NİÇİN KEMALİSTİM?
15 Kasım 1992 yılında Ahmet Taner KIŞLALI 'nın Cumhuriyet gazetesinde yazdığı aşağıdaki yazı, hala güncelliğini korumakta. Tekrar hatırlamakta fayda var.
Burhan Bursalıoğlu
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
"NİÇİN KEMALİSTİM?"
Öykümüz Kurtuluş Savaşı yıllarında başlar.
Kahramanlarımızın ilki, Paris-İstanbul arasında trenle mekik
dokuyan genç bir Türk işadamı.
Macaristan'da genç bir bayanla tanışır. Evlenme teklif eder
ve evlenirler. İzmirli işadamı, olayı ailesine açamaz. Macaristan'da bir kızı
olur.Kızına Nermin adını verir..
Nermin büyümekte, Mustafa Kemal'in yaptıklarını, gazetelerden
heyecanla izlemektedir. Baba İzmir'de ölür. Aile, geçim sıkıntısına düşer.
14 yaşındaki Nermin, Macaristan'da paralı olan öğrenimini sürdüremez olur.
Mustafa Kemal'in ülkesinde eğitim parasızdır. Nermin, baba
yurduna gitmeye karar verir. Annesinin haberi olmadan Türk Büyükelçiliği'ne
başvurur.Ona pasaportla birlikte eline
durumunu açıklayan bir de Türkçe mektup verirler. Başı sıkıştığında, derdini
anlatamadığında o mektubu gösterecektir.
Olayı öğrenen annesi de ona destek verir. Üçüncü mevki bir
tren kompartımanının tahta sıraları
üzerinde, günlerce sürecek bir yolculuk başlar.
Tren, Türkiye topraklarına girer. Gümrük memurları, elinde
Türk pasaportu olan ama Türkçe bilmeyen bu çocuğun durumunu çok ilginç bulur, giriş izni de hemen verilir.
Öykü uzun...
Küçük Nermin, İstanbul'da bir yandan Almanca dersleri
verirken öte yandan Türkçe öğrenir. Mustafa Kemal'in parasız kıldığı eğitim
olanaklarından yararlanır. İstanbul Hukuk Fakültesi'ni
bitirir.
Gazetecilik yapar. Türkçe'nin arkasından İngilizce ve
Fransızca da öğrenmiştir. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne asistan olur. Çağdaş
siyaset biliminin Türkiye'ye girmesine öncülük edenler arasında yer alır.
Gün olur, Türkçesinin bozuk olduğunu öne sürerek öğretim
üyeliğinden atılmasını isteyenler çıkar. Tükenmez bir enerji ve
heyecanla,gençlere bir şeyler verme isteğini yitirmez. Uluslararası
toplantılarda Türkiye'yi, Türk kadınını, Mustafa Kemal'i savunur, savunur,
savunur...
Bir oğlu olmuş, adını
da Mustafa Kemal koymuştur...
Prof. Nermin Abadan-Unat, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeki
son dersini bundan dört yıl önce verirken aralarında benim de bulunduğum bir
grup eski öğrencisi de sınıftaydı. Kimisi profesör, kimisi doçent, kimisi
çiçeği burnunda araştırma görevlisi. Deniz Baykal da sonradan yetişmişti. Son
dersin sonunda, nefes bile almaya korkarak dinlediğimiz yukarıdaki yaşam
öyküsünü anlattı bize... Ve sözlerini şöyle noktaladı:
- "Ben yurdumu kendi irademle seçtim. Mustafa Kemal
olmasaydı, belki ben de olmazdım. Niçin
Kemalist olduğumu, öyle sanıyorum ki artık anlamışsınızdır... "
Çok etkilendiğim bu öyküyü yazdığımda, sonunu şöyle
bağlamıştım: "Bu sözleri, parası olanlara Bilkent'i, olmayanlara
Süleymancı yurtlarını gösterenlere adıyoruz..."
Bakıyorum da aradan geçen zamanda, ne Nermin Hoca'nın öyküsü
güncelliğini yitirmiş, ne de benim altına düştüğüm not... Tıpkı giderek daha güncel, daha gerçek, daha
anlamlı olan Mustafa Kemal'in kendisi gibi!..
Ahmet Taner KIŞLALI
Cumhuriyet, 15 Kasım 1992