11 Ekim 2010 Pazartesi

H İ K A Y E


 KIZ KULESİNİN BAŞROL OYNADIĞI YAKIN  GEÇMİŞİN HİKAYESİ
 
Burhan Bursalıoğlu

1827 yılında Almanya'nın Brandenburg kentinde Karl adında bir çocuk dünyaya gelir. Babası müzik öğretmeni olan Karl, aile içinde baş gösteren huzursuzluklardan dolayı bir Fransız yetimhanesine gönderilir.

Karl yetimhanede büyür ve gelişir.  
Bir müddet sonra Karl gemilerde miço olarak iş bulur. Karl Almanya'nın Hamburg  kentinden  kalkan bir gemiyle İstanbul'a giderken henüz 12 yaşındadır.
 
  Karl'lin içinde olduğu gemi İstanbula giriş yaparke, gemideki çalışmayı  beğenmediğinden, denizin de onu tutma nedenlerinden Kız Kulesi önlerinde gemiden atlayarak  yüzmeye başlar.
  Kız Kulesi'nin bekçisi  kendine doğru gelen çocuğu görünce denize atlar ve Karl'li kuleye getirir.

Karl bekçiye," gemiye geri dönmek
istemediğini, burada kalmak istediğini" söyler. Bekçi durumu üst makamlara anlatır. Gemi kaptanı ve daha sonra Alman hükümeti Karl'ı isterler. Ancak Karl küçük yaşına rağmen direnir, gitmek istemez. Bu durum iki ülke arasını da açar. Sadrazam Ali Paşa çocuğu himayesine aldığını Alman elçisine söyleyerek meseleye noktayı kor.Karl'a Mehmet Ali adını verirler.

Mehmet Ali  Paşanın himayesinde sarayda büyümeye başlar. Yetişkin duruma gelince de Kırım, Bosna ve Karadağ savaşlarına katılır. Mehmet Ali 2. Abdülhamit'in Padişahlık döneminde paşa ünvanını alır. Artık sözü geçen, bildiği Almanca,Fransızca, Yunanca,Arapca ve Farsça lisanları nedeniyle de, 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması'nda Osmanlı'yı temsil eden üç kişiden biri olur.

Edebiyata da düşkün olan, şiir yazan Mehmet Ali Paşa'nın dört kızı olur.. Bu kızlardan  Leyla'nın da bir kızı olur; Adı Celile'dir. 

 Celile evlenir ve bir erkek çocuğu olur.Bu çocuk Türk  Şairi Nazım Hikmet Ran'dır.

Kız Kulesinin birkaç hikayesi vardır. Genelde bir rüya nedeniyle  yılan sokmasın diye   kızını kulede yaşamaya mahküm eden kralın kadere karşı koyması düşüncesi ve eylemi sonunda,ters tepen olaylarda,  üzüm sepeti içine saklanan bir yılanın Kız Kulesine gelip kızı sokması hikayesinin yanında, Karl yüzerek gemiden kaçmasa , Kız kulesine sığınmasa Nazım Hikmet'de olmazdı herhalde.

Her insanın geçmişinde tesadüflerle dolu bir hikayesi vardır. Hiç önemsemesek de gerçekleri inkar edemeyiz. Annemizle babamız bir şekilde karşılaşmasalardı biz olur muyduk? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ