8 Nisan 2013 Pazartesi

FUTBOL



FUTBOLU  ÇİRKİNLEŞTİRENLER
 
Burhan Bursalıoğlu

Son günlerde, Türk Futbolundaki  gelişmeler, siyasi gündemimizin bir haylı üstünde.
 Adamın evine götürecek ekmeği yok, ama maç  gündeme geldimi bilet parası bulabiliyor.  Maça gidiyor, günlük sitresini maçta, hakeme, futbolcuya, kulübe, yöneticiye  küfür ederek atıyor. Rahatlıyor.  Maç sonu, gelecek maça kadar dedikodusu sürüyor.
Maça giden herkez, eve gittiğinde, TV  kanallarındaki spor yorum programlarını açıp izlemek de başlıca saplantıları oluyor.
TV Kanallarındaki yorum programları bir rezalet. Kim bu yorumcular? Eskimiş hakemler, emekli olmuş futbolcular, kalemlerini bir köşeye koymaları gereken futbol yazarları (!) Ya programlar: MARATON, STADYUM,TELEGOOL, VE GOOL, % DE YÜZ FUTBOL, FUTBOL VİP FUTBOLMANİA, FUTBOL AVRUPA, ŞEREF TRİBÜNÜ, TEKNİK DİREKTÖR, SERBEST ATIŞ,  DOBRA DOBRA,FUTBOLA BAKIŞ,FUTBOLMATİK, FUTBOL GÜNDEMİ,FUTBOL VE ÖTESİ, FUTBOLVİZYON.
 Yaptıkları iş,ordu bozanlık, uyduruk haberler, kafasında canlandırdığı senaryoya uygun olan iddialar, futbol takımlarını birbirine hasım ilan etmek, futbolcuları birbirıne düşürmek, yöneticileri
teknik heyetleri,en önemlisi de taraftarları birbirine düşman etmek.
 Hangisinde olumlu bir yorum duyuyorsunuz.? Bunları da geçelim, Adamlar sanki okulları bitirmiş de , futbol oyunundan, taktiklerden çok anlıyorlar mış gibi, teknik direktörlerin işine karışıp onlara taktik verme cüretkarlığını gösteriyorlar.

Ya uyduruk haberlerle iç huzuru bozma taktikleri altında da çapanoğlunun yattığını yalan , yanlış dedikodular da kendilerini gülünç duruma düşürdüklerinin farkında değiller.
Maç öncesi yorumlarda, takımın moralini bozacak yorumlar, yapıcılık mıdır, yoksa bozgunculuk mu?
Transfer haberleri, transfer edilen oyuncu hakkında ki yıkıcı yorumlar, tuttukları takımlar ve  karşı takımlar  için yapılan tahmini skorlar, "Hakikaten ben bu işten anlamıyorum" dedirtecek kadar fiyasko.

Bu insanların bütün amacı,  " Gündem yaratayım,  manşet olayım, basın ve TV ler  benden bahsetsin, itibarım artsın, paracıklarımı alayım." dır. Takımlar, birbirine düşmüş, o yenilmiş, o kazanmış, birbirlerine düşman olmuşlar, statta veya dışında olay olmuş umurlarında mı! Bunlar olursa yorum konusu çoğalıyor, keyifler yerine geliyor.

Bunların yaptıkları her işin sonucu Türk futbolunun  ilerlemesine engeldir. Bu engelleri ortadan kaldırmak lazım. Ya ekranda kabadayılık havasına girmelerine de pes artık.

Yapıcılığı olmayan, insanlara kindarlığı aşılayan, takım ve taraftarları birbirine düşmanmış gibi gösteren ve buna ön ayak olan bu kişilerin oluşturduğu programlar kaldırılmalı ve yasaklanmalıdır.
Hangi bir insan kendini hem Federasyon başkanı, hem tahkik kurulu üyesi, hem ceza kurulu üyesi, hem hakim , hem savcı, hem futbolcu, teknik direktör, kulüp başkanı ve hem de taraftar yerine koyar? Bu insanlar, kendilerini  saydığım  kişilerin yerine koyup ahkam kesmektedirler.

TV yöneticileri bu yorum programlarını kaldırmalılar. Ayrıca, Türkiye'de ve Dünya'da başka spor yokmuş gibi, sadece futbol programlarımı yapmak  mecburiyetindeler?
Spor Bakanı, Federasyon Başkanı, TV yöneticilerine, bu programların kaldırılmasını, insanları yorumları ile birbirine düşüren bu insanlar hakkında işlem yapmaları için de TC Savcilarına çağrıda bulunuyorum.
Bu çirkinliklere bir son verilmelidir.


 

5 Nisan 2013 Cuma

GENEL KÜLTÜR





İLGİNÇ  BİLGİLER
 
 Burhan Bursalıoğlu"                                                                                           Derlemedir

 Bir yılan 3 yıl uyuyabilir. 

- Bal bozulmayan tek gıdadır.
 

- Ördeğin sesi yankı yapmaz.
 

- Denizyıldızlarının beyni yoktur.
 

- Üzüm mikrodalga fırında patlar.

 - İnsan yılda en az bin 460 rüya görür. 

- İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.
 

- Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.
 

- İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.
 

- "Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur.
 

- Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.
 

- İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.
 

- Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 229 kişi var.

- Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar. 

- Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.
 

- Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor. 

- Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz. 

- Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.
 

- Dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla Monopol parası basılıyor.
 

- Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.
 

- Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.

 - Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır. 

- Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır.
Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.


- Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak 
bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.

- İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki

karbon gazını boşaltmak için esner.

- İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500- 700 litre oksijen,
2 kilogram yiyecek tüketir.

- Dünyanın en hızlı kuşu boğazlı kırlangıçtır.
3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır.

 - Eğer aynı zamanda aksırır, hıçkırır ve gaz çıkarırsanız,
patlarsınız. 

- Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir.
Bu kalp atışınızı hızlandırır ve sizi mutlu yapar.Bu kimyasal madde çikolatada da vardır.

- Uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlayamaz.
Çünkü gözyaşı aşağı düşmez.

- Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler.

Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.

- Kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz.
Hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar.

- Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden
daha fazladır.

- Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir.
Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir.

 - Klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir.5 dakika sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha uzatmak mümkündür.

- İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz,

dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.

- Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.


 

 

30 Mart 2013 Cumartesi

SAĞLIĞIMIZ


 
 
TOK TUTAN SÜPER BESİNLER
Burhan Bursalıoğlu
Sık  sık acıkıyor musunuz?  O halde aşağıda ki süper besşnlerden yerseniz rahatlıyacaksınız. Çünkü acıkma demek yemek demektir. Yemek demek, kilo almak demektir. Kilo malmak yağ bağlamak demektir. Yağ bağlamak demekdamarların tıkanması demektir. Damarların tıkanması da doktorlarla akraba olmak demektir.
Avokado: B6 vitamini deposu olan avokado aynı zamanda kansere karşı da müthiş bir koruyucu. Aç olduğunuzda biraz avokado yerseniz ne kadar doyduğunuzu fark edersiniz.
Çavdar ekmeği: Diyetlerin vazgeçilmezi, zayıflamak isteyenlerin tercihi kepek ekmeği. Ancak burada yanlış bilinen bir şey var. Çünkü çavdar ekmeği kepek ekmeğine göre daha çok tok tutuyor. Beyaz buğday ekmeğinden yüzde 50 daha fazla doyma hissi sağlıyor.
Dil peyniri: Proteini yüksek bir gıda olan dil peynirinin hem yenmesi hem de yanınızda taşınması kolay. Ara öğünlerde dil peyniri yiyebileceğiniz gibi açlık hissettiğinizde de ondan yardım isteyebilirsiniz. Proteini  yüksek olduğu için tok tutma özelliği diğer peynirlere göre daha fazladır.
Böğürtlen: Kendinizi çok aç hissediyorsunuz. Kolayı var. Hemen bir kase yoğurdun içine karıştırdığınız böğürtlen sizi bir süre tok tutar. Böğürtlen çok fazla antioksidan içerir. Bu nedenle yararlı bir meyvedir.
Sardalye:  Çok iyi bir protein deposudur. Kan şekeri seviyesinin dengelenmesini sağlar. Bu sayede tokluk hissi verir. Ayrıca metabolizmanın çalışmasını sağladığı için de yararlı gıdalardan biridir.
Elma: Diyet yapanlara sürekli önerilen ve ara öğünlerde yenilen elmanın da tok tutucu etkisi vardır. Özellikle yeşil elmanın içinde bulunan pektin maddesi tokluğu sağlar, aynı zamanda da bağırsakları çalıştırır. Tok tutan besinlerden olan elmanın kalorisi de çok azdır. Acıktığınız zaman bir yeşil elma yiyin, açlığınızın bastırıldığını fark edeceksiniz.
Kepekli makarna: Lif oranı yüksek olan kepekli makarnayı beyaz undan yapılan makarnaya her zaman tercih edebilirsiniz. Lifli gıdalar yendikten sonra hacimlerinin yüzde 20‟si kadar genişleme özelliğine sahip oldukları için tokluk hissi verirler.
Esmer pirinç: Kan şekerini dengede tutan esmer pirinç açlık hisseden karbonhidratların başında gelir. Yiyen kişiyi uzunca süre acıktırmaz. Bu nedenle yemeklerinizde esmer pirince bolca yer verebilirsiniz.
Yulaf ezmesi: Tokluk ve şişkinlik hissi veren besinlerin başında gelen yulaf ezmesi diyetlerde sabah kahvaltılarının vazgeçilmezidir. Ancak yulaf ezmesini süt ile değil su ile karıştırarak yerseniz faydası vardır. İllaki sütle yemek istiyorsanız o zaman da yağsız sütü tercih edin. Yulaf ezmesi sinirlere de iyi gelir ve stresle mücadelede kolaylık sağlar. Aynı zamanda kolesterol düşürücü etkiye de sahiptir.
Badem: Obeziteye karşı çok faydalı olduğu kanıtlanmış yiyeceklerden biri de bademdir. Tokluk hissi verir. Günde 2 avuç kadar düzenli olarak badem yemek sağlığı korumaya da yardımcıdır.
Brokoli: Brokoliye kansere karşı olan diyetlerde sık sık rastlayabilirsiniz. Aynı zamanda antioksidan özelliğinden dolayı birçok hastalıkta koruyucu veya tedaviye yardımcıdır. Brokoli, mükemmel bir A ve C  vitamini deposudur. Brokolide vücuttaki insülin dengesini koruyan krom bulunur. Kan şekerinin düşmesini  engelleyen krom sayesinde açlık hissetmezsiniz.
Yumurta: Çok pişmiş yumurta da tok tutan yiyecekler arasındadır. Kaliteli protein alımını sağlayan en iyi yiyeceklerdendir. Hazırlanması çok kolay olan yumurta, içerdiği protein sayesinde tok tutar, kolay acıktırmaz.
 Donmuş yoğurt: tıpkı dondurmaya benzeyen donmuş yoğurtla, dondurma yeme ihtiyacınızı azaltıp, kalori alımını kısıtlayabilirsiniz. Meyveli olarak tüketirseniz de faydalı olur. Karnınızı tok tutan besinlerdendir.
Sebze çorbası: Sebze çorbası aslında atıştırmalık olarak kolay bir yemek değil. Ancak hem tok tutar hem de az kalori içerir. Acıktığınızda bir kase kadar içerseniz karnınızın doyduğunu fark edersiniz.
Çilek: canınız çok tatlı istediğinde bir kap dolusu çilek yemenizde hiçbir sakınca yok. Hatta çileklerin üzerine bir tatlı kaşığı pudra şekeri bile dökebilirsiniz. Ayrıca çilekte yüksek oranda C vitamini bulunur. Cilt güzelliği için de son derece faydalıdır.
Ihlamur: Yemek saatine yakın bir bardak ıhlamur içerseniz iştahınızın kapanmasına yardımcı olabilirsiniz. Ayrıca hastalıklara karşı da ıhlamur içmek yarar sağlar.



 

21 Mart 2013 Perşembe

ATATÜRK'TEN




VERİLEN KARARLARDA HEPİNİZİN HİSSESİ VARDIR


Atatürk, Konya ziyaretlerinden birinde kendisine armağan edilen konakta halkla bir akşam yemeğindedir. Yemekte bazı Konya milletvekilleri de vardır. Sofrada bulunanlar, Milli Mücadele anılarını anlatmaktaydı. Halkıyla birlikte olan Atatürk çok neşeliydi. Bu güzel söyleşi, tam doruk noktasındayken Konya milletvekili Refik Koraltan söz alıp Atatürk’e hitaben onu öven uzun bir söylevde bulunur.
“Her şeyi yapan sensin, bütün varlığımızı sana borçluyuz. Sen olmasaydın, başka hiç kimse hiçbir şey yapamazdı, bundan sonra da yapamaz. Allah seni başımızdan eksik etmesin…” diyor koraltan




Bu sözler, Atatürk’ün neşesini kaçırmaya yetmişti. Konuşmadan sıkılıp bunalan Atatürk, konuyu kapatmak isteyerek şu yanıtı verdi:
“Beyefendi! Bütün bu yapılanlar, herkesten evvel büyük Türk Milletinin eseridir. Onun başında bulunmak bahtiyarlığına ermiş bulunan bizler ise ancak onun şuurlu fedakârlığı sayesinde ve fikir ve iman birliği içinde müşterek vazife görmüş, öylece başarı kazanmış insanlarız; hakikat bundan ibarettir.”
 
 
 
Alkolün etkisiyle coşmuş olan Koraltan konuşmasını sürdürdü:

“Paşam, bu kadar yüksek tevazua tahammülümüz yoktur.”

Bu sözlere iyice sinirlenen Atatürk, sesini yükselterek yanıt verdi Refik Bey’e:
“Efendim, müsaade buyurunuz. Ortada tevazu filan yok. Gerçeğin ifadesi vardır. Zatıâlinize bir şeyi hatırlatacağım. Elbette dikkat etmişsinizdir, ben önümüze çıkan meseleler hakkında her zaman uzun uzadıya konuşur, istişarelerde bulunurum. Herkesi söyletir ve dinlerim. İtiraf edeyim ki, konuşulacak meselelerin hal şekilleri hakkında açık bir fikre sahip olmadan müzakerelere girdiğim çok olmuştur. Bu konularda; ancak arkadaşlarımı, yani sizleri dinledikten sonradır ki kanaate varmışımdır. Binaenaleyh uygulamada olduğu gibi verilen kararlarda da hepinizin hissesi vardır, bunu bilesiniz.”
 

Atatürk bu sözleri söyledikten sonra biraz susup düşünerek konuşmasını sürdürür:

“Şimdi mevzuun asıl ince noktasına geliyorum. Beyefendi; içeride ve dışarıda şahsıma karşı suikastlar tertip edilmesinin sebep ve hikmeti nedir, hiç düşündünüz mü? Bu tertiplerin peşinde koşanların benimle şahsi bir alıp verecekleri mi vardır? Hayır! İntikam hırsıyla mı hareket ediyorlardır? O da değil. O halde neden beni ortadan kaldırmak istiyorlar?
Cevap vereyim. Çünkü devrimci Türkiye Cumhuriyeti’nin benimle var olduğunu, ben gidince yıkılacağını, bu suretle haince emellerine kavuşacaklarını vehmediyorlar da ondan. Sizin sözlerinizin de onların sakat muhakemesine uygun olduğunu bilmem fark ediyor musunuz?

Çok rica ederim Beyefendi, eğer samimi iseniz bu fikri kafanızdan çıkarınız; hatta böyle düşünenlere rastlarsanız, onlara da aynı şeyi ihtar ediniz. Herkes milli vazife sorumluluğunu bilmeli ve memleket meseleleri üzerinde o zihniyetle düşünüp çalışmayı alışkanlık edinmelidir.”

diyen Atatürk sofradakilere dönerek sözlerini şöyle sürdürdü:
 

“Efendiler! Size şunu söyleyeyim ki, devrimci Türkiye Cumhuriyeti’ni benim şahsımla var olduğunu zannedenler çok aldanıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, her manası ile büyük Türk Milletinin öz ve aziz malıdır. Kıymetli evlatlarının elinde daima yükselecek, ebediyen payidar olacaktır. Şimdi rica ederim artık şu bahsi kapayalım, bir daha da tekrar etmeyelim.

 


 

Yurdun dört bir tarafında her şeyiyle yaşayan, dünya üniversitelerinde adına kürsüler kurulan, birçok ülkenin kentlerinde heykelleri dikilen Atatürk’ü Türkiye’den, dünyadan söküp atmak olanaklı mıdır?

Atatürk ne zaman mı ölür? Ne zaman ki bu topraklar üzerinde ocaklar tütmez; türküler susar; al yıldızlı bayraklar iner; tufanlar kopup yıldırımlar düşer; Türk adı, insan nesli yok olur; işte, o zaman Atatürk ölür. Ölümsüzlüğüyle her an içimizde, yurdun dört bir yanında yaşayan Gazi Mustafa Kemal

17 Mart 2013 Pazar

TARİHİMİZDEKİ ZAFERLERİMİZDEN





18  MART  ÇANAKKALE  ZAFERİ  ve  ŞEHİTLERİNİN  ANMA  GÜNÜ


Çanakkale Şehidlerine

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,

- Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"

Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!

Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, tufan gibi, mahşer mahşer.

Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun; Kanada!

Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.

Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...

Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,

Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı! hayasızcasına,

Maske yırtılmasa hali bize affetti o yüz...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.

Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.

Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman o orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.

Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;

Bu göğüslerse Huda'nın ebedi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.

Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.

Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem, sığmazsın.

Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;

Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,

Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.

Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,

Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,

O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;

Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...

Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.


                                         Mehmet Akif ERSOY

16 Mart 2013 Cumartesi

EĞİTİM





ÖĞRETMEN OKULLARI' nın  165. AÇILIŞ  YILI
 
Burhan BURSALIOĞLU
 

16 Mart . Öğretmen okullarının 165. kuruluş yıldönümü.

Ülkemizin yönetim kadrosunda bulunan, yani iktidarda  olup, gücü elinde bulunduranlar   her ne hikmet se,  yapılan her yeniliği, daha iyisini yapacağım diyerek eskisini aratır duruma sokmaktadırlar. Değiştirilen sistemlerin çoğu da eğitimde olmaktadır.
SİVAS ÖĞRETMEN OKULUNUN GECE GÖRÜNTÜSÜ

Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti halkının okur yazarlık oranının %3 lerde olması ilkelliğin göstergesi idi. Büyük önder Atatürk ve yönetimde bulunan değerli eğitimcilerin gayretleriyle, okuma-yazmayı, Ülkenin en ücra köşesine götürmek amacıyla Köy Enstitülerini açtılar. Köy çocukları öğretmen olarak yetiştirildi. Köylere dağıtıldı.
ÖĞRETMENİMİZ NEZAHAT AKAR YÖNETİMİNDE YEŞİLAY YÖNETİM KURULU
 
 Ülkemizde  hareketler başladı. Üretim çoğaldı. Ekonomi gelişmeye yöneldi. Okur yazarlık oranı arttı. Karanlıklar ardında yaşayan vatandaşlar gün yüzüne çıkmaya, etrafında olanları daha iyi görmeye ve algılamaya başladı. Halk aydınlanmaya ve aydınlar çoğalmaya, halk uyanmaya başladı.Özgürce düşünmeye ve düşündüğünü söylemeye başladı. İnsanların sosyal yaşamları değişti.
SİVAS ÖĞ.OK.YÖNETİM KADROSU
 
 Ama bu değişimlere İktidarlar  13 yıl ancak dayanabildiler. Halkın uyanmasını istemediler. Çünkü, tutucu iktidarlar, uyanan seçmenlerden oy alamayacaklardı. Enstitülerin  kaldırılmasına karar verildi.


SİVAS ÖĞ.OK.MEZUNLARIN TOPLANTISI HABERİ.
 

Öğretmen yetiştirmeye devam edilecek ama, Köy Enstitüsü çıkışlı  öğretmenden farklı olarak, uygulamaların çoğu  kaldırılmış bir sistemle  1838 de Osmanlılar tarafından kurulan Öğretmen Okullarının devamına karar kıldılar.
MEZUN OLANLARIN 50 SENE SONRA OKULLARINI ZİYARETTE.


Birinci Tanzimat fermanından sonra Ülkede, az da olsa bazı özgürlükler ve yenilikler getirilmiştir.
Eğitim alanında yapılan en etkili gelişme, o dönemde Öğretmen Okullarının açılmasıdır.


SİVAS ÖĞ.OK.MEZUNLARI ANITKABİRDE
.

, 1838 de küçük çocukların reşit olma yaşlarına kadar okumalarını sağlamak amacıyla, bugünkü ortaokul karşılığı olan Rüştiye okulları açıldı.
Bu okulların açılmış olması meseleyi halletmiyordu. İsim değişmiş ama sistem değişmemişti. Mevcut öğretmenler yeterli değillerdi. İstenen sonuçları veremiyorlardı. “Eski tas ,eski hamam” misali alıştıkları sistemle devam ediyorlardı.
Çare olarak, bu okullardaki öğrencileri yetiştirecek Avrupa’yi öğretmen yetiştiren okulların açılmasıydı. Nihayet 16 Mart 1848 yılında, bugünkü Öğretmen okulları karşılığı olan “Darül Muallim-i Rüşdi “ adında okul açıldı.
SİVAS ÖĞ.OK. MEZUNLARI TATİLDE
 
 
 
İşte bu gün, tüm Ülkedeki bazı eğitim kurumlarında Öğretmen Okullarının 165. Kuruluş yılı kutlamaları yapılmaktadır. Merasimler,paneller, münazaralar yapılır, Darül Muallim-i Rüşdi nin geçirdiği evrelerden bahsederler, üst düzey yöneticiler de bu okullardan sitayişle bahseder ve o okullardan yetişen öğretmenlerin Vatana çok faydalıgörevler yaptıklarını ballandıra, ballandıra anlatırlar. Doğru söylerler, söylerler de, 1973 yılında kabul edilen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel yasasının bazı maddeleri nedeniyle 1975 de kapatılan bu okullar neden kapatıldıveya şimdi neden açılmıyor. Öyle ya, faydalı olduğuna inanılan bu kurumlar neden kapatıldı ve neden açılmıyor?
 
 
 
2011 DE OKULUMUZU ZİYARETTE


Öğretmen Okullarının kapatılmasından sonra , öğretmen yetiştirmek için açılan Öğretmen liseleri  de istenen verimi vermediler. Bu nedenle öğretmen açığı çoğaldı, sınıflar birleştirildi. Çare olarak kurslar açıldı, 25 günlük kurslara gidenler öğretmen olarak okullara atandı. Eğitim Öğretim kalitesi düştü. Değişik üniversitelerden yetişen, öğretmenlikle ilişkisi olmayan, çocuk psikolojisi okumayan, çocuk gelişiminden anlamayanlar öğretmen olarak okullara atandılar. Düz lise ve meslek okullarından sınavla Eğitim Fakültelerine alınan öğrenciler, mezun olanların bir kısmı   kura ile okullara atandı. Dışarda, on binlerce Eğitim Fakültesi mezunları kaldı. İleriki yıllarda da, bu mezunlar dağ gibi yığınlar oluşturacaklardır.

KÖY ENSTİTÜSÜ ÖĞRENCİLERİ

İktidarlar her üç ayda bir,  Kanun hükmünde kararnameler çıkararak Milli  Eğitimi düzeltmeye çalıştılar ama yine de başarılı olamadılar. Atatürk: "Dünyanın her yerinde öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer üyeleridir" demesine karşı,  Yönetim öğretmenin değerini anlamadı.  Değişik kökenli  öğretmeni  bir mecrada birleştiremedi. Bu böyle giderse, şu anda Milliliği kalmayan eğitimimiz sıfırlanacaktır.

165. kuruluş yılını kutlarken, bir kaosun içine itilen Milli Eğitimimizi düzlüğe çıkarmanın, Öğretmen okullarının tekrar açılmasına bağlı olduğu inancındayım. Bunun dışındaki, Bakanlığa kim gelirse gelsin, hangi parti iktidara gelirse gelsin, Öğretmen Okullarının  tekrar açılmasını  sağlamayanlar, Milli Eğitimimizi düzeltemez.

Aşağıdaki Öğretmen Marşının içeriğine uygun yetiştirilecek öğretmenden başkaları bu Ülkemizi düzlüğe çıkaramaz.
SİVAS ÖĞRETMEN OKULU

İnat etmenin bir anlamı yok. Bu ülkeyi seviyorsak Öğretmen okulları açılmalıdır. Yine Atatürk: "Eğitimdir ki ulusu özgür; şanlı ve yüksek bir toplum olarak yaşatır" derken , Ulusun geleceğinin garantisi olarak eğitimi göstermiştir.


Bir an önce, Eğitim kalitesinin düştüğü bu ortamdan Eğitimi kurtarmak için yeniden Öğretmen okullarının açılmasını, bu okullardan mezun olanların, Eğitim Fakültelerine alınmasını, Sevgili H.Hüsnü Tekışık’ın dediği gibi, atamada, “Bayrağımın dalgalandığı her yer” e diyebilen bir zihniyetle yetişen öğrencilerin okullara atanmalarını önererek, azalan Öğretmen Okulu mezunlarından yaşayanlara üzün ömürler, aramızdan ayrılan, mezun ve onlara öğretmenlik yapan değerli öğretmenlerimize de Allahtan rahmet diliyorum.

 

 

ÖĞRETMEN MARŞI

Alnımızda bilgilerden bir çelenk,

Nura doğru can atan Türk genciyiz.

Yer yüzünde yoktur, olmaz Türk'e denk;

Korku bilmez soyumuz.



Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;

Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.




Candan açtık cehle karşı bir savaş,

Ey bu yolda ant içen genç arkadaş!

Öğren, öğret hakkı halka, gürle coş;

Durma durma koş.




Şanlı yurdum, her bucağın şanla dolsun;

Yurdum seni yüceltmeye antlar olsun.

 

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...