4 Mayıs 2009 Pazartesi

FELSEFİ




NEDEN ?


Kerem Akçasu


Lanet, iğrenç ama bir o kadar da güzel bir sorudur neden. Olayları, kişileri olayları insafsızca deşen bir sorudur. Kim, ne soruları kişileri ve nesneleri sorgular. Nasıl, nerede, ne zaman gibi sorular olayları sorgular. Ama neden sorusu fikirleri sorgular. Zamanı, mekanı ve kişileri pek hatta hiç önemsemez.
Bu sebeple cevaplanması kimi zaman çok zordur. Hele ki neden sorusuna verilen cevaba yeniden neden soruları ile saldırmak cevapları gittikçe zorlaştırır. Cevaplamaktan kaçamazsınız çünkü net bir sorudur. “Neden olmasın” gibi kaçamak cevapları sevmez, hatta kabul etmez.
Zordur çünkü bir çok zaman verilecek cevaplar insanların yanlışlarını, kabahatlerini, menfaatlerini ortaya çıkardığı için cevaplanmak istenmez.
Ayrıca zordur çünkü fikirleri sorguladığı için cevaplanması belli düzeyde ilave bilgi gerektiren sorudur. Felsefe bilgisi ve yeteneği gerektirir. Geniş vizyon, genel kültür gerektirir. Yani bilimseldir. Bu nedenle de kimileri için Tanrı’ ya, kimileri için sonsuzluğa veya yokluğa, kimileri içinse yeni fikri ve bilimsel maceralara kapı açan sorudur. En basit örnek olarak evrenin ne zaman, nasıl oluştuğu teorik de olsa bir yere kadar izah edilebilmiş olmasına rağmen neden var olduğu veya neden böyle olduğu sorusuna verilecek en ufak bir cevap yoktur.
Ay çekirdeği, alkol ve hatta kumar gibidir. Bir kere sormaya başlayıp, kafanızda cevaplarını almaya başladığınız da ise hayatın anlamını kavramaya başladığınız için, daha fazla sorabilmek, bulduğunuz cevaplara daha netlik kazandırabilmek için daha fazla ve her konuda bilgi edinmek, bunun içinse daha fazla okumak, etrafınıza daha iyi ve farklı gözle bakmak istersiniz yani İDRAK ETMEK istersiniz. Ve bir süre sonra alışkanlık yapar; yaşam sebebiniz olmaya başlar bu soruyu sormak. Bazen insana acı verip, sıkıntıya da sokar. Çünkü Sokrates’ in değimiyle “Sorgulanmayan hayat yaşanmaya değmez” olur bir süre sonra. İnsanı soyutlaştırır.
Ama bu bilgi edindirme ve edinilen bilgiyi İDRAK EDİLENLE birleştirme özelliğinden dolayı da mutlaka, en azından belli bir sayıdan fazla miktarda sorulması gereken sorudur. Çünkü yine bu özelliğinden ötürü insanı insan yapan sorudur. Bu soruyu hiç sormayan insanın hayvandan bir farkı yoktur. O; sadece bünyesinin gerektirdiği şekilde ve yeterlilikte yaşar. Neden diye sorarak sorgulamaz. Kim, ne nerede, kiminle, ne zaman ve nasıl sorularına verilecek anlık cevaplar yeterlidir onlar için. Aynen hayvanların sadece yaşayıp neden diye sorgulamadığı gibi. Bu soruyu sormayan insan hayatın tümünden, gerçeklerinden, bilgiden değil, sadece günlük olaylardan zevk alır. Yapacak bir şey yoksa, zevk alacak bir şey de yoktur onlar için. Sormadığı için bakmaz, baktığını da görmez. Ve Mevlana’ nın değimiyle de “Görebildiği kadar kıymetli” olur.
Sonucu bilgiye açıldığı için evrende herhalde azı karar, çoğu zarar OLMAYAN tek şeydir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ