12 Eylül 2014 Cuma

KAYIPLARIMIZ





MİLLİ EĞİTİMİN DUAYENİ  HÜSEYİN  HÜSNÜ  TEKIŞIK'I  KAYBETTİK




Burhan  Bursalıoğlu

Ülkemizin yetiştirdiği en değerli eğitimci, yardımsever, bir dönem, düşünceleri, raporları ve eylemleri ile Milli Eğitime yön veren, yazdığı kitap ve dergilerden kazandığı paralarla Ülkemize 17 okul, anaokulu, kütüphane, okuma odaları, kitaplık, kültür binaları, camii yaptıran;  her yıl onlarca üniversite öğrencilerine karşılıksız burs veren, kurduğu vakıflarla, eğitimin duayenlerini bir araya getirip Milli Eğitim programlarına yol gösterip katkı sağlayan, kitaplara, tiyatro eserlerine konu olan, bir çok üniversitelerin layık görüp, şeref madalyası verdikleri, 

Milli Eğitim Bakanlığının, daha çok genç yaşta verdiği “şeref ve üstün hizmet nişanı” verdiği  gerek mezun olduğu okulun, gerekse tüm Eğitim camiasının çok sevdiği, saydığı, “Efsane öğretmen” Hüseyin Hüsnü Tekışık’ı,  8 Eylül 2014 Pazartesi gününün ilk saatlarında kaybedişimizin haberi çok kısa zamanda tüm Ülkenin en ücra köşesinden duyularak, sevenlerini yasa boğdu.

9 Eylül sabahı uçakla Ankara’ya,  oradan da namazın kılınacağı Kocatepe camiine  gittim. Caminin avlusunda iki güneşlenecek yer vardı. Birisi, musalla taşlarının bulunduğu yerdi. Namazın gölgede kılınması için düşünülmüştü. Bayrağa sarılı tabut burada bulunuyordu. Etrafında  sevdikleri ve dostları vardı. İçlerinden tanıyabildiklerim,  uzun yıllar Milli Eğitimde çalışmış dayısı Cemil MIHÇI, sınıf arkadaşı Saim  KAPTAN, çok sevdiği sınıf arkadaşı, İlköğretİm müfettişi emekli İzzettin UZUNCA idi. İzzettin Uzunca hasta olmasına rağmen İzmir’den gelmişti. Aralarına katıldım. Sonra,  İzzettin Bey le, esas kalabalığın olduğu diğer gölgeli yere gittik. Orada bulunan, gözleri yaşlı kızları, Betül, Işıl  ve Işık’a başsağlığı dileyip, ayak üstü kısa bir sohbetten sonra, damat ve torunlarına  da taziyelerimizi bildirerek yanlarından ayrıldık.

O kalabalığın içinde göremediğim, Hüseyin  Bey in yardımcısı ve sağ kolu Oktay Şirin’i ancak telefonla arayarak buluşabildik. Hüseyin Bey’in vefatı haberini bana Oktay vermişti. Sohbetimiz devam ederken, yine SÖO mezunu Prof. Dr.Galip KARAGÖZOĞLU yanımıza gelerek sohbete iştirak etti.

Daha sonra tabutun yanına doğru giderken, 40 sene önce,  Amasya, Taşova’ya bağlı Esençay kasabası İlkokulundan mezun ettiğim Osman Kara’ya rastladım. Beni tanıyarak yanıma yaklaştı. Adımı sordu, söyleyince ellerime sarıldı.
EŞİNE KARŞI ÇOK SAYGILI VE KİBARDI.

 Namazdan  sonra, aynı sınıfta olan  diğer bir öğrencim Fatma Güner eşi ile gelerek, birlikte uzun bir sohbet yaptık.
Gelelim konumuza. Tabutun bulunduğu bölümde onlarca çelenk gelmişti. Hepsini, teker teker inceledim.

Başta, çok sevdiği okul arkadaşları olan bizlerin adına hazırlanan  SİVAS ÖĞRETMEN OKULU ARKADAŞLARI adlı çelengimiz bulunuyordu. Eğitim vakfı, Ank. Emekli Öğretmenleri,  İst. Emekli Öğretmenleri, Üniversitelerden ve şahıslardan , vakıflardan gelen çelenklerin yanında dikkat çeken iki çelenk vardı. Birisi CHP Genel Başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU’ ndan gelen, diğeri de Sarıyer Belediye Başkanı, Şükrü GENÇ tarafından gönderilen çelenklerdi. Şahsım olarak, tüm çelenk gönderenlere teşekkür ediyorum.

Çelenk konusunda üzüldüğüm tek konu, hayatı boyunca, yazdığı kitap ve dergilerden ettiği gelirlerle, Milli Eğitime yaptığı okul ve benzeri    bağışların yanında, MEB lığında ki  2  yıllık görevleri de hiçe sayılarak, bir çelengin dahi gönderilmemesiydi.  Bilmiyorum, birkaç kez bakmama  rağmen gözden kaçmış olabilirmiydi? Tereddüt ederek, İzmir’e İzzettin beye sordum. O da  görmediğini söyledi.

Çok kalabalık grupla cenaze namazı kılınıp, helalık alındıktan sonra tabutu, cenaze arabasına kadar taşımak için herkes tabuta el attı
Hazır bekleyen otobüsler, cemaatı, Karşıyaka mezarlığına götürerek, H.H.Tekışık, Ebedi istirahatgahına defnedildi.
Allah gani gani rahmet etsin. Mekanı cennet olsun. Işıklar içinde olsun.
Hüseyin Hüsnü Tekışık,1948 öğretim yılında Sivas Öğretmen Okulundan mezun oldu.
 Sayın TEKIŞIK, 1928 de, Giresun’un Şebinkarahisar  kazasında, fakir ailenin, Şaziye hanım ve İsmail Hakkı efendinin 5. ve son çocukları olarak dünyaya gelmişti. 

İstiklal ilkokulunu, 1942 de birincilikle,  Şebinkarahisar Ortaokulunu  1945 de” PEKİYİ” dereceyle, bitirdikten sonra,  o zamanlarda, en çalışkan öğrencileri bağrında toplayan öğretmen okuluna girdi. Girdiği Sivas Öğretmen Okulundan “PEKİYİ “derece  ile 1948 de mezun oldu.  Milli Eğitim Bakanlığı, mezun öğretmenlere, tayin istedikleri iller için bir form verirdi. Formun bir  bölümünde “İstediğiniz 3 ili sıra ile yazın “  derdi. Tekışık, daha o tarihlerde,  bütün yaşamını  Yurduna  vakfedeceğine   karar vermiş ki,  cevap olarak  “ Vatanımda, Bayrağımın Dalgalandığı Her Yer  demişti.  Onun için  İstanbul,  İzmir, Ankara, ne ise, Van, Hakkari,  Bingöl de o idi. Nitekim Bakanlık onu Bingöl İlinin Karlıova ilçesinin  Bahçeköyü ne tayin etti.
         Sayın Tekışık, görev başına gidişini şöyle anlatıyor.
2011 SİVAS 'ta

Bingöl’ün Karlıova ilçesi Bahçeköyü’ne atanınca, bavuluma Atatürk’ün Nutku’nu, birkaç resmini, bir bayrak ve birde meslek kitaplarımı yerleştirip memleketim olan Giresun’dan sevine, sevine yola çıkmıştım Bingöl’e doğru, 20 yaşımda milli eğitime hizmet sevdalısı idealist bir öğretmen olarak…
O yıllarda Bingöl il merkezi, Çapakçur Deresi’nde 80-90 hanelik bir köy durumundaydı ve yokluk içindeydi. İlin tek oteli, marangoz Emin Usta’nın atölyesinin üstündeki ikişer yataklı dört odaydı. Akarsular üzerinde köprü ve ilçelerin düzgün yolları yoktu. Murat Nehri salla geçiliyordu. En modern ulaşım aracı kamyondu. O da her zaman bulunamıyordu. Yollar çoğunlukla yağmurda çamurda karda tipide yürünerek katediliyordu. Bingöl-Karlıova arasındaki 84 km lik yolun yarısını karlara bata çıka yaya yürümüştüm…
2012 de  DAVUTLARDA  SÖO TOPLANTISINDA ÇOK DURGUNDU.

Karlıova ilçe merkezi 40-50 haneli bir köy durumundaydı. Elektrik yoktu, fırın yoktu, lokanta yoktu, otel yoktu. Sadece 4-5 bakkal dükkanı bulunuyordu. Her türlü mahrumiyet ve yokluk vardı. Kış altı ay devam ediyordu. Yollar kış boyu kardan kapalıydı. Bu süre içinde hayvanla ulaşım yapmak dahi imkânsızdı. Posta 15 günde bir, insan sırtında geliyordu… Kışın özellikle memurlar yiyecek sıkıntısı çekiyorlardı.
2005 TE YAKALANDIĞI KANSERDEN KURTULDUKTAN SONRA
MERSİN SİLİFKEDEKİ İLK GÖRÜNTÜSÜ

İlçe merkezinde ve köylerde okul binası yoktu. Toprak damlar, hatta samanlıklar okul olarak kullanılıyordu. Sıra yoktu, masa yoktu… Öğrenciler kitap, defter, kalem bulmakta zorluk çekiyorlardı. Bahçeköyü’ne gittiğimde, okul olarak 20-25 metrekarelik bir samanlıkla karşılaştım. Öğrenciler duvarların dibine dizilen taşlar üzerinde oturuyorlardı. İlk işim, taşları dışarı atıp meşe sırıklarından öğrencilere oturacak yer yapmak olmuştu. Şeker sandığı tahtalarından bir de yazı tahtası yapmıştım ve kireç taşlarını tebeşir olarak kullanmıştık…
 Atatürk’ün resmini duvara asınca ve samanlığın önüne diktiğim direğe bavulumdaki bayrağı çekince, Bahçeköy bir anda bayrağımın dalgalandığı görev yapacağım yer olmuştu…
DAVUTLARDA SÖO TOPLANTISINDA

Yokluk içinde varlık yaratarak samanlığı dershane haline getirip eğitim öğretime başlamam köylüleri çok sevindirmişti. Geceleri de gençlere okuma yazma öğretiyordum. Köylülerle iyi anlaşıp birbirimizi çok sevmiştik.Ertesi yıl evlenip köye eşimle birlikte gelmem köylüleri daha da çok sevindirmişti.  Köylüler, en güzel odalarından birini bize ev olarak verdiler. Uygun bir odayı da okul olarak kullandık. Eşim Ayten Hanım köy kadınlarına yakın ilgi göstermiş ve onlarla çok iyi anlaşmıştı. Genç kızlara okuma-yazma, nakış-dikiş de öğretiyordu… Eşimin bu ilgisi ve çalışmaları da köylüleri çok sevindirmişti. “
SİVAS TOPLANTISINDA KONUŞMALAR DİNLENİYOR.

Köylülerle öylesine kaynaşmıştık  ki onların sevinci bizim sevincimiz, onların üzüntüsü bizim üzüntümüzdü…
Üçüncü öğretim yılının başında Karlıova İlçe Millî Eğitim Müdürlüğüne tayinim çıkmıştı.
Bahçe Köylülerden ayrılışımız, başlı başına bir merasim oldu. Yarı yola kadar kadın erkek, çoluk çocuk bizi uğurladılar. Öylesine bir duygusal ortam oluşmuştu ki, ayrılırken gözyaşlarımızı tutamamıştık.
İlçenin merkez okulu binası tek dershaneli 70 m2 bir tahta barakadan ibaretti. İki öğretmen vardı. İkili öğretmenle öğrencilerin yarısı sabahçı, yarısı öğlenci olarak öğretim görüyordu.
H.H.TEKIŞIK'ın , KIZLARINDAN SONRAKİ  'SAĞ KOLU
 OKTAY ŞİRİN

İlçede yapı ustası, kereste ve çivi bulunmuyordu. İl Millî Eğitim Müdürlüğünden kereste ve çivi temin ettim. Yapı ustası gibi çalışarak tek dershaneyi ikiye bölüp iki dershane yaptım. Öğrencilerin tam gün öğretim yapmasını sağladım. Bu durum öğrencileri ve velileri çok sevindirmişti…
İlk fırsatta bütün köyleri gezip okuma çağındaki öğrenci sayılarını, okul ve öğretmen ihtiyaçlarını belirledim. Vilâyete raporlar gönderdim. Her yerin karla kaplı olduğu şubat tatilinde, Karlıova-Bingöl arasındaki 84 km’lik yolu yürüyerek gidip geldim. Karlıova’nın millî eğitim durumunu, ihtiyaçlarını İl Millî Eğitim Müdürüne anlattım. Valiye arz ettim.
KARLIOVADA BU  MASA VE DAKTİLO İLE YAZMAYA BAŞLAMIŞ.

Bahçe Köyü’ne ve okulsuz köylere okul yaptırmasını ve öğretmen verilmesini sağladım.
Köy muhtarlarıyla işbirliği yaptık. Bütün okulların ortak olduğu Birleşik Okullar Kooperatifini kurduk. Köy bütçesine okullar için konan ödeneklerle çalıştırılan kooperatif yardımıyla, okulların her türlü donanımını, öğrencilerin okul ihtiyaçlarını sağladık.
Bahçe Köyü’nde olduğu gibi Karlıova halkıyla da çok iyi anlaşmıştık. Halk beni çok seviyor ve sayıyor, ben de onları seviyordum.
Karlıova’lılar, onlar gibi yokluklara katlanıp yokluk içinde varlık yaratıp yıllarca orada çalıştığımı görünce:
“Sen de bizden birisin!” dediler. 
Ve bir ekmekleri olsa. 
Benimle birlikte yediler.
Karıştım böylece onların aralarına
Ve gönlümü yayla yaptım Bingöl insanlarına…
KANSERDEN YATARKEN  KARLIOVADAN
 TEMSİLEN GELEN Bİ,R ÖĞRENCİ

Yirmili yaşlarımın gencecik yıllarını, milli eğitime hizmet sevdası uğruna, meslek hayatımın temel taşları ve en güzel anıları olarak seve seve Karlıova’da bıraktım.
Öğretmen meslek kitaplarımı Karlıova’da yazmaya başlamıştım.
Yokluk içindeki Karlıova, meslek hayatımın, yazarlığımın ve millî eğitime yaptığım hizmetlerin düşünce kaynağı ve temeli oldu. Millî Eğitim Bakanlığı Müdürler Komisyonunun 19.04.1955 tarih ve 405-1-114 no’lu kararı ile, Karlıova’daki öğretmenlik ve idarecilik görevimde üstün başarılı sayıldım.
Yedek subaylığımı yapmak için 1954’te Karlıova’dan ayrıldık. Karlıova’lılar bizi kilometrelerce uğurladılar… Ve ondan sonra birbirimizi hiç unutmadık. Karlıova’lılar her zaman bizi ilçelerine davet ettiler. 34 yıl sonra eşimle Karlıova’ya gittik. Karlıova’lılar bizi yarı yolda karşıladılar. Otele, lokantaya bırakmayıp evlerinde misafir ettiler. Bahçe Köyü’ne davet ettiler.
Köylüler de bizleri yarı yolda karşıladılar. “Tekışık öğretmenimiz geldi.” diye Bahçe Köyü’nde ilçe ileri gelenlerine ve il daire müdürlerine ziyafet verdiler…

Meslek ve emeklilik hayatımda durmadan çalıştım. Çocuklarımızın daha iyi bir eğitim görmeleri için öğretmen meslek kitapları ve okul kitapları yazdım. Kitaplarımdan kazandığım paralarla 2000 yılına kadar, Hakkâri’den Edirne’ye kadar 14 ilde 17 okul yaptırıp millî eğitime bağışladım.
Bu sırada eşim ve ben, Karlıova’yı ve Bahçeköyü’nü hiç unutmadık. Devlet oralara okul yaptırmıştı ama zamanla yıpranan binalar kullanılmayacak hale geldiğinden, çok büyük onarım ve donanımı gerektiriyordu. Bu okulların onarılması ve modern eğitimin gerektirdiği biçimde donatılması için gerekli maddî bağışı da yaptık.

Karlıova Merkez ve Bahçeköyü ilköğretim okulları, her türlü onarım ve donanımları sağlanarak bilgisayar ve fen laboratuarları, kütüphanesi, konferans salonu, birer kişilik masa ve sıraları, modern yazı tahtaları, bando ve spor takımları kıyafetleriyle modern birer okul hâline getirildi.
Bingöl Valiliğinin ve Bingöllülerin kadirbilirliğinin güzel bir ifadesi olarak Bahçe Köyü okuluna “Ayten Tekışık İlköğretim Okulu” ve Karlıova Merkez Okuluna da “Öğretmen Hüsyeni Hüsnü Tekışık ilköğretim Okulu” adları verilmişti. Karlıova Belediye Encümeni de bize Hemşehrilik Berat ve ilçenin anahtarını verince BELGELİ ve ANAHTARLI Karlıovalı olduk.



MİLLİ BAYRAMLARIMIZ