7 Haziran 2010 Pazartesi


Aşkın böyle güzel anlatımı olur mu?

MİMARIN  HESAPLAŞMASI


Büyük Cihan  Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın
ve büyük aşk'ı  Hürrem Sultan'ın bir kız çocukları gelir Dünyaya.

Efsane  bir aşk'ın meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden belki  efsane  aşkların en emeline nail olanına, en masalsı olanına  ithafen ismi Mihrimah konur.


Mihr-ü Mah Farsça da "Güneş  + Ay" demektir.

Zaman hızla geçmiş Mihrimah Sultan  büyümüş 17 yaşına gelmiştir ki o zamanlar için evlendirilmesi  uygun olan bir yaştadır. İki talibi olur, biri diyarbakır  valisi Rüstem Paşa'dır, diğeri ise saray'ın baş mimarı Mimar  Sinan...

Padişah biricik kızını Rüstem Paşa ile  evlendirir.
Sinan evlidir ve 50 yaşındadır ama bilinen odur ki  Mihrimah Sultan'a deliler gibi aşıktır.

Mimar Sinan o  derece derin bir tutku ile aşık olduğu Mihrimah  Sultan'a kavuşamamıştır, fakat o'na olan aşkını olanca  güzelliğiyle** **sanatına yansıtmıştır.

İstanbul'un en  güzel yerlerinden birine, Üsküdar'a, Mihrimah  Sultan adına bir cami yapması istenir kendisinden.
1540  yılında inşa etmeye başladığı cami'yi 1548 yılında  tamamlar.
Cami inşa edilirken bir yandan kendi aşkını anlatır  hiç şüphesiz ve eserine sanki "eteklerini giymiş bir  kadın" ın dış-çizgilerini verir.

Bahsi geçen bu cami 2  Minareli olup,padişah fermanı ile yaptırılan bir eserdir, ama  Sinan'ın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak  ki...

Bu eserden 14 yıl sonra o güne kadar ilk  defa, padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı'da surların  yakınına, pek kimsenin ilgilenmediği ıssız, yalnız  ama  İstanbul'un en yüksek tepesi olan bir yere, sanki aşkının  gizli, ıssız ve  yalnızlığını ama bir o kadar büyüklüğünü  haykırmak istermişcesine
ikinci bir eser yapmaya  koyulur...  Mihrimah Sultan'a.

Derler ki; cami  Mihrimah Sultan'ın o duru, gösterişsiz ve bir o kadar asil  güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 mt bir minareye  sahiptir.
Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere  ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu  temsil eder; bu sayede gün ışığının her
köşede adeta dans  ettiği kadınsı edalı.

(O tarihte bu açıklıktaki ve  bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere, dünya üzerinde  sadece Mimar Sinan tarafından yapılabilirdi. )

Cami  içindeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki upuzun  işlemelerde de Mihrimah Sultan'ın o güzel ayak topuklarını  döven,upuzun saçları tasvir
edilmiştir.

Ve yine denir  ki, Mihrimah Sultan'ın toplumdaki konumu iki minareli  cami yaptırmaya yetmesine rağmen, yalnızlığını simgelemesi  anlamında tek
minareli yapılmıştır bu cami.

Ama Sinan  aşk'ını öyle sihirli bir tılsımla mühürlemiştir ki, bu  sırra erene aşkolsun! Şaşırmamak,o sevdaların naifliğine  imrenmemek elde değil.
Sinan Usta'nın aşk'ının vesikasıdır  sanki...

İki caminin de yerleri özenle  seçilmiştir:
Güneşin doğum ve batım yerleri tespit edilerek  yapılmış camilerdir.

Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan  Camii'ni ve Üsküdar'daki Mihrimah Camii'ni aynı anda  görebileceğiniz bir yer seçin.
Günbatımında (elbette, yılın  sadece bir gününde ki, o gün 21 Mart (AyTakvimi ile Mart  9'u)  günüdür; yani gece ile gündüzün uzunluğunun birbirine  eşit
olduğu gündür.

Ve tabii daha ilginç yanı,  o günün Mihrimah Sultan'ın doğum günü olmasıdır!
Mihrimah  Sultan bir Nevruz günü doğmuştur.

Göreceğiniz  muhteşem manzara şudur:
Edirnekapı Camii'nin tek minaresinin  arkasından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar'daki  camiin minareleri arasından ay doğar!

Mihr ü Mah = Güneş  ve Ay

Bu nasıl bir hesaplamadır, nasıl bir  hesaplaşmadır, nasıl bir güzellik  anlayışıdır?
AŞKOLSUN!

1 yorum:

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ