9 Eylül 2011 Cuma

D O S T L U K G İ R İ Ş İ M İ


SİVAS ÖĞRETMEN OKULU MEZUNLARI TOPLANTISI

Burhan Bursalıoğlu

01.Eylül akşamı, saat 19.30 otobüsüyle, Bodrum’dan Sivas’a gitmek için Ankara’ya hareket ettim.  Sabah 06.30 da Ankara’ya vardım. Otogarda İzmir’den gelen, İlköğretim müfettişliğinden emekli dostum İzzettin Uzunca ile buluştuk. 10 dakika sonra da  H. Hüsnü Tekışık gelip bizi aldı eve götürerek kahvaltımızı ettik. Kendi arabası ve özel şoförü ile birlikte, saat  09 da Sivas’a hareket ettik.
Sivas’a neden gidiyorduk? 

Sivas’ta bulunan bir grup Sivas Öğretmen Okulu 65- sonrası dönemi   mezun öğretmenleri  toplayıp, tanışma, eğlence ve anılarla geçmişi yad etmek amacı gütmüşler.  03-05 Eylül tarihleri  arasında gerçekleştirmeyi planladıkları bu  etkinliğe davetli olarak katılacaktık.
02 Eylül , saat: 14 de Sivas’a oradan da bize feyz veren Kabak yazısındaki okulumuza gittik.
Etkinlikleri organize eden  Seyfettin Duman  Duayenlerim, hoş geldiniz “diye bizi karşıladı.
Yatmak için okulda yer ayrıldığını,  yorgun olabileceğimizi,dinlenebileceğimizi söyledi.
Kısa bir istirahattan sonra şehre indik.

Sivas’ ı çok değişik bulduk. Tanıyamadık. Çok gelişmiş. 4 Eylül Kongresi’nin yıldönümü nedeniyle şehirde hummalı bir çalışma, Bayraklarla her tarafın süslenmesi, kalabalık insanların sağa,sola koşuşturması, Vilayet önündeki meydanda yapılan değişiklikler güzel gelişmelerdi.
Gezip dolaştıktan sonra akşam yemeğimizi de yiyerek saat: 21 civarında okulumuza çıktık. Okul binası kilitli idi.  Yatakhane açılmış olduğundan yerlerimizi kontrol ederek,   Türkiye-Kazakistan maçını seyredip yattık.
Programa göre 03 Eylül Cuımartesi günü , saat 12 de okul  bahçesinde toplanıp, tanışma faslı ve  yemek yenecek 

 Saat: 09 sıralarında, elinde kamerası ile öğretmen Nebahat Bayram çıkageldi.  Birkaç poz resimlerimizi çekerek, kamera eşliğinde tek, tek bizlerle röportaj yaptı.
Öğleye doğru arkadaşlar gelmeye başladı. Birbirini tanıyanlar sarmaş, dolaş olup,  yüzlerindeki mutluluk  açıkça görülüyordu. Birbirlerini tanımayan , değişik yıllarda mezun olanlar da birbirleriyle tokalaşıp tanışıyorlardı.
Bize olan ilgi, hürmetkar, saygılı ve samimi idi.. Birlikte resim çekiliyor, özellikle H.H. Tekışık ilgi alanı oluyordu. 

 Öğle yemeği okul yemekhanesinde  yendi. Ek olarak Gaziantep’ten gelen arkadaşların getirdikleri fıstık ve üzümler de  dağıtıldı. Bu arkadaşlar Gaziantep baklavası da getirdiler ama,ertesi güne bırakıldı. Yemekte 80 civarında  öğretmen arkadaşımız vardı.
Yemekten sonra  gruplar şeklinde sohbete, resim çekmeye devam edildi.  Akşama doğru , ertesi günü  akşam saat: 17 de yine okulda toplanmak  üzere  dağılma başladı.

Akşam yemeğinden sonra , saat 21.30 da SRT  televizyonu H.H.Tekışık’la canlı röportaj yaptı. 
Gece yine okulda kaldık. Sabah çarşıya inerek kahvaltımızı yapıp, şehir dışında olan, öğrenciliğimiz zamanında sıkça gittiğimiz, bir mesire yeri olan  Paşa bahçe parkına gittik. Temiz hava, şelale yeşillik ve çay. Yorgunluğumuzu attık.
Öğle sonu okula gittik. Yönetici Seyfi Bulut'tan başkası yoktu. Görevli çocuk okulu açtı ve sınıflarımızı  gezmeye başladık.
Ana binada idare odaları değişmişti. Sınıflarımız aynı, sıralar  ve döşemeler yenilenmiş, her sınıfın kapı girişine sınıf levhası konmuştu. Bizim zamanımızda sabit sınıf yoktu. Sınıflar yerine her dersin ayrı odası vardı. Tarih odası, biyoloji laboratuvarı, matematik odası, edebiyat, müzik  odası, iş atölyesi gibi.
Sıralarımıza oturarak resim çektik.

Saat 15.30 civarında Milli Eğitim Müdür Yardımcısı ziyarete geldi. Çardağın altında sohbet ettik.  Sivas’ın eğitim çalışmalarından bahsetti. Sivas öğretmenlerinin sorularını cevapladı.  Ondan yarım saat sonra da Sivas Büyükşehir Belediye Başkanı Doğan Ürgüp geldi. Ankara’dan H.H.Tekışık’ı tanıyormuş. Görmeye ve “hoş geldin” demeye gelmişti. 19.30 a kadar  sohbet ederek Sivas’ın yerleşim, sanat, tarihi yerler, trafik ve gelecekteki projelerini anlattı. Başladığı işleri bitirmek için bir dönem daha seçilmek istediğini belirtti. 
Doğan Ürgüp BBP den seçilmişti.
Bu arada, mangalda yapılan köftelerde yenerek, yemekhanede toplantıya geçildi. ME müdür yardımcısı ve Belediye Başkanı izin isteyip ayrıldılar.

Topluca , toplantı salonu olarak da kullanılan yemekhaneye geçtik.
Saygı duruşu, istiklal marşı ile açılış yapılıp, öğretmenler marşı ile devam edilen toplantının açış konuşmasını, Seyfettin Bulut yaptı. Sıra ile Tekışık, İzzettin Bey, Ben , Melahat Bayram  ve diğer arkadaşlar konuştuk. Görüşlerimizi, anılarımızı, duygularımızı  ifadeye çalıştık.
Konuşmalar sonrasında şarkı, türkü  söyleyip  halaylar çekildi. Özellikle, 87 yaşındaki İzzettin Bey türküler söyleyip gruba eşlik ederek geceye ağırlığını koydu.
Gece 23 e kadar devam eden eğlence  sonunda, kısa bir konuşma yaparak  veda ettik.

SONUÇ:

Dört gün kaldığımız okulumuzda, her ne kadar “SELÇUK ANADOLU LİSESİ” olarak ad değiştirmişse de, yıllar sonra okullarını ziyarete gelen emekli öğretmenler olarak, ne müdür, ne öğretmen ne de hizmetli görmedik. Bu kadar  ilgisizlik görmedim. Bu durumu ME Müdür yardımcısına  açtığımda, müdürün izinde olduğunu söyleleyerek  ilgisizliği geçiştirdi.
Her konuşma fırsatında, “aynı adı taşıyan ,  mezuniyet dönemi kısıtlaması tanımayan, aynı kökenli iki grubun oluşunun anlamsız olduğunu, 32 yıldır bu işin yapıldığı gruba katılmanız,  yaşlandığımızı, bayrağı teslim  almanız gerektiğini “  söyleyerek yaptığımız çalışmaları  anlattım.
3 gün olarak planlanan toplantıda boş zamanın çok uzun tutulduğunu  gözlemledik. Ziyaretler, geziler programa konulabilirdi.
Yönetici arkadaş Seyfettin Bey  canla başla uğraş verdi.  Her sorunun üstesinden geldi. Onu kutluyorum.
Fotoğraf makinesi ve kamerasıyla, ihtiyaç duyulduğu anda grubun yanında olan Nebahat Bayram  öğretmenin  enerjisine hayran oldum. Bir bakıyorsunuz yanımızda, bir balkıyorsunuz 4 Eylül gösterilerinde,  elinde “SİVAS ÖĞRETMEN OKULU MEZUNLARI”pankartıyla yürüyüşte. Gönülden kutluyorum.
Genel olarak yapılan toplantı amacına ulaşmıştır.  Bizleri duayen olarak  lanse edenlere  son olarak söyleyeceğimiz, “Toplantıdan mutlu olarak dönüyoruz , Sizleri  GENÇ KUŞAK  olarak aramızda görmeyi arzuluyor, yaşamınızda, başarı, mutluluk ve hiçbir zaman Kabak yazısı ruhundan uzaklaşmamanızı diliyoruz.”


NOT: Diğer resimler Facebook  taki sayfamdadır.

28 Ağustos 2011 Pazar

GÜNCEL.


KISA  BİR  AYRILIK

Değerli Okuyucularım:
Sivas Öğretmen  Okulu'ndan. 1970 sonrası mezun olan Öğretmen arkadaşların 3-5 Eylül 2011 tarihlerinde  düzenledikleri "Geleneksel Sivas Öğretmen Okulu Mezunları Toplantısı" için  aldığım davete katılacağım için, 
 1 Eylül'den 6 Eylül'e kadar geçen süre blog yazılarıma  ara vereceğim.
Planlanan program gereği, çoğu zamanın okulumuzda geçeceğini düşünürsek,  60 yıl önceki anıların tazelenmesi bakımından, Sivas gezimin renkli geçeceğini, Kabakyazısının suyunu  içip,  havasını  solumak bana iyi geleceğini zannediyorum.
Toplantıyı düzenleyen Öğretmen arkadaşlarıma şimdiden teşekkür eder, yaklaştığımız Ramazan Bayramımızın tüm Ulusumuza mutluluk, huzur ve daima neşe getirmesini diliyorum.

Burhan BURSALIOĞLU

16 Ağustos 2011 Salı

YAŞAM

                                                                S O M A L İ


Burhan Buırsalıoğlu

Uzun bir süredir Hint Okyanusunda,  Omman Denizinde Somali korsanlarının yük gemilerini zaptettikleri, onlardan haraç aldıkları,  denizlerde  can güvenliğinin kalmadığı haberleriyle  çalkalandı durdu. Bizim de birkaç gemimiz korsanların eline geçti. Hatta Deniz Kuvvetlerimiz  bu sulara inerek  Somali korsanlarına engel olmaya çalıştılar.

Son haftalarda, gazetelerde, internette ., televizyonlarda Somali halkının, çocukların  açlıktan   öldükleri, boy boy resimlerle önümüze getirildi.
 Hakikaten çocukların ve Somali halkının içler acısı durumlarını görünce etkilenmemek  mümkün değil. Bugünkü Dünyamızda, tüm ulusların, yedikleri ve içtikleri kadarının da atıldığı bir ortamda, aclıktan ölen binlerce insanın var olduğunu görmek insanlık ayıbıdır. İnanın insanlığımızdan utanıyorum.

Karşılarında, Dünya'nın petrollerine sahip Suidiler bunları hiç mi görmüyor?  Aynı dinden olan bu insanlara yardım edimesi gherektiğini dinimiz söylemiyor mu? 
Ekonomide Dünya'ya kafa tutan  "benim" diyen diğer devletler nerede? 

Dünya'nın 7 milyar olan nüfusu, 8 ,5  milyon nüfusun gıdasını sağlayamaz mı? Her ne kadar, Birleşmiş Milletlere bağlı, Gıda ve Tarım Örgütü  (FAO ) 800 milyon insanın yetersiz beslendiğini söylüyorsa da, Somali gibi ölüm oranlarının korkulacak düzeylerde olmadığı bir gerçek. FAO vitrinlik bir örgüt müdür? Somali'ye elini neden uzatmıyor? Neden uazatılması için girişimlerde bulunmuyor?
Bizim ülkemizde de beslenmenin istenilen seviyede  olmadığını  resmi verilerden  biliyoruz. Ama aclıktan öleni henüz duymadık.Buna karşı tüm Ulusca seferber olduk, Somali'lerin imdadına yetişmeye çalışıyoruz.

Başbakan'ımız  bile Somali'yi ziyaret ederek, bizzat gözleriyle, yerinde görmek için didiş hazırlığı yapmaktadır.
Somali, Cumhuriyet olup   başkanlık sistemiyle idare ediliyor. Afrika'nın doğusunda, Hint Okyanusunda geniş sınırı olan, 637 657 km. kare genişliğinde, 8.5 milyon nüfusludur. Topraklarının sadece  %2 sinin , güneyde  iki ırmağın   suladığı  tarıma elverişli olduğu, onun da ekilmediği bir ülke dir Somali.

Somali halkı, 1950 den itibarten İtalya'nların boyunduruğunda  iken, 1960 da bağımsızlığını kazanarak Cumhuriyet ilan etti. 1991 de ülke iç savaş neticesinde tam bir yıkıma uğradı.  Büyük bir  açlık başladı. Kuzeydeki ayrılıkçı unsuırlar Somaliland Bağımsız Cumhuriyeti ilan ettiler. Somali'de 2000 den itibaren de, aşiretlerin birtbirine olan düşmanlıkları nedeniyle bir türlü birlik,huzur ve istkrar sağlanamıyor. Bu sebeple de birçok insan yurt dışına gitmek, yaşamlarını oralarda sürdürmek istemektedirler. özellikle güneyde bulunan insanlar teknelerle, petyrol zengini  emirliklerde ve  Suidi Arabistana gidip çalışmak istemektedirler. Ama üç kağıtçı tekne sahipleri 50 dolar karşılığında, eski,dökük teknelerine insanları tıkış tıkış doldurarak, Yemen açıklarında bu insanları denize atmaktadırlar.

Diğer taraftan korsanlık yapan korsanlara karşı da hükümetleri herhangi bir yaptırımda bulunmamaktadır. Bu korsanların hükümetlerine vergi veya ganimetten pay şeklinde,  resmi veya gayrı resmi avanta verdikleri olasıdır.
Kişi başı Milli geliri 200 dolar  cıvarında olan halkın yaşam süresi, erkekler de 46, kadınlarda 48 yıldır.
Yaşam uğruna kendi içinden vurulan , ezilen açlığa mahküm edilen Somali Halkı için toplanan yardımlar, umarım gerçek ihtiyaç sahiplerine gider.

Yardımlar bir yere kadar  nefes aldırır. Sonrası?  Önemli olan ,o insanların geçimlerini sağlayan ortamlar hazırlamaktır. Huzur içinde çalışmalarını, aileleri geçindirme  imkanları  yaratma, medeni insanlar arasında medenileşme çabası göstermeyi sağlama, insanlığın görevidir. Bunlar sağlanmadıkça, gönderilen yardımların hiç bir faydası olmayacağına inanmaktayım.




7 Ağustos 2011 Pazar

BİRAZDA GÜLELİM




Yukarıdaki şiirin ölçüsü nedir?
Cevap: Yaklaşık dokuz santimetredir

Kimlere zekat verilmez?
Cevap: Şeytana



-Kıyamet günü ne demektir? Kıyamet günü yani gerdek gecesidir. O gün her şey çok kötü olur. Bütün gece kıyame kopuverir. 

İneğin midesi kaç bölümdür?
Cevap: İki oda bir salon bir mutfak

Servet-i Fünun edebiyatı hangi edebi akımlardan etkilenmiştir?

Cevap: Elektrik akımından 

Bir yerin turistik alan sayılması için gereken şartlar nelerdir?
Turistlerin Turist olması, yerlerin temiz olması ve Turistlerin yatıp kalkması gerekir.


Hızlı nüfus artışının zararları nelerdir? Bence hızlı nüfus artışı çok kötü bir şey çünkü hep çarpık kentleşme, peçe kondu, ekonomik sorunlar. Eğer biz 10 kardeş olsaydık kötü olurdu. Zaten babamın işi kötü gidiyor yakında 4 kardeş olucaz üç iken. Ya ne buluyorlar çocukta, ha yapmışsın ha yapmamışsın. Daha çok var ama zaman yetmiyor.

İzmir'i kim işgal etti?
Cevap: Gazeteci Hasan Tahsin 

Yönümüzü nasıl buluruz? Yolda gidiyorum bir adama rastladım aha bu yoldan gideceksin dedi giderim. Sora sora Bağdatı bile bulurizki

Ailenin reisi kimdir?
Cevap: Anam


Koşma nedir?

Cevap: Yürümenin hızlı şekline koşma denir 

-Ova nedir? Dümdüz ve ucsuz bucaksız şahane yerlere ova denir

Canlıların en küçüğüne ne ad verilir?
Cevap: Bebek 
 

Kasabayı kim yönetir?

Cevap: Şerif ve adamları

Mübarek geceler hangileridir yazınız?
Cevap: Kına, gerdek ve dolunay gecesi 

Madenlerle ilgili kuruluşlarımız nelerdir? İki tanedir. Maden delik arama enstitüsü ve perakende Anonim Ortaklığı (PAK

-Boğazlarımızın derinliği ne kadardır? İstanbul boğazı az biraz derindir, çanakkale boğazı ise çok çok az biraz derindir ve aralarında dünya kadar fark olmasıdır.
 

27 Temmuz 2011 Çarşamba

POLİTİK

KARANLIK  GELECEĞİN  HAZIRLIKLARI MI?

Burhan Bursalıoğlu


Birkaç gün önce, İstanbul Fatih’de 200 kişilik bir grup türbanlı, çarşaflı, bazı İslam ülkelerinde gördüğümüz  yüzü peçeli, bir kısmı da ilkokul öğrencileri, ellerinde pankartlarla birlikte eylem yaptılar. Eylemin amacı da,  yıllardır, ilkokul öğrencilerine söyletilen, “Türküm, doğruyum , çalışkanım….” Andımızın söyletilmesini protesto etmekti.
Mazlum ve Özgür Der.  Örgütlerinin tertip ettiği eylemde, türbanlı, Mazlum Der üyesi Zehra Türkmen yaptığı saçma sapan  konuşmada  bakın neler diyor.

İnsan kişiliğini ve inanç bütünlüğünü görmezden gelen statükoya aykırı fikir ve yaklaşımlar benimseyebilmek ve geliştirebilmek hakkını yok sayan bir anlayışla, çocuklarımız, gençlerimiz, resmi ideolojik kalıplar doğrultusunda şekillendirilmeye çalışılmıştır. Sorgulama cesaretinden yoksun nesiller yetiştirilmesi hedeflenmiş, okul kışlalaştırılmış ve öğrenciler askerleştirilmiştir.”
Okullarımızda, Zehra Türkmen’in dediği gibi, insan, kişiliğini kalıplaştıran, özgün fikir geliştirme hakkını yok sayan bir eğitim olsa idi, kürsüye çıkıp, saçmalamaz, abuk subuk laflarla ahkam kesmezdi… Okulları kışlaya, öğrencileri askere  benzetmesindeki zihniyetin amacı ortada. Asker ve ordunun varlığından ürkekliğini, tiksintisini, nefretini İlkokul öğrencilerinin şevkle ve gururla söyledikleri andımızı  küçümseyerek göstermektedir. Zehra Türkmen  daha da ileri giderek “Andımız adlı İslam akidesine aykırı ögeler içeren, kişi putlaştırmasına ve kişilik tahribine yönelik, ırkçı metnin her sabah çocuklarımıza zorla söyletmenin ayıbına, ilkelerine ve zulmüne son verilmelidir. İsteyen vatandaşa ana diliyle eğitim alma hakkı tanınmalıdır  Okullarda askeri denetim vesayet aracı olan kışla tipi eğitimin simgesi Milli Güvenlik dersi kaldırılmalıdır.”Kendisi yetmiyormuş gibi, birde yanında gelen bir ilkokul öğrencisine de, “ İnançlarına aykırı olmasına rağmen, her sabah söyletilen andın, kendisi için zulüm olduğunu “ söyletiyor.

Zorla söyletildiğini iddia ettiği andımızda, bunları bu kadar  korkutan nedir?  Ne var bu antta?
Türküm, doğruyum ,çalışkanım.
Türk olmak zulüm mü? Bu ülke Türklerin Vatanıdır.Biz Türklüğümüzle gurur duyuyor ve yurdumuzu seviyoruz. Türklüğünden, Vatanından rahatsız olanlar varsa, kimseyi tutmuyoruz.Gitsinler. Nereyi beğeniyorlarsa oraya gitsinler.
“Doğru “ olmak suç mu?  Eğrilik, sahtekarlık, riyakarlık lığı mı genç beyinlere nakşetmek yapılmalıydı.
Çalışkanım  yerine “Tembelim” denilse, daha mı iyi olurdu?
Büyüklerini  saymak, küçüklerini sevmek ve korumak dinimizin emri değil midir? Bu bayan, “Andımızın İslam akidelerine aykırı ögeler içeriyor” derken Dinimizi inkar etmiyor mu?
Varlığını, yaşamını, hayatını ve mutluluğunu Türk’lük için feda etmek, her Türk vatandaşının idealidir.  Irkçılık dahi olsa “Türküm” demek mutluluk ve gururdur.
41 yıllık meslek hayatımda hiçbir öğrencim ve velisi, and a karşı  herhangi bir tepkide bulunmamışlardır. Bırakın tepki göstermelerini, bütün öğrenciler, arkadaşlarına andı söylettirmek için öne fırlarlar, “ben ben ben “ diye isteklerini bildirirlerdi.Andın  kendine zorla söyletilip, inançlarına ters düştüğünü söyleyen  küçük ilkokul öğrencisi,  kim bilir arkadaşlarına söyletmek için kaç kez parmak kaldırmıştır?  Belki de söyletmiştir de.
Bu çocuğun beynini yıkamak,istemeden söyletilen cümleleri kendi, fikriymiş gibi lanse ettirmek, statükoculuk, putlaştırmak değil de nedir?
Çocukların, türbanlıların, kara çarşaflıların ve yüzünü gözünü peçe ile örten eylemcilerin taşıdıkları pankartlar da mide bulandırıyordu.

“IRKÇI ANDI REDDEDİYORUZ”
“ANDIMIZ BAŞ ÖRTÜMÜZDÜR.”
“ANDIMIZ  İSLAMA UYGUN OLMALIDIR”
“NİÇİN  OKULA BAŞ ÖRTÜSÜYLE GİDEMİYORUM?”
“NEDEN İNANMADIĞIM DEĞERLER ÜZERİNE AND İÇEYİM?”
“KEMALİST ŞÖVEN AND DAYATMASINA SON”
“ANA DİLDE EĞİTİM”
Ayrıca tek bir  pankartta, tespit ettikleri yasakları da  şöyle sıralamışlardı.
“ BAŞ ÖRTÜSÜ YASAĞINA,
ANDIMIZ SAÇMALIĞINA
ANADİLDE EĞİTİM YASAĞINA,
MİLLİ GÜVENLİK DESPOTİZMİNE,
KESİNTİSİZ EĞİTİM ZORLAMASINA.”

Yukardaki pankartta yazılı ifadelerinden de anlaşılacağı gibi, onlar gibi bir kısım insanlar Atatürk’ü  inkara, O’nun  İlke ve İnkilaplarını yok etmeye, Ulusumuzu parçalamaya, Türk, Kürt, Laz, Gürcü, Abaza, Çerkez, Roman, Boşnak, Ermeni, Rum, Yahudi, Hanefi, Alevi, Suni gibi kliklere parçalamaya çalışmaktadırlar.
Türkiye Cumhuriyeti halkı, dış mihrakların amaçları, içerdeki bazı grupların da bu amaçlara yardımcı  olma oyunlarına düşmemelidir.
Görüldüğü gibi, bunlar amaçlarına varabilmek için ilkokullara kadar uzanmış olmaları, geleceğimiz için kara tablo arz etmektedir.
Şunu asla unutmayalım. Parçalanmış milletlerin, dili, dini,  kanı, ırkı, bayrağı, kültürü, gelenek görenekleri Aynı olmayacağından, asla bir ulus olamazlar. Ulusu olmayan da devlet olamaz. Devleti olmayan milletler  esarete mahkümdurlar.

Türk Atalarımızın kanlarıyla sulanmış bu topraklarda  bölücülük istamiyoruz.
Laik bir Ülke olarak, hiç kimsenin baskısı altında kalmayarak, ibadetimizi özgürce yapabilmeliyiz.
Düşüncelerimizi özgürce söyleyip yazabilmeliyiz.
Milli sınırlarımız içinde rahat, serbest ve özgürce dolaşabilmeliyiz.
Atatürk İlke ve İnkilaplarından taviz vermeden, tüm yasalarımız uygulanmalıdır.
Kara çarşaf ve peçeli kıyafetlerimizle, muasır medeniyet  seviyesine ulaşmamızın hayal olacağını tüm insanlarımıza hatırlatmak isterim.
Yasama ve Yürütme organlarının, Türkiye Cumhuriyetini, saygın, güçlü, modern ve gıpta ile sözü edilen bir devlet olmayı sağlamalarını  diliyorum.  

.


23 Temmuz 2011 Cumartesi

FAYDALARINA İNANILACAK OTLAR

Burhan Bursalıoğlu

Kimine gıpta ile, kimine ağzımız sulanarak, kimine de ilgilenmeden baktığımız, tabiatın mücevherlerinin, insan sağlığına ne kadar faydalı olduğunu maalesef bilmiyoruz. Biliyorsakta ilgisiz kalıyor, "adam sende" deyip geçiyoruz.
Birkaç kez bu sayfalarda "Sağlığımız" kategorisi başlığında, sağlığımıza yararlı, bitki ve meyvelerin  faydalı olduğu hastalıkları yazmıştım.
Bu kez değişik bitkilerin, kısa kısa yarar sağladığı hastalık adlarını aşağıya yazıyorum.
Şunu unutmayın. Dünyamızda sağlık reçetelerinde gördüğümüz, vitrinlerde sıra sıra dizili ilaçların tümüne yakını tabiattaki bitki, çiçek ve meyvalardan elde edilmektedir.Onun için bu yazımın sizlere bugün değil, belki yarın fayda sağlayacağına kanaat getiriyorsanız, bir kopyasını çıkarın bir yerde saklayın.
Hepinize sağlıklı  yaşam diliyorum.


KUŞBURNU 

 Bilhassa C vitamini bakımından zengindir. Kabız ve kuvvet vericidir. Şeker hastalığına karşı da kullanılır.

MAHLEP 

 Afrodizyak, balgam söktürücü, nefes darlığı ve prostat için, ayrıca şeker hastalığına karşı kullanılır.

ARDIÇ TOHUMU 

 İdrar artırıcı, terletici, midevî ve antiseptik özellikleri vardır.

ACI BAKLA

 Şeker hastalığına karşı kullanılır.

ADAÇAYI 

 Gaz söktürücü, antiseptik, kuvvet verici ve uyarıcı.

KIZILCIK 

 Etkili ve zararsız bir ishal kesicidir.

ANASON 

 Gaz söktürücü, iştah açıcı,süt artırıcı ve uyku vericidir.

MISIR PÜSKÜLÜ 

 İdrar söktürücü ve taş düşürücüdür.

MUSKAT 

 Gaz söktürücü ve antiseptik olarak bilhassa karın ağrıları için kullanılır.

BAMYA ÇİÇEĞİ 

 Dahilen göğüs yumuşatıcı, lapa halinde haricen çıbanları olgunlaştırıcıdır.Kabızlığa karşı etkili ve zararsızdır.

NANE 

 Özellikle sinirsel kaynaklı mide bulantılarını kesici olarak etkilidir.

REZENE 

 Midevi, gaz söktürücü ve süt artırıcıdır.

SAFRAN 

 Uyarıcı, iştah açıcı, adet söktürücü, koku ve renk vericidir. Değerli bir baharattır.

SALEP 

 Afrodizyak, kuvvet verici, çocuk ishallerini kesicidir.

BÖĞÜRTLEN 

 Kabız, kuvvet verici, idrar söktürücü ve şeker hastalığına karşı kullanılır. Bademcik iltihaplarında da gargara yapılır.

ZENCEFİL 

 Yatıştırıcı ve gaz söktürücüdür.

ZERDEÇAL 

 Midevi, gaz söktürücü ve safra artırıcıdır.

LAVANTA 

 İdrar artırıcı, romatizma ağrılarını dindirici, antiseptik, sinir ve kalp kuvvetlendiricidir.

ÇÖREKOTU 

 İştah açıcı ve adet söktürücüdür.

ÇÖVEN KÖKÜ 

 Tedavide nadiren kullanılır. Bilhassa tahin helvası yapımında kullanılır. İdrar ve balgam söktürücüdür.

DAĞÇAYI 

 Uyarıcı, gaz söktürücü, iştah açıcı ve mide ağrılarını kesici özelliklere sahiptirler.

DEFNE YAPRAĞI 

 Terletici, antiseptik ve midevi etkilere sahiptir.

BİBERİYE 

 Dahilen kabız, hazım sistemi uyarıcısı, safra artırıcı ve idrar söktürücü, haricen ise iltihaplı yaraların tedavisinde kullanılır.

ÇEKEM 

 Kabız, idrar artırıcı, kusturucu, kuvvet verici ve tansiyon düşürücü etkileri vardır. Romatizma ağrılarında kullanılır.

ÇAM SAKIZI 

 Solunum ve idrar yolları hastalıklarında kullanılan etkili bir antiseptiktir.

GELİNCİK 

 Yatıştırıcı, öksürük kesici, göğüs yumuşatıcı ve hafif uyutucu etkilere sahiptir.

DEVE DİKENİ 

 Karaciğer hastalıklarına karşı ve safra artırıcı olarak kullanılır.

DUT MEYVASI 

 Meyvelerden hazırlanan şurup, gargara halinde,ağız ve boğaz hastalıklarına (pamukçuk) karşı kullanılır.

FESLEĞEN 

 Yatıştırıcı, midevi, idrar artırıcı ve gaz söktürücüdür.

HARDAL TOHUMU 

 Haricen lapası, yakısı ve banyosu yapılır. Kanı cilde toplamak ve ağrı kesmek için kullanılır.

HAVUÇ TOHUMU 

 Midevi, gaz söktürücü, gebeliği önleyici ve cinsel gücü artırıcıdır.


MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...