12 Temmuz 2011 Salı

TESPİTLER

 

 KUŞAKLARA GÖRE KIZLARIMIZ.
 Burhan Bursalıoğlu

Zaman, teknoloji,  üretim, tüketim,ahlak, inançlar,insanlar ve yaşam hatta ömür dahi değişiyor. Bir kısmımız gteçmişi ararken  bir kısmımız da bugünü tercih etmektedir.  Bundan 30 sene önce ömüre  ortalama 50-60 yıl  biçilirken, bütün olumsuzluklara, sunni besinler, kirli hava ve diğer etmenlere  rağmen yaşadığımız şu ortamda  ortalama ömür oranı 70 lerede seyretmektedir.
İşin birde arzulanan tarafı var. Aşağıdaki cetvel, kuşaklar boyu kızların yaşadıkları yıllara göre, arzu, istek ve tutkularını göstermektedir.
Değişen Dünyamız ve kızlarımız


KUŞAKLAR BOYU KIZLAR
ABLALAR -68 Gencligi
 -78 Gencligi
KARDEŞLER-1990 ve sonrası  Genclik.
Şarkı
Samanyolu
Sen Ağlama
Yakalarsam Muck Muck
Film
Love Story
Endless Love
Temel İçgüdü
Kitap
Barbara Cartland
Edebi Klasikler
Sevgili bulmanın yolları..Nasıl Zengin Olunur?
Özenilen
Belgin Doruk
Müjde Ar
Televole mANKENLERİ
İlk Aşk
Komşunun oğlu
Devrimci ağabeyler-
Yazlıktaki motosikletli
Giysiler
Çiçekli kloş elbise
Blue jean, t-shirt
Kafasına göre takılırne bulursa giyer
Randevu yeri
O ağacın altı
Köşedeki pastane
Onun evi
İlk dokunuş
Rüyalarda buluşuruz
Eylülde okul yolunda
Tanıştıktan iki saat sonra
İçecek
Limonata
Bira
Tekila
Moda yerler
Çamlıca Tepesi
Cennet Bahçesi
Kemancı sabah 5'te
İdealler
Mutlu yuva
Kadın-erkek eşitliği
Yanlız yaşam
Cinsellik
Nikahtan sonra
Evlilik umuduyla
Yemek içmek gibi ihtiyaç
Doğum kontrolü
Kürtaj
Takvim yöntemi
Prezervatif
Meslek
Öğretmen olmak
İşletme okumak
Medya dünyasına girmek
Çılgınlık
Doğum günü partileri
Okul partileri
Clubde Sabaha kadar dans
Özgürlük
Ancak evlenince
Ekonomik özgürlük
Zaten özgürler
Yalan
Otobüs bozuldu
Kız arkadaşımla kalacağım
Sevgilimle ayrı oturuyoruz
Sigara
Tuvalette Yenice sigarası
Okulu kırınca Samsun
Sokakta,Ebeveyn onunde Kısa marlobro Lights ve Kısa Camel
Uyuşturucu
Kötü adamlar kolanın içine atar
Esrar içmek nasıl birşey acaba ?
Renkli küçük haplar
Dünya
Kendi etraflarından ibaret
Keşke Amerika'da okusak
Dünya ellerinin altında
Olmazsa olmaz
Görücüye çıkmadan olmaz
Sevmeden asla
İlle de para,Bmw,yakısıklıda olsa iyi olur
Makyaj
İnce kaş, takma kirpik
Siyah kalem, çiçek kokulu dudak parlatıcısı
Kozmetik onlar için çalışıyor
Çeyiz
Sandık dolusu danteller
Annenin yaptığı kadar
Onun için çok gereksiz
İdeal erkek
Göksel Arsoy
Tarık Akan
Tarkan
Parfüm
Charlie
Fa deodorant ve mum stick
Escape
Ayrılık
İnce hastalığa kadar yolu var
Şarkılarda teselli
Çivi çiviyi söker
Ev
Pembe pancurlu küçük ev
Apartman dairesi
Terası olan stüdyo tipi ev
Platonik aşk
Sadece beklediler
Arada bir çaba gösterdik
Karşılıksız sözcüğü lügatlarında yok
Ölüm
Aşkı için
Özgürlük ve gurur için
Kimi kariyer için kimisi de boşluktan
Korku
En çok babadan
Yanlız yaşamayı hem istedik hem korktuk
AIDS'ten
Arkadaşlık
Kız kıza
Erkeklerle de arkadaş olunabilirmiş
En iyi arkadaşım erkekler
Tavır
Ben senin bildiğin kızlardan değilim
Her kuşun eti yenmez
İkile canım
Marka
Ufi yada YKM
Levi's la tanıştık
Etiketten geçilmiyor her yanları marka
Pazar günü
Banyo, radyoda maç ve okul hazırlığı
Arkadaşlarla sinemaya gitmek için randevulaşma
Cuma ve Cumartesi gecelerinin yorgunluğu çıkıyor
Yemek
Saray muhallebicisi
Sütiş
Mc Donald's
Beyaz atlı Prens
Hep beklediler
Arada bir geleceğine inanıyoruz
Onlar bu masalı bilmiyor
İç çamaşırı
Fistolu, beyaz, masum
Saten, dantelli, hafif seksi
İç çamaşırlarıyla dolaşıyorlar sokakta
Romantizm
Türk filmindeki bütün sahneler
Birbirimize şiir okuyup,yağmurda el ele dolaşmak
Mum ışığında sevişmek
Para
Parayla saadet olmaz
Biz vermeye alıştık
Para olamadan asla !
Araba
Kuyruklu 56 Chevrolet
Murat serisi
Son James Bond'un BMW'si
Hayallerinin erkeği
Her akşam eli kolu dolu eve gelen
Aldatmayan, zeki
Zengin ve çılgın
Bekaret
Kocalarına sakladılar
Bizim kafamız hala bakir
İnanmıyorum bakire misin? Dalga geçme?


7 Temmuz 2011 Perşembe

EDEBİYAT


İPLİKÇİ  SOKAĞI

Burhan Bursalıoğlu

Birkaç gün önce, bir konu için  site kooperatifimizin yönetim binasına gittim.  Mektup kutularına ve  karton kutularda tutulan,  posta ile gelen  mektup, dergi, gazete yığınlarını şöyle bir karıştırma aklıma geldi. Çünkü gelen mektupların üzerindeki adreslere, bire bir şahıslara verilmiyor. Nedense posta topluca kooperatife getiriyor, onlar da harflendirilmiş kutulara koyuyorlar. Zamanları  var sa tasnif yapılıyor.  Yoksa ,  karton kutularda  yığınlar halinde  bulunuyor. 

Postadan gelenleri karıştırırken adıma postalanmış, sarı bir zarf gözüme ilişti. Bir buçuk ay önce postaya verilmiş. Gönderenin yazıldığı köşeyi okudum.  Niyazi Yoltaş adını görünce şaşırdım. Hemen oracıkta açtım.  100 sayfalı," İplikçi Sokağı" adlı kitabı gördüm. Yazarı da Niyazi Yoltaş. Şaşırmadım desem inanmayın. İlk sayfası da imzalı.
Niyazi Yoltaş benden 2 yaş daha büyük Öz Halamın oğlu olur. Kendimi bildim bileli Niyazi Yoltaş karikatür çizen, birçok gazetelerde tefrika yapan, Yurt içi ve dışında sergiler açan,  bir sanatçıdır.  Hemen oracıkta kitabın sayfalarını çevirince, bir roman olduğu beni daha da şaşırttı.
Niyazi Yoltaş romancı mı oluyordu yoksa?

Hemen eve geldim. Bir solukta, kitabı bitirdim.
Acele edişimin bir nedeni de, kitap adının  İplıkçi Sokağı oluşuydu. İplikçi  sokağı, Kasımpaşa’da  meşhur sokaklardan biridir.  Benim de gençliğimin bir bölümünün geçtiği muhittir. Ne var ki Ben 1955 den sonra Kasımpaşa’yı tanıdım. Kitaptaki olayların geçtiği yer olan İplikçi Sokağı, taaa 1940 ları, ikinci Dünya savaşı zamanını anlatıyor. Olsun. İplikçi sokağında fazla bir değişikliğin olduğunu  da zannetmiyorum.
Romanda,  çok küçük yaşta annesini kaybeden Yaşar adlı bir çocuğun,  yatılı olarak KASTAMONU Lisesine kaydını yaptırdığı  ana kadar  geçen süreçteki yaşamını konu alıyor.
Niyazi Yoltaş Kasımpaşa’yı iyi bilen bir sanatçıdır  Olayları gerçek  duyumlardan veya bizzat  yaşamından  esinlendiğini zannediyorum. Okuyucuyu sıkmayan, akıcı bir üslupla kaleme alınan roman Niyazi Yoltaş’ın ilk denemesiymiş. 
Niyazi Yoltaş son günlerde aldığ  ödül töreninde konuşuyor

Niyazi Yoltaş denemeyi , bence geçti. Devamı gelebilir
İstiyorum ki, Niyazi Yoltaş Yaşar"ın, yatılı okul ve daha sonraki yaşam serüvenlerini kapsayan  bir romanını  da yazmalıdır. Her ne kadar, Yaşar Atabar Büyük Elçi olmuş, çocukluk aşkıyla evlenmiş olsa da,  kızı da olsa da bu süreye kadar geçen zaman içindeki olayları da bilmek isteriz.
İplikçi Sokağı romanı 2011 Ocak ayında EZGİ matbaasında basılıp,  Camgöz Kitap  yayınevinden satışa sunulmaktadır.  0212 244 51 97  İplikçi Sokağı her eve ve her kitaplığa yakışır.
Sevgili Niyazi Yoltaş’a , başladığı bu ikinci baharında başarılar dilerken, sebat edip bu güzel uğraşı sürdürmesini canı gönülden  istiyor, sevgi ve saygılarımı iletiyorum.

4 Temmuz 2011 Pazartesi

S A Ğ L I K


PRATİK VE DOĞAL İKSİRLER

Burhan Bursalıoğlu

KIRMIZI PANCAR KÜRÜ

Karaciğer rahatsızlıkları, saç dökülmeleri, cilt rahatsızlıkları, sedef hastalığı, vitiligo (ala) hastalığı, egzama, kurdeşen (ürtiker) gibi hastalıkların giderilmesi için karaciğerin temizlenmesi gerekir.
Karaciğerin temizlenmesi için kırmızı pancar kürünün uygulanması gereklidir.
Kırmızı pancar ve suyu

Kırmızı pancar kürü hazırlanışı:

Önceden iyice temizlenmiş 250 gram kırmızı pancarı dörde bölerek 1 litre kaynar suda 3 dakika kaynatın.
Demlendikten sonra elde ettiğiniz pancar suyunu Sabah, akşam ve gece yatmadan önce olmak üzere günde 3 kez aç karnına 1 er bardak için. Bu uygulamaya 3 hafta devam edin. Her gün taze olarak hazırlanmalıdır.

KALBİN DERMANI ALIÇ ÇAYI

Alıç çayı, kalp ve damar sağlığını korumak ve tıkalı kalp damarlarını açmak için doğal bir şifa kaynağı
Alıç meyvesi

ALIÇ ÇAYI HAZIRLANIŞI: 

Alıç çayı hazırlamak için 1 su bardağı kaynar suyun içine 1 tatlı kaşığı kırmızı alıcın yaprak, çiçek ve meyvelerinden koyduktan sonra bir kaç dakika kısık ateşte demlendirin.
Bu çaydan 20 gün boyunca sabah ve akşam için.
He gün 1 su bardağı taze sıkılmış havuç suyu (vitamin emilimini sağlamak için içine 1 çay kaşığı zeytinyağı koyarak) için.

KABIZLIK VE SES KISILMASINA KURU İNCİR 

Kabızlığın dermanı da kuru incirde saklı… Aslında incirin faydaları saymakla bitecek gibi değil. İncir herhangi bir meyve ya da sebzeye göre en yüksek lif içeriğine sahiptir.
Enerji verir, bağırsaklardan toksik maddelerin atılması kandaki kolesterol seviyesinin düşürülmesinde etkilidir. Bağırsak iltihabı olanlar inciri çok yemelidir.
Kuru incir

SES KISIKLIĞINA BİREBİR:

  İncirin kurutulmuşu iyi bir balgam söktürücü ve yumuşatıcıdır. Sesiniz kısıldığında hemen bir inciri bir su bardağı kadar sütün içine koyup bir cezvede kaynatın. Ilık ılık bu şurubu için, çok yararını göreceksiniz.

TROİD’İN MUCİZE TEDAVİSİ CEVİZDE

Tiroidleriniz sizin sigortanızıdır. Endokrin sisteminiz bozulduğunda vücudunuzun çalışma sistemi de bozulur. Troidin en büyük ilacı cevizdir.
Ceviz

HAZIRLANIŞI:

25 tane cevizi kırdıktan sonra kabukları ve perdeleri ile birlikte bir litre suyun içinde 5 gün bekletin. Elde ettiğiniz sudan sabah akşam birer fincan için, cevizleri de yiyin. Ayrıca ceviz yağını dışarıdan boğazınıza sürün.
Hipertiroid rahatsızlığı olan kişiler, dereotu ve tere otunu fazla aşırıya kaçmadan tüketmeli, bunun yanında bol miktarda maydanoz ve roka da yemelidir.

BÖBREK HASTALARINA ÖZEL FORMÜL 

Bu özel formül böbrek iltihapları konusunda çok başarılı sonuçlar veriyor…
Gerekli Malzemeler:
* 3-4 adet kereviz sapı,
* 3-4 adet lahana yaprağı,
* 1 tutam maydanoz sapı,
* 1 su bardağı su
Hazırlanışı: 1 su bardağı kaynayan suyun içerisine kereviz saplarını, lahana yaprağını ve maydanoz sapını koyduktan sonra 3 taşım kaynatın.
Uygulanışı: Akşamları yatmadan 1 saat önce 1 su bardağı için. 3 hafta süre ile uygulanması gereken kürün hiç bir yan etkisi olmadığı için herkes içebilir. Böbrek iltihaplarının dışında zayıflamaya ve kan yağlarını düşürmeye de yardımcı olur.
Uyarı: Her seferinde taze olarak hazırlanmalıdır.

VARİSLERE KARŞI PRATİK ÇÖZÜM 

Varis, toplardamarların bozulması ve kanın kanın viskozitesinin artışı,yani katılaşması, ,dolaşımının bozulması sonucunda toplardamarların şişmesi şeklinde oluşur. Varisleri yok etmek için bir çok pratik çözüm var… İşte onlar;

FORMÜLLER: 

• 1 litre beyaz ispirtonun içine 4 adet kafirun koyun. Akşam elde edilen karışımı varisli bölgelerinize sürdükten sonra streç filmle sararak yatın. Ertesi sabah tekrar aynı uygulamayı tekrarlayın.
• Çoban çantası otu, kekik, at kuyruğu otu ve at kestanesinin kabuğu ayrı ayrı ya da hepsini beraber çay gibi demleyerek günde 3-4 su bardağı içilir.
• Fındık yaprağı ve asma yaprağı çayları varise çok iyi gelir.
• 1 bardak kaynar suyun içine, 4 gram rezene konularak 10 dakika bekletilerek günde 2-3 bardak içilir.
• Çobançantası taze bitkisi doğranarak bir kaba konularak üzerine keskin sirke ilave edilerek 10 gün güneşte bekletilir. Elde edilen karışım ile varisli bölgeler hergün aşağıdan yukarıya doğru ovulur.
• 40 derece ısıtılmış 1 kova sıcak suyun içine yarım fincan ezilmiş şap ve 1 fincan karbonat konularak eritilir. Haftada 3 gün 15 dakika süre ile bacaklar dize kadar bu suya konur. Varisler daha yukarı çıkmış ise aynı işlem küvette tekrarlanır.
• Fındık ağacı kabuğu, ceviz ağacı kabuğu ile kaynatılır. Suyu ile varislerin üstüne pansuman yapılır.

MEME KANSERİNE KARŞI DOĞAL ÇÖZÜM

Meme; süt bezeleri ve süt bezlerinde üretilmiş sütü meme başına taşımakla görevli kanallardan oluşmaktadır. Bu süt bezlerini ve kanallarını oluşturan hücrelerin kontrol dışında çoğalmaları ve vücudun çeşitli yerlerine yayılarak çoğalmaya devam etmelerine ‘meme kanseri’ denilmektedir.

Meme kanseri için pratik bitkisel destekler

• 2 su bardağı kaynar suyun içine 10 gram civanperçemi koyarak kısık ateşte 5 dakika demlendirin.Sabah ve akşam aç karnına bir bardak bu civanperçemi çayını için.
Öğlenleri tok karnına 1 bardak sarı kantaron çayı için. Akşam tok karnına bir bardak biberiye ve mürver çiçeği çayı için. Gece saat 22.00 de karabaş otu çayı ile şerbetçi otu çayı için. Bu uygulamaya 45 gün devam edin.
• Soya fasulyesini ılık su ile ıslatın, bir gece bekletilerek süzün. Kavrularak yendiğinde kanser riskini önlemektedir.

EKLEM AĞRILARI İÇİN ÖZEL KARIŞIM

Ekrem ağrıları yaşlanmanın yanı sıra uzun süre masa başında çalışanların da büyük derdidir… Bunun da doğada çaresi var.
Boyunağrıları,bel ağrıları,eklem ağrıları için:
Hardal yağı Biberiye yağı Kekik yağı Zeytin yağı Badem yağıCeviz yağı
Eşit miktarlarda bir kapta karıştırarak eklem yerlerinize sürün. Streç filmle sarın. Ağrılarınıza derman bulacaksınız.

Önemli Uyarı:

Hardal, biberiye ve kekik yağları yakıcı yağlardır. Zeytinyağı, badem ve ceviz yağı gibi yumuşatıcı yağlar ile karıştırılmadan sürüldüğünde cildinizi yakar ve zarar verir.

DOĞAL ANTİBİYOTİK TARİFİ

Antibiyotikler zamanla vücutta bağışıklık sağlarlar ve etkileri kalmaz. Ama en önemlisi vücut, antibiyotikleri dışarı atmakta büyük güçlük çeker… Bunun yerine doğal antibiyotikleri kullanmanızda fayda var… Peki doğal antibiyotik nasıl yapılır diyorsanız, bu tarifi de bir yere not edin;

Antibiyotik tarifi :

1 baş sarımsak Yarım limon Yarım litre su Cam kavanoz ailüminyum folyo Hazırlanışı: 500 CC (yarım litre) kaynatılmış soğumuş suyu cam bir kavanoza koyduktan sonra içine kabukları soyulmuş bir baş sarımsağı rendeleyip, yarım limonu da kabuğu ile dilim dilim doğrayıp atın. Kapağını kapattıktan sonra (alimünyum folyoyla sararak ışık almasını engelleyebilirsiniz) karanlık bir ortamda 4 gün bekletin. Dört gün beklettikten sonra içinden posasını alın. Her kışa girerken bir kaç defa bu doğal antibiyotiği tekrarlarsanız savunma mekanizmanız güçlü olur.

Kullanımı

: Her yemekten 15 dakika önce aç karnına bir yemek kaşığı içebilirsiniz. Dışarıdan gelen mikrop ve virüslere karşı etkilidir. Hiç bir yan etkisi de yoktur.

DEPRESYONUNDA BİTKİLERDE DERMANI VAR

Ciddi depresyonu mutlaka bir psikiyatristin tedavi etmesi gerekir. Ama derdiniz basit ise doğal tedavisi var… Özellikle de uyku derdi çekiyorsanız…

Sarı Kantaron:

İçeriğindeki aktif bileşiklerden biri olan hipersinin anskiyetenin, depresyon ve değersizlik hissi gibi durumların tedavisinde çok önemli ilerlemeler sağlamaktadır.
Ciddi derecedeki depresyon hastalarının en büyük sıkıntısı olan uyku düzensizliklerini tedavi eden özellikleri vardır.

Kullanımı: 

1 bardak kaynar suya 1-2 çay kaşığı kurutulmuş sarı kantaron koyup 10 dakika demlenmesini bekleyin ve sonra için. 4 ile 6 hafta boyunca günde 1 veya 2 bardak bu çaydan içilirse son derece etkili olur.

Not: Eğer hamile iseniz sarı kantaron kullanmayın ve kullanırken şiddetli güneş ışınına maruz kalmayın. Çünkü bu bitki cildi güneşe karşı hassaslaştırmaktadır.


1 Temmuz 2011 Cuma

S A Ğ L I K


SAĞLIĞIMIZLA İLGİLİ AÇIKLAMALI ÖNERİLER
Burhan Bursalıoğlu
İstanbul Sultangazi’de “KANSERE NEDEN OLAN BESLENME ALIŞKANLIKLARIMIZ” konusunda düzenlediği toplantıda Prof. Dr. Kenan DEMİRKOL’UN konuşmasıni  özet  olarak aşağıya alıyorum.
Özet olmasına rağmen, oldukça da uzun sayılır. Ama çok faydalı bir konuşma. Sabırla okumanızı hatta not almanızı öneriyorum.
Bu yazıyı okuduktan sonra “Amaaaaan bunlar da uygulanır mı?” diyecekler olacaktır. Veya, BU SAATTEN SONRA UYGULASAK  NE FAYDASI OLUR Kİ, BOŞVER “diyecekler de olacaktır.. Ama bir kişi dahi bunların  ciddiyetine inanıp  uygulamaya kalkarsa  bir kazanç olacaktır. Umarım bu sayı çoğalır.
Bana sorabilirsiniz “Hocam siz uyguluyor musunuz?” Tatlıyı çok severim. Şekerim yok. Yağ olarak margarin asla yemem.Gençliğimde  yayıktan çıkan tereyağını çok yerdim. Zeytinyağını yemek içinde yerim.
Maalesef suyu plastik  damacanalardan içiyoruz. Başka  alternatif yok. Sitemizin  suyu  kuyulardan çekip damıtılan sudur. Meyveleri dahi o suyla yıkamıyoruz. Onun için 19 litreli plastik  damacanalardaki suları kullanıyoruz.  Halkın aleyhinde olup zarar görecek  besin kaplarının sakıncalı  oluşunu Sağlık Bakanlığı yasaklamıyorsa yapacak bir şey yok. Gönül ister ki, suyumuzu cam şişelerle evimize getirip onları kullanalım.  Sağlık Bakanının  kulakları çınlasın.

“YAĞ” ve “ŞEKER”
Eğer hayvan merada %100 yeşillikle besleniyorsa, asla başka yabancı gıda almıyorsa, o tereyağı dünyanın en iyi yağıdır. Zeytinyağından da iyidir. Ama marketten satın aldığınız tereyağı ahırda beslenen, pancar küspesi, mısır silajı veya başka tahıllarla beslenen hayvanların yağıdır…
Sizin sağlığınızı korumak için ne yediğinize bakmanız lazım. İşte temel hatalardan biri yağ seçimi.  
 Biz ayçiçek yağı, mısırözü yağı, margarin veya endüstriyel tereyağı yediğimiz sürece hasta olmaya mahkumuz.
Elimizde iki tane yağ var şu anda. Bir, zeytinyağı; iki, %100 mera sütünden yapılmış tereyağı. Peki fındık yağını nereye sokacağız? Bu liste içinde bakın fındık yağının yağ asit içeriği, yani temel yağ bileşimi zeytinyağına çok yakındır. Hasta edici bir yağ değildir. Ama zeytini sıkıyorsun, yağını elde ediyorsun. Fındığı eziyorsun, püre haline getiriyorsun, 80 dereceye ısıtıyorsun, eter katıyorsan, yağını öyle elde ediyorsun. Hangisi tercih edilir? Zeytinyağı tabii ki. Yani fındık yağını eve sokmanın bir alemi yok. Ha zeytinyağının tadına hiç tahammül edemiyorsan o zaman rafine zeytinyağı kullanabilirsin. O da işte fındık yağıyla aynı yöntemle elde edilir. Yani piyasa değeri olmayan, çok koyu, kokulu zeytin yağlar fabrikaya gönderilir. Onlar da 70-80 dereceye ısıtılır; sonra da eter katılır; yağ elde edilir. İlk etapta rafine zeytin yağı elde edilir. Hiç kokusu yoktur, hiç tadı yoktur. Eğer bu rafine zeytin yağına, %5 oranında sızma zeytin yağı katarsanız, o zaman riviera tipi zeytinyağı elde etmiş olursunuz. Hani marketlerde görüyorsunuz ya, o fabrika eseri bir yağdır; ayçiçekle filan karışmış değildir. Saf zeytinyağıdır. Ama neden yoksundur biliyor musunuz? Sızma Zeytinyağında var olan antioksidanlardan yoksundur. Çünkü oksitlenme, yani paslanma bütün bizim hastalıkların temelindeki ana unsurdur.
Nasıl açık havada bırakırsan demiri yağmurda paslanır, ama biz ne yaparız, antipas diye bir boya süreriz paslanmasın diye.

Vücudumuzun da antipasları vardır. Bunlara biz antioksidan diyoruz.

Antioksidanları ağırlıklı olarak sebze-meyvelerden elde ediyoruz. Zeytinyağı antioksidanlardan çok zengindir ve kalp hastalıklarına karşı koruyuculuğu önemli oranda antioksidanlardan dolayı kaynaklanmaktadır. Ama biz onu ısıttığımız zaman, rafine zeytinyağı elde ettiğimiz zaman, bu unsurları geniş ölçüde kaybediyor. O yüzden mümkün mertebe sızma zeytinyağı kullanmalıyız ve çocuklarımıza da bu tadı alıştırmamız lazım.
İkinci temel hatamıza geçmeden birincisi olan yağ seçimini özetlersek, daha Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinin Trabzon bölümünde, hamsinin zeytinyağı ile kızartıldığının tarifi vardır. Sen 500 sene önce bu topraklarda bunu biliyordun. Ama biz, dış etkilerle doğruyu unutturulduk ve yanlışlara sürüklendik. İşte o yanlışlıklar bizi hastalıklara sürüklüyor. Zaten dünyada bir tek Akdeniz yöresinde yetişiyor. Şimdi Arjantin’de, Çin’de zeytin ağacı yetiştirilmeye çalışılıyor. Biz toprağındayız. 5.000 yıldır bu topraklarda zeytinyağı kullanılıyor. Ne olur biraz özümüze geri dönelim.
İkinci büyük hata şeker. Hayatımızda şeker, insanlık tarihi itibarıyla bakarsanız çok yeni bir olgu.
Peki şeker bir besin maddesi midir? Değildir.
Çünkü besin maddesini nasıl tanımlıyoruz? İnsanın bedensel ve ruhsal işlevlerini ve çoğalmak için, yani neslini sürdürmek için gerekli maddelere biz besin maddeleri diyoruz. Şeker, insanın herhangi bir işlevini yerine getirmek için gerekli mi?
Evet. Beyin glikozla çalışıyor.
Omurilik hücreleri glikozla çalışıyor.
Eritrosit dediğimiz alyuvarlar glikozla çalışıyor.
Enerji kaynağı olarak glikozu kullanıyor.
Peki dışarıdan şeker alıp da daha akıllı olan bir insan gördünüz mü?

Hani beyin glikozla çalışıyor ya, şeker yediği için daha akıllı olan bir insan gördünüz mü? Veya sperm, enerji kaynağı olarak früktozu kullanıyor. Meyve yiyip de daha müthiş erkek olanı gördünüz mü? Çünkü;  
insanın gereksinimi olan glikozu da früktozu da vücut kendisi üretiyor.
Dışarıdan asla alınmasına gerek yok.
Dolayısıyla biz şeker yediğimiz zaman tamamen sadece damak zevkimiz için yiyoruz.
Asla hiçbir bedensel ihtiyacımız yok.

O yüzden şekere boş kalori denir. Yani gereksiz yere aldığımız kalori. E bugün bakın şimdi son bir hafta içinde yediklerinize, ne kadar boş kalori aldınız? Çok… Niye?… Hasta olmak için, Sadece hasta olmanıza katkıda bulundu. Bir de son zamanlarda pancardan elde edilen şeker de bir yana bırakıldı; daha ucuz olsun diye mısırdan elde edilen şeker kullanılmaya başlandı. Fruktozdan zengin mısır şurubu. Ne yazık ki, bizim gıda tüzüğümüzde farklı şekerlerin farklı adlandırılması zorunluluğu yok. Şeker şekerdir mantığıyla ister nişasta bazlı şeker yani mısır nişastasından elde edilmiş şeker olsun ister pancar şekeri ister … şekeri olsun hepsinin üstünde şeker yazılması yeterli.
Halbuki mısırdan elde edilen fruktozdan zengin mısır şurubu, aynı miktar kaloride bile olsa normal şekere göre % 46 daha şişmanlatıcı.
 Özellikle karın bölgesi yağlanmasına yol açıyor. Bu bilimsel olarak kanıtlandı.
Dünyanın en saygın üniversitelerinden biri, Amerika’da bir teknik üniversitenin bir öğretim üyesinin sözünü ödünç alarak size söylemek istiyorum  “Yaşadığımız çağ, akademik kapitalizm.” Yani sermaye sahiplerinin akademisyenleri satın alması sonucu, toplumla paylaşmak istediklerini akademisyenlere söylettirdikleri çağdayız.. Yani satılmış insanların çağı. Satılmış bilim insanlarının çağındayız.


Üçüncüsü ise karaciğer yağlanması. Ama ne tür bir yağlanma? Alkolizm dışı bir yağlanma. O yüzden biz buna alkol dışı karaciğer yağlanması deniyor. Ve alkol dışı karaciğer yağlanması, özel tipli bir siroza neden oluyor. Atatürk’ün öldüğü siroz hastalığı var ya. Özel bir tipte siroz hastalığı, kriptojenik siroz deniyor buna. Amerika’da son otuz yıl içinde üç kat artan karaciğer kanserinin de kriptojenik siroz sonucu olduğu belirtiliyor. Yani sonuçta Amerika’da son 30 yılda üç kattan fazla görülen karaciğer kanserinin sebebi mısır şurubudur. Bu, bu kadar açıkken bizim bakanlığımız dün yaptığı açıklamada hiçbir bilimsel kanıt sunulamamıştır diyor. Benim 110 tane bilimsel yayın kullanarak yazdığım, on yedi sayfalık raporu da çiğneyerek bunu yapmış. 17 sayfalık rapor gönderdim onlara. 110 tane de literatür ekledim. Ama neoliberalizmdeki iktidarlar sermayenin iktidarıdır; vatandaşın iktidarı değildir. Yurttaşın iktidarı değildir...
Ne olur çocuklarınızı mısır şurubundan uzak tutun.
Hem şekerden uzak tutun ama özellikle de yani gofret, bisküvi kek dışardan alacağına az şekerli bir keki evde kendin yap.
Yani ambalajlı bir ürün sunmayın çocuklarınıza.


Bugün gıda sanayisinde sadece ve sadece aksi belirtilmediği takdirde mısır şurubu kullanılıyor.
Dondurmalarda o kullanılıyor, hazır aldığınız baklavanın şerbeti bile mısır şurubundan.
 Kartal’da onun fabrikası var Ülker’le Cargill firmalarının ortak kurdukları bir fabrika. Baklava şerbeti bile oradan geliyor.
Çocuklarınıza illa tatlı bir şey yedirecekseniz, ne olur evde kendiniz yapın ve olabildiğince az şekerli yapın.
Çünkü total olarak da şeker zararlı zaten, yani; insanın zarar görmeden günde tüketebileceği şeker miktarı 30 gram dolayındadır.
30 gram, 8 kesme şekeri yapar.

Ama bu şekerin içinde ne yazık ki meyve de var, bal da var, yani siz kahvaltıda bir tatlı kaşığı bal yediyseniz, hakkınız 7 ye düştü. Bu hakkınızı ağırlıklı olarak meyve olarak değerlendirin.
Eğer bugün hiç şeker yememişseniz, bal dahi yememişseniz, çayınıza hiç şeker koymamışsanız, başka hiçbir şeker kaynağı da yoksa, 8 kesme şekerin karşılığı 300 gram portakal veya 300 gram elma veya 400 gram kiraz veya vişne veya 100 gram kadar muz, incir veya üzüm yiyebilirsiniz.
Ama sadece 100 gram. Yani mandalina zamanı koy hanım önüme bir kilo mandalinayı ben bunu yiyeyim bu sağlıklı değil.
Siz sınırsızca sebze yiyebilirsiniz ama meyve sınırlı yemeniz lazım.
Meyvenin fazlası da şişmanlatır. Ve zararlıdır, karaciğer yağlanması yapar…..
Yani meyve tek başına bile hem karaciğer yağlanması, hem karın tipi şişmanlık yapabilir.
Karın tipi şişmanlığın çok özel bir yeri vardır.
Bağırsak çevresindeki iç organların çevresindeki yağlar hormonal etkin yağlardır ve bu hormonal etkin yağlar ne yazık ki kanser oluşumunda da, kalp-damar hastalığı oluşumunda da etkindir.
O yüzden eşit bir şişmanlık, yani kollar bacaklar her taraf eşit ama karın büyümemiş.
Bu şişmanlığa çok itirazım yok.   karın tipi şişmanlık eşittir şeker hastalığı, eşittir kalp hastalığı, eşittir kanser.

O yüzden göbekler inecek. Göbekler inmediği sürece sağlıklı olma şansımız yok.
Göbekleri indirmek içinde şekerden uzak duracağız.
Çünkü en çok karın tipi şişmanlık yapan früktozdur.
Bizim yediğimiz pancar şekerinin de yarısı früktozdur.
Yediğimiz meyvenin şekerinin de yarısı früktozdur.
Biz früktozu azaltmak zorundayız.
Karın tipi şişmanlığı, dolayısıyla kalp hastalığı, kanser, inme gibi hastalıklardan kurtulmak istiyorsak karnımız inecek.
 - Esmer şeker hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Bakın bütün şekerler esmerdir. Üretim aşamasında karamelize olur. O yüzden esmerdir ama yıkandıkça üzerindeki karamel atılır, rafine edildikçe beyazlaşır. Yani senin dediğin esmer şeker, yediğin beyaz şekerin üretimdeki bir önceki aşamasıdır. Sadece ticari bir tuzak. Daha yüksek fiyata satabilmek için ticari bir tuzak……
Şimdi karaciğer yağlanmasının önemli bir bölümü selim seyredebilir. Yani her hangi bir sorun yaratmadan da insan ömrünü bununla sürdürebilir. Ama bir bölümü yine hatalı beslenmenin devam etmesi koşuluyla, yağlı karaciğer iltihabına dönüşebilir.
Alkol dışı yağlı karaciğer iltihaplanmasıdır bu hastalığın adı. Ciddi karaciğer yetersizliği, siroz karaciğer kanseri aşamasıdır.
Bazen yağlı karaciğer iltihabı olmadan da sadece yağlı karaciğer aşamasında da bazı hastalıklar çıkabilir ama yağlı karaciğeriniz varsa iki yol var sizin önünüzde; biri nispeten hayatınızı idame edeceğiniz bir yol öbürü de ölümdür. O yüzden ne yapıp yapıp karaciğer yağlanmasını tedavi ettirmelisiniz. Bunun da temelinde şekeri tümüyle sıfırlamanız geliyor. Ancak iki yıl gibi bir süre içinde toparlayabilirsiniz……
Şeker kesmeyi dile getirdiğimiz zaman karaciğer yağlanması açısından, o zaman nişastayı da kesmemiz lazım.
Çünkü nişasta, daha ağzımızda çiğnendiğinde tükürükle glikoza dönüşür. Şekerdir; yani nişasta da şekerdir.
- Kolesterolün karaciğer yağlanmasıyla bir ilgisi var mı?
- Kolesterol olmazsa hayat olmaz. Bütün hormonlarımızın ham maddesi kolesteroldür. O yüzden zaten anne sütünde kolesterol çok yüksektir. Çocuğun hormonlarının üretilmesi için başlangıçta anneden aldığı kolesterole ihtiyacı vardır.
Kolesterol masum bir maddedir.
Ama oksitlenirse oksikolesterole dönüşür ve damar sertliği yapar.
Peki oksitleyen ne?
Şeker.

Yedikten sonra şeker trigliseride dönüşür. Yağdır o ve o trigliseritten kolesterolü oksitleyerek damar sertliği yapar bir. İki; ayçiçeği yağı, mısır özü yağı veya margarinden elde edilen trans yağ asitleri kolesterolü oksitler ve böylece damar sertliği oluşur.
Üç, yapay yemle beslenen hayvanların sütünde de iç yağı vardır. Damar sertliği yapıcı doymuş yağ asitleri vardır, bunlar kolesterolü oksitler ve hasta eder bizleri. Şimdi hayvanın merada otlarsa ayçiçeği yağı mısırözü yağı margarin kullanmazsan şekeri de azaltırsan senin damar sertliği olma şansın kalmıyor. Kolesterolün ne olursa olsun. Ama bu bilgi kolesterol ilacı üreten Amerikan şirketlerinin işine gelmiyor.
yılda sadece kolesterol ilacı satımından
50 milyar dolar elde ediyorlar.

O yüzden de Amerikan tıbbı bize ne emrediyor? Kolesterol ilacı ver diyor. Bakın gazetelere yansıyan bir gerçek var. Nasıl bizim Sağlık Bakanlığımız bir bilimsel kurul kurdu, Amerika’da da böyle bir bilimsel kurul kuruldu ve “Normal kolesterol düzeyi kaçtır?” sorusuna bilim kurulu yanıt versin istendi. Ve de normalin çok altı bir değer, 200 mü kabul ediliyor normal,150 gibi bir değer ileri sürdüler. Sonradan ortaya çıktı ki bilim kurulunda yer alan 9 öğretim üyesinin dokuzu da ilaç şirketlerinden rüşvet almışlar.
- Hocam kızartmalarda ne tip yağ kullanmak gerekir?
- Kesinlikle zeytinyağı, kesinlikle.
- Peki, zeytinyağının yanma derecesi ayçiçeği yağından yüksek midir?
- 240 derece, ayçiçeği yağından çok daha yüksektir. Tava ısısı normal şartlarda 180 dereceyi çok az aşar. O yüzden rahatlıkla zeytinyağını kullanabilirsiniz ama dumanlaşma derecesi diye teknik jargonda adlandırılır sızma zeytinyağını kullandığınız zaman çok daha düşük derecelerde dumanlanma görürsünüz. O su buharıdır. Su buharıdır ve içindeki bazı organik maddeler yanar, koku maddeleri tat maddeleri yanar. O yüzden o, yağın yandığı anlamında değildir. Ne olur yanılmayın. Yağ yanmıyor. İçindeki bazı koku, renk maddeleri yanıyor. 240 dereceye kadar dayanan bir yağdır……


- Bir dinleyicinin elindeki pet şişeden su içtiğini gören hoca,
- Şimdi içtiğiniz su ile neler elde ettiğinizi de gözden geçirelim ve bu günkü toplantıyı kapatalım.
O polietilen tereftalat maddesinden üretilmiş yani pet şişenin içindeki stalatlar suyun içine karışmış bulunuyor.
Ayrıca o plastiği yumuşatmak için antimon denen bir ağır metal kullanılmıştır o da suyun içine karışıyor dolayısıyla siz hem stalat, hem de antimon içmiş oldunuz şu anda.
Peki, ne yapar bunlar size? Bunlar hormon bozucular diye geçer. Sizin vücudunuzda bir takım hormonal bozukluklar yaratır. Bu hormonal bozuklukların bir bölümü, örnek, östrojen etkisini göstererek 5 yaşında çocukların adet görmesine sebep olur. İki buçuk yaşında bir çocuk getirdiler Lüleburgaz’dan adet görüyor. İki buçuk yaşında. Hamile bir kadın östrojen etki gösteren bir hormonal bozucuyu aldığı zaman, o madde özellikle bu 19 litrelik su bidonlarında onlar polikarbon denen bir plastiktir ve ham madde olarak Bisfenol-A denen bir maddeden üretilir. Bisfenol-A’nın meme kanseri yaptığı 1930 yılından beri bilindiği halde ve 130 tane bilimsel yayın olduğu halde bunun hakkında hala biz o bidonlardan su içmeye mahkum bırakılıyoruz. Bisfenol-A hamile bir kadının karnındaki çocuğun beynindeki cinsiyet ayrım merkezine gittiğinde çocuğun homoseksüel olma olasılığı çok yükseliyor. Meme kanseri riski çok yükseliyor erkekse prostat kanseri riski normal bunla temas etmemiş insana göre 3 kat artıyor.
Yani musluk suyu için Allah aşkına.
- Arıtıcılar hocam?
- Paranız varsa arıtıcı kullanın. Ama paranız yok arıtıcı alamıyorsunuz, musluk suyu için.
Musluk suyu İstanbul’da kullandığınız plastik şişedeki su hangisi olursa olsun 100 kat iyidir.
İSKİ’nın her ay İstanbul’daki bütün su havzalarının sağlık raporları internette yayınlanıyor. Biz geçen sene NTV’de bir su programı yapmıştık ve NTV Yıldız Teknik Üniversitesinde piyasadan topladığı suları bakteriyolojik incelemeye gönderdi. Hepsinde mikrop çıktı. Hepsinde istisnasız. Yani siz sağlıklı olsun, temiz olsun çocuğum mikropsuz su içsin diye mikroplu suyu paranızla içiyorsunuz. Bıraktım vazgeçtim mikroptan, kanser yapıyor.  Almanya’da geçen sene ocak ayında Avrupa birliğinin gıda güvenliği merkezi vardır EFSA ocak 2010a kadar Bisfenol_A’nın sağlık sakıncası olmadığını iddia ediyordu. Ama toplum baskısıyla mayıs ayında biz bu işi araştıracağız dediler ve ekim ayında biberonlarda Bisfenol-A’nın kullanımını yasakladılar. Tamam, da biberonda yasakladın e çocuğuna Bisfenol-A’lı su bidonundan su katmıyor musun mamasını hazırlarken? Isı ve zaman etkisiyle plastiğin defalarca kullanılmasıyla Bisfenol-A’nın suya geçiş oranı çok artıyor. Şimdi su ısınmaz ki diyeceksiniz. Arizona’da yapılan bir çalışmaya göre şehirlerarası su nakli sırasında kamyon içerisindeki su 80 dereceye kadar ısındığı saptanmıştır. 80 dereceye ısınan su o plastikten ne kadar madde çözüyor biliyor musunuz? Sizi de sülalenizi de kanser etmeye yeter. Antalya’da yazın açık havada duran suyun derecesi kaç acaba? Banyo bile yapamazsın o kadar sıcak suyla. Ne olur musluk suyu kullanın. Bırakın şu plastikleri.
- Hocam bazı yiyecekleri plastik poşetlere koyup buzluğa atıyoruz . bu da sakıncalı mı?
- Şimdi bakın naylon folyo polietilen denen bir maddedir ve polietilenin bu güne kadar bir sağlık sakıncası saptanmamıştır. Daha büyük sorun yoğurt kapları. Mesela bazen çay içiyoruz köpük gibi bardaklardan veya uçağa bindiğimizde şeffaf cam gibi çıt diye kırılan plastik bardaklar var hem o polystryne hem köpük gibi olan bardaklar da polystryne onlardan stryne çayımıza geçiyor o da kanser yapıyor.

Şimdi plastik yoğurt kaplarında, ben anlata anlata zannediyorum bazı firmalar artık polipropilen kullanmaya başladı. Kabın altına baktığımız zaman veya yanına baktınız zaman bir üçgen göreceksiniz. Üç oktan oluşan bir üçgen. Bu geri dönüşüm işaretidir. O üçgenin içinde bir sayı yazar. 5 numara polipropilendir altında da zaten PP yazar. Yoğurt alırken artık markaya göre değil kullandığı plastiğe göre tercihinizi yapın. Ben her yoğurt almaya gittiğimde maalesef aynı firma farklı marketlere farklı plastik gönderebiliyor. Daha ucuz marketlere adi plastiklerde, lüks semtlerdeki marketlere daha kaliteli plastikte gönderiyor. Ne acı. Yani ayırım yapıyor.
- Yani hocam üçgenin içinde 5 mi yazması lazım?
- Evet polipropilen
- 1,5 litrelik su şişelerinde 1 yazıyor.
- Evet, işte o PET polietilen tereftalat, kötü, 1 numara kötü. Evde 19 litrelik bidonların altına bakın. Onda da 7 yazar. 7 diğer plastikler anlamına gelir. Diğer plastiklerin içinde 6-7 farklı plastik vardır bunlardan bir tanesi de polikarbondur onun için üçgenin altında PC kısaltması vardır.
Bu günlük de bu kadar…..
Prof. Dr. Kenan DEMİRKOL

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...