ATATÜRK'ÜN 1926'DA KARADENİZ GEMİSİNE VERDİĞİ
86 GÜNLÜK GÖREV
BİR ULUS KENDİNİ
TANITIYOR
ATATÜRK'ÜN ÖNERDİĞİ PROJE
DÜNYADA BİR İLK
K A R A D E N i Z V A
P U R U – 1926
Karadeniz Vapuru Projesi, Cumhuriyet'in ilanından 3 yıl
sonra Atatürk'ün önerisiyle hayata geçirildi.Türkiye'yi tanıtan çeşitli
ürünlerin sergilendiği gemi, 12 Haziran 1926 tarihinde İstanbul'dan demir
aldıktan sonra 12 ülkede 16 şehri ziyaret etti. Karadeniz Gemisi, 86 günde 10
bin mil yol katettikten sonra 5 Eylül 1926 tarihinde İstanbul'a döndü.
Karadeniz Gemisi'nin yolcuları arasında 3. Cumhurbaşkanı
Celal Bayar'ın oğlu Refi Bayar, Anadolu Ajansı'nın kurucularından Şair
Kemalettin Kamu, İstiklal Marşı'nın bestecisi Zeki Üngör, ilk Türk kadın
gazetecilerden Bedia Arseven, ilk Türk kadın milletvekillerinden Mebrure Gönenç
ve Şair Orhan Veli Kanık'ın babası müzisyen Veli Kanık da yer aldı.
Hareketinin gecikmesinden dolayı eleştirilere maruz kalan Karadeniz, Akbaba
Dergisi'ndeki karikatüre de konu oluyor.
1926 Atatürk sabah saat 8.00'de Bursa'dan hareketle
Mudanya'ya, buradan da Karadeniz vapuruyla Bandırma'ya gelmişti. Atatürk'ün,
Karadeniz vapurunda açılan gezici sergiyi ziyareti ve geminin hatıra defterine
yazdıkları:
"Sergi, başarıya ulaşmış bir eserdir. Bende gayet iyi
izlenimler meydana getirdi. Sunuş tarzı çok iyidir. Hazırlayıcısını takdir ve
tebrik ederim."
BİR ULUS KENDİNİ TANITIYOR
"Karadeniz Seyr-i Türkiye belgeseli," genç
Türkiye Cumhuriyeti’nin, bin bir
fedakarlıkla Avrupa’nın büyük limanlarına yolladığı seyyar sergi gemisinin ibret
verici öyküsünü anlatıyor.
Marsilya Limanı tarihi günlerinden birini yaşıyor. Zaten her
zaman hareketli olan liman, bugün sosyetenin akınına uğramış. Beyaz ve ağır
ketenlerden dikilmiş "denizci yakalı" elbiseler içindeki güzel
kadınlardan hoş bir parfüm kokusu yükseliyor. Şehir Bandosu
"Marselyez" marşını son bir kez çalıp zarif bir vals prelüdüne
geçerken, saatlerdir heyecanla beklenen gemi, limana doğru süzülüyor. Bembeyaz
ve yüksek güverteli, renk, renk yüzlerce bayrakla süslenmiş, tek bacalı, yaklaşık
5 bin gros tonluk gemi, limana yanaşıyor.Rıhtımdaki Fransızlar, gemiye ve geminin çeşitli yerlerine asılmış olan bayrağa bakıyorlar. Güzel tonlu bir kırmızı üzerine bembeyaz bir ay ve yıldızın işlenmiş olduğu görkemli bir bayrak bu. Rıhtımdakiler güverteye baktıklarında ise, küpeşteye dayanmış kendilerini seyreden kadınlı erkekli yolcuları görüyor ve gözlerine inanamıyorlar. Onlar, Türkiye’den yani kendi düşüncelerine göre "Doğu"dan gelen bu gemideki yolcuların bir "Orient esintisi" sunacağını beklerken, karşılarında bambaşka bir görünüm var.
Alt ve üst güvertelerden kendilerine bakan, gülen, el
sallayan bu "Doğulu" konukların, kendilerinden hiçbir farkı yok.
Erkekler koyu renk takım elbise, pırıl, pırıl beyaz gömlekler giymiş ve çoğu
zarif bir iğne ile süslenmiş boyunbağları takmışlar. Yanlarındaki kadınlar,
erkeklerden daha şık. Siyah ağırlıklı ipek ve muslin elbiseler içindeler. İyice
dalgalı, "alagarson"a yakın kısalıkta kesilmiş saçları, Marsilya
güneşi altında parıldıyor. Gemi uzun ve neşeli tek bir düdük ile Marsilyalıları
selamlıyor. Yanları halatla desteklenmiş ahşap merdivenler, gemiden sarkıtılıp
rıhtıma yerleştiriliyor. Fransızlar gemiye çıkmaya başlıyor. Bir subay onları
sergi salonuna götürüyor. Bir kış bahçesi ile kalabalık bir orkestranın çaldığı
salonu geçerek sergi bölümüne gelen ziyaretçiler, hayranlıktan konuşamaz bir
şekilde, sergilenen eşyalara bakıyorlar. Türk mavisi sırlı Kütahya çinileri;
bin bir nakış ve renkli Osmanlı, Yörük, Selçuklu ve Acem halıları; gül, tarçın
ve sakız kokulu Hacı Bekir lokumları; yeşim, yakut, firuze gibi değerli
taşlarla süslenmiş, tamamıyla elle yapılmış çeşmibülbül, laledan, gülabdan gibi
cam ürünleri.
Tarih 21 Ağustos 1926. Fransızların büyük bir hayranlıkla içinde sergilenen ürünleri seyrettikleri, gönderinde ay-yıldızlı bayrak dalgalanan geminin bordasında kocaman harflerle "Karadeniz" yazıyor ve henüz üç yaşına basmış olan genç Türkiye Cumhuriyeti, "yeniden var edilen bir ulus’un neler yapabileceğini herkese göstermek için bu gemiyle Avrupa’nın en önemli limanlarında aylardır sancak gösteriyor".
"KARADENİZ: SEYR-İ TÜRKİYE"
Garanti Bankası’nın bünyesinde faaliyet gösteren Osmanlı
Bankası Müzesi’ndeki "Karadeniz: Seyr-i Türkiye" belgeselini izlerken
insanın hayalinde bunlar canlanıyor. Türkiye’nin ‘kendini tanıtma’ çabasına
farklı bir bakış açısı getirecek iki önemli proje sergileniyor müze binasında.
Biri "Karadeniz: Seyr-i Türkiye" belgeseli, Atatürk’ün isteğiyle
Türkiye’yi Avrupa’ya tanıtmak amacıyla Avrupa limanlarını dolaşan seyyar sergi
gemisi Karadeniz"in maceralarını anlatıyor. Ötekisi, yani
"Ulusu Tasarlamak: 1920’ler ve 1930’larda Avrupa Devletleri" sergisi
ise, Karadeniz gemisinin rotasındaki Avrupa ülkelerinde, o dönemdeki siyasi
rejimleri gösteriyor. Garanti Bankası ve Netherlands Culture Fund’ın
sponsorluğunu üstlendiği Karadeniz belgeselinin gerçekleştirilme öyküsü de
ilginç.
Hollanda’daki Fatusch firmasında çalışan araştırmacı Eray
Ergeç, gazete arşivlerini tararken, 1926 yılında Hollanda’ya gelen bir Türk
sergi gemisinin haberini görmüş. Haber, Atatürk’ün isteğiyle, genç Türkiye
Cumhuriyeti’ni tanıtmak amacıyla Avrupa limanlarını dolaşan seyyar sergi gemisi
Karadeniz’in, Amsterdam limanına gelişini anlatıyormuş. Bu pek bilinmeyen
tarihi olayın araştırılmasına zamanla Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Bülent Çaplı da
katılmış. İki yıl kadar süren çalışmalar sonunda, Karadeniz gemisinin Avrupa
limanlarındaki ziyaretlerini gösteren görüntü, fotoğraf ve belgelere ulaşılmış
ve hazırlanan belgeselle belki de tarihin tozlu arşivinde kaybolup gidecek olan
bu olay gün ışığına çıkarılmış.
Genel koordinatörlüğünü Gülay Orhan’ın üstlendiği belgeselin
koordinasyon çalışmaları için Amsterdam kullanılırken, Bülent Çaplı ile Bülent
Özkan çalışmalarını Ankara’dan yürütmüş. Belgeselin senaryosu, Tannur Arat ve
Nedim Olgun tarafından kaleme alınırken, "seyir defteri" bölümleri
Kaptan Süreyya Gürsu, Celal Esat Arseven ve Orhan Kızıldemir’in anılarından
derlenerek hazırlanmış. Emre Irmak’ın özgün müziklerini bestelediği belgeselin
yönetmenliğini ise Soner Sevgili yapmış.
SEKSEN ALTI GÜN SÜREN YOLCULUK
Belgeseli izleyenler, Avrupa yolculuğu öncesi Haliç’te üç ay
süren özel bir bakıma alınmış Karadeniz gemisinin dümen suyuna kapılıp, tam seksen altı gün
süren yolculuğu, sefere katılan sanatçı, gazeteci, milletvekili, öğretmen,
müzisyen ve denizcilerden oluşan toplam 285 kişinin, genç Türkiye
Cumhuriyeti’ni “dosta düşmana tanıtmak için” nasıl olağanüstü bir çaba gösterdiğini,
henüz üç yaşındaki Türkiye Cumhuriyeti milletvekillerinin buna kaynak bulmak
için nasıl çırpındıklarını ibret ve gururla izliyor.
II - KARADENIZ VAPURU
Yıl 1926... Günlerden 12 Haziran… Yer, bugünkü Tophane rıhtımı...Taksilerin yanı başında
çift atlı faytonların da yolcu bekledikleri görülüyor.... Bayraklarla donanmış,
beyaz bir vapur harekete hazırlanmakta. .. Seyr-i Sefain İdaresinin yeni satın aldığı bu Karadeniz
gemisi çok önemli bir sefere çıkmak üzere... Üç aya yakın sürecek bu
gezide el sanatlarımızdan örnekler ile başta gelen ürünlerimiz tanıtılacak...
Ama asıl amaç, Batı Avrupa ülkelerine genç Türkiye Cumhuriyeti’ni tanıtmak! Bu
niyetle düzenlenen sergi seferi boyunca gemi 12 Avrupa devletinin limanlarına
uğrayıp üçer beşer gün kalacak…
Kömür almak için gireceği Cezayir’in Bona (sonraki adıyla
Anaba) limanını saymazsanız, bakın hangi limanlara uğrayacak: Barcelona, Le
Havre, Londra, Amsterdam, Hamburg, Stockholm, Helsinki, Leningrad, Danzig,
Gdynia, Kopenhagen, Anvers, Marsilya, Cenova, Napoli...
Her limanda gemimizi gezmek isteyen ziyaretçiler kabul
edilecek... Davetler, resepsiyonlar verilecek.... Gemideki Riyaset-i Cumhur
Orkestrası da konserler verecek... Balolarda görevli zevat ile ziyaretçilerin
kaynaşmaları sağlanacak... Cumhuriyet Türkiye’sinin Türkler’i tanıtacak.
Geminin süvarisi, genç yaşına rağmen dirayetli bir denizci
olmasıyla ün yapmış olan TOPUZ lakaplı meşhur Lütfi Kaptan… Birkaç yıl öncesine
kadar Gülcemal’in süvarisi iken, artık Karadeniz de görev yapıyor. Gemideki genç zabitanın hepsi
de özellikle seçilmiş pırıl pırıl genç denizciler.. . İlerde hepsi birer büyük
kaptan olarak Denizyolları’nın gemilerinde kaptanlık, ya da idarecilik
yapacaklar.
Karadeniz gemimiz ise 1905 Hollanda yapımı.. 4.765 gros
tonluk. 120 metre boyu, 14 metre eni var. Tam istim tuttuğu zaman 12 mil hız
yapmakta. Sergi için baştan sona özel olarak düzenlenip dekore edilmiş.
Yıllarca sözü edilen bu tarihi gezi 86 gün 22 saat sürüyor.
İstanbul’da döndüğü gün takvimler 5 Eylül gününü gösteriyor. Toplam 9.981 mil
yol kat eden gemi bu uzun sefer boyunca 2.778 ton kömür tüketmiş. Kullandığı
tatlı su miktarı da 971 ton.
Bu sergi seferinin Türkiye’nin tanıtılmasındaki payı
gerçekten çok büyük oldu. Geminin gittiği her ülkenin basınında Atatürk
Türkiye’si hakkında çok güzel haberler çıktı, çok değerli yazarlar yayımlandı.
Bu büyük başarıda, Seyr-i Sefain İdaresi'nin de önemli bir payı olduğu asla göz
ardı edilmemeli.
Yıllarca iç ve dış hatlarda yolcu taşımaya devam eden
KARADENİZ ise 46 yıllık bir gemi oluncaya kadar aralıksız hizmet etti. 50’li
yıllarda, ticaret filomuzun yeni satın alınan gemilerle takviye edilmeye
başlanması üzerine, 1951'de kadro dışı bırakılarak bir kenara bağlandı. Sonra
da sökülmek üzere satıldı.
Günümüzde de böyle bir gemiyi donatıp bu amaçla uzun bir
dünya seferine çıkartabilseydik keşke...
Yaklaşık beş bin gros tonluk Karadeniz vapuru, yolculuk
öncesinde Haliç'e alınarak üç ay boyunca bakım ve onarımdan geçmiş ve beyaza
boyanmıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder