ESKİ BAYRAMLARI YAŞATALIM
Burhan Bursalıoğlu
Dört günü bayram, beş günü de bayramın ekleri olan dokuz günlük tatil de bitti. Emekliler için tatilin bir anlamı zaten yok. Ama çalışan ve öğrenciler 9 günlük sürede dinlenerek kısmen de olsa biraz yorgunluk giderdiler…
Bayramla ek tatilleri birbirine karıştırmadan değerlendirmek lazım. Bayramda bayramın gereklerini, tatilde ise tatilin sunduğu imkanları değerlendirmek gerektir. Birleştirerek gerekenler birlikte yapılınca, takma kollu, takma bacaklı vücuta benziyor!
Zamanımızda insanlar işi bütün olarak ele almakta. Ya bayramın görevlerini yerine getirmekte ve orada diğer günlerini değerlendirmekte veya bütünüyle tatile çıkarak, tatilin imkanlarından istifade etmektedir. Bu tür Aileler bayramın şartlarını yerine getirmemektedirler.
Bizim ve bizden evvel yaşayanların dönemlerinde, bayramların özel değeri vardı. Bayramlara değer verilir, şartlar yerine getirilirdi. Günler öncesinden hazırlıklar yapılırdı. Evler temizlenir, badana , boya yapılır; perdeler, kilimler, halılar yıkanır; tamirler yapılırdı.
Yine günler öncesinde, Ramazan bayramında, tepsi tepsi tatlılar evde yapılır, fırınlarda pişirilerek bayrama hazırlanırdı. Kurban Bayramında günler hatta haftalar öncesinde kurbanlıklar tedarik edilir, onlar bayram gününe kadar beslenir, süslenir, hatta çocukların sevgili arkadaşı olurdu. Kesileceği zaman kesim yerine çocuklar asla sokulmazdı…
Bayram öncesi kurban etlerinin kimlere verileceği de bir mesele idi. Mümkün oldukca, çok titizlikle, fakir, muhtaç isimler tespit edilir, 7 parçaya ayrılan kurbanın bir parçası evde , gerisi listedeki ailelere dağıtılacak şekilde plan yapılırdı. Çocuklar için paralar hazırlanır, şekerler alınırdı…
Bayram öncesi mezarlıklar ziyaret edilir, mezarlara çiçek konur, dualar yapılır ve su dökülürdü. Bayramlar aynı zamanda küskünlerin barıştırılması için bir sebepti. “ Bayramda küsülü kalınmaz” inancı hakimdi.
Bayram öncesinden kılık kıyafet durumu da gözden geçirilir; özellikle çocuklara yeni giysiler alınır, onlar sevindirilirlerdi. Yeni alınan giysiler yatağın baş ucuna konur, çocuklar arada bir gider onları ellerine alarak kontrol ederlerdi. Bayram sabahı sabırsızlıkla beklenirdi. Büyüklerin giysileri gözden geçirilir, lekeli ve kirliler kuru temizleyiciye gider, düğmesi, iliği söküğü gözden geçirilir, ütüler yapılır, askılara asılır, ayakkabılar boyanır, berbere gidilir, bayram beklenirdi…
O dönemlerde telefon ve vasıtanın çok kıt olmasından dolayı , şimdiki gibi kaçıp turistik yerlere gidilmezdi. Uzakta bulunan dost ve akrabalara, bayramlarını kutlamak için “bayram tebriği” gönderilirdi. Bayram için en önemli iletişim aracı kartlardı. Bu tebrik kartları geldiğinde sevinilir ve uzun zaman da saklanırdı. Bu gün ise ortam ve insanlar okadar değişti ki, 7 yaşında bir çocuğun dahi sahip olduğu telefon dünyasında, kimi dostlar iki kelam etmeyip telefon mesajıyla kutlama görevini yerine getiriyor!..
Bayram sabahı tüm erkekler erken kalkıp bayram namazına giderler. Namazdan sonra top atışıyla, bayramın başladığı ilan edilir ve camideki cemaat birbirleriyla bayramlaşırlardı. Eve geldiklerinde, bol ve çeşitli kahvaltı yiyeceklerle bezenmiş sofraya otururlar. Neşe ve zevkle geçen kahvaltı sonrası, hane halkı birbirleriyle bayramlaşır, yeni giysilerini giyen çocuklar el öper ve harçlıklarını alarak diğer büyüklerinin ellerini öpmek için dışarı çıkarlar. Büyükler de giyinir ve misafirleri beklerler. Şayet kendilerinden daha büyük dost ve akraba varsa hep birlikte ziyarete gider, el öper, gönüllerini alırlardı. Bunu yaparlarken de tanıdık, yabancı diye ayırmazlardı.
Kurban kesilecekse, erkekler bahçeye iner, kasapla buluşarak kurbanı keserler. Dağıtırlar.
Çocukların bir kısmı, topladıkları harçlıklarla bayram yerine gider, dönme dolaplara salıncaklara, kaykaylara biner, varsa cambazlara, sirke, duvarda yürüyen motorlara, Karagöz Hacivat oyununa gider, bir kısmı paraların birazını kumbaraya atar, diğerleriyle bayram yerine giderek, çatapat, mantar alır, oyuncaklara binerlerdi.
O zamanın sokak satıcılarında da bir asalet vardı. Bayramlıklarını giyer sokağa öyle çıkarlardı. Pamuk helva, macun, elma şekeri, horoz şekeri, sakız, mevsim yaz sa, dondurma, limonata, şira satıcıları, rastladıkları büyüklerin bayramlarını kutlar, satışlarını yaparken de parası eksik veya hiç olmayanlara da güler yüzle sattıklarından verirlerdi. Bu cömertlik bayram için olurdu.
Bizim zamanımızdaki çocular, ben de dahil olmak üzere, çocukluğumuzu tam olarak yaşadık. Okulumuzdan geri kalmazdık ama oyunumuzdan da geri kalmazdık. Belki sokak lambası altında, gazlı şinanay ışığı altında ders çalıştık ama, doya doya da çocukluğumuzu yaşadık. Lüks arabalara binmedik, renkli flimler seyretmedik, uçaklara binmedik, televizyon karşısına geçip elimize kumanda almadık, bilgisayarın tuşlarına dokunarak ders yapmadık, istediğimiz konuyu maos vasıtasıyla aramadık; playstation, psp oynamadık; her arzuladığımız, istediğimiz olmadı veya alınmadı; özel okullara, kurslara gitmedik, gitmedik ama çocukluğun gerektiği her şeyi yaşadık.
Bu günkü çocuklar geçmişin yaşantısını bilmedikleri için, “ Yaşamınızdan memnun musunuz?” sorusunu sorduğumuzda tümünün “Evet “ diyeceğinden şüphem yok. Hatta ve hatta, bu günkü gençler, bayram ziyaretlerine aileleri ile gitmeyip, arkadaşları ile birlikte olmalarını tercih ediyorlar. Bu demektir ki, yıllar sonra bayramlaşacak insan kalmayacak.
Bu günkü bayramları anlatmaya gerek yok. Hepiniz yaşıyorsunuz. Aynı apartmanda, bitişik dairelerde, altlı üstlü kat ve dairelerde birbirini tanımayan, selam vermeyen , bayramlaşmayan, kapınızı açmayan insanlar var. Bayram görevini yerine getirmeyip, bayramın sebep olduğu fırsatları kullanmak için yurt dışına ve deniz kenarına gitmeyi tercih eden aileler, ne yazık ki her geçen yıl daha da artmaktadır. Bunları herkes mi yapıyor? Hayır. Bayram vecibelerini yerine getiren, bizim zamanımızın bayramlarını uygulayan ailelerimiz de elbette var. Ama bunlar da zaman içinde azalma gösterecektir.
Zamanın değiştiğini, insanların değişen ortama uyum sağladığını, sağlamakta olduğunu ben de kabul ediyorum.Kimseyi kınadığım yok. Ama bazı gelenek, göreneklerimizi de değişen zaman içinde kaybetmeyelim. Çocuklarımız robot olmasın. Kişiliksiz yetişmesinler. Büyüklerine karşı saygı ve hürmeti, küçüklerine karşı da sevgiyi, korumayı, kollamayı unutmasınlar. Bayram zevkini tatsınlar. Elimizden geliyor, becerebiliyorsak, veya öğrenmemiz zor gelmiyorsa, tatlımızı pastahaneden almayı düşünmeyip kendimiz yapalım. Bayram sevincini, bayram zevkini ailece, toplumca yaşayalım.
Eski bayramları yaşayalım, yaşatalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder