TEHLİKELİ YAYINLAR
Burhan Bursalıoğlu
Ben, öyle televizyonkolik insanlar gibi TV karşısına geçip, erlinden düşmeyen kumandayla, kanal kanal dolaşan insanlardan değilim. Haber, spor ve ilginç roportajlarla belgesellere takılırım.
Şu son 10 günlük hastalığım nedeniyle, mecburen evde kaldım. Zaman zaman kumandayı alarak kanallarla ve programlarıyla tanıştım.
Neler var neler. Ne saçma programlar, ne beyin yıkamalar, ne hakaretler, ne çelişkiler, ne isyan ettirecek kadar insanın yaşantısıyla, beslenmesiyle işiyle, gücüyle alay eden programlar. Neler, neler, nelerrr.
Hiçbir kanal, Vatandaşın çektiği, ekonomik, yerleşim, iş- güç yaşamından bahsetmiyor. Her şey süt liman. Kaygı, tasa yok. Problem yok. Herkes işine gücüne gidiyor, hafta sonu çoluk çocuğunu alıyor, lüks arabasına veya uçağına biniyor, şöyle yakın ülkelerde tatilini geçiriyor, gezip gezip geliyor. Veya ormanlık alandaki villasına gidip , şöminenin karşısında içkisini yudumluyor. Kısaca, Halkımız çok mutlu, refah ve saadet içinde. TV ler söz birliği yapmışlar gibi, tüm programları hemen hemen birbirinin aynı. Bekar, dul, genç-yaşlı kadınlara koca, bekar karısından ayrılmış veya ayrılmakta olan erkeklere kadın bulan programlar, malzemesi çok ama, yemek çeşitleri bilmeyenler için, ağzı sulandıracak, ancak ac insanları isyana götürecek kadar , alay eder gibi yapılan çeşitli yemek ve bunları beğenmeyen ac gözlü yarışmacıların gülünç iddiaları.
Sanki Halkımız, bu şaşaalı yaşamından, mutluluğundan, kurtulmak istiyor. Heyecan arıyor. Sokaklara, meydanlara dökülüyor. Buz gibi havada soyunup havuzlara girip hak aramıyor, mutluluğumuzu, gelirimizi azaltın, bize iş vermeyin, çoluk çocuğumuz savaş görmedi, macera arıyoruz, birileriyle savaşalım diyorlar. Halk ağıt yakmiyor, intihar etmiyor, bir kısım aydınımız Ergenekon davaları nedeniyle tutuklu değiller, diğerleri rahat ve tedirgin değiller, Ulusumuzun bekçisi, Atatürk İlke ve İnkilaplarımızın koruyucusu Ordumuzun içine ve komuta kademesine çomak sokmuyor, bir kısım insanlarca,” asker olmak istemiyoruz” denmiyor, memur, emekli, dul, yetim zam istemiyor, çiftçi tohum ve mazotun ucuzlatılmasını, ürettiği sebzenın pahalı alınmasını istemiyor, vergi sorunu yok, kredi kartı borcu olan yok, trafik sorunu yok, keşmekeşlik yok, herkes kardeş kardeş , en yüksek düzeyde geçinip gidiyor (!)
Görsel medyamızda bu zenginliklere (!) karşı,” halkın heyecanını artırayım, monoton zengin, problemsiz, mutlu yaşamdan biraz uzaklaştırayım,” diyerek, her kanala vurdulu-kırdılı, cinayetli, oyunlu, entrikalı, intiharlı, toplu-tüfekli, mayınlı-tabancalı, yaralanmalı- ölümlü diziler koymaya ve devam ettirmeye karar veriyor.
Yukarda olmasını arzuladığımız bir yaşamın tamamen tersini yaşadığımız bu Ülkede , medya yayınladığı dizilerle, halkın moralinin düzelmesine yardımcı olacağına aksini yapmıyor mu? Üstelik, geleceğimizi de karartmıyor mu? Türkiye sanki Teksas. Her gece ve saatte, büyük-küçük demeden, zararlımı - faydalımı demeden, bu tür diziler her kanalda yayınlanmaktadır.
Aklımda kalanları sayayım:
HESAPLAŞMA, VALİ, KAHRAMANLAR, EZEL, BU KALP SENİ UNUTURMU, KURTLAR VADİSİ, SAKARYA FIRAT, ARKA SOKAKLAR, PARMAKLIKLAR ARDINDA, KASABA, KAPALI ÇARŞI, ADANALI, ASİ, MASKELİ BALO, GENÇ SAVAŞÇILAR.
Bunlar sadece bir kısmı. İnsanlarımız bu yükü taşıyamaz. Nitekim, eline bıçağı silahı, maskeyi alanlar, ben Polat’ım, ben polısim, ben Ezel’im, ben şuyum, ben buyum diye, gasp, tecavüz, soygun ve cinayet işliyorlar.
Neden? Kahraman olmak.Dizilerdeki yöntemleri uygulamak, meşhur olmak için. Çocuklarımızda, yarın aynı yolu izleyeceklerdir. Sakın haaaa, dizi öncesi ekrana gelen kısıtlamayı herkes uyguluyor zannedilmesin. O olay bir gösteridir.
Bu olumsuzlıkları medya patronları bilmiyor mu? Bilirlerde, çok para kazanmak, bol reytink almak için bunu yapıyor ve yapmaya da devam ediyorlar.
Bu dizileri yazan senaristler, Karaiplerden mi, yoksa Teksas’tan mı geldiler. Hep aynı konular, aynı sahneler.
Peki, Türkiye’yi savaş alanı gibi gösteren bu dizileri izleyen bir kuruluş yok mu? Sakıncalıdır diyebilen, yasaklayabilen, men eden bir kuruluş yok mu. Var tabi RTÜK. Burdaki görevliler, bu dizileri seyretmiyormu? Yoksa onların hoşuna mı gidiyor? Sıcak odada, rahat koltuğuna uzanıp, elinde kahve fincanı veya içki kadehi ile bu pembe (!) dizileri izlemek için mi varlar? Yoksa, Ulusa, Vatan’a, çocuklara, geleceğimizi karanlıklara gömecek zararlı yayınlari tespit etmek, engel olmak, yasaklamak için mi göreve getirilmişlerdir?
Bunlar ne yapıyor bimiyorum.
Bu yayınları göremiyorlar sa, yerlerini dalga geçen değil, görev yapacak, o işin erbabına bırakmalılar. ( Bir idare kursunda, hocamız,” yanınıza alacağınız kişilerin , o işin manyakları olmalıdır ki, başarılı olasınız “ demişti) İşe göre adam atamak lazım.
TOPLUMU VE GELECEĞİMİZİ, KARARTAN, ÇOCUKLARIMIZA ZARAR VEREN DİZİLERİN SENARİSTLERİNİ, BUNLARI YAYINLAYAN, YAYINLAMAKTA ISRAR EDEN, BUNLARI GÖRMEYEN VE GÖRMEMEKTE DİRENEN, GÖREVLİLERİ, YÖNETİCİLERİ, MEDYA PATRONLARINI PROTESTO EDİYOR, VE BU YAYINLARIN HALKIMIZ TARAFINDAN DA BOYKOT EDİLMESİNİ ÖNERİYORUM.
Sevgili hocam,
YanıtlaSilNe yazıkki görsel basın (medya kelimesine hiç ısınamadım) son yıllarda görülmemiş bir başıboşluk içinde. Ciddi, dişe dokunur programlar neredeyse yok. Şimdilik hiçbir diziyi izlemiyorum. Henüz okunmamış sırada 28 kitabım okunmayı bekliyor.
Tekrar geçmiş olsun, kendinize iyi bakın, unutmayın yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksınız....