BİRKAÇ GELİŞME VE YORUM
Burhan Bursalıoğlu
Son bir haftadır Ülkemizde birbiriyle alakası olmayan, ama
kimisi göz yaşı döktüren , kimisi güldüren, kimisi, düşündüren , kimisi de “bu duruma nasıl geldik”
deyip geçmişin muhasebesine iten olaylar oldu.
Bunlara kısa kısa değinip, kısa yorumlarla hatırlatmak istiyorum.
İLKER BAŞBUĞ
Türk Silahlı Kuvvetlerinin en tepesinde, iktidarla birlikte
kardeş kardeş görev yapan ve 700 bin
nüfuslu Silahlı kuvvetlere komuta
eden emekli, Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ
“kaçar “ gerekçesiyle “ Terörist
başı” lakabıyla, “ İnternet Andıcı
soruşturması kapsamında tutuklanmasına karar verildi.
Aslında, kanuna göre, Genel Kurmay Başkanları suç işlemişse Yüce Divanda yargılanması gerekir. Özel Mahkeme bu isteği de
reddetti.
Şimdi düşünelim. 700 bin kişilik silahlı bir ordunun başında bulunan bir komutan istese
her şeyi yapamaz mı? Kim karşı
koyabilir? 60 da, 72 de , 80 de gördük. Kımsenin sesi çıkmadan, gık
demeden bir gecede yönetimi ele
geçirdiler. Başbuğ da isteseydi yapardı. Kime karşı? Birbirine saygılı, iyi
geçinen yönetime karşı mı? Acaba bizim
bilmediğimiz bazı şeyler mi var ki Başbuğ’u tutukladılar? Cezayı gerektiren, işlenmiş bir suç varsa
kimse cezasız kalmasın. Milletin
hafızasında istifamlara yer vermeyecek şekilde açıklamaların yapılması gerektiğine inanıyorum.
19 MAYIS
Milli Eğitim Bakanlığı’ nca
19 Mayıs Atatürk’ü Anma , Spor ve Gençlik Bayramı’ nın statlarda
yapılmamasına karar verilmişti. Bununla ilgili düşüncelerimi yazmıştım.
Bakanlıktan ve yetkili ağızlardan gerekçeler ileri
sürülüyor. Efendim havalar soğuk muş, çocuklar üşür müş, gösteriler okullarda
olursa daha çok insan seyredermiş, masraf daha az olurmuş, her okul değişik
gösteriler yaparmış, öğrenciler derslerden geri kalıyormuş gibi.
19 Mayıs gösterilerini lise öğrencileri yapmaktadır. İlköğretim öğrencilerinin 23 Nisan’da yaptığı
gösteri tarihinde, havalar daha soğuk olmasına rağmen, o küçük çocuklar üşümüyor da, havaların ısındığı bir tarihte
en az 17 yaşında olan delikanlılar mı
üşüyecek? Statlarda yapılan gösterileri 70 milyon insan televizyonlardan ve her biri en az 20 bin kişi alan statları
dolduran insanlar seyrediyor. Bir okul bahçesine kaç kişi gelir? Sayın Ömer Dinçer, Okulda, kendi çocuklarının
yaptığı gösterilere mi gider, yoksa Ankarada statda yapılan gösterileri mi
tercih eder? rAnlamadığım diğer bir
husus ise, neden Ankara stadı gösterilere açık da, diğer illerdekiler yasaklı?
Yasaksa her ilinki yasaklanmalı. Lise
öğrencilerinin çoğu zaten okullara gitmiyor. Özellikle son sınıfların hepsi
dershanedeler. Bu da ayrı bir soru. Üniversiteye hazırlanan öğrenci dershaneye
eksik bilgilerini tamamlamak için gider. Yoksa tüm seneyi dershanede geçirmek
için değil.
RAUF DENKTAŞ
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı,
Mücahit, Kıbrıs Kahramanı, Vatansever, Büyük
Devlet Adamı, efsane Rauf Denktaş
13 Ocak 2012 Cumartesi günü vefat etmiştir.
Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yas ilan
edildi. Bayraklar 3 gün yarıya indirildi.
Hayatı mücadele, hapis ve sürgünde geçen Denktaş, cemaatten
Kıbrıs Türk halkını yarattı. Londra Konferansı ve ardından, New York’ ta
Güvenlik Konseyinde yaptığı bir konuşma nedeniyle dönüşte Kıbrıs’a sokulmadı. O
tarihte Kıbrıs’ta Rum yönetimi
vardı. TOROS kod adlı Rauf Denktaş 1962 yılında Türkiye’ye gelerek 4.5 yıl sürgün hayatı yaşadı. 1967 yılının
sonlarına doğru, bir sandalla kaçak olarak
Kıbrıs’a çıkmak isterken yakalanıp 12 gün hapishanede yattı. Rum
yönetimi tarafından tekrar Türkiye’ye iade edilen Denktaş, 1968 de Kıbrıs’a döndü.
1973 de , Cumhurbaşkanı Rum olan yönetim seçimlerinde, Cumhurbaşkanı yardımcısı
seçildi.
1974 yılında
Başbakan Bülent Ecevit’ in emriyle yapılan Kıbrıs Barış Harekatı
sonucunda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ( KKTC) kuruldu ve Denktaş ilk kurucu Cumhurbaşkanı seçildi. 2005 yılına kadar yapılan Cumhurbaşkanlığı
seçimlerini kazandı. 2005 yılında
yapılan seçimlerde Mehmet Ali Talat'a
karşı kaybetti ve 2005 de tamamen emekliye ayrıldı.
88 yaşında vefat eden Denktaşın üçü ölü 6 çocuğu var.
Allah Denktaş’ gani gani rahmet etsin, tüm Türk lerin başı
sağolsun. Ailesine de sabir diliyorum.
ASLI NEMUTLU
Milli kayakcımız Aslı Nemutlu Erzurum Konaklı kayak merkezi tesislerinde antrenman
yaparken , kayaklardan birinin ayağından çıkması sonucu düşerek kenarda tahta
bariyerlere çarpıp hayatını kaybetti.
Sporla ilgili yazdığım bütün yazılarımda şunu soruyorum: Birçok
ülkenin gıpta ettiği, üç tarafı denizle çevrili bir ülkeyiz. Neden deniz sporlarında ülkeler arası başarıya
ulaşamıyoruz?. Kış sporları için dağ ve karımız varken , neden başarılı
olamıyoruz.? Dünyanın bir numarası iken,
güreşte neden eski başarılara ulaşamıyoruz? Neden atletizmde madalyalar
alamıyoruz? Neden, neden, neden?
Görüyorsunuz,nedenler ortaya tek tek çıkıyor. Emniyet tedbirleri yeterince alınmıyor. Sağlık görevlileri yok. Ambulans yok. Tesis
yapılıyor, emniyet ve sağlık düşünülmüyor. Aslı’nın çarptığı tahta
bariyerler, plastik veya ağ olsa idi, bugün Aslı yaşıyor olacaktı. Bu tür vahim
olaylar da sporcu yetişmesini engellemektedir.
Federasyon bariyerlerin tahta veya demir borulardan
olmayacağını bilmiyor mu? Biliyordur muhakkak.
Peki neden yapmadı? Spor Bakanımız bunları kontrol etmiyor mu? Ambulans olsa idi müdahalede geç kalınır
mıydı? Neden bunlar yapılmıyor?
Kulaklarına küpe olsun.
Aslı defnedile 5 gün oldu. Yetkililerden ses çıkmadı.
Görevliler hesap vermeliler.
Savcılarımız bu
olayın peşine düşmeliler.
LEFTER KÜÇÜKANDONYADİS
Fenerbahçenin ve Türkiye’nin
“Ordunaryus” lakaplı Milli
futbolcu Lefter Küçükandonyadis ‘i 87
yaşında iken, 13 O cak, C uma günü kaybettik.
Tüm Fenerbahçelilere, sporseverlere, ailesine başsağlığı ve
sabır diliyorum.
ÇOK KOMİK
Mudanya Devlet Hastanesi'nde
görevli Op. Dr. İlker Şahin, 21 Aralık’ta hastanede Noel Baba kıyafeti
giydikten sonra, bazı personelle birlikte, hemşire Aysun Kaya'nın hasta olan
küçük kızına evinde moral ziyaretinde bulundu. Hastanede Noel Baba kıyafetiyle dolaştığı
için doktor ve 14 hastane personeli hakkında soruşturma açıldığı iddialarının
basında yer alması ülke çapında büyük ses getirdi.
Daha sonra, tepkiler üzerine yapılan açıklamalarda, işin tatlıya bağlandığı ve
İlker Şahin’in görevinde olduğu açıklandı.
ATATÜRKÇÜLÜK TÜRKİYE’Yİ GERİ BIRAKTI (!)
Birkaç gün önce,
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
tarafından, “Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurulu” üyeliklerine atama yapılmıştı. Bu atamalar Kamu oyunda tepkilere neden olmuş, günlerce
gazete sayfalarını işgal etmişti.
Bunlardan birisi de Prof.Dr. Mümtaz’er Türköne idi.
Türköne bir müddet sonra istifade
ederek, Adana kitap fuarında istifasının nedenini açıkladı.
“Atatürkçülüğün mevcut haliyle Türkiye’i geri
bıraktıran, çağ dışı, medeni dünyaya aykırı, bir tür yobazlık olduğunu söylemek,
öbür taraftan da Atatürk’e sahip çıkmak sanıyorum Türkiye’nin fikir gündemine
girmesi gereken bir ayrımdı. Bunu yaptım. Düşüncemin hedefine ulaştığını
düşünüyorum. Bu şekilde bu atama işlevini yerine getirmiş oldum diye düşündüm
ve istifa ettim Türkiye Anayasasını yaparsa, herkes nerede olduğunu bilecek,
herkes haddini, hududunu bilecek.”
Porf. ve Dr. Olmuş, Cumhuriyet dönemi çocuğu. Atatürk İlke ve İnkilaplarının nimetlerinden istifade ederek okumuş,
yetişmiş, aile sahibi olmuş, özgürce yetişip kariyer
sahibi olmuş bir vatandaş. Şimdi çıkmış “Atatürkçülük Türkiye’yi geri bıraktı, bu yobazlıktır, çağ dışılıktır”
Daha ileri giderek, “Atatürk’e sahip çıkmanın, Türkiye’nin fikir
gündemine girmesin gereken bir ayrım olduğunu ve bunu başardığını” öğünerek söylüyor. Her
fırsatta da “Atatürkçülüğü hakaret sayan” bir zihniyet sahibi.
Kendisi gibi sakal bırakmak mı,
şalvar giymek mi, fes giyip eline 99 luk , yumurta büyüklüğünde taneleri olan
tespihle, fes ve sarıkl sokaklarda
gezmek mi, peçeli, çarşaflı, kadın mı erkek mi olduğu belli olmadan kocasının 10 metre gerisinden gitmek mi, pancurlardan dışarıyı seyretmek mi, “Boşol”
dendiği zaman eşini kapıya bırakmak mı, dört kadın almak mı, eşini köle gibi gören bir zihniyet oluşturmak mı, Sakallı, eli sopalı, falaka eğitimi mi,
elektonik aletlere, TV ye “Gavur icadı “ deyip evine sokmamak mı, yoksa, bir
hanedan sülalesine biat edip devleti yönetmek mı dir medeniyet? Türköne göre bunlar mıdır
medeniyet. Eğer bunlarsa, Atatürkçülük, Türkiye’yi geri bırakmak, çağ dışı ve
yobazlıktır.
Türköne iyiki Atatürk’ün kurduğu
bir kuruluşun yönetiminden istifa
etti. Oraya, bu tür bir zihniyetin
yakışmayacağını herkes taktir eder.
Atatürk’e sahip çıkılmamasını dolaylı olsa da apaçık
söylüyor. Şunu asla unutmasını
istemiyor, kafasının bir köşesine çıkmayacak şekikde çivilesin.
Atatürk sevgisi, Atatürk coşkusu, Atatürk özlemi, Atatürk
eser ve emirleri asla, ama asla bu Milletin kalbinden söküp alınamayacaktır. Hayatını hiçe sayarak bu Ulusu yoktan var eden Atatürk için,bu Millet hayatını feda etmeye hazırdır.
Türköne gibi kişiler, gittikleri karanlık
tunelden bir an önce çıkıp Atatürk aydınlığına kavuşmalılar.
* * *
"Ey milletim,
Ben, Mustafa Kemal'im...
Çağın gerisinde kaldıysa düşüncelerim,
Hâlâ en hakiki mürşit, değilse ilim,
Kurusun damağım, dilim.
Özür dilerim...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
*
Özgürlük hâlâ,
En yüce değer
Değilse eğer...
Prangalı kalsın diyorsanız, köleler...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
*
Yoksa, çağdaş medeniyetin bir anlamı,
Ortaçağa taşımak istiyorsanız zamanı,
Baş tacı edebiliyorsanız
Sanatın içine tüküren adamı...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
*
Yetmediyse acısı, şiddetin, savaşın.
Anlamı kalmadıysa
Yurtta sulh, dünyada barışın.
Eğer varsa ödülü, silahlanmayla yarışın.
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
*
Özlediyseniz fesi, peçeyi.
Aydınlığa yeğliyorsanız, kara geceyi.
Hâlâ medet umuyorsanız
Şıhtan, şeyhten, dervişten.
Şifa buluyorsanız,
Muskadan, üfürükçüden...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
*
Eşit olmasın diyorsanız, kadınla erkek...
Kara çarşafa girsin diyorsanız,
Yobazın gazabından ürkerek...
Diyorsanız ki, okumasın Kadınımız, kızımız;
Budur bizim alın yazımız...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi...
*
Fazla geldiyse size,
Hürriyet, Cumhuriyet...
Özlemini çekiyorsanız,
Saltanatın, sultanın...
Hâlâ önemini anlayamadıysanız,
Millet olmanın...
Kul olun, ümmet kalın,
Fetvasını bekleyin, Şeyhülislamın...
Unutun tüm dediklerimi.
Yıkın, diktiğiniz heykellerimi.
RAHAT BIRAKIN BENİ..."
S. Apaydın
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder