9 Eylül 2010 Perşembe

ÖNEMLİ GÜNLER

Başta Siz okuyucularım olmak üzere,  tüm Ulusumuzun Şeker Bayramlarını kutlar,mutluluk, esenlik, sağlık ve huzurlu olmanızı içtenlikle diler, saygı ve sevgiler sunarım.
 

7 Eylül 2010 Salı

FIKRALAR


BİRAZ DA  GÜLELİM

Burhan  Bursalıoğlu

SEMER

Amerikalı bir antikacının yolu Türkiye’ye düşmüş, hayvan pazarının birinde geziyormuş. Birden, önünde ihtiyarca bir adamın durduğu, zayıf mi zayıf, hasta bir eşek görmüş; ancak dikkatini çeken, bu zavallı eşeğin üzerinde gördüğü, oldukça eski ve son derece değerli semermiş. Antika kültürü olmayan bu zavallı ihtiyardan semeri son derece ucuza satın alabileceğini düşünerek pazarlığa başlamış. Sıkı bir pazarlıktan sonra, eşeği normal fiyatının 4-5 katına satın almak üzere anlaşmış. Milyonlarca dolar değerinde semeri, 4-5 eşek parasına aldığı için sevinmeye tam başlamışken, ihtiyar oradaki bir çocuğa seslenmiş:
“Oğlum, kalk da ahırdan yeni bir semer getir beyefendi için, bu eski semerle göndermeyelim onu!”
Amerikalı tutuşmuş haliyle:
“Benim için sorun değil, zahmet etmeyin..” filan derken bayağı bir dil dökmüş.
En son bizim ihtiyar dayanamamış:
“Boşuna uğraşma beyim, biz o semerle çok eşekler sattık!”


Hamile

Kadın doktora gittikten sonra eve geldi ve kocasına müjdeyi verdi:
- Hamileyim!
Adam şaşkınlık içerisinde:
- İmkansız!.. Ben hep dikkat ederim…
Emin olmak için doktoru ziyaret etti:
- Anlayamıyorum doktor, dikkat etmiştim.
- Bakın bayım… Bu araba kullanırken dikkat etmeye benzer. Siz dikkat edersiniz ama başkası gelip çarpar!..


Tavuklar

Şehirli tavukla köylü tavuk gezerken, bir vitrinde iri ve beyaz yumurtalar gördüler.
Şehirli, gururla yanındakine döndü:
- Görüyor musun; bunları ben yumurtladım, tanesi 3 liraya satılıyor.
Az ilerdeki vitrinde daha büyük ve sari kabuklu yumurtalar görünce köylü tavuk arkadaşını dürttü:
- Bak bunlar da benim yumurtalarım; 4 liraya satılıyor!
Şehirli tavuk altta kalmadı:
- Valla şekerim istesem ben de böyle büyük yumurtlayabilirim ama bizim horoz bey, on lira için dötünü yırtmaya değmez diyor…


Sadaka
-
Fakire bir sadaka hanımefendi.
- Ağzın leş gibi içki kokuyor, sadaka istemeğe utanmıyor musun? ,
- Bunda utanılacak ne var bayan… Ben sizden sadaka istedim, senin de sadaka diye öpücük verdiğini nerden bilim.
Adamın teki:
_ Benim karım bir melek, deyince Diğeri: derin derin içini çekmiş ve
_ Şanslısın benim ki maalesef hala yaşıyor, diye dertlenmiş.


Bahçıvan

Adamın biri, uzun zamandır iş arıyordu.
Büyük bir köşkün kapısında bahçıvan aranıyor yazısını görünce hemen müracat eder.
Köşkün kahyası, iş arayan adama:
- Eğer hizmetçi kıza da yardım edersen, maaşının dışında yatacak yer de veririz.
Durumdan memnun kalan adam:
- İlk önce görmem lazım.
Köşkün kahyası pencereden geniş bahçeyi göstererek:
- İşte çalışacağın bahçe.
- Bahçeyi değil. Hizmetçiyi gösterin, önce onu bi görüm demiş,

Kaptan

Turistik bir geziye katılan çok güzel bir kızın hatıra defterinden notlar:
- Bu sabah saatlerimi, kaptanla kaptan köşkünde geçirdim.
- Öğleden sonra, kaptan benden pek önemli şey istedi ve vermezsem gece gemiyi batıracağını söyledi.
- Bu gün çok mutluyum dün gece, 1600 kişinin hayatını kurtardım…


Daktilo

Adamın işyeri, evinin alt katındaydı. Çalışırken, canı karısını çekerse çocuklarla haber gönderirdi.
- Anneniz, daktiloyu hazırlasın!
Kadın, kocasının ne istediğini anlar. Hazırlanıp kocasını beklermiş. Bir gün adam gene haber göndermiş.
- Anneniz, daktiloyu hazırlasın!
O gün kadının canı istemediğinden, çocuklara:
- Daktilo bozuk! demiş.
Biraz sonra kadın, fikrini değiştirmiş:
- Babanıza söyleyin. Daktilo çalışmaya başladı. Yukarı gelsin!
Karısının mesajını alan adam:
- Annenize söyleyin. Daktiloya gerek kalmadı. Elle yazdım


Sarışın

Sarışın, yeşil gözlü afet-ü devran Emniyet Müdürlüğünde işe giriş için sınavda imiş.
Sınav görevlisi sormuş;
- 2 kere 2 kaç eder?
- Dört.
- Güzel. Peki Abraham Lincoln’ü kim öldürdü?
- Bilmem….
- O zaman bugün git, evde biraz düşün. Yarın tekrar geleceksin. O zaman cevap verirsin.
Sarışın, yeşil gözlü çıkmış, o arada komşusu aramış.
- Ne oldu senin bu Emniyette iş durumu?
Sarışın heyecanla cevaplamış;
- İşe alındım. Daha ilk günden bir de yıllardır aydınlanmamış bir cinayeti çözme görevi verdiler!..
:-)) :-))


Sarışın öğretmen

Sarışının biri ilkokul öğretmeni olarak staja baslar, çok heveslidir.
Bir gün teneffüs sırasında bütün çocuklar futbol oynarken bir çocuğun oyun alanının sonunda kenarda durduğunu görür. çocuğun iyi olup olmadığını öğrenmek üzere yanına yaklaşır ve çocuk bir sorununun olmadığını söyler.Bir sure sonra sarısın çocuğun yine tek basına aynı yerde durduğunu görür, içi rahat etmez ve tekrar çocuğa yaklaşarak,
-senin arkadasın olmamı ister misin?” diye sorar, çocuk pek hevesli olmamakla birlikte “tamam” der. İlerleme kaydettiğini düşünen sarışın öğretmen “Bütün çocuklar topun pesinde koşturup oynarlarken sen neden burada duruyorsun?” diye sorar.
Afallayan cocuk hayretle cevap verir:
-Çünkü ben kaleciyim!!!”

Sarışın esprileri:  ( SARIŞINLARDAN ÖZÜR DİLİYORUM)

Bir sarışınla evlenmenin avantajı nedir?
engellilere ayrılan yerlere park edebilirsiniz.

- Bir sarışını nasıl boğarsınız?
Suyla dolu küvete bir ayna koyarsınız.

– Sarışın yeşilde niye durmuş?
En sevdiği renkmiş, ondan. -

Sarışınlar neden “11″ rakamını yazamaz?
Hangi 1′i önce yazması gerektiğini bilmediği için.

- Sarışına kazaların 90′inin evde olduğunu söylerseniz ne yapar?
Taşınır.


- Sarışın pizza ısmarlar. Pizzacı sorar: “6 parçaya mı böleyim, 8 parçaya mı? 
” Sarışın “6′ya böl”, der, “sekiz parçayı bitiremem”.
-
- Camdan bir duvara tırmanan sarışın ne yapıyor?
Öbür tarafta ne olduğunu görmek istiyor.

- Sarışının en çok söylediği cümle nedir?
“Ay bilemiyorum…”

- Zeki bir sarışın nedir?
Çelişki.


- Bir sarışının bilgisayarda yazı yazdığı nerden anlaşılır?
Monitöre sürdüğü Tipp-Ex’ten.

- Bir sarışını susturmak için ne yapmalı?
“Ne düşünüyorsun?” diye sormalı.

- Sarışının gözlerinin parlaması için ne yapmalı?
Kulağına fener tutmalı.
-
Sarışınlar neden muz yiyemez?
Fermuarı bulamadıkları için.


- Sarışınlar balığı nasıl öldürürler?
Boğarak.

- Faksın bir sarışın tarafından yollandığını nasıl anlarsınız?
Üstündeki puldan.

- Aynanın karşısında gözlerini kapatmış duran sarışın ne yapıyor?
Uyurken nasıl göründüğüne bakıyor.

- Sarışın neden üçüncüden sonra çocuk yapmamış?
Her dört çocuktan birinin Çinli olduğunu duyduğu için.

5 Eylül 2010 Pazar

ŞİİR BAHÇESİ



ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN ŞİİRLERİ


 
SATILIK ŞİİR 

Ben sersemin biriyim,
Oturmuş senin için aşk siirleri yazıyorum.
Ellerinin beyazlığından,
Gözlerinin güzelliğinden bahsediyorum.
Oysa ki sen bir ettir, ekmektir tutturmuşşun,
gözün dünyayı görmüyor.
Al bu şiiri, götür sat,
para ederse
bir ekmek, yarım kilo pirzola al,
otur zıkkımlan…
             
Ümit Yaşar Oğuzcan


ÇIKMAZ SOKAK 

Bir daha dünyaya gelsem,
Yine seni severdim.
Beni üzesin diye,
Beni deli divane edesin diye.
Biliyorum,
Sen de bir daha dünyaya gelsen,
Yine beni sevmezdin.
Kahrımdan öleyim diye…
          
Ümit Yaşar Oğuzcan



YAĞMUR ALTINDA ÖPÜŞMEK 

Hava kararmıştı,
yağmur yağıyordu,
dudakları sımsıcaktı,
elleri üşüyordu,
bir öptüm,
bir daha öptüm,
kimseler görmedi öpüştüğümüzü,
yağmurdan başka,
iki gözüm çıksın,
şimdi ne zaman yağmur yağsa,
utanıyorum…
      
Ümit Yaşar Oğuzcan


BİL Kİ SENİ SEVİYORUM
Apansız uyanırsan gecenin bir yerinde
Gözlerin uzun uzun karanlığa dalarsa
Bir sıcaklık duyarsan üşüyen ellerinde
Ve saatler gecikmiş zamanları çalarsa
Bil ki seni düşünüyorum.
Bir sabah gün doğarken aç perdelerini bak
Sevinçle balkonuna doluyorsa martılar
Kendini tadılmamış derin hazza bırak
Dökülsün o dudağından en güzel şarkılar
Bil ki seni arıyorum.
Gecelerden bir gece uyanırsan apansız
Uzaklarda elemli garip bir kuş öterse
Ve bir ceylan ağlıyorsa dağlarda yapayalnız
Ve bir gün kabrimde bir sarı çiçek biterse
Bil ki seni seviyorum…
            
Ümit Yaşar Oğuzcan


UNUTMA Kİ
Sen uykusuzluk nedir bilirmisin ?
Tırnaklarınla yaptığını parçaladın mı ?
Gözlerini tavana dikip düşündüğün oldu mu bütün gece
Ve bütün bir gün
Belki gelir ümidiyle
Bekledin mi hiç ?
Gelmeyince seni aramayınca
Ölesine ağladın mı ?
Sonra çekilip en koyusuna yanlızlıkların
Ona ait ne varsa
Bir bir hatırladın mı ?
Sen günden güne erimeyi bilir misin ?
Dev bir ağacın vekarı içinde ölmeyi
Bir teselli aramayı
Issız parklarda tenha sokaklarda
Ve bütün bir şehir uyurken uzaklarda
Deli divane yollara düşüp
Yaşlanmış bir köpek gibi
Eskimiş bir gömlek gibi atılmışlığını
Hissettiğin oldu mu ?
Sevmekten , günler geceler boyunca yürümekten
Elin , ayağın kalbin yoruldu mu ?
Sen yalnızlığın acısını bilir misin ?
Unutulmak bir hançer gibi saplandı mı sırtına ?
İçinde kıskançlığın zehirli çiçekleri açtı mı ?
Bütün gururunu çiğneyip
Sevdiğinin geçtiği yollarda bastığı toprakları
Eğilip öptün mü ?
Sen çaresizlik nedir bilir misin
Sen yokluk nedir gördün mü ?
Yanan başını duvarlara vurup parçalamak
Geldi mi içinden ?
Sen her gün bin defa öldün mü ?
Böyleyim diye ayıplama beni
Birgün kendimi sonsuzluğun koynuna bırakırsam
Yaralı ve yenik bir asker gibi
Darılma ;
Unutma ki
Her seven adsız bir kahramandır
Unutma ki
İnsan sevebildiği kadar insandır …
           
Ümit Yaşar Oğuzcan

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ