24 ve 28 KASIM’ IN DEĞERLENDİRİLMESİ
Burhan Bursalıoğlu
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
24 Kasım Öğretmenler gününü buruk bir heyecanla beklerim. Senede bir gün kutlanan bu günde, yazarlardan, Milli Eğitimin her kademesinden, Bakanlıklardan, Hükümetten öyle güzel altın sözcükler gelir ki, bunları duyan yabancı bir vatandaş “Türk öğretmenleri ne kadar şanslılar. Helal olsun “ der.
Asalında bizde öğretmenlik mesleği, meslekler içinde hor görülen, en tehlikeli, en sahipsiz, en garip, görev başında en çok özen ve dikkat gösterilen, en çok emek gösterilen, en çok konuşulan, en çok yerden yere vurulan, buna karşı en çok kıskanılan, istenen, sevilince tam sevilen, garip bir meslektir.
Milli Eğitim öğretmen yetiştirir, atamak için kurada adı çıkmazsa yıllarca bekletilir. Çıkarsa, bir dağ köyüne gönderirler, ne arayanın, ne de soranın olur. Senede, belki de iki senede bir gelen müfettiş te, bir an önce gitmek için kısa bir gözlem yapar ve uzaklaşır. Bunun adı da “teftiş olur.”
Eğer gidilen okul ve çevre problemli ise kendini olayların içinde bulur, başının derde girmesi yanında, hayatından da olabilir.
Bekarsa evlenemez, evli ise geçinemez, Hata yapar veya üstleriyle ters düşerse yanmıştır. Dama taşı gibi köyden köye kentten kente, okuldan okula dolaştırırlar. Zayıf iradeli ise, bir sağdan bir soldan çekiştirilir. Emekli olana kadar, sabit bir mekan hasreti çeker. Aileler parçalanır, birleştirilmesi büyük sorun olur.
Öğretmenin aldığı maaş onu başkalarına boyun eğdirtir. Şeref ve haysiyetini on paralık ettirir. Boş zamanı değerlendirip, eve maddi katkıda bulunmak amacıyla eğri boyunla, iş verenlerin ayagına gidip iş ister, çoğu kez de mesleğini gizler. İşe alındığında sevinir mi üzülür mü bilinmez ama karışık duygular içinde olduğu muhakkaktır. Kafasındaki sorunlardan biri de öğrencilerine yakalanmamak. Bunun için de saklanır, kaçar ve görünmez olur.
İşte öğretmenlik böyle garip bir meslek. Bu mesleği böyle garip duruma getiren güçlü odaklar, düşüncelerinden, planlarından, tasarımlarından vaz geçene kadar bu iş böyle devam edecektir. Çünkü , bu, öğretmenleri ve bu mesleği yücelten Büyük Önderimiz Atatürk’ün sözleri karşısında, kıskançlık krizine girenlerin intikamı dır. Bunun için, öğretmenlik ve öğretmen perişan durumdadır.
24 Kasım’ları, buruk içinde beklememin nedeni, büyük güç sahiplarinin, siyasi odakların, hacıyatmazların , mangalda kül bırakmıyacak şekilde öğretmenleri göklere çıkarır gibi nutuk atmalarını merakla beklememdir. Söylenenleri de garip şekilde gülümseyerek geçiştiriyor ve bu insanların, görmediği, tanımadığı, nasıl yaşadıklarını bilmeyenlerin ahkam kesmelerine de şaşırıyorum.
Öğretmenin kaderi de böyle sürüp gidecek.
24 Kasım ‘ dan önce, yıllarca müdürlük yapıp, emekli olduğum Emirgan İlköğretim Okulu idareci ve öğretmenleri tarafından, öğretmenler günü kutlamalarına davet edildim. Emekli olmuş öğretmen arkadaşlarımında davet edildiğini gittiğimde gördüm. İşte, öğretmeni gururlandıran, göz yaşı döktürten bır uygulama. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen aranmak çok onur verici bir olay.
24 Kasım’da okula gittim. Öğle saatlerinde tören başlatıldı. Okul Müdiresi Emine Hanım, Sarıyer’de yapılan kutlamaya katıldığı için yoktu.
İlk konuşmayı bana verdiler. Günün anlamı hakkında düşündüklerimi kısaca ifade edip , okul idareci ve öğretmenlerine, bir buket çiçek veren, öğrenci temsilcisine teşekkür ettikten sonra, öğretmen ve öğrencilerin, güne uygun konuşma ve şiirler okundu. Tören sonuna doğru gelen Müdüre Hanım da kısa bir konuşmayla öğretmenlerin ve bizlerin günümüzü kutlayarak töreni sonlandırdılar. Tören sonunda, Okulun hazırladığı ikram için odaya geçtik. Orada da sohpete devam ettik. Müdüre Hanımın herkes için hazırladığı küçük hediyelerini alarak , 28 Kasım günü, okulda buluşulması düşünülen Emirgan İlkokulu mezunları için izin isteyip , izini de alıp teşekkür ettikten sonra ayrıldık.
28 KASIM PAZAR
Emirgan İlkokulu mezunları ve öğretmenlerinin 5 yıldır sürdürdükleri birlikte olma geleneksel toplantısı 28 Kasım Pazar günü Emirgan İlköğretm Okulunda yapıldı.
Okul Müdüresi, zamanımdaki öğretmenler ve mezun ettiğimiz öğrencilerimiz le 50 nin üzerinde bir kalabalık oluşturmuştuk. Bu sene yeni gelenlerin ve bir yıllık hasretlerini giderenlerin sarmaş dolaşları görülecek sahnelerdi.
Bu arada, daha önce çalıştığım Cihangir İlkokulundan öğrencim olup tiyatro oyuncusu olan Konuralp Sunal’ın da gelmiş olması beni çok mutlu etti.
Kısa konuşmam sonunda, okul çalışanlarına, Müdüre Hanıma, gelenlere teşekkür ettim.
Benden sonra, birlikte çalıştığımız öğretmenlerden Ayten Fezikoğlu, Cafer Hergünsel, Müzyel Fazla, Nihal Özcam Hüseyin Bilgin, Yasemin Eroğuz Aysel ve Sunay öğretmenler kısa anılar anlattılar. Daha sonra okul Müdüresi Emine hanım söz alarak, “Bu tür toplantıların sık sık yapılmasını, arada geziler düzenlenmesi, ziyartetler yapılmasını arzuladığını ve okulun tüm mezunlara açık olduğunu, toplantıyı düzenleyenlere de teşekkür etti.
Müdüre Hanımdan sonra, 35 yıl önce ezberlediği, mezun gençlerden Tuncay Birdal’ı alkışlarla sahneye davet ederek gür sesiyle şiirini dinledik.
Sohpet ve eğlencemiz ikram odasında da devam etti.
Bu sene tüm gençlerde hissettiğim bir burukluk sezdim. Sebebini de hemen farkettim. Bu yaz aramızdan ayrılan, genç yaşta kaybettiğimiz Tomris Elmaslar’ın üzüntüsü idi. Öğretmen ve öğrencilerin Tomris hakkındaki düşünceleri dile getirilerek sohpetler geç saatlere kadar devam etti.
2011 yılının 20 Kasım’ında tekrar bir araya gelme umuduyla ayrıldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder