14 Mayıs 2010 Cuma

BODRUM'DAN


BODRUM' DAN  MERHABA 


Burhan Bursalıoğlu

Çarşamba sabahı saat:04 . 40 da  Yeniköy’den yola çıktık. Ortaköyden  Oğuz’u alarak  yola koyulduk.. Araba vapuruyla, Topçulardan karşıya geçtik. Susurluk’taki Ulusoy dinlenme  tesislerinde 45 dakikalık kahvaltı molası verdik.
12.30 da   Selçuk’a girdik. Girişimizin özel bir nedeni vardı. Her geliş gidişimizde uğradığımız Seçkin Ciğerciden ciğer yemezsek  olmaz. Senede iki kez de olsa uğramadan geçmiyoruz.. Çünkü yaptığı çiğer enfes. Selcuk’a uğrayan olursa Seçkin Ciğerciyı  ziyaret etmelerini tavsiye ederim.

Bir saatlık bir mola sonrasında yolumuza devam ettik.  Bafa gölüne yanaştığımızda hava değişti. Bir taraftan orman bir taraftan göl havası. İstanbul’un eksozla karışık  kirli havasını geride bıraktığımıza sevindik.
Milas’tan sonra yol yapımı nedeniyle yavaş yavaş yol aldık. Bazı yerlerde, asfalt dökümü, bazı yerlerde de yol genişletme çalışmaları yapılıyordu
.
 Torba  yol ayrımına geldiğimizde, üst geçit ve alt geçitin yapıldığını görünce, sevindim.Birçok kez, bu kavşağa ışık konmasını zaman zaman yazdım. Galiba yetkililer, ışığı az görüp geçit yapmaya başlamışlar. Her yıl bu kavşakta birçok kaza olup insanlar ölüyordu.  Bildiğiniz gibi, genç yaşta  bir şarkıcımız da   burada trafik kazasında hayatını kaybetmişti.
Bodrum’a girmeden Gürece’ye, oradan da içeri saparak  Bağlaya doğru  devam ettik. Tepeye gelince, deniz, Gümbet, Bitez ve Ortakent  sahillerini kuş bakışı  görerek içimiz açıldı.  Bank-Ev Sitemize girince, yolların kazılmış, yolun, bazı yerinde sağında, bazı yerlerin solunda, hatta ortasında  asfalt döküldüğünü, asfaltında yeni dökülmüş olmasından ötürü, arabamızı kurtarmakta zorlandık. Yine de arabanın altına ziftlerin yapıştığını, çıkardığı sesten anlıyorduk.  Milas’dan getirilecek su için bu kazılar yapılıp borular döşeniyor. 2011 de de sular verilecekmiş
.
Saat 15.30 da evimize geldik. Daha kapıyı açmadan bahçeye şöyle bir  göz attım.  Kooperatif yönetimi  otları temizlemiş. Ama tüm çiçeklerinde kurumuş olduğuna üzüldüm. Kapıyı açarak tekrar  bahçeye girdim. Güllerim  yaşam savaşını kazanmış. Bir de kaktüsler sağlam. Çiçek dahi açanlar var.  Siyah dutun  meyveleri  henüz  olmamış. 15 güne kadar  olurlar. Kayısında bu sene az meyve var. Narlar hala çiçekte.  Siyah  erikte bol meyve var. Ayvalar da ceviz büyüklüğünde. Kış armudunda meyve geçen yıllara göre daha çok.

En çok dikkatimi çeken, her yıl gayretlerimle, kurumaktan kurtardığım  narenciye  cinsinden bir fidanın üzerinde Eylül ayında fındık büyüklüğünde meyveler vardı. Bugün gördüğüm o meyvelerin, portakal büyüklüğünde sapsarı oldukları. Diğer dallarında da yeni meyveleri nohut büyüklüğünde. Aynı ağaçta geçen yılın  meyvesiyle bu yılın yeni meyvesi birlikte. Bu ağacın, portakal mı, turunç mu, mandalina mı olduğunu bilemediğim için, bir tane kopararak tadına baktım. Portakal gibi dilimli ama çok ekşi. Turunç olduğuna karar verdim. Eylülde diktiğim iki asma kökünün biri kurumuş biri ise yapraklanmış  olduğunu gördüm.
.
Eve girip eksik bir şeyin olup olmadığını kontrol edeyim derken eşim, suyun akmadığını söyledi. Telefon da kesikti. İçecek suya da ihtiyacımız vardı. Hemen idareye cepten telefon ederek suların akmadığını, telefonun çalışmadığını söyledim. Akabinde  içme suyu için Kızılcık Madra suyu satan  mağazasını arayarak  18 litrelik şişelerden iki adet istedim. 10 dakika sonra  Kızılcık Madra suyumuz geldi. Yarım saat sonra su tesisatçısı geldi. Sularımız aktı. Bugün sabahleyin de telefonumuz yapıldı. Bu arada internetin olup olmadığını, 6 ay çalışmayan Bilgisayarın durumu ne alemde diye  kurdum ve hiçbir anormal bir durumun olmadığını, internetin de çalıştığını gördüm.

Bilgisayarı kapatarak işe giriştik. Şort ve atleti giyerek, hortumları  bahçedeki musluklara takıp önce balkonu  ve pergoleleri güzelce yıkadık. Masa, koltuk, sandalye ve sehpaları çıkardık. İçerde de ufak değişiklikler yaparak, Oğuz’u eve bırakarak Sitemizdeki Dia-Sa marketine gittik. Grekli ihtiyaçlarımızı aldık.
Güneş batınca, bol su ile kurumuş olanlar da dahil tüm yeşil kalmışları suladım. Bir ümit belki kurumuşlar yeşerir diye de düşündüm. Geç saatte, Atlantico Madrit ve Fulhanın final maçını izledikten sonra, istirahate çekildik
.
İstanbul’da saat 9 dan önce kalkmayan eşim, saat 6.30 da kalkmış. Bahçivan  makasını alıp, gül ve ağaçların kuruyan dallarını budamış. Etrafı temizleyerek sulamış.. Yorgunluktan olsa gerek biraz geç kalktım. Oğuz benden de geç kalktı.. Hemen yarın bir temizlikçi kadını getirtip genel temizlik yapması lazım. Bir hafta içinde de dış cephe ve iç duvarların boyanması da şart.
Bodruma gelince, inanın huzur buluyorum. Sabahtan akşama kadar çalışsam bıkmam. Havasından mıdır, suyundan mıdır bilemem ama  mutlu oluyorum
.
Yapacak daha çok işimiz var. Umarım her hangi bir aksilik olmaz da,  geçmiş yıllarda olduğu gibi eğlenceli geceler düzenleyen Macik Layf  otelinin  kulağa hoş gelen sesli  curcunasına şahit oluruz.. Şimdilik buralar çok sessiz. Bizden başka mahallemizde henüz kimseler yok. Macik Layf ta sessiz. Bugün açılışı yapacakmış. Bundan sonraki geceler eğlenceli olur.
. İleride gelişmeleri sizinle paylaşacağım.
Şimdilik hoşça kalın.
                                                               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ