeyen bölümünde gömülmek istediğini ısrarla ekletmeye çalıştı.
• 1971`de toprak kaymalarını incelemek isteyen Japon bilim
adamları, büyük bir yağmur fırtınası efekti yapmak için bir tepeyi yangın
hortumlarıyla adam akıllı suladılar. Bu yüzden tepenin çökmesi sonucu meydana
gelen heyelanda, dört bilim adamıyla 11 izleyici hayatını kaybetti.
• Fransız ordusu, askerlerin mayın tarlalarında yürüyebilmelerini
sağlayan patlamaya dayanıklı botlar icat etti. Fakat botlar o kadar ağır ve
içinde yürünmesi o kadar zordu ki, askerler mayınlarla havaya uçmadan önce
pusuya yatan düşman askerleri tarafından vuruluyorlardı.
*1985`de New Orleanslı cankurtaranlar o yıl şehrin havuzlarında
kimsenin boğulmamasını kutlamak için bir parti verdiler. Partide
konuklardan biri boğuldu.
• 1975`de İngiliz bir çift televizyonda en sevdikleri programı
izlerken erkek yarım saat süren bir gülme krizi sonucu kalp krizi geçirerek öldü.
Eşi, cenazeden sonra programın yapımcılarına bir mektup yazarak,
kocasını hayatının son dakikalarında bu kadar mutlu ettikleri için teşekkür etti.
• 1983`de mağazada hırsızlık yaparken yakalanan San Diegolu bir
kadın,  polislere  “ eğer beni bırakmazsanız  morarıncaya kadar nefesimi tutarım” dedi.             Polisler kadını bırakmadılar, o da gerçekten  ölünceye kadar nefesini tuttu.

25 Mayıs 2011 Çarşamba

ATATÜRK'e MEKTUP

BİR TÜRK
  GENCİNİN ATA'YA HİTABESİ
> Sevgili Atam;
> Sana bu hitabeyi 33 yaşına girmiş,
> Gelecek güzel günlerden çoktan umut kesmiş,
> Temel eğitimini tamamlamış
> Ve ancak şimdilerde seni tanıyabilmeye başlayan,
> Türk istikbalinin evlatlarından biri olarak yazıyorum.


> Seni ilk gördüğüm günü dün gibi hatırlarım.
> İlkokul birdim. Miniciktim.
> Elimde beslenme çantam, önlüğümün cebinde annemin sevgisi, sınıfımda
> bilim öğrenecektim.
> Karatahtanın dört parmak üzerine ortalanmış çerçevenin içinden bana
> bakıyordun
> Bakışların keskindi.


> ABC' den sonra ilk öğrendiğimdin;
> Mustafa Kemal'din. Çocuktum...
> Bana, bize, tüm dünya çocuklarına bayram armağan etmiştin. Armağanını,
> uygun adım
> sol-sağ-sol
> sol-sağ-sol kutladık...


> Kaçımızın ayağı su toplamıştı, kaçımız bayılmıştık...
> Biz bayramlarda ağlayan çocuklardık.
> (Ne zaman salıncakta sallanan fotoğrafını görsem, geçen 23 Nisan'lara
> yanarım.)
> Ortaokul ve lisede hep seni anlattılar bana...
> Dünyaya ancak yüz yılda bir gelen dahiydin...
> Şahin bakışların vardı, hürriyete aşıktın.


> En azılı düşmanlarına karşı bile merhametliydin,
> Ama savaş meydanlarında karşında kimse duramazdı.
> Aslandın, kaplandın, kartaldın, panterdin.
> Özgür geleceklere açılan pencereydin.
> Sözün özü benim sevgili atam;
> Kodumu oturtan milli eğiticiler böyle anlatmışlardı.
> Beni milli bir şekilde eğitenler,
> Failatün, failatün, failatün, failün ölçü sistemini,
> Niagara Şelalesi' nin yükseklik ve debisini,
> Yes, it is a pencil demesini,
> Deli İbrahim'in küpesini;
> Bir bir kafama yerleştirdiler de;
> Bana senin insan yönünü anlatmadılar.
> Sigara tiryakisi olduğunu,
> Rakı içtiğini,
> Aşık olduğunu,
> Evlendiğini,
> Boşandığını,
> Kim bilir kaç geceler savaş meydanlarında cesetlere bakıp, için için
> ağladığını,
> Özlemlerini, hasretlerini,
> Geleceği kazanmaya dair fikirlerini
> Anlatmadılar.
> Bana, bize, tüm dünya gençlerine bayram armağan etmiştin.
> Armağanını, uygun adım
> sol-sağ-sol
> sol-sağ-sol kutladık...
> Kaçımızın ayağı su toplamıştı.
> Kaçımız kıçına yediği sopa yüzünden altına işemiştik.
> Biz bayramlarda bunalan gençlerdik.
> ( Ne zaman baloda smokinli fotoğrafını görsem, 19 Mayıs'lara yanarım.)
> Bir yandan;
> Heykellerini diktik
> Dağa-taşa silüetlerini çizdik,


>
> Her kitaba, her yazıya
> Mutlaka senden alıntılar yerleştirdik.
> Bir yandan;
> Her işin kolayına kaçtık,
> Ticarette kazık attık,
> Üretim yerine kopyaladık,
> Bilim adamlarını sindirdik,
> Aydınları yargıladık,
> Yoktan yere nice vatan hainleri ürettik,
> Çoktan yere nice amaçsız gençler yetistirdik.
> Zeki, çevik ve aynı zamanda düzenciydik.
> Eğitimi siyasete kurban verdik,
> Ekonomiyi siyasete kurban verdik,
> Aydınlık olması gereken gelecekleri siyasete kurban verdik.
> Varlığımız siyasi emellere armağan oldu...
> Benim biricik Atam;
> Biz Demokles' in kılıcını sapından değil
> Keskin yanından tutmayı marifet bildik.
> Senin ruhunu gıdım gıdım içtik,
> Tükettik...
> Tükettik...
> Tükettik...


> Dedemden babama, babamdan bana
> Politikacı tabiriyle 'enkaz devralmış' bulunmaktayız.
> Bu gidişle biz, çocuklarımıza devredecek
> Enkaz bile bulamayacağız.
> Türk'tük, doğruyduk, çalışkanlığımız şüpheli;
> Birinci vazifemiz; Türk istiklalini ve Türk
> Cumhuriyeti'ni ilelebet
> muhafaza ve müdafaa etmek,
> Ülkümüz;
> Yükselmek, ileri gitmekti...
> Uzun bir yoldu...
> Yorucu ve yıpratıcıydı...
> Adidas' larımız eskidi,
> McDonalds' ta mola verdik.
> Belki de 'Bir Türk dünyaya bedeldir' deyişini
> Biz 'Her Türk dünyaya bedeldir' anladığımız için
> emanetini,
> 1 milyon beş yüz seksen bin kat küçültmeyi becerdik...
> Verdiğin en önemli görev:
> Bu ahval ve şeriat içinde dahi vazifem
> Türk istiklalini ve cumhuriyetini
> İlelebet muhafaza ve müdafaa etmektir, bilirim.
> Muhtaç olduğum kudretin,
> Sana güvenimde mevcut olduğunu belirtir, ellerinden
> hasretle öperim...

21 Mayıs 2011 Cumartesi

GÜNCEL.

BAYRAM


ARDINDAN  ÇEŞİTLEMELER

 Burhan Bursalıoğlu

19 Mayıs ATATÜRK’ü  ANMA  GENÇLİK VE SPOR  BAYRAMI  bitti. Bu bayram sonrasında  gözümüze ilişenler, öyle zannediyorum ki uzun zaman  tartışmaya neden olacaktır.


PROTOKOLDEKİ  KADIN

TRT televizyonu 19 Mayıs sabahı Ankara’daki Anıt Kabirden yapılan töreni naklen veriyordu. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere protokole dahil zevat, aslanlı yoldan  Anıt Kabre doğru yürüyüşünü izliyordum. Oda ne?  Cumhurbaşkanı’nın sırasında, bir bayan, üstünde beyaz bir pardösü, altında koyu renkte bir pantolon. Kim olduğunu bilemedim. Cuımhurbaşkanı’nın koruması olabilir, danışmanı olabilir, bilmiyorum , çok yakındı. Defterin yazılışında da Cumhurbaşkanının yanında poz veriyordu.  Bu bayanın kıyafetini beğenmedim. Böyle bir bayramda, Cumhurbaşkanı ve Devletin en üst kademelerinde bulunan insanların yanında, üstelik, Atatürk’ün huzuruna çıkarken, bir bayanın pardösü ve pantolonla bulunmasını doğrusu yadırgadım ve hoş karşılamadım.  Ayıpladım.


GÖSTERİLERDEKİ  ÖĞRENCİLERİN  KIYAFETLERİ

Televizyonların naklen verdikleri gösterilerde, geçmiş yılların 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramlarını  dört gözle aradık. Nerde o coşku, o heyecan, o kalabalık? Bunların hiçbirini göremedim. Bol,bol folklor gösterileri vardı. Kıyafetler bir felaketti. Ankara’daki gösterilere çıkan kızların kıyafetleri  hiçte bu bayramın karakterine uygun değildi. Yerlere kadar sürünen  elbise , içinde yine uzun bir şey, onun da altında şalvara benzer bir giysi.. Diğer illerdeki gösterilere katılan kızların kıyafetleri de hemen , hemen aynı idi. 
Bir başka gösteri grubunda, kız ve erkek  şortları diz altı olup aynı kıyafet giydirilmişti. Erkek mi, kız mi oldukları fark edilmiyordu.
Hiç çiçek olmayan çelenkler
AKP nin boyası dökülmüş çelengi

ÇELENKLER

Hatırladığım  kadarıyla, 1995  yılına kadar  geçen süre içinde, benim çocukluğum, gençliğim ve çalıştığım zamanlar içinde bayramları büyük heyecanla bekler, gösterileri en iyi şekilde yapabilmek, hiç falso yapmamak için   uzun zaman  çalışırdık.
Ayrıca, her okul ve kuruluş bayram çelenkleri hazırlardı. Çelenklerimizi en güzel çiçeklerden hazırlanması için  çocuklardan, çiçekçilerden, velilerden, çalışanlardan ister, gelenlerin iyilerinden çelengimizi yapar, gerekli büste korduk.  Çiçek bulamadığımız zamanlarda, çelengimizi çiçekçiye yaptırırdık. Büstün manevi değerine uygun olarak en iyi çelengi yapardık.
Bugün Turgutreis’e indim. Atatürk’ün heykelinin bulunduğu meydandan geçerken, heykelin etrafındaki çelenkleri gördüm. Yaklaştım, yaklaştıkça üzüntüm arttı. Turgutreis’teki tüm kuruluşların  sözüm ona çelengi vardı. Çelenk demek için  kafayı yemek lazım. Kuruluşun amblemini taşıyan, 3 ayaklı sehpa. Allah için , bir tek çiçek göremedim. İlaçlık olacak deseler de bir adet papatya taşıyan bir  çelenk bulamadım. Bu gösteriş,günah savma görevleri yerine getiren  sözüm ona çelenk temsilcilerine dikkatlice de bakınca bazılarındaki boyaların dökülmüş olmaları, yazıların silinmiş olmaları hiç mi dikkat çekmedi? Hiç mi kontrol edilmedi? Demek ki, bayram bitiyor, bu araçlar alınıp depolara atılıyor, yeni bayram gelince depodan çıkarılıyor ve heykelin önüne bırakılıyor.
Hükümet her konu için kısa zamanlar içinde istediği şekilde yasa çıkarabiliyor.  Bayramların manevi değerleri için, bayram törenleri, törenlerde yapılacaklar, konuşacak olanlar, konuşma konuları, büst ve heykel karşısındaki davranış,saygı, konacak çelenklerin  çiçeklerle yapılmalarının şart olduğunu  kapsayan  maddelerden oluşan “BAYRAMLAR VE TÖRENLER” adlı yasa veya, kanun hükmündeki kararname, en azından bir yönetmelik  yayınlayabilir. Hiç olmazsa çirkin  görüntüler görünmez olur.

 AFİŞ

 Turgutreis'deki afiş panolarında Başbakan'ın çeşitli yaptıkları işleri duyuran afişleri asılmıştı. Bunlartdan bir tanesi dikkatimi çekti. Afişteki bir adam, "BİRÇOK ÜLKEYE VİZESİZ GİDİYORUM " altında da  "47  ÜLKE İLE VİZELERİ KALDIRDIK" diyordu. 
47 ülke ile vize anlaşması yapıldığını, vizenin kaldırıldığını bu afişten öğrendim. Düşündüm, AKP ye oy veren Anadolu'nun kent ve köylerinden kaç kişi bu ülkelere gidebiliyor? Bu Ülkelere gidebilecek imkanları var mı acaba?  Vizenin kaldırılmasına sevinen ensesi kalın olanlardır. Onlar, vize kalksada, kalkmasa da zaten gidiyorlar. Değişen birşey yok. 
Vizenin kaldırıldığı ülke halkı , ülkemize gelebiliyorlarsa onların bırakacağı dövizden faydalanabiliriz okadar.



Birçok yolda açılan kanallardan biri.  

YOLLAR

Birkaç gün önce, blog umda BODRUM’dan MERHABA adlı yazımda, Bodrum yollarının yeniden yapılmakta olduğunu, trafiğin felç olduğunu yazmıştım.
Bodrum’un içindeki yollar tamamlandı. Çevre düzenlemeleri yapılıyor.  Kaldırımlar genişledi, oto yolları daralarak iki arabanın  y7anyana gelmesi, birbirlerini geçişleri mümkün olmuyor.  Bodrum- Turgutreis ana yolunun  genişlemiş haliyle bazı bölgeler tamamlandı, bazı bölgelerde onarım devam etmektedir. Bu ana yollar bittiğinde Bodrum trafiğinin rahatlayacağını tahmin ediyorum.
Bodrun ana caddesinin yeni görünüşü

Tali yollarda, sadece künk borularla  kanalların açılması çalışmaları yapılmaktadır. Site içi yollar berbat. Henüz bir çalışma yok.
Yolların bozuk olması nedeniyle Bodrum’a gelmek istemeyenler kararlarından vazgeçsin. Buranın havası, tabiat güzelliği  her şeye değer. Varsın yollar bozuk olsun. Elbet bir gün onlar da yapılır.
Geniş kaldırım

19 Mayıs 2011 Perşembe

BAYRAMLARIMIZ



ATATÜRK'Ü ANMA ,  GENÇLİK  VE SPOR BAYRAMI OLAN 19 MAYIS'IN 92. YIL DÖNÜMÜ  TÜM ULUSUMUZA MUTLULUK, HUZUR, KORKUSUZ GELECEK GETİRMESİNİ DİLERİM.


Burhan Buırsalıoğlu

NOT.Bugünkü Anıtkabir törenlerine katılan heyette, Cumhurbaşkanı'nın yanında, ön safta yürüyen, bayanın giydiği kıyafeti protesto ediyorum.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

YARIŞMA


SERVİVOR

Burhan  Bursalıoğlu
Acun Ilıca’nın sunduğu Survivor yarışmasının kime ne faydası olduğunu bir türlü anlamış değilim. Hiç kimseyi ilgilendirmeyen, ancak, oradaki yokluk, ilkel yaşamı merak ettikleri için oldukça da  reyting yapıyor.

İlkel bir yaşam, entrikalar, hakaretler, kıskançlıklar, çekememezlik, bencil davranışlar, öğünmeler, saman altından su yürütmeler, ayrımcılık ve düşmanlıkların hepsi mevcut.. Arada bir kısa süren sevinçler ve mutluluklar da  yok değil.

Göz yaşının eksik olmadığı yarışma, Türkiye’de yer yokmuş gibi ta  Dominik Cumhuriyetinde  düzenlemek de ayrı bir  konu.
Coca Cola nın sponsorluğunu yaptığı  survivor  oldukça da masraflı bir yarışma. 

  Bu masrafları sadece coca cola karşılamıyor.  Halkımızın katkıları da yabana atılır değil. Her hafta seyircilerin ödediği mesaj ücretleri de oldukça yüksek meblağ oluşturmaktadır. Bu paralar da Dominik Cumhuriyetine akmaktadır.

Bu yarışmayı saçma bulmama rağmen, insanların gerçek karakterlerini  görmek bakımından  yararlı oluyor.

Örneğin, Nihat’ın bilgiçlik taslaması,, herkesi küçük görmesi,, saçma sapan , her seferinde tekrarladığı sözde felsefi lafları, öğünmesi, kızlara karşı düşmanca tavırları, güçlünün yanında olabilmesini sağlamak için, kendisinin dahi inanmadığı  övgü dolu lafları.kendisine yakışmayan davranışlar.

Taner ise çok değişik bir yapıya sahip. Her canlıyı rahatlıkla yiyebiliyor.  Maymun gibi ağaçlara tırmanıyor, emir vermesini seven, kızlara iş yaptırmaktan zevk alan, çalışkan, ortama göre hedef değiştiren  bir kişiliğe sahip.

Önce ÜNLÜLER ve GÖNÜLLÜLER diye iki grup , daha sonra, azaldıkları için birleştirildiler. 

Elemelerden sonra, Taner, Nihat ve Tefik, kızlar, Paskal ve  Derya’ya karşı cephe aldılar. Nihat’ın tüm amacı Paskal’ı, Asena’yı ve  Derya’yı elemek, aslan payına konmak.
Paskal’ı  tahrik ederek çıkardığı kavga sonunda Paskal diskalifiye oldu. Aslında Paskal’la birlikte Nihat’ın da gitmesi lazımdı.  O da en az Paskal kadar suçluydu. Adada huzuru bozan tek şahıs Nihat’tı. Hala da öyle.
Son haftada Tefik’le  Asena elenmeye namzet iki kişi idiler. Seyirci, gönderdikleri oylarla Asena elendi.  Tefik kalmıştı. Sonuçlar açıklandığında Nihat’ın sevinç gösterisi, yumruk şovu, Tefik’e sarılışı görülmeye değerdi. Neden? Asena elendiği için. Çünkü Nihat Asena’dan korkuyordu. Halbuki Nıhat her lafında,  “Korkaklar kahraman olamaz,” ı hatırlatırdı.

Taner,Tefik ve Nihat üçlü ittifak yapmışlar, diğer tarafta  Derya ve 3 güçsüz kız var.
Seyirciler Asena’yı nasıl elediler anlayamadım.  Dengeleri bozdular.  Derya ‘yı 3 güçlü erkekle mücadele etme mecburiyetine bıraktılar. Bana göre biraz haksızlık yapıldı. Asena kızların en güçlüsüydü. Aslında Asena kazdığı kuyuya kendi düştü. Seyirciye güvenmişti. Ama seyircinin oyları Asena’nın elenmesini  gerçekleştirdi. Asena Tefik’i elemek için rakip olarak seçmişti.. Ama olmadı. Nihat’ın havalara sıçramasını, yumruk şov yapmasını sağladı.

Ben bu yarışmanın sonucunu tahmin edebiliyorum..Güçsüz olan kızlar elenecek. Derya gücü ile dokunulmazlığı vermezse, biri derya olmak üzere Tefik ve Nihat’la  birlikte finale kalırlar.
Acun kazanır.

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...