BODRUM' DAN MERHABA
Burhan Bursalıoğlu
Çarşamba sabahı saat:04 . 40 da Yeniköy’den yola çıktık. Ortaköyden Oğuz’u alarak
yola koyulduk.. Araba vapuruyla, Topçulardan karşıya geçtik. Susurluk’taki
Ulusoy dinlenme tesislerinde 45
dakikalık kahvaltı molası verdik.
12.30
da Selçuk’a girdik. Girişimizin özel
bir nedeni vardı. Her geliş gidişimizde uğradığımız Seçkin Ciğerciden ciğer
yemezsek olmaz. Senede iki kez de olsa
uğramadan geçmiyoruz.. Çünkü yaptığı çiğer enfes. Selcuk’a uğrayan olursa
Seçkin Ciğerciyı ziyaret etmelerini tavsiye
ederim.
Bir saatlık bir mola sonrasında yolumuza devam ettik. Bafa gölüne yanaştığımızda hava değişti. Bir
taraftan orman bir taraftan göl havası. İstanbul’un eksozla karışık kirli havasını geride bıraktığımıza sevindik.
Milas’tan sonra yol yapımı nedeniyle yavaş yavaş yol aldık.
Bazı yerlerde, asfalt dökümü, bazı yerlerde de yol genişletme çalışmaları
yapılıyordu
.
Torba yol ayrımına geldiğimizde, üst geçit ve alt
geçitin yapıldığını görünce, sevindim.Birçok kez, bu kavşağa ışık konmasını
zaman zaman yazdım. Galiba yetkililer, ışığı az görüp geçit yapmaya
başlamışlar. Her yıl bu kavşakta birçok kaza olup insanlar ölüyordu. Bildiğiniz gibi, genç yaşta bir şarkıcımız da burada trafik kazasında hayatını kaybetmişti.
Bodrum’a girmeden Gürece’ye, oradan da içeri saparak Bağlaya doğru
devam ettik. Tepeye gelince, deniz, Gümbet, Bitez ve Ortakent sahillerini kuş bakışı görerek içimiz açıldı. Bank-Ev Sitemize girince, yolların kazılmış,
yolun, bazı yerinde sağında, bazı yerlerin solunda, hatta ortasında asfalt döküldüğünü, asfaltında yeni dökülmüş
olmasından ötürü, arabamızı kurtarmakta zorlandık. Yine de arabanın altına
ziftlerin yapıştığını, çıkardığı sesten anlıyorduk. Milas’dan getirilecek su için bu kazılar
yapılıp borular döşeniyor. 2011 de de sular verilecekmiş
.
Saat 15.30 da evimize geldik. Daha kapıyı açmadan bahçeye
şöyle bir göz attım. Kooperatif yönetimi otları temizlemiş. Ama tüm çiçeklerinde
kurumuş olduğuna üzüldüm. Kapıyı açarak tekrar bahçeye girdim. Güllerim yaşam savaşını kazanmış. Bir de kaktüsler
sağlam. Çiçek dahi açanlar var. Siyah
dutun meyveleri henüz
olmamış. 15 güne kadar olurlar.
Kayısında bu sene az meyve var. Narlar hala çiçekte. Siyah
erikte bol meyve var. Ayvalar da ceviz büyüklüğünde. Kış armudunda meyve
geçen yıllara göre daha çok.
En çok dikkatimi çeken, her yıl gayretlerimle,
kurumaktan kurtardığım narenciye cinsinden bir fidanın üzerinde Eylül ayında
fındık büyüklüğünde meyveler vardı. Bugün gördüğüm o meyvelerin, portakal
büyüklüğünde sapsarı oldukları. Diğer dallarında da yeni meyveleri nohut
büyüklüğünde. Aynı ağaçta geçen yılın
meyvesiyle bu yılın yeni meyvesi birlikte. Bu ağacın, portakal mı,
turunç mu, mandalina mı olduğunu bilemediğim için, bir tane kopararak tadına
baktım. Portakal gibi dilimli ama çok ekşi. Turunç olduğuna karar verdim.
Eylülde diktiğim iki asma kökünün biri kurumuş biri ise yapraklanmış olduğunu gördüm.
.
Eve girip eksik bir şeyin olup olmadığını kontrol edeyim
derken eşim, suyun akmadığını söyledi. Telefon da kesikti. İçecek suya da ihtiyacımız
vardı. Hemen idareye cepten telefon ederek suların akmadığını, telefonun
çalışmadığını söyledim. Akabinde içme
suyu için Kızılcık Madra suyu satan
mağazasını arayarak 18 litrelik
şişelerden iki adet istedim. 10 dakika sonra
Kızılcık Madra suyumuz geldi. Yarım saat sonra su tesisatçısı geldi.
Sularımız aktı. Bugün sabahleyin de telefonumuz yapıldı. Bu arada internetin
olup olmadığını, 6 ay çalışmayan Bilgisayarın durumu ne alemde diye kurdum ve hiçbir anormal bir durumun
olmadığını, internetin de çalıştığını gördüm.
Bilgisayarı kapatarak işe
giriştik. Şort ve atleti giyerek, hortumları
bahçedeki musluklara takıp önce balkonu
ve pergoleleri güzelce yıkadık. Masa, koltuk, sandalye ve sehpaları
çıkardık. İçerde de ufak değişiklikler yaparak, Oğuz’u eve bırakarak
Sitemizdeki Dia-Sa marketine gittik. Grekli ihtiyaçlarımızı aldık.
Güneş batınca, bol su ile kurumuş olanlar da dahil tüm yeşil
kalmışları suladım. Bir ümit belki kurumuşlar yeşerir diye de düşündüm. Geç
saatte, Atlantico Madrit ve Fulhanın final maçını izledikten sonra, istirahate
çekildik
.
İstanbul’da saat 9 dan önce kalkmayan eşim, saat 6.30 da
kalkmış. Bahçivan makasını alıp, gül ve
ağaçların kuruyan dallarını budamış. Etrafı temizleyerek sulamış.. Yorgunluktan
olsa gerek biraz geç kalktım. Oğuz benden de geç kalktı.. Hemen yarın bir
temizlikçi kadını getirtip genel temizlik yapması lazım. Bir hafta içinde de
dış cephe ve iç duvarların boyanması da şart.
Bodruma gelince, inanın huzur buluyorum. Sabahtan akşama
kadar çalışsam bıkmam. Havasından mıdır, suyundan mıdır bilemem ama mutlu oluyorum
.
Yapacak daha çok işimiz var. Umarım her hangi bir aksilik
olmaz da, geçmiş yıllarda olduğu gibi
eğlenceli geceler düzenleyen Macik Layf
otelinin kulağa hoş gelen
sesli curcunasına şahit oluruz..
Şimdilik buralar çok sessiz. Bizden başka mahallemizde henüz kimseler yok.
Macik Layf ta sessiz. Bugün açılışı yapacakmış. Bundan sonraki geceler
eğlenceli olur.
. İleride gelişmeleri sizinle paylaşacağım.
Şimdilik hoşça kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder