10 Ocak 2014 Cuma

DUYURUDUR







EMİRGAN HALKINA VE YARDIMSEVER İNSANLARA DUYURUMDUR.

 Burhan Bursalıoğlu
11 yıl müdürlüğünü yaptığım Emirgan İlkokulu binası 2012 de büyük onarıma alındı.
Eğitim öğretim, 2 senedir, ayrı, ayrı  iki başka okullarda sürdürülüyor.
İnşaatın devamı süreci içinde, yetkili ağızlardan da kesin cevap alınamadığı için, birçok dedikodu  üretildi.  Kimi İmam Hatip okulu olacak; kimi , bina Özel İdareye ait olduğu için kiraya verilip, restoran, kahvehane, internet kahvehane, otel olacak şeklinde dedikodular. Yetkililerden kesin yanıt alınamadığı için , dedikodulara inanılmaya başlandı.
Bunun üzerine, okul idaresi, Aile birliği, okuldan mezun olan öğrenciler, Emirgan Sevenler Derneği, esnaf ve halk ( OKULUMUZUN  BAŞKA AMAÇLA KULLANILMASINA MÜSAADE ETMEYİZ) düşüncesiyle  sahip çıkınca, Milli Eğitim Müdürlüğü dedikodulara son veren açıklamayı yaptı ve okulu Mart başında okul idaresine teslim edeceğini açıkladı.
Ancak, öğrenci sıralarının dışında hiçbir araç gerece karışmayacağını da söyledi.
Okuldan okula taşınan ahşap  malzemeler, yazı tahtası, sandalye, masa, dolap,kitaplık gibi gereçler  kullanılmaz hale geldi. Ders araç ve gereçlere ihtiyaç var. Biyoloji dolabı, matematik, beden eğitimi, müzik, resim, sosyal bilgiler, Türkçe ve kırtasiye gereçlerine acilen ihtiyaç bulunmaktadır.
Bunların dışında da, sözleşmeli personelin maaşları ve nakit alınacak ihtiyaç malzemeleri için  alımlarda sıkıntı yaşanıyor  ve yaşanacak.
İlk etapta, bir nebze olsun taşınma, kırtasiye gibi elzem ihtiyaçların karşılanması için, 1. ŞUBAT. Cumartesi günü için, İstinye, Kaçkar restorant da branş  düzenlendi.  40 liradan 300 bilet basıldı.
Biletler,, okulun altında yazıhanesi olan,Emirgan Sevenler Derneği, Okul Aile Birliği, İrfan’ın kahvesi,  Çınaraltı kahvesin de satılığa çıktı. Umarım kısa zamanda biter.
SONUÇ:
 Emirgan halkı ve tüm yardımsever insanlardan, modern  eğitimi ile, etrafa verdiği feyz ile, yetiştirdiği ünlü isimleriyle çevrenin taktirine mazhar olan  okulun, kendine yaraşır şekilde donanımının yapılmasını istiyor ve umuyorum.

29 Aralık 2013 Pazar

ŞİİR DÜNYAMIZIN DEĞERLERİ - 21 -




ŞEMSİ  BELLİ






Burhan Bursalıoğlu

1925 yılında Malatya ilinin Arguvan ilçesine bağlı Kızıluşağı Köyü'nde (yeni ismiyle Yenisu köyü) dünyaya geldi. 1947 yılında Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olduktan sonra Ankara Hukuk Fakültesi’nde başladığı yüksek öğrenimimini 1956'da tamamladı.
Avukatlık, gazetecilik (Vakit, Cumhuriyet, Ulus, Son Havadis, Milliyet, Hürriyet, Dünya gazeteleri), edebiyat öğretmenliği (Vefa Lisesi, İstanbul Kız Lisesi, Çapa Öğretmen Okulu ve Gazetecilik Yüksek Okulu’nda öğretim görevlisi) gibi değişik görevlerde bulundu, radyo ve televizyon programları yaptı (1953’ten 1960’a kadar Ankara Radyosunda Adım Adım Anadolu, Kırk Gözlü Heybe, İçimizden Biri; 1959 / 1960 yıllarında Kıbrıs Radyo ve Televizyonunda Adım Adım Türkiye, 1988 / 1989 yıllarında TRT’de Şiir Bahçesi), dergiler (Kervan, Çadır, Anayasso, Şiir Defteri)ve gazeteler (Memleket, Son Posta) çıkardı[1].
Bir ara siyasetle de uğraşan Şemsi Belli 1969 yılında Adana milletvekili adayı olduğu Birlik Partisi’nin genel sekreterlik görevinde bulundu. 1958 yılında Gülsen Hanım’la evlenen şairin Orhan (1960), Bengü (1961) ve Yağmur (1966) adlı üç oğlu oldu. 11 Ekim 1995 günü İstanbul’da hayata veda etti.

ANAYASO

Gul, gurban olduğum Hökümet Baba!
Baa bir alfabe veremez miydin?
Gara dağlar gar altında galanda
Ben gülmezem
Dil bilmezem
Şavata'dan Hakkari'ye yol bilmezem
Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov ?

Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde
Ben fakiro,
Ben hakiro
Dohdor ilaç, çarşı bazar tam - takiro
Gurban olam bu ne işdir hooy babooov !

Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, geçit vermiy Zap suyu
Parasizo,
Çaresizo
Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo
Bu ne haldır, bu ne iştir hooy babooov !

Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler
Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyunda yüzerler
Hökümata arz eylesem azarlar
Ben ketimo
Ben hetimo
Ben ne biçim vatandaşım hooy babooov ?

Şavata'tan Angara'ya ses getmiir
Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir
Malımız yoh
Yolumuz yoh
Angara'ya ses verecek dilimiz yoh
Ganadımız, golumuz yoh
Bu ne biçim memlekettir hooy babooov ?

Yerin, yurdun adresesin bilmirem
Angara'da: Anayasso !
Ellerinden öpiy Hasso
Yap bize de iltimaso
Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov ?

İLK ÖPÜŞ

Bir yaz gecesiydi, bizim sokakta
Güzel bir ayışığı vardı...
Dört oğlan, yedi kız
Onbir kişiydi...

Saklambaç oynadınız mı siz de çocukken?
Bu da soru mu, elbet oynadınız.

Onbir kişi, onüç-ondört yaşlarında
Kimimiz kısa pantalonlu, kimimiz çocuk
Ağaç arkalarında, köşe başlarında
Saklanıverirdik teker teker...
Kırmızı entarisi beyaz puvanlı
Bir kız vardı içimizde
İnanın ki ismini bile unuttum!
Şeker mi şeker...
İlk öpüşmem o kızla oldu benim
Saklambaç oynadığımız bir gece
Herkes bir köşeye sinince,
Onunla aynı yere saklanmıştık...

Görülmemek, duyulmamak tatlı şey
Hele korku... gizliliğin lezzeti...
Nefesimiz birbirine karışıyordu
Etime dokunuyordu eti...

Hiç de öpüşmek niyetimiz yoktu
Yoktu ama, ya o tatlı gizlenme.
Bir ateşi körüklüyordu içerden
Ne oldu, ne olmadı... bilmiyorum
İçimde bir gıdıklanma oldu birden

Önce elini tuttum... sonra omuzlarını
Aaah!... o fısıltı halindeki gizli itiraz.
-Yapma ne olursun bir gören olur.
-Hayır! kimse görmez... beri gel biraz!

Bimezdim sevgilinin dudaktan öpüldüğünü
Dudaklarım hafifçe yanaklarına değdi.
Parmaklarım göğüslerine.
Bu bir öpüş değil, başka bir şeydi...

Saklambaç oynadınız mı siz de çocukken
Sizin de ilk öpüşünüz böyle mi oldu?
Nere gitti o ışıklı geceler?
Kırmızı entarisi beyaz puvanlı kız
Ne oldu?

Kırmızı entarili kızın
Şimdi başka elbiseleri vardır.
Evlenmiştir, hanım hanımcık olmuştur.
Çocukları vardır:
Anneleri kadar şirin... tatlı... yaramaz...
Çocuklarını sever, kocasını sever...
Saklambaç oynadığımız günleri hatırlamaz...

HEYBEMİN GÖZÜNDEKİ TUTKULAR

Sana alafranga şiirler değil
Sana türküler yazmalıyım
Mendil mendil
Nakış nakış deyişler söylemeliydim sana
Dağların doruğunda
Nevruzdan karçiçeğinden söz açmalıydım.

Heybemin bir gözünde tutkularım
Bir gözünde sen varsın
Tezek yaparsın doğan güne karşı her sabah
Kilim dokursun ağlarsın.

Sana sevgiden çok önce
Okuma-yazma öğretmeliydim dağkuşum
Ellere okutmamalıydın betiklerimi
Sana alafranga şiirler değil
Fistanındaki çiçekler gibi türküler demeliydim...


23 Aralık 2013 Pazartesi

ÖNEMLİ GÜNLER

,


ŞEHİT  KUBİLAY  OLAYI

 
Burhan Bursalıoğlu
 
Bugün 23 Aralık, Menemen Olayı ya da Kubilay Olayının 83. yılı.
 

23 Aralık 1930 günü , Cumhuriyet tarihinin ikinci önemli irtica olayı, İzmir'in Menemen ilçesinde, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay'ın , şeriat isteyen bir grup esrarkeş, yobazlar tarafından başı kesilerek öldürülmesiyle başlayan olaylar zincirinin başladığı tarihtir



KUBİLAY Aydın`ın
Kenz-ül İrfan okulunda okudu. Aydın Gazipaşa İlkokulu`nda öğretmenlik yaptı`

. Kubilay`ın babası Kazavan Hüseyin, yirminci yüzyılın başlarında Girit`te Rum baskısı artınca ailesini alarak İzmir`e göç eder. Aile on yıl içersinde İzmir, Adana, Kozan, Aydın, Antalya, İzmir arasında dolaşarak tutunmaya çalışır. 1906 yılında Kozan`da doğan Kubilay, dünyayı Aydın`da tanımaya başlar. Çocukluğu Birinci Dünya savaşının acı günlerinde Aydın Orta Mahallede geçer. Pek çok akrabası halen Aydın`da oturmaktadır.

KUBİLAY Aydın`ın Kenz-ül İrfan okulunda okudu Bursa Öğretmen Okulu`nu bitirince çocukluğunun geçtiği Aydın`a atamasının yapılmasını ister ve   Aydın Gazipaşa İlkokulu`nda öğretmenliğe başlar.
Evlenir, düzenli bir yaşama geçeceği sırada da askere alınır.

 

Mustafa Fehmi Kubilay, 1930 yılında Menemen'de yedek subay sıfatıyla askerlik görevini yapmaktaydı. 23 Aralık 1930 sabahı Menemen'de cereyan eden hadiseler genel anlatıma göre şu seyri izlemiştir:

Şeyh Esat’ın Manisa’da Nakşibendi tarikatını yaymakla görevlendirdiği Laz İbrahim tarafından yönlendirilen, Manisa tarafından gelen çember sakallı, sarıklı ve cüppeli dördü silahlı 6 kişi, 23 Aralık 1930'da sabah namazından sonra camiden aldıkları Yeşil Sancağı yola dikerek silah zoruyla etraflarına adam toplamaya çalışırlar. Elebaşılar arasında, Giritli Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan vardı. Derviş Mehmet camide namaz kılanlara kendini "Mehdi" olarak tanıttı ve dini korumaya geldiklerini söyledi].

Arkalarında 70 bin kişilik Halife ordusu olduğunu, öğle saatlerine kadar şeriat bayrağı altında toplanmayanların kılıçtan geçirileceğini söylediler[6]. Camideki yeşil bayrağı alıp uzun bir sopaya taktılar ve Menemen şehir meydanında kazdıkları bir çukura diktiler. Bayrağın çevresinde dönmeye, tekbir getirmeye, zikretmeye ve "Şapka giyen kafirdir! Yakında yine şeriata dönülecektir." diyerek bir isyan hareketi başlatmak isterler. Bayrağın altından ahaliden bazı kişileri (bir fabrikada çalışan Hayimoğlu Jozef de dahil) geçirdiler. Kasabaya halife ordusunun geleceği iddiası halkı korkuttu]

 


 

Olaylara müdahale


Olayların ilçedeki askeri birlikte duyulmasıyla, bir bilgiye göre; alay komutanı, yedeksubay Kubilay'ı olay yerine gönderdi.

Kubilay bu hareketi bastırmak için bir manga askerle olay yerine geldi. Askerlerin yanından ayrılarak tek başına onların arasına girip teslim olmalarını istedi. Onlardan biri ateş ederek Kubilay’ı yaraladı. Karşıdan bunu gören askerler ateş açtılar. Fakat tüfeklerinde öldürücü etkisi olmayan manevra fişekleri vardır. Derviş Mehmet "bana kurşun işlemiyor” diyerek halkı kandırmaya çalıştı.

Kubilay yaralı halde cami avlusuna sığındıysa da, Derviş Mehmet ve arkadaşları peşisıra geldiler. Derviş Mehmet, çantasını açıp testere ağızlı bağ bıçağını çıkardı ve yaralı Asteğmen Kubilay'ın başını kesti.

Kesik başı yeşil bayrağın sopasına dikmeye çalıştılar ancak başaramadılar. Birisi ip getirdi ve Kubilay'ın başı yeşil bayrağın dikili olduğu sopaya iple bağlandı. Olay yerine yetişen Bekçi Hasan ateş edip gruptan birini yaraladı. Ancak açılan ateş sonucu o da öldü. Arkadaşının yardımına koşan Bekçi Şevki de açılan ateş sonucu öldü.

Bu aşamada askeri birlik yetişir. Komutan "Teslim olun!" diye bağırır. Ancak olay çatışmaya dönüşür ve askeri birlik ateş eder. Göstericilerden Derviş Mehmet de dahil bazıları ölürken, bazıları kaçar. Daha sonra hepsi birden yakalanır.


Kubilay üzerine düşen yasal görevi, asayişi sağlamak amacıyla, devlet adına Menemen Belediye alanında yobazların karşısına dikildi. Olayın, genç cumhuriyetin
Şeyh Sait ayaklanmasından sonra karşılaştığı ikinci irtica olayı olduğunu bilmiyordu. O, görevini en iyi biçimde yapmak için oradaydı. Bu uğurda da canını verdi. Devrim tarihinde adı, devrim şehidi olarak yer aldı.


Şehit Öğretmen Kubilay’a Allahtan rahmet, ailesine ve Türk Milletine de baş sağlığı diliyorum.



Mustafa  Kemal'in  Orduya Taziyetnamesi


Menemen’de ahiren vukua gelen irtica teşebbüsü esnasında Zabit Vekili Kublay Beyin vazife ifa ederken duçar olduğu akıbetten Cumhuriyet ordusunu taziyet ederim. Kublay Beyin şehadetinde mürtecilerin gösterdiği vahşet karşısında Menemen’deki ahaliden bazılarının alkışla tavripkâr bulunmaları, bütün cumhuriyetçi ve vatanperverler için utanılacak bir hâdisedir. Vatanı müdafaa için yetiştirilen; dahilî her politika ve ihtilâfın haricinde ve fevkinde muhterem bir vaziyette bulunan Türk zabitinin mürteciler karşısındaki yüksek vazifesi vatandaşlar tarafından yalnız hürmetle karşılandığına şüphe yoktur.

Menemen’de ahaliden bazılarının hataları bütün milleti müteellim etmiştir. İstilânın acılığını tatmış bir muhitte genç ve kahraman Zabit Vekilinin uğradığı tecavüzü milletin bizzat cumhuriyete karşı bir suikast telâkki ettiği ve mütecasirlerle, müşevvikleri, ona göre takip edeceği muhakkaktır. Hepimizin dikkatimiz bu mes’eledeki vazifelerimizin icabatını hassasiyetle ve hakkile yerine getirmeğe matuftur.

Büyük ordunun kahraman genç zabiti ve Cumhuriyetin mefkûreci muallim heyetinin kıymetli uzvu Kublay Bey, temiz kanı ile cumhuriyet hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiş olacaktır.

Reisicumhur
Gazi Mustafa Kemal

İsmet İnönü'nün mesajı[]


“Kubilay devrim uğruna, vatan sevgisi ve bütünlüğü yolunda yalnız başına, kuvvet hesabı yapmayan bir idealist vatanseverlik örneğidir. Kubilay, millet yolunda canını her an fedaya hazır olan geleneksel Türk yaradılışının müstesna abidesidir.”

 GELİŞMELER

31 Aralık 1930 günü Menemen ilçesi ile Manisa ve Balıkesir’in merkez ilçelerinde 1 Ocak 1931’den itibaren 1 ay süre ile Fahrettin Altay komutasında sıkıyönetim ilan edilmiş ve 1. Kolordu Komutan Vekili General Mustafa Muğlalı başkanlığında bir Divanı Harp kurulmuştur. 7 Ocak 1931′de bu kez İzmir’de yine Mustafa Kemal Paşa başkanlığında ikinci bir toplantı yapıldı. Olaya doğrudan veya dolaylı katılan 105 sanık (anayasayı cebren tağyir, eyleme iştirak, azmettirme veya Mehdi Mehmedin Mehdiliği için harekete geçtiğini bildikleri halde zamanında Hükümete haber vermedikleri ve tekkelerin seddinden sonra ayini tarikat icra ettikleri suçlamalarıyla) 15 Ocak 1931′den itibaren Divanı Harp’te yargılanmaya başlandı, 24 Ocak 1931 günü iddianame okundu ve 29 Ocak 1931 günü mahkeme 36 (ölmüş olan bir sanık ile 37) kişinin idama mahkum edilmesine, 40 kişinin sorumsuzluğu nedeniyle salıverilmesine, 27 sanığın beraatine, 41 kişiye çeşitli hapis cezaları verilmesine hükmetti ve karar Meclis’in onayına sunuldu. İdam hükümlülerinin 6′sının yaşı küçük olduğundan, onların ölüm cezaları ağır hapse çevrildi. T.B.M.M. Adalet Divanı ayrıca iki idamlığın cezasını 2 yıl hapse çevirdi.

Kalan 28 sanık, 3 Şubat 1931 gecesi Menemen’de idam edildi. Bazıları Kubilay’ın başının kesildiği yerde asıldı. Mahkumlardan biri idam sehpasının önünden kaçabildi. İki hafta sonra yakalandı ve ertesi gün idam edildi. Olayın hemen ardından Menemen’de devrim şehidi iki bekçi ve Kubilay adına anıt dikildi. Anıtın üzerinde şöyle yazar:
 

“İnandılar, dövüştüler, öldüler. Bıraktıkları emanetin bekçisiyiz.”

Sıkıyönetim, 28 Şubat 1931’de Manisa ve Balıkesir’den, 8 Mart 1931′de de Menemen’den kaldırıldı.
burhansev.blogspot.com

11 Aralık 2013 Çarşamba

G Ü N C E L






SON  GÜNLERİN  DİKKAT  ÇEKEN     OLAYLARI

Burhan Bursalıoğlu
YÜCE ATATÜRK

Fethiyespor futbolcuları, Fenerbahçe maçına  tişörtlerinin önüne yazdıkları  “YÜCE ATATÜRK “   ifadesiyle çıktılar.
“Vay  sen nasıl böyle bir yazıyla çıkarsın, spora siyaseti  nasıl sokarsın , ulusal kuralları bilmiyor musun, seni disipline vereyim de aklın başına gelsin” gibi vaveyla ile, TFF  Fethiyesporu disipline verdi. 
TFF  ne diyor? “siyaseti  spora soktunuz, cezalısınız” 
Bu olayın  siyasetle bir ilgisi yok.  Bir defa, Atatürk siyasetin içinde değil. O, bu Ulusun lideridir. Siyaset dışıdır. O bu Türklerin babasıdır,Atasıdır, Dünyanın tek tanıdığı, çocuklarına öğrettikleri, ders kitaplarında  yer verdiği, yaptıklarını uyguladıkları , daima  örnek aldıkları değişmez bir Türk’tür. Ölümünde, dünya lider ve ulusların göz yaşı döktükleri  bir dosttu.

Sen,  böyle bir insanı ,TFF yönetimi gibi unutanlara hatırlatmak için göğüslerine  adını yazdığı için. Disipline ver . Olacak iş mi? Aslında teşekkür etmeleri gerekirdi. “ Biz Atamızı unutma durumundaydık, hatırlattığınız için teşekkür ederiz” demeleri gerekirdi.

Bu  işin başka bir boyutu daha var.  Fethiye, Muğla kentimizin bir kazasıdır.  Biliyorsunuz,  Osmanlı imparatorluğu zamanında, Fransa’dan alınan  bir uçakla  Padişahın isteği üzerine, Ortadoğu   semalarında  dolaşırken düşüp ilk şehit  pilotumuz  Fethi bey i Mustafa Kemal Atatürk unutmamış ve onun adının unutulmaması için, Muğla’nın Megri adındaki  yöresine , halkının talebini de dikkate alarak “FETHİYE “ adını verdi. Ve  ilk şehit Fethi bey aynı zamanda Beşiktaş kulübünün de ilk kurucularındandır. Fethiyespor kulübünü, disiplin kuruluna veren TFF nin başkanı Yıldırım Demirören de Beşiktaşlı olup Beşiktaş ın da yıllarca başkanlığını  yapmıştır.

Şair  Behçet Kemal Çağlar, “TAYYARECİ FETHİ” namıyla anılan Fethi Bey için  şu dizeleri yazmıştı.

"Aslan uçtu" diye söylenir methi;
Bu kutsal toprağın çocuğu Fethi..
Kahrolur darbanla elbet her zaman
Olursa bakış yan ve maksat eğri;
Bak; Fethiye oldu sayende Meğri,
Kartalım! gölgende hürdür bu vatan.



Spora siyasetin sokulmasını ben de istemiyorum. Eylemlerin siyasi mi, değil mi ayırmak lazım.  Emre Belezoğlu  attığı golden sonra  Mısırın muhaliflerini desteklemek için RABİA işaretini  yapması siyasi değil miydi? Elbette siyasi idi. Çünkü o işareti Başbakan da yapıyordu. Sıkar mı Belezoğlu nu disipline vermek.
Ama , TFF, atletine Mandela yazan  Eboue ve Drogba’yı hemen vakit geçirmeden disiplin kuruluna  verebiliyor.  

Gollerden sonra birçok oyuncu atletlerine yazdıkları aşk ve belli günler için kutlama mesajları verenler var. Bunlar için de herhangi bir işlem yapılmıyor. Yapılsa zaten  tuhaf olurdu. Anlaşılan, “Bu ne perhiz,bu ne lahana turşusu misali “  TFF  nin kafası karışık

MUSTAFA  BALBAY
 
CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay dün tahliye edilerek, bu gün TBMM de vekil ye mini ederek asil Vekil oldu. Kendisin kutlarken,  ceza evlerinde bulunan, gazeteci, yazar, paşa ve subayların da bir an önce hürriyetlerine kavuşmasını diliyorum.


 CHP  ADAY ADAYLARI

Mart 2014 yılında mahalli seçimler  yapılacak. Bu Demokrasinin icaplarındandır. Mahalli yöneticiler seçilecektir. Belediye başkanları, belediye  Meclis üyeleri, Daimi encümen azaları  seçilecek. Seçilmek için de on binlerce aday adayı  partilerine müracaat ederek  adaylıklarının kabulü için gerekli etkinliklerini göstermektedirler.
Şurada iki buçuk kadar bir zaman kaldı. Birçok parti adaylarını belirlemekte ve ilan etmektedirler. Kesinleşen adaylar çalışma programlarını seçmenine açıklamaya çoktan başladı. Kapı kapı dolaşıyor, kapalı salonlarda konuşmalar yapıyorlar, oylarının çoğalması için çaba harcıyorlar.
Ülkemizde, mahalli yöneticileri paylaşacak ilk dört parti bulunuyor. AKP, CHP, MHP  ve  BDP.
İktidar partisi adaylarının çoğunu açıkladı ve  adaylar çalışmalarına başladı. Diğer MHP ve BDP de adaylarını tespit ettiler.
Adaylarını henüz tespit etmeyen CHP  kaldı.  Ne yaparlar bunlar? Çok mu zor bu işler?   Partinin , adayları seçecek kurulları, aday adayları tanımıyor mu ki zorlanıyor!  Yukarıda,seçimin Demokrasinin icabı olduğunu söylemiştim. Aslında  parti merkez kurullarının adayları seçmesi bence demokrasi ile bağdaşmıyor.  Kendilerini yönetecek olanları  halkın kendisi seçmeli. Hakkari deki belediye başkanı adayını neden merkezdeki insanlar seçsin. O insanı Hakkari deki  partililer seçmelidir. En azından halk seçeceği yönetici adayını iyi tanır.  Dışarıdan gelmez. Parti merkezi  seçici kurulları gerektiğinde adanalı  bir aday adayını İzmir’e aday yapabiliyor. Bu mu demokrasi.
CHP  yöneticileri ellerini çabuk tutup bu milleti bezdirmesinler. Yoksa bedeli ağır olur.


MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...