3 Mart 2015 Salı

YAŞAR KEMAL




Yaşar Kemal'in hayatının bilinmeyenleri

Türk Edebiyatının büyük çınarı Yaşar Kemal  92 yaşında, 28.Şubat 2015  Cumartesi günü hayatını kaybetti.
Solunum güçlüğü ve kalp ritmi bozukluğu nedeniyle  45 gün , İst.Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi hastanesinde ,yoğun bakımda tutuluyordu. Hastane yetkililerin açıklamasına göre, çoklu organ yetmezliğinden  hayatını kaybettiği açıklandı.
Usta yazar Yaşar Kemal, (Kemal Sadık Gökçeli) geride sayısız roman, hikaye ve şiir bırakan Yaşar Kemal, adeta feleğin çemberinde geçen bir hayat yaşadı. Yaşadıklarını yazdı, onlar da roman oldu. İşte Yaşar Kemal'in hayatıyla ilgili bilinmeyenler...


Yaşar Kemal, Çukurova’da başlayan yazın hayatına, 26 roman, 11 deneme, 9 röportaj, 2 öykü, 1 şiir alanında eser sığdırarak, Türk edebiyatında büyük halk şairi Karacaoğlan gibi efsane bir yere sahip oldu.
 Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan "Türk edebiyatının koca çınarı" Yaşar Kemal, 1923’teOsmaniye’nin Kadirli ilçesine bağlı Hemite köyünde, Van Gölü yakınlarındaki eski adı "Ernis" olan Ünseli köyünden Birinci Dünya Savaşı’ndaki Rus işgali yüzünden göç etmek zorunda kalan Halime-Sadık çiftinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Nüfus cüzdanına ancak ilkokulda sahip olabilen Yaşar Kemal’in doğum tarihi kayıtlara 1926 olarak geçti.


ÇOCUKLUĞU 

Yaşar Kemal, "romanlarının ülkesi" Çukurova’da, roman gibi bir çocukluk geçirdi. Evlerinde Kürtçe, köylerinde ise Türkçe konuşulurdu. Türkmen köyüne göç etmiş Van muhaciri ailesiyle köylüler arasındaki ilişkiyi yıllar sonra Yaşar Kemal, "Doğduğum bu Türkmen köyünde bizi Kürt diye hiç ayrı saymıyorlardı. Biz de kendimizi onlardan hiç ayırmıyorduk. Bütün köylülerle akraba gibiydik" diye anlatmıştı.


KAZADA KAYBEDİLEN GÖZ

Talihsiz bir olay sonucunda bir gözünü kaybetti. Yaşar Kemal, 3,5 yaşındayken, evlerinin avlusunda koyun kesen halasının eşini izlerken, bıçak deriden kayıp sağ gözüne saplandı ve bu gözü kör oldu. Bu olaydan bir yıl sonra babası cinayete kurban gitti.

BABASININ ÖLÜMÜ

Babasını, Van’dan göç ederken ölümden kurtarıp büyüttüğü oğulluğu Yusuf, camide namaz kılarken kalbinden bıçaklamıştı. Bu olaya tanık olan Yaşar Kemal, kekeme oldu ve 12 yaşına dek konuşmakta zorlandı. Yalnızca türkü söylerken kekemeliği geçiyordu.
Babasının ölümüne çok üzülen Yaşar Kemal, uzun süre mezarlıkların önünden dahi geçemedi. Okur-yazar olduktan sonra kekemelikten kurtuldu. Babasının ölümünün ardından annesi, evli olan ve Yaşar Kemal’in "iyi bir adamdı" diye nitelediği amcası Tahir’in ikinci eşi olurken, aile yoksullukla karşı karşıya kaldı. Yaşar Kemal ise "çocukluğunun krallığında" canının her istediğini yapıyor, aşıkların anlattığı destanları, eşkıya hikayelerini dinleyip ileride romanlarda anlatacağı bir atmosferde kendisini geliştiriyordu. "Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor" kitabında çocukluğunu "Ben köyden ayrılıp şehre düşünce çocukların çocuk olduğunu anladım. Elbette çocuktuk biz de ama hiç kimse bize küçültücü bir davranışta bulunmadı. Bizim köyde çocuklar da insandı" sözleriyle aktardı.
Küçük yaşlarda ozanların anlattığı efsaneler, okudukları şiirler Yaşar Kemal’i derinden etkiledi. Yaşar Kemal de küçük yaşına rağmen ozanlara öykünerek türküler, şiirler söylemeye başladı. Kendisiyle atışan görme engelli Aşık Ali’nin "Sen bu yaşta bu kadarsan sonunda Karacaoğlan gibi olacaksın" sözleri onu çok mutlu etti.

Yaşar Kemal, Kürtçe konuşulan bir evde büyümesine karşın niçin Kürtçe yazmadığı konusunda eleştirilere maruz kaldı. Yaşar Kemal, şunları aktarmıştı: "Evde çoğunlukla Kürtçe konuşuluyordu. Evdekiler kırık dökük bir Türkçe öğrenmişlerdi. Biz çocuklara gelince evde de dışarıda da hemen hemen hiç Kürtçe konuşmuyorduk. Evdekiler bize Kürtçe ne söylerse söylesinler biz onlara Türkçe cevap veriyorduk. Bizimkiler de bize hiç kızmıyorlardı. Ben şimdi Kürtçeyi ne konuşulursa konuşulsun anlıyorum. Uzun olmamak koşuluyla da konuşabiliyorum ama bir hikaye anlat derlerse anlatamıyorum. Tabii yazamıyorum da... Yazılanları da öyle pek anlayamıyorum. Türkçeyi ne zaman öğrendim, Kürtçeyi ne zaman anlamaya başladım anımsamıyorum."


OKULU TERCİH EDİYOR

İlkokulu bitirdiğinde Yaşar Kemal’in önünde iki seçenek vardı: Kendisinin ileride Karacaoğlan gibi bir aşık olacağından emin Aşık Rahmi ile Anadolu’yu köy köy dolaşmak ya da ortaokula gitmek... Uykusuz gecelerin ardından ortaokula gitme kararı aldı. Adana’nın yolunu tuttu. Yaşar Kemal, çırçır fabrikasında çalışıp okuduğu ortaokulu son sınıfında maddi imkansızlıklar nedeniyle terk etmek zorunda kaldı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği’nde ırgat katipliği, Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk, Zirai Mücadele’de ırgat başlığı, daha sonra Kadirli’nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği, pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı.
 Çukurova’dan ve Toros’lardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı "Ağıtlar", Adana Halkevi tarafından 1943’te yayımlandı. Yaşar Kemal 17 yaşındayken, İstanbul’dan Adana’ya sürgün gelen Arif Dino’nun "Eskiyene kadar tekrar tekrar okuman için" diyerek 3 adet hediye ettiği "Don Kişot" romanı ona yeni kapılar açtı. Kemal, “İspanyol yazar Cervantes ile kurduğu bağı "Don Kişot’u okuyunca yeni bir dünya buldum. Günlerce etkisinde kaldım. Cervantes bütün insanlığımı, yüreğimde sakladığım birçok gizi açıklamıştı. Bir karanlığa gömülmüş, sonra da içimde bir yücelme olmuştu" sözleriyle aktarmıştı. İstanbul’dan Adana’ya sürgün edilen Arif ve Abidin Dino kardeşler, onun yaşamında önemli yer tuttu.

BIÇAKLANIYOR

Yaşar Kemal, Adana Kadirli’de arzuhalcilik yaparken "komünizm propagandası suçlamasıyla" karşılaştı. Evi birkaç kez jandarma baskınına uğradı, hakkındaki bir ifade nedeniyle gözaltına alınıp tutuklandı Cezaevinde kendisine, "Senin ailen bana çok yardım etti, hayatımı kurtardı desem doğru olur ama bu hapishanede tek düşmanın benim. Benden kork. Katillikten, hırsızlıktan, ırza geçmekten düşseydin başım üstünde yerin vardı" diyen eşkıya Hilmi’nin bıçaklı saldırısına maruz kaldı.
 Bir öyküsünü okuyan ve anlatımına hayran kalan mahkeme başkanının "Buralarda durmayın. Sizi öldürürler, yazık olur" şeklindeki sözleri üzerine önce Ankara’ya, oradan da İstanbul’a gitti.

YAŞAR KEMAL CUMHURİYET’te

İlk olarak 1951-63 arasında Cumhuriyet gazetesinde fıkra ve röportaj yazarı olarak çalışan Kemal, burada "Yaşar Kemal" ismini kullandı. Bu arada 1952’de ilk öykü kitabı "Sarı Sıcak"ı, 1955’te ise bugüne dek 40’tan fazla dile çevrilen romanı "İnce Memed"i yayımladı. 1962’de girdiği Türkiye İşçi Partisi’nde genel yönetim kurulu üyeliği ve merkez yürütme kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Yazıları ve siyasi etkinlikleri dolayısıyla birçok kez kovuşturmaya uğradı. 1967’de haftalık siyasi dergi Ant’ın kurucuları arasında yer aldı. 1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı ve 1974-75 arasında ilk genel başkanlığını üstlendi. 1988’de kurulan PEN Yazarlar Derneği’nin de ilk başkanı oldu. 1995’te Der Spiegel’deki bir yazısı nedeniyle İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılandı, aklandı. Aynı yıl bu kez Index on Censorhip’teki yazısı nedeniyle 1 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edildiyse de cezası ertelendi.
 Roman ve öykülerinde çoğunlukla Çukurova’da yaşanan insan dramlarını işledi. Büyük ün kazanan "İnce Memed" romanı 40 dile çevrilirken, büyük dünya yazarları arasında yer aldı. "İnce Memed"in de aralarında bulunduğu 9 eseri filme çekildi.
2. Abdülhamit’in baştabibi Jak Mandil Efendi’nin torunu Thilda Kemal ile evliliği ona dış dünyanın da kapılarını araladı. Türkçe, İngilizceFransızca ve İspanyolcayı iyi bilen Thilda Kemal, Yaşar Kemal’in, 17 eserinin yabancı dillere çevirisini yaptı. 50 yıl evli kalan ve bir çocukları olan çifti ölüm ayırdı. Thilda Kemal, 17 Ocak 2001’de hayatını kaybetti. Yaşar Kemal, Ayşe Semiha Baban ile ikinci evliliğini yaptı.

NOBEL   ALAMADI

Yaşar Kemal, pek çok kez Nobel’e aday gösterilmesine karşın bu ödül kendisine verilmedi. Yakın dostu Zülfü Livaneli, Nobel ödülünün küçük hesaplar ve kıskançlıklar dolayısıyla Yaşar Kemal’e verilmediğini, "Sevdalım Hayat"  kitabında  açıkladı.
Yaşar Kemal’e Nobel ödülü verilemedi  ama, yazdığı kitaplardan ötürü 38  ödül aldı.

Büyük usta Yaşar Kemal'i uğurladık
Yaşar Kemal'in cenazesi, 2 Mart Pazartesi, Teşvikiye Camisi'nde kılınan öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'nda 50 yıl evli kaldığı ve 2001'de hayatını kaybeden Thilda Kemal'in kabrinin yanına defnedildi.
Cenazeye katılanlar Yaşar Kemal'ın eşi Ayşe Semiha Baban ve manevi oğlu Ahmet Güneştekin'e taziyelerini sundu.
Cami girişinde taziyeleri kabul eden Ayşe Semiha Baban, "Hepimizin başı sağ olsun. Hepimizin kaybı” dedi.
Yaşar Kemal’e Allahtan rahmet diliyor, yattığı yerin aydınlık ve nur içinde olmasını diliyorum.


19 Şubat 2015 Perşembe

YAŞAMAKTA OLDUKLARIMIZ




BURASI  ATATÜRK  TÜRKİYESİ Mİ?

Burhan Bursalıoğlu

Yüce Atatürk'ün, bir avuç arkadaşı ve bu Ulusun destek ve yardımlarıyla, yedi düvele karşı girdiği mücadele sonunda 600 yıllık Osmanlı hanedanını yıkarak, kurduğu yeni, modern, çağdaş, demokrat TC devletimiz tanınmayacak durumlara geldi.

Halkımızın ekonomik, sosyal ve kültürel konularının dışında kalan Dinsel ve ahlaki yaşantımızın bugünkü acı ama gerçek durumumuzdan bazı kesintiler alarak, halkımızın ne durumda olduğuna, neler yaşadığımıza  bakalım.
70 milyon insanımız şaşkınlık içinde. Herkes diken üstünde. Eğlenen yok, gülen yok, yarınından ümitsiz bir toplum olmuşuz.
.Ahlaken çökmüş, dini inanışlarımız değişmiş, her kafadan, kendi yargılarına göre verilen fetvalar müslüman halkımızı şaşkına çevirmiştir.

Halkımız, okula giden, bakkala, çarşıya giden çocuklarını pencerelerde bekler duruma gelmiştir. Birbirine güvenmeyen, itimat etmeyen, merhaba demeyen, yabancılaşan bir toplum haline geldik. 
70 milyonun üzerinde olan 2-3 milyon azınlığın, gelişmeleri ve olayları normalmış gibi algılamaları, dünya yıkılsa umurlarında olmadan, keyif ve eğlence içinde olmalarını da esefle izliyoruz.
Bu azınlık grubunun içinde bir grup daha var ki, her şeyi dini açıdan alarak, sözüm ona,Kuran da bulunuyor muş gibi, uyduruk laf, yorum ve fetvalarla, halkın kafasını karıştırmakta ve başka başka yönlere çekerek, halkın ahlaki değerlerini bozmaya çalışmaktadır. Amaçları, genellikle kadınlarımız üzerinden Türk toplumunu arap laştırarak, orta çağın da gerisine götürmektir. Meydanları boş bulan bunların sayesinde dinimize olan  manevi bağlılığımız azalmakta, ahlaki değerlerimiz yok olarak, zararlarını kadınlarımız ve aileler çekmektedir. Kadınlarımız tacize uğruyor, tecavüz ediliyor, hor görülüyor,döğülüp, öldürülüyor, ikinci derecede yaratık olarak görülüyor.

Çok üzülerek ifade edeyim ki, kendilerine itimat ettiğimiz din bilginleri  de susmakta, sanki onları destekliyorlar mış gibi susmaya devam ediyorlar.
Ne yazık ki, dinimizi kendi çıkarlarına alet etmeye, orta çağın yaşamına götürmeye çalışanların içinde, profesörler, öğretim üyeleri, partililer, alaylı ve mektepli imamlar, dekanlar bulunmaktadır.
Özellikle odaklandıkları kadınlarımız. Kadınlarımızı obje olarak kullanıp belden aşağı konuları, erkek olsun kadın olsun  fetvalarıyla dimağlara yerleştirmeye çalışmaktadırlar. Böylece ahlak da düşmekte, kadınlarımız bir köle, hizmetkar,seks objesi olarak görülmeye başlanmakta, yasalarımızdaki boşluklardan yararlanılarak , kadın cinayetleri işlenmektedir.
Aşağıda vereceğim somut ve gerçek örnekler nerelere geldiğimizin aynası olacaktır.
Bir ülkede, camına kartopu geldi diye, kartopu oynayan bir gazeteci öldürülüyorsa, "Yağmuru AKP yağdırılıyor" diyecek kadar doğa hareketlerinden yoksun  beyinsizler varsa,  2 yıl zihinsel engelli, 14 yaşındaki bir kıza tecavüz eden bir partinin ilçe başkanı, zihinsel engelli istismarı, çocuk istismarı, makamı kötüye 

kullanma, adam yaralama silahla tehdit suçlarını işleyip, mahkemece serbest bırakılıyorsa, buna karşı çaldığı baklava veya bir simit karşılığı, ve ya düşüncesinden ötürü, mahkemelerimizce mahkum edilebiliyor sa, meclisinde iktidar ve muhalefet MV. lerinin  sopa ve çekiçle birbirlerine saldırıp kan akıtılıyor sa, 14 yaşındaki bir öğrenci, havalı tüfekle sınıfa girip tehdit savurabiliyor sa, 14 lira için bir kadın  öldürülebiliyorsa, 16 yaşındaki bir lise öğrencisi, aynı yaştaki arkadaşını pompalı tüfekle öldürüyorsa, 12 yılda 5325 kadın öldürülüyorsa, gösteri ve protestolar için sokak  ve meydanlarda  çocuklar ve kızlar, biber gazı, boyalı su ile karşı karşıya getiriliyorsa,  yerlerde sürükleniyorsa, öldürülüyorlar sa, mahkeme koridorlarını yöneticilere yapılan hakaret dosyaları dolduruyorsa, intiharlar çoğalıyor, katiller, mahkumlar  itibarlaşıyor sa, kadınlı erkekli horon haram deyip, MV aday adaylığı için soyunuyorsa, Suçluların hadım olması isteniyorsa, Aile yapısı çöküyorsa, genç bir kıza tecavüz 

edilip, elleri kesilip öldürülüp yakılıyorsa, uyuşturucu belası ilkokullara kadar  giriyorsa, laik eğitim isteyen öğrenciler hapishaneye atılıyorsa, cadde üzerinde karısını bıçaklıyor, kurşun yağdırıyor sa, bir çocuk, annesini, oğlunu, karısın gözünü kırpmadan öldürebiliyorsa, "Siz de mini eteği giyip, soyunup, laik sistemin ahlaklaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas bağırmayacaksın" diyen bir yobaz, MV adaylığını düşünüyorsa, bir polis amiri, kin kusarak, polisin boynundan tutarak "sık ulan sık" diye bağırıp, halkın üzerine biber gazı sıktırıyor sa, Doktorlar, mimarlar, öğrenciler, öğretmenler, işçiler, madenciler, avukatlar, kadınlar, halk sokaklarda protesto yürüyüşleri yapıyorsa, Barolar birliği gazetelere  sayfa , sayfa iç güvenlik paket aleyhine  ilan veriyorsa, bir vali ilkokul sınıfında, yazı tahtasına Arapça harflerle,  "sağlık için süt için" yazabiliyorsa, Uluslar arası basın özgürlüğünde 149. basamakta ise,  adında  Milli   sözcüğü olan  Milli Eğitimde, dini amaçlı 12 yılda 3 kez sistem değiştiriliyorsa, bir vatandaş gittiği yabancı bir ülkede, kendi Cumhurbaşkanını görünce,kaçıp mekan değiştiriyorsa bir şeylerin ters gittiğinin işaretidir. Bu tersliği de oluşturan aşağıda yazacağım, bazı mürekkep yalamışların fetvaları ve onlara göz yuman, iştirak eden yöneticilerimizdir.


Fetva verenlerin adlarını yazmayacağım. Her ne kadar kendileri isimlerini  açıklamaktan sakınmıyorlarsa da ben onlar gibi düşünmüyorum. Çünkü onlar isim vererek, iktidarca ödüllendirilmeyi beklemektedirler.

"Sigorta yaptıran dinden çıkar."
Bir bayan danışman:  " Kocama arkadaşımı tavsiye ettim, ikinci bir eş almasına müsade ettim."
Bir partinin üye tanıtım sorumlusu:  "Örtüsüz kadın, perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır, ya da kiralıktır"
"Ana bir, bacı iki. Gerisini salla s......"
Bir Prof: "Evlilik dışı cimada, kadına recm ile ölüm"
"Kadın yüzünü kapamalı."
"Dar giysi tesettür olmaz."

"Dekolte giyenlere tecavüz ederler."
"Parfümlüye cennet haram."
"Saç boyamak caiz değildir."
Bir bayan yazar: "Kadına  şiddet erkeğin hakkıdır."
Bir yönetici: "Kızlı erkekli aynı evde ne yapıyorlar belli değil."
Aynı yönetici: "Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O fitrata tersdir."
Bir MV: "Tecavüzcü, kürdaş yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur."
"Kürdaşı bir cinayet olarak görüyorum."
Bir MV. kadın gazeteciye: " Ben de sizin bacak aranızı çekip gazeteye bastırsam...."
Bir Prof: "Kadın erkekle tokalaşamaz."
"Kadın dokuz yaşında evlenebilir." Bir başkası bu yaşı 6 ya indirdi.
"Erkek 4 kadın alabilir."

"Kadın ve gavurdan tanık olmaz."
"Akraba evliliği caizdir."
"Doğum kontrolu yasaktır."
"İz bırakmadan kadınlarınızı döğebilirsiniz." 
Bir yazar, Özgecan için "Kız kuyruk sallamasaydı erkek gelmezdi."
Bir aydın müsveddesi: " Annen de olsa diz kapağının üstü tahrik eder."
"Evde oturup, çocuk doğurun, erkeklerin gönlünü yapın."
Bir Prof: "Konuşurken kırılmamalı."
"Kadının evden çıkması caiz değildir."



"Çalışan kadın fuhuşa hazırlık yapar."
"Kadınları, erkeklerin yaptığı her işte çalıştıramazsın."
"Makyaj yapan kadının kaportası bozuktur."
Bir partili:" Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor."
"Hamile kadın sokakta dolaşması terbiyesizliktir." 
Başı kesilerek çöpe atılan Münevver için İst. Valisi:" Kızlarına sahip çıksalardı."
Bir yönetici: "Kadın iffetli olacak.  Mahremi, na mahremi bilecek, öyle herkesin içinde kahkaha          atmayacak."
"Ahirette, okulda öğretilenleri sormayacaklar" diyerek pankart asıp "Baba beni okuldan al"çağrısı yapan kızlar.
"IŞID ın kadınlara yaptıklarını onaylıyorum."
" Kadınların mezarı daha derin olmalı. "
Öz kızını taciz eden babayı Diyanete şikayet eden anneye, Diyanetin cevabı: "Baba özür diliyorsa affet. 

Kocasının baskısını hakime şikayet eden kadına hakimin tavsiyesi: "30 yıllık  kocanın suyundan git."
" Aleviler abdest almadıkları için zaten cehennemlikler. Lanetli bir ırk. Tecavüz edilmelerine bir sakınca yok " diyen bir kadın yazar.
Yukarıda alenen söylenenler neden 12 yıl önce söylenmiyordu da şimdi söyleniyor? "Köpeksiz köy buldular değneksiz geziyorlar" özlü söze uygun.
Aşağıdaki  görselleri de  görüşünüze sunuyorum.
 Yorumları size bırakıyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum.

"Atatürk'ün çok zorluklarla kurduğu bu ülkeyi yıkmaya çalışanlar çok olmuştur. Hiç biri başaramamıştır.Bu  topraklar üzerinde tek bir laik, tek bir Atatürk devrim ve inkilaplarına bağlı, Atatürk sevdalısı kalana kadarda muvaffak olamayacaklardır. Bu da şu demektir ki  "Türkiye Cumhuriyeti ilelebet  payidar kalacaktır." Hiçbir güç ve kuvvet anasından doğmadığı gibi doğmayacaktır. Allah, kendini kandıranların yanında değil, gerçek müslüman ve Atatürk'çülerin yanındadır."



















9 Şubat 2015 Pazartesi

DERS







KUŞ KADAR BİLE OLAMAYANLARA

Burhan Bursalıoğlu

Kırlangıçları hep çok sevdim


Ayvalık'ta bir açık hava otelindeyim, resepsiyon da açıkta.

Resepsiyonun köşesinde bir kırlangıç yuvası var; üç yavru, kafalar dışarıda,gagalar açık.

Anne ve baba gidip gelip yiyecek getiriyorlar ve ayrı zamanlarda geldikleri için birbirlerini görmüyorlar.
AİLE BAĞLARI



Anne birinci yavruya yem veriyor, birazdan baba gelip ikinciye, anne tekrar geldiğinde üçüncüye, baba gelip birinciye. İnanılır gibi değil, sırayı hiç şaşırmadılar: ADALET.

Akşama doğru sudan çıktım, baktım yuvaya siyah bir kedi yaklaşmış.O ufacık ana baba canhıraş bir şekilde dalıp, çıkıp kediyi uzağa kadar kovaladılar: 
CESARET.







Otel sahibi şunları anlattı:Bahar başlarında göçten döndüklerinde yuvanın bulunduğu bölümün kapalı olduğunu görünce, resepsiyon görevlisinin kaldığı odaya girip çıkıp onu uyandırmışlar: AKIL.


Sabah su içmek için fiskiyenin üzerinde dolaşıp çığlıklar atıyorlardı, ta ki fıskiye açılana kadar: 
İLETİŞİM.








Yuvalarını öyle bir yaparlar ki yıllarca dayanır: KALİTE.

Yazları sıcak ülkelere göç ederler: 
YENİLİK.

Onların yaptığı yuva, diğer kuşların saman çöplerini üst üste koyarak yaptığı dingildik yuvalara hiç benzemez.

Benzer bir yuva yapabilen başka bir kuş yoktur: 
FARKLILIK.

Hiç kırlangıçları bir yerde pineklerken hatırlıyor musunuz?Devamlı uçarlar: 
ÇALIŞKANLIK.
İnanılmaz hızlıdırlar, su zerresini havada yakalarlar: 
HIZ.



Yuvalarını öyle bir yaparlar ki yıllarca dayanır: KALİTE.

Binlerce mil uzaktan hep aynı yuvaya dönerler.Ömürlerinin sonuna kadar yuvalarına bağlıdırlar: 
YURT SEVGİSİ.






Ben Kırlangıçları hep çok sevdim.

Uyuşuklaştırılmaya çalışılan yeni nesil Türk gençlerine,zekası yeterince mevcut ama cips-kola-hamburger-playstatio​n oyunlarla
dünyaları basitleştirilmeye ve daraltılmaya çalışılan,her yerde cep



 telefonu ile konuşma ve ipod ile pop müzik dinlemeye sevk
edilerek kulaklıkla dolaşıp, yerde yatan kaza yapmış yaralıya bile bakmadan geçebilecek duyarsızlığa kanalize edilen, survivor- kutu kutu manyaklıklarını kaçırmayan ama -hakiki - haberleri 


izlemeyen ,babası çalıştığı fabrika kapandığı için işsiz olduğu halde alış veriş

merkezlerinde her şeyi ithal kullanmaya alıştırılmak istenilen, bu güzel ülkemin geleceği, aydın gençliğimize bir sinyal, bir başlangıç olsun..




Kuş kadar bile olamayanlara...

-Hikaye alıntı -

3 Şubat 2015 Salı

ATATÜRK


ATATÜRK'le  İLGİLİ
Bunları   biliyormuydunuz?


Burhan Bursalıoğlu

 Atatürk`ün   dünyada   “başöğretmen'  sıfatlı tek lider olduğunu,

Bir geometri kitabı yazdığını,

Üçgen, açı, dikdörtgen gibi ve 48 tane geometri  teriminin (Türkçe) isim  babasının bizzat Mustafa Kemal olduğunu,
Bildiğimiz kadar 12 kitap yazdığını,
1- Medeni Bilgiler
2- Arıburun Muharebeleri Raporu
3- Atatürk'ün Hatıra Defteri
4- Mustafa Kemal Atatürk'ün Karlasbad Hatıraları
5- Zabıt ve Kumandan İle Hasbıhal
6- Cumalı Ordusu
7- Takımın Muharebe Eğitimi
8- Geometri

9- Taktik Meselenin Çözümü ve Emirlerin Yazılmasına İlişkin Öğütler
10- Bölüğün Muharebe Eğitimi
11-Taktik Tatbikat Gezileri
12- NUTUK

Norveççe`de “Atatürk gibi olmak” diye bir deyim olduğunu.

''Atatürk  çiçeği” nin adını, çiçeği bulan Wanderbit Üniversitesi profesörlerinden doktor Kirk Landın`in koyduğunu ve bu çiçeğin tüm   dünyada bu isimle üretilip  satıldığını,




Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı  olmadan her Cumhuriyet  bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine  giderek, Atatürk`ün resminin  önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,

''Mimber'' adında bir gazete  çıkarttığını ve 52 sayı yayımlanan gazetede  ilk defa sansür kelimesi geçtiğini,

Kurtuluş Savaşı'nda rütbe alan bir çok kadın  askerlerimizin olduğu, dünya tarihine geçen tek bir üsteğmenimizin olduğunu,

Üsteğmen Kara  Fatma'nın 700 erkek, 43 kadından oluşan bir  müfrezenin reisliğine bizzat  Atatürk tarafından atanmış olduğunu,

Bir röportajda Birleşmiş Milletlere üye olmayı  düşünüyor musunuz?'  diye sorulduğunda “Şartlarımızı koyarız,  kabullerine bağlı. Biz müracaat  etmeyiz üye olmak için, davet gelirse düşünürüz”  dediğini ve bunun üzerine  BM yasasının değiştirildiğini ve üyeliğe davet  edilen ilk ülkenin Türkiye Cumhuriyeti olduğunu,

1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde  yayınlanan bir şiirde; “Allah  bir ülkeye yardım etmek isterse onun elinden tutmak  isterse başına Mustafa  Kemal gibi lider getirir” denildiğini,

1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde, danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz  yirmiden azla kişiye;”'Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile  Mustafa Kemal'i görmek  için neler vermezdim” dediğini,

1996'da Haiti Cumhurbaşkanının vasiyetinde, mezar  taşına yazılmasını  istediği metinde; “Bütün ömrüm boyunca  Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamış ve uygulamış olmaktan dolayı  mutlu öldüm”  yazdığını,

2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet  dairelerinden Atatürk resimlerinin  kaldırılmasının istendiğini,



2000'de ABD Başkanı'nın milenyum mesajında; “Milenyumun hiç şüphe  yoktur ki tek devlet adamı Mustafa Kemal  Atatürk'tür. Çünkü o yılın değil  asrın lideri olabilmeyi başarmış tek liderdir”  denildiğini,

2005'de Amerika'nın en ünlü ekonomistlerinden  birisi olan Mr. Johns`un  önerisinin “Türkiye ekonomiyle savaşta bir tek  Atatürk'ü örnek alsın yeter” olduğunu,


BİLİYOR MUYDUNUZ!!!

31 Ocak 2015 Cumartesi

TARİHİ DEĞERLERİMİZ





MİMAR  SİNAN’ın  SÜLEYMANİYESİ
Burhan Bursalıoğlu

Boşuna denmiyor 'Muhteşem Süleyman' diye...

 Siz Sinan'ın, Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını
 biliyor musun?


Sizleri, büyük ustanın kalfalık eserim dediği
 Süleymaniye'nin şifreleriyle tanıştırayım. Akıllara durgunluk verecek  gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır olun.

 Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından
 imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi.
 Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan'a verildi. Camii ve   külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni'nin   canını sıkmıştı. Sinan'ın yapıyı neden bir türlü açmadığını   anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı.
 Muhteşem Süleyman’a  
'Sinan caminin ortasında oturuyor ve nargile tüttürüyor'  dediler
 Kanuni  çok kızdı, durumu kendi gözleriyle görmek   için bir ikindi vakti Süleymaniye'ye gitti.
 

 Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi
 caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi.
 Sultan gözlerine   inanamadı.
 Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ''Bu ne iştir Mimarbaşi''
 diye haykırdı.
 Oysa Mimar Sinan'ın içtiği nargilede tömbeki yoktu.  İçtiği sadece suydu. Hiç cevap vermedi. Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek  caminin akustiğini ölçmeye devam ederek, Mihraptaki imamın sesini, aynı  oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için   Anadolu'nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirterek,   küplerin  içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin   eteklerine dizdirdiğini gören Kanuni dikkatle ve şaşkın  biçimde, Sinanın verdiği sesin  yüzlerce   metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yayıldığına bizzat şahit oldu. Kanuni nargilenin sırrını anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı. Sinan da amacına ulaşmış, aylarca üzerinde durduğu akustik olayını başararak amacına ulaşmıştı.
 

 Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti.
 Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille   aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar   vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük   bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan   giren islerin bu odada toplanmasını sağladı.
 Ve adına da İs Odası  denilen bu bölmenin içine  Sinan,  özel bir nemlendirme sistemi kurdu.
Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.
 Süleymaniye'nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri,  yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o  mürekkeple yapıldı.
Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458   yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

Cami avlusunun dört köşesinde birer minare bulunmaktadır. Bu minarelerin camiye bitişik iki tanesi üçer şerefeli ve 76 m. yüksekliğinde, cami avlusunun kuzey köşesinde son cemaat yeri giriş cephesi duvarının köşesinde bulunan diğer iki minare ise ikişer şerefeli ve 56 m. yüksekliğindedir.
Süleymaniye nin 4 minareli oluşunun nedeni, İstanbul’un alınmasından sonra, Kanuninin 4. Padişah oluşu; 4 minarede 10 şerefe oluşunun nedeni de, Kanuni Sultan Süleyman’ın 10, Padişah  olmasındandır.
28 revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan bulunmaktadır. Caminin kıble tarafında içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın ve eşi Hürrem Sultan 'ın bulunduğu bir hazire  mevcuttur. Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesinin kubbesi yıldızlarla donanmış gökyüzü imajını vermesi için, içeriden, metalik plakalar arasına yerleştirilmiş pırlantalarla (elmaslarla) süslenmiştir.
Cami süslemeleri açısından sade bir yapıya sahiptir. Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüdür. Mihrabın iki tarafındaki pencereler üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi yazılı bulunmaktadır. Caminin hattatı Hasan Çelebi'dir.
 


 Son bir şifre daha var.. Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada   toplanmasını sağlayan, hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki   oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah,  diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz.

 Ayrıca
 Süleymaniye'nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını
 ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve
 katlarının çıktığını görürsünüz.

 Alın işte size sırlarla, şifrelerle dolu bir mabet. Da Vinci
 şifresini yaya bırakacak bir maharet.

21 Ocak 2015 Çarşamba

BUNLARI BİLİYOR MUYUZ?





BİLMEMİZ GEREKMEZ Mİ?

Burhan Bursalıoğlu

Hayatta okadar bilmediklerimiz var ki, ömrümüzün yeterliliği kafi gelmiyor. 
Aşağıda, bilgilerinize sunduğum  bilmemiz gerekenlerin kaçını daha önce biliyor, kaçını bilmediklerinizin istatistik dökümünü çıkarırsanız bana hak vereceksiniz.




Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.

-Bal bozulmayan tek gıdadır.

-Ördeğin sesi yankı yapmaz.

-Denizyıldızlarının beyni yoktur.

-İnsan yılda en az 1460 rüya görür.

-İçtiğimiz sular 3 milyar yaşındadır.

-Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.

-İnsan kalbi dakikada 60-80 defa çarpar.

-Üzümü mikrodalgaya koyarsanız patlar.

-Parmak izi gibi herkesin dil izi de farklıdır.

-"Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur.

-Dünyada insanlardan daha çok tavuk var.

-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir.

-İnsanın kalça kemiği betondan daha sağlamdır.

-Hiçbir kağıt 7 defadan fazla 2'ye katlanamaz.

-Türkiye'de Mehmet adında 1 milyon 500 kişi var.

-Sabahları elma kahveden daha fazla uykunuzu açar.

-Yerçekimsiz ortamda mum alevi küre şeklinde olur.

-El tırnakları ayak tırnaklarından 4 kat daha hızlı uzar.

-Otomobil sayısı insan sayısından 3 kat daha hızlı artıyor.

-Doğum gününüzü en az 9 milyon kişiyle paylaşıyorsunuz.

-Bir bardak sıcak su, buzdolabında soğuk sudan daha çabuk donar.

-Günde 24 saat sayı saysanız, 1 trilyona ulaşmanız 31 bin 688 yıl alır.

-Dünyada bir yılda gerçek paradan daha fazla Monopol parası basılıyor.

-Eksi 90 derecede nefesimiz, havanın ortasında donar ve düşer.

-Vücudumuzdaki tüm damarları uç uca ekleseniz 19 bin 200 kilometre eder.

-Çin'de İngilizce konuşan kişi sayısı Amerika'dan daha fazladır.

-Elma, soğan ve patatesin tadı aynıdır. Fark sadece tamamen kokularından kaynaklanır. Aslında hepsi tatlıdır.

-13 rakamının uğursuz olarak bilinmesi nedeniyle ABD'de birçok otelde 13. katta oda bulunmaz.
-En uzun boylu insan 1940 yılında ölen 2,72 metre boyunda ABD'li R.P. Wadlow olmuştur.

-Kibrit kutusu büyüklüğündeki altın külçesi yufka gibi açılarak bir tenis kortu büyüklüğüne kadar yırtılmadan uzatılabilir.

-Einstein 9 yaşından sonra akıcı konuşmaya başladı. Aile onda zihin geriliği olduğunu bile düşündü.

-İnsan daha çok oksijen alabilmek ve vücudundaki karbon gazını boşaltmak için esner.

-İnsan bir günde 28-33 bin litre hava, 500-700 litre oksijen, 2 kilogram yiyecek tüketir.

-Dünyanın en hızlı kuşu Boğazlı Kırlangıç'tır. 3 saniye süreyle saatte 128 km. sürate ulaşmıştır.

-Michel Jordan bir yılda Nike'den Nike'ın Malezya fabrikası personelinin hepsinden fazla para kazanıyordu.

-ABD, Ohio'da lisans olmadan fare yakalamak yasaktır.

-Eğer aynı zamanda aksırır, hıçkırır ve gaz çıkarırsanız, patlarsınız.

-Aşık olduğumuzda beynimiz "phenylethylamine" üretir. Bu kalp atışınızı hızlandırır ve sizi mutlu yapar. Bu kimyasal madde çikolatada da vardır.

-Uzayda yerçekimi olmadığı için astronotlar ağlayamaz. Çünkü gözyaşı aşağı düşmez.

-Birinci Dünya Savaşında Fransa ülkedeki  tüm taksileri devraldı ve askerler cepheye bu taksilerle taşındı.

-1994 Dünya Kupası'nda, Bulgaristan futbol takımının 11 oyuncusunun hepsinin isminin sonu "OV" ile bitiyordu.

-Sivrisinek kovucu spreyler sinekleri kovmaz, sizi gizler. Sivrisineğin alıcılarını bloke ederek sizin orada olduğunuzu anlamalarını engeller.

-Kahve sarhoş bir insanın ayılmasına yardımcı olmaz. Hatta çoğu zaman alkolün etkisinin artmasına yol açar.

-Kereviz yerken harcanan kalori,kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır.

-Bir pire, kendi büyüklüğünün 150 kat yüksekliğine zıplayabilir. Bu oranı tutturmak için insanın yaklaşık 30 metre zıplaması gereklidir.

-Klinik ölüm sonrası insan 5 dakika içinde hayata geri getirilebilir. 5 dakika sonra beyin hücreleri ölmeye başlar, ama yine de bu süreyi 5 dakika daha uzatmak mümkündür.

-İnsan uzun süre bir böbrek ve bir akciğerle, midesiz, dalaksız yaşayabilir, ama karaciğersiz bir dakika bile yaşayamaz.

-Bir kilo limonda bir kilo çilekten daha fazla şeker vardır.-Soğuk havalarda ısınmak için alkol almak son derece tehlikelidir. Yüzeysel damarlarda genişlemeye yol açan alkol bir süre kendinizi ısınmış gibi hissetmenize yol açarken, vücudun ısı kaybını kolaylaştırır. Bu da donmayı çabuklaştırır.

-Macar Yanosh Voven ve karısı Sara dünyada en uzun aile hayatı sürmüşler. Onlar 147 sene beraber yaşamışlar. Yanosh 172, Sara 164 sene yaşamıştır. Öldüklerinde en küçük çocuklarının 116 yaşı varmış.

-En büyük kuş yumurtası devekuşunundur. 15 - 20 santimetre uzunluğunda ve ortalama 1.7 kilogram ağırlığındadır. Kaynatılarak pişirilmesi 40 dakika sürer.

-Kirpiler suda yüzer.
-Salatalığın yüzde 96'sı sudur.

-Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır.

-Coca-Cola'nın orijinal rengi yeşildir.

-Çocuklar baharda daha fazla büyüyor.

-Sigara çakmağı kibritten önce bulundu.

-Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır.

-Uranüs çıplak gözle görülen bir gezegendir.

-Salyangozların 25.000 civarında dişi vardır.

-Bir doğumda yaşayan en çok çocuk sayısı 6.

-Bir kadının sahip olduğu en fazla çocuk sayısı 69.

-İlk kule saati 1404 yılında Moskova'da yapılmıştır.

-Hawaii alfabesinde sadece 12 harf bulunmaktadır.

-Timsahlar daha derine batabilmek için taş yutarlar.

-Bukalemunların dilleri,vücutlarından iki kat uzundur.

-Dünyadaki ısı 1900 yılından itibaren 0.7 derece arttı.

-Uzaya ilk uçan kadın Valentina Tereşkova'dır. (1962)

-Günümüzde, evlenenlerin yüzde ellisi boşanmaktadır.

-Dünyada insan başına düşen karınca sayısı 1 milyondur.

-Pisagor sokak dövüşü spor dalında olimpiyat şampiyonu olmuştur.

-Kedi ve köpekler de insanlar gibi solak yada sağak olabilirler.

-"Düello" uygulaması hala Uruguay ve Paraguay'da devam etmektedir.

-Atların kırılan kemikleri geri kaynamaz. Ayağı kırılan atların hayatı da biter.

-Sağ elini kullananlar sol elini kullananlardan ortalama 9 yıl daha uzun yaşıyor.

-Uyurken, TV izlerken olduğundan iki kat daha fazla kalori harcarız.

-Stockholm kraliyet kütüphanesinde muhafaza edilen "Şeytan İncili" kitabının ağırlığı 350 kg.dır.

-Taze kakao içinde bulunan sıvı, kan plazması yerine kullanılabilir.

-ABD'de Coco-Cola şoförlerinin kimyasal madde taşıma lisansı olması gerekiyor.

-Dünyanın uydusu ayın hacmi, Pasifik Okyanusu'nun hacmi ile aynıdır.

-Maymunlar her yıl uçak kazalarından daha fazla insan ölümüne neden oluyor.

-Dünya ahalisi gece gündüz satranç oynasa ve her saniyede bir hamle yapılsa, satrançta tüm oyunları tecrübeden geçirebilmek için asırlara ihtiyaç vardır.

-Satranç tarihinin en uzun oyunu 1950 yılında Mardel Plato'da yapılmış dünya satranç turnuvasında gerçekleşmiştir. Pilkin ve Çernyak arasında yapılan bu maç 22 saat devam etmiş ve 191. hamle sonrası berabere bitmiştir.

-Dünyanın en kokulu camisi Tebriz şehrindedir. Mescit inşa edilirken çamuruna misk kokusu ilave edilmiştir ve 600 sene geçmesine rağmen hala mescit misk kokmaktadır.

-Dünyada en tehlikeli hayvan sivrisinektir. Çünkü insanların ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.

-En eski alfabe Suriye'nin Akdeniz sahilindeki Lattakiya limanı yakınlığında yapılan kazı sonucu bulunmuştur. Alfabe 32 harften oluşur.

-Güneş yerden 149 milyon 600 bin km. mesafededir.Hacmi yerden 1300 defa büyüktür.

-Rusya'da yaşamış olan Vasilyev'in iki karısından 87 çocuğu olmuştur. 75. yaş gününde (1782) onun yanında 83 çocuğu bulunmuştur.

-Bugüne kadar yaşamış en ağır kişi, 635 kiloya ulaşan Washingtonlu Jon Brower Minnoch.

-Bir kişinin yaşayabildiği en yüksek vücut ısısı 46.5 derecedir. Normal değer ise 35 - 37'dir.

-ABD'de, yaşları 20 ile 29 arasında olan zenci erkeklerin üçte biri ya hapiste ya da gözaltında tutulmaktadır.

-Değerli taşların çoğu birkaç elementten oluşur,sadece pırlanta tamamen karbondan oluşur.

-Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi Bambu bir günde 90 cm. kadar uzuyor.

-Erkeklere yıldırım çarpması olasılığı kadınlara göre 6 kat daha fazladır.

-En büyük kitap XVII asırda yayınlanmış ve Berlin kütüphanesinde bulunan coğrafya atlası sayılır. (yüksekliği 2 metre, eni 1 metre)

-1707 - 1782 arasında yaşamış bir Rus kadının; 16 ikiz, 7 üçüz ve 4 dördüzü, 1725 - 1765 arasında dünyaya getirdiği belirlendi.

-Ünlü Arap şairi Kahire üniversitesi profesörü Şeyh Muhammed Abdul İbrahim 150 yaşında vefat etmiştir. 105 sene bekar yaşamış. 105 yaşında evlendikten sonra 5 çocuğu olmuştur.

-Atakama çölüne 400 seneden beri yağmur yağmamaktadır. Yağan yağmur da havada buharlaştığından yere düşmemektedir.

-Kunter, 1988 yılında Fenerbahçe formasıyla Hilalspor karşısında 153 sayı atarak rekor kırarken, ilk yarıda da attığı 81 sayıyla bir devrede en fazla sayı üreten basketçi olarak da tarihe geçti.
- İnsan elinde, en yavaş uzayan tırnak baş parmağınki, en hızlı uzayan tırnak ise orta parmağınkidir.

- Kanada, Kızılderili dilinde “büyük köy” anlamına gelmektedir.

- İngilizcedeki Wendy ismi, Peter Pan hikayesinde kullanılmak üzere uydurulmuştur.

- Kanada, eski adı ile Kanada Dominyonu, Kuzey Amerika kıtasında en kuzeydeki ülkedir. 10 eyalet ve 3 bölgeden oluşan, merkezi olmayan, anayasal monarşi ile yönetilen, 1867'de Konfederasyon yasası ile kurulan bir federasyondur. Kanada'nın başkenti Ottawa'dır. Eski bir Fransız ve İngiliz kolonisi olan Kanada, hem La Francophonie, hem de İngiliz Milletler Topluluğuna bağlıdır.

-Sahra Çölündeki Tidikelt kasabasına on yıl boyunca hiç yağmur yağmamıştır. Sahra Çölü, ya da Büyük Sahra Çölü, Afrika'nın kuzeyinde, kıtanın ortası ile kuzeyini ayıran 9.000.000 km² büyüklüğünde dev bir çöldür. Sahra sözcüğü Arapça'daki "sahara" sözcüğünden gelme olup "çöl" anlamındadır.

- Mumyaların ayak parmakları tek tek sarılarak mumyalanmıştır.

- Dünyadaki ilk telefon rehberinde sadece elli isim yer almıştı.

-1878 yılının Şubat ayında Connecticut New Haven’da yayınlanmıştı.
- Yataktan düşerek ölme olasılığı iki milyonda birdir.

- Ortalama bir erkek, hayatinin 3350 saatini traş olmak için harcar.

- Geçen 3 bin 500 yılın, sadece 230 yılı barış içinde yaşanmıştır.

- Sallanan sandalyede hiç durmadan sallanma rekoru 440 saattir.

- Bir cam kırıldığında, ufalanan parçalar saatte üç bin millik bir hızla etrafa saçılır.

- İnsan saçı, üç kilo ağırlık kaldırabilecek esnekliktedir.

- Beethoven beste yapmadan önce kafasını soğuk suya sokardı.
- Her 25 kişiden biri astım hastasıdır.

- Kaptan Cook, Antarktika hariç bütün kıtalara ayak basan ilk insandır.

- Bir okyanusun en derin yerinde, demir bir topun dibe çökmesi bir saatten uzun sürer.

- Bugüne kadar ölçülmüş en büyük buz dağı, 200 mil uzunluğunda ve 60 mil genişliğindedir ve Belçika’dan daha büyük bir yüzölçümüne sahiptir.

- Charles Dickens, uykusuzluk hastalığına yakalanmıştı. Sadece yüzünü kuzeye dönerse uyuyabileceğine inanıyordu.

- Bugüne kadar kaydedilmiş en büyük dalga, 1971 yılında Japonya’nın Ishigaki Adası’nda 85 metre yüksekliğine ulaşmıştır.

- Açık bir gecede, çıplak gözle iki bin ayrı yıldızı görmek mümkündür.
- Kış aylarında, Moskova’daki buz pateni pistleri 250 bin metrekarelik bir alanı kaplar.

- Rusya’da doğudan batıya doğru seyahat edilirse, yedi saat kuşağı geçilir.

- Norveç’in kuzeyinde, her yaz 14 hafta gece gündüz güneşli geçer.
- Dünyada her dakika iki tane düşük şiddette deprem olmaktadır.

- Hindistan’daki yıllık doğum sayısı, Avustralya’nın toplam nüfusundan fazladır.
- Rusya’nın dörtte biri ormanlarla kaplıdır.

- Tarih boyunca yeryüzünde bulunan altın 200 kat daha fazlası
okyanuslarda bulunmaktadır.

- Rodin’in ünlü ‘Düşünen Adam’ heykeli aslında İtalyan şair Dante’nin portresidir.

- En fazla asfaltlı yola sahip ülke Fransa’dır.

- Sihirli sözcük ‘abrakadabra’ ilk olarak yüksek ateşli hastaların ateşlerini düşürmek için söylenmişti.

- Marilyn Monroe’nun altı ayak parmağı vardı.

- Her iki taraf da kan bağışında bulunursa, Paraguay’da düello yapmak yasaldır.

- Eiffel Kulesi’nin tepesine çıkana kadar 1792 basamak var.

- Bir köpekbalığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.

- Sivrisineğin kulağımıza işkence gibi gelen vızıltı sesi onun saniyede 500 kez kanat çırpması yüzünden oluşur.

- Dişçiler diş fırçalarının tuvaletten en az iki metre uzakta tutulmasını tavsiye ediyorlar, sıçrama nedeniyle havaya karışan partiküllerden fırçanızın korunması için!!

- Kupa papazı bıyıksız olan tek papazdır!!

- Barkodu bulunan ilk ürün Wrigley's marka sakızdı.
( Barkod : Fransızca barre (diaaa çizgi) ve code sözlerinden oluşan barkod, "Bir ürünün değişik özelliklerini ve fiyatını belirten, elektronik aygıtların okuyabileceği biçimde düzenlenmiş etiket.")
-Venüs saat yönünde dönen tek gezegendir!! Venüs gezegeninin takip ettiği yol Merkür gezegeni ve Dünya arasında yer alır. Diğer gezegenler gibi Venüs de yansıyan güneş ışıklarıyla parlar. Dünyadan görüldüğü kadarıyla Venüs diğer bütün gezegen ve yıldızlardan daha parlak ışıl ışıldır. Bu hem Dünyâya yakın olmasından, hem de yüksek yansıma güçlü bulutlarla kaplı olmasından ileri gelir.

- Evinizdeki toz parçacıklarının büyük çoğunluğu ölmüş deri dokusudur.

- Meşe ağaçları elli yaşından önce palamut vermez.

- Bir fare bir deveye oranla daha uzun süre susuzluğa dayanabilir.

- İnsan midesi 2 haftada bir iç zarını yenilemek zorundadır; aksi halde kendi kendini sindirir.

- Bir bardak taze şampanyanın içine bir kuru üzüm atarsanız, üzüm asansör gibi bardağın altından üstüne üstünden altına sürekli dolaşır.

- Eğer ağzımıza attığımız bir şeye tükürüğümüz değmese, onun tadını anlayamayız.

- Erkek peygamber devesi (Çekirge benzeri böcek) dişisinin kokusunu 7 mil öteden duyabilir.

- Zürafa, kulağını 53 santim uzunluğundaki dili ile temizler.

- Lübnan'da dişi bir hayvanla cinsel ilişkiye girmek serbesttir, ama erkek hayvanla yasaktır.
- McDonalds'ın karının yüzde 40'ı çocuk menüsü satışından gelir.

- Tarihi film Ben Hur'da çekim ekibinin fark etmediği kırmızı bir otomobil görünür.

- Her gün dünyada doğan çocukların ortalama 12'si yanlış anne babaya verilmektedir.

- Kağıt para sanıldığı gibi kağıttan değil pamuktan yapılır.

- 1950'den önce kenevir, ağaç kabuğu ve marijuana yaprağı kullanılarak yapılırdı.

- Çikolatanın köpekleri öldürdüğü doğrudur. Onların kalbine ve sinir sistemine zarar verir.

- Yarım kilo kadar çikolata, küçük bir köpeği öldürebilir.

- Birçok ruj çeşidi balık pulu içerir.

- Katil balinalar köpekbalıklarının midesine alttan torpil gibi vurarak onları öldürür.

-Donald Duck çizgi filmleri Finlandiya'da yasaklanmıştır. Nedeni kahramanların don giymemesidir.
- Ketçap 1830'lu yıllarda ilaç olarak satılırdı.

- Erkekler küçük yazılmış yazıları kadınlardan daha iyi okuyor.

- Kadınlar erkeklerden daha iyi duyuyor.

- Dünya'nın en genç ailesi 1910'da Çin'de kuruldu Erkek 8 Kız 9 yasındaydı.

- Amerika'da yaşayan erkeklerin %38'i, Afrika'da yaşayan erkeklerin ise %28'i bakir.

- İnsanların kendi dirseklerini yalaması imkansızdır.

- Domuzlar vücut yapılarından dolayı hiçbir zaman başlarını yukarı kaldırıp gökyüzüne bakamazlar.

- Aralık ayında diğer aylardan daha fazla gebe kalınıyor.

- Çok şiddetli hapşırmalarda kaburga kemiklerinden biri kırılabilir.
Hapşırma engellemeye çalışıldığında ,baştaki veya boyundaki damarlardan biri yırtılabilir ve bu durum ölümle sonuçlanabilir.

-1 saat süreyle kulaklıkla bir şey dinleme kulaktaki bakteri sayısını %700 arttırır.


- Kapadokya'nın kelime anlamı 'Güzel Atlar Diyarı'dır.

- Zeki insanın saçında daha fazla çinko ve bakır bulunuyor. Dolayısıyla daha parlak oluyor.

- ABD'de bir yıl içinde sadece 2 gün profesyonel spor karsılaşması oynanmıyor.

- Daktiloyla yazılan ilk roman Tom Sawyer'dır.

- Kurşun geçirmez yeleği, yangın çıkışını, cam sileceğini ve lazer yazıcıyı kadınlar icat etti.

- Dünya Televizyonlarında prime time'da gösterilen ilk çizgi film Tas Devriydi.



MİLLİ BAYRAMLARIMIZ

  CUMHURİYET Burhan Bursalıoğlu Bu gün Cumhuriyetimizin 99. Yıl dönümü. 99 yıl önce bugün, Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşla...