MİLLİ EĞİTİM KURUMLARINDA GERİYE DÖNÜŞ MÜ?
Burhan Bursalıoğlu
AKP iktidarında bu güne kadar, ME Bakanlığına üç bakan görev yaptı. Özellikle Hüseyin Çelik ve Ömer Dinçer zamanlarında, eğitimimizde birçok değişiklikler oldu. Asıl olan daima ileriye dönük yenilikler yapmaktır. Bugüne dek yapılan değişiklikler ileri yerine, olanı yok etmek şeklinde olmaktadır.
Okulların isim tabelalarındaki TC kaldırıldı. Üzerinde yaşadığımız Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti olduğuna göre tabeladaki TC nin ne zararı vardı anlayamadım.
Tüm öğrenci yurtları yönetmeliği değiştirilerek, “ Yurtlarda dinsel propoganda yapmak suç olmaktan çıkarıldı” Dinimizin tanıtılmasının propogandaya ihtiyacı mı vardı ki böyle bir değişikliğe gerek görülmüş.
Yasalara, yönetmeliklere, Milli Eğitimin temel ilkelerine aykırı olmamasını, ders konularının ana ilkelere ters düşmemesini kontrol eden, Temel Eğitim politikalarını belirleyen, programları hazırlayarak okullara tavsiye kararları alan Talim ve Terbiye nin tüm üyeleri 167 kişi başka yerlere atandı veya emekli edildi. Ömer Dinçer de bunları kızağa çekerek , yeni elemanlar atadı.
Aynı zamanda 1739 sayılı ME Temel kanununda değişiklik yapılarak, kitapların seçimi, inceleme ve denetleme yetkileri Talim ve Terbiye Kurulundan alındı.
Cumhuriyetimizin onuncu yılı için hazırlan Onuncu Yıl Marşı okullarda söylenmesi yasaklandı, kitaplardan çıkarıldı. Nedeni; marştaki “Demir ağlarlarla ördük, ana yurdu dört baştan” dır.
Beyoğlu Belediyesi, ilköğretim öğrencilerine dağıttığı “Trafik Rehberi “nde kazalar için şu ifadeler yer alıyor:
” Kuşkusuz trafik kazaları da diğer büyüklü küçüklü bütün olaylar gibi takdir-i ilahidir. Çünkü her şey Allahın taktirine bağlıdır. Onun ilminin, taktirinin dışında bir şey olmaz, olamaz. Hatta bir yaprak dahi onun izni olmadan kıpırdamaz…”
Allah her insana akıl vermiş. Bu aklı iyi kullanın. Yaptığınız her şeyden sorumlusunuz diyor. Allah bizim yaptığımız her şey için yönlendiriyorsa “Taktir-i İlahi” diyorsak, suç işleyenler için neden mahkemeler kurulmuştur. Neden cezalandırılıyorlar? Bu dünya’da yaptığımız her şey için, öldüğümüzde sorgu suale tabi tutulmuyor muyuz.? Dinimizde, her insanın bir yazgısının olduğu gerçeğini inkar etmiyoruz. Ama, onun yanında bir de aklımız var. Aklımızı kullanmak, olacak iyilik ve kötülük bize aittir.
Yeni ders kitaplarında, Atatürk’le Vahdettin arasında uyum olduğunu çağrıştıran ifadeler bulunmaktadır.
Yeni kitaplarda, Vahdettin’in İngilizlere sığındığı ifadeleri yok.
8. sınıfların İnkilap Tarihi kitaplarında, Atatürk’ün eşi Latife Hanımın, başı açık fotoğrafı kaldırılarak yerine başörtülüsü konmuş.
Yeni kitaplarda,Atatürk’ün giriştiği İstiklal savaşına karşı, Vahdetinle Damat Ferit paşanın İngilizlerle iş birliği yaptığı yer almıyor.
Yeni ders kitaplarında, Laiklik tanımlanırken, laikliğin dinsizlik olark algılanmasını sağlayacak “Dini olmayan şey “ ifadesi kullanılıyor.
Liseler için hazırlanan kitaplarda Atatürkün Nutku konulmazken, “Türkler bir milyon Ermeni yi, 30 bin Kürdü katletti “ diyen Orhan Pamuk’ a yer veriyor.
Yine kitaplarda Şeyh Sait isyanı yerine “Doğu isyanı” adı kullanılmış.
2 Ekim 1920 de Konya’da, Fransız ve İngilizlerin desteğiyle, TBMM ne kafa tutarak isyan çıkaran ve yenildikten sonra Yunanlılara sığınan Delibaş Mehmet’ in isyanı kitaplarda yer almıyor. Bugün Konya’nın bazı yörelerinde Delibaş Mehmet evliya olarak tanıtılıyor.
İlk öğretim öğrencileri için başlatılan 100 Temel Eser uygulamasıyla yayınlanan kitaplara, Atatürk, Cumhuriyet, ve laiklik karşıtı ifadeler, hurafeler ve argo sözler, yabancı masal kahramanlarının diyaloglarına yer verilmiş. Tarikat liderlerinin, yasaklanmış kitapları, takma adlarla öğrencilere sunuluyor…
8 yıllık mecburi eğitim ve öğretim kesintili olarak 12 yıla çıkarıldı. 4+4+4 düzeninde, 2012 – 2013 öğretim yılında uygulamaya başlanacak. Öğrenci ilk dört yılın sonunda istediği meslek okuluna gidebilecek. Dışardan bitirme de yapabilecek.
10 yaşında bir çocuğun meslek seçimini yapması mümkün mü? Bu nasıl bir zihniyettir.? Çocuk doktor olmak istiyorsa, sanat okulu, imam hatip okulu gibi doktorluğunda bir okulu var mı? Yok. Denecek ki düz okulları okuyacak, üniversitede o bölümü seçecek. İyi de diğer meslekler için de aynı yöntem uygulansın. Liseden sonra mesleğini seçsin. Eğitim ve öğretimi mecbur olması isteniyorsa, dışardan bitirme ne oluyor? Okula devam mecburiyeti yok da, 12 yıllık eğitimi tamamlama mecburiyeti mi var?
Böyle öğrenciler mi isteniyor? |
Sayın Başbakan, dindar gençlik yetiştireceklerini söylerken, "dininin,dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı olacak " şeklinde açıklama yapıyor. Demek ki, biz yıllardır, Afrika’da yaşayan ilkel kabileler gibi yaşamışız da haberimiz yokmuş. “Kininin davacısı” ne oluyor? Kime kin beslenecek, kimden intikam almak için kindar gençlik yetiştirilecek? Bu tür fikirler tehlikelidir. Bir Başbakan’a yakışmıyor.
MUSTAFA AYDIN |
Akıllının birisi, Erzurum, Dumlupınar İlköğretim Okulunun Müdürü Mustafa Aydın bir toplantıda söz alarak, yaramaz çocuklar için akla hayale gelmeyecek öneride bulunmuş.
“ Emniyette suçluların kanı alınsın gen haritası çıkarılsın. Çocuklar doğduktan sonra analizi yapılsın. Vatan ve millete zararlıysa yok edilsin.” Adam öğretmen değil, sanki cellat. Hitler’in kafasını taşıyor.Bu adama yüzlerce de çocuk teslim ediliyor. Öncelikle bu adamın kanı alınıp genleri incelenmeye alınmalı. Yazık,hem de çok yazık.
İstenirse kravat böyle görünür |
Öğrencilerin kılık kıyafet yönetmeliğinde de değişiklik yapılıyor. Öncelikle kravat kaldırılıyor. Modern insanların vazgeçilmez giysi aksesuarlarından biri. Gerekçe olarak da, bağlantının bir kısmı yukarıda bir kısmı aşağıda olunca çirkin görünüyormuş. Kravat takmanın bir şekli vardır. Kontrol edilsin, tüm öğrenciler aynı taksın. Suç aranacaksa kontrol yapmayanlarda aramak lazım. Kravatın ne günahı var.Bundan sonra, gömleğinin düğmeleri göbeğe kadar açık, berduş gençlik yetişir.
Bu öğrencile de büstü sararak sevgilerini ifade ediyorlar |
Kızlara, her kademedeki öğrencilere türban taktırılır ve etek yerine pantolon veya şalvar giydirilir. O zaman görüntü daha güzel olur!
Kartal İmam Hatip lisesinden dört kız öğrenci, bahçelerindeki Atatürk büstüyle alay eder şekilde poz vererek resim çektirmişler. İki kız, büstün başına boynuz işaret yapıyor, ikisi de parmaklarını burun deliklerine sokuyor. Büyük bir terbiyesizlik.
Bunlar da alay ediyor |
Bu çocuklara, Atatürk’le alay etme,Onu küçük düşürücü davranışlara itme isteğini aşılayan öğretmenleridir. Atatürk’ü çocuklara nasıl anlatmışlar ki, onlar da böyle bir hareketi normal görmüşler. Atatürk düşmanlığı neden hep İmam Hatip Okullarında hortluyor? Anlamak mümkün değil.
İlköğretim okullarında her sabah söylenen “Andımız” sadece Pazartesi sabahı Bayrak merasiminde söyleniyor. O da yakında tamamen kaldırılır.
Yukarıda Milli Eğitimde yapılan ve aklımda kalanlar, ileriye dönük yenilikler midir, yosa geriye dönük özlem giderici uygulamalar mıdır? Yorumu Size bırakıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder