SÖNÜK VE BAYRAKSIZ BİR BAYRAM
Burhan Bursalıoğlu
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının 93. yıldönümü kutladık. Eski bayramlara göre çok sönük ve angarya imiş gibi zoraki yapılan ufak tefek merasimlerle geçiştirildi. Elbette bunun sebebi Halk değil. Hata uygulamada. Kutlamaları askariye indirme baskısı. Kutlama alanlarının kısıtlanması. Programların kısa tutulması Bayramın mana ve anlamını kaybetmesine neden olmaktadır.
Bu böyle gider mi? Yani Milli Bayramlarımız, kutlanamaz olur mu? Belleklerimizden silinebilir mi? Yeni yetişen nesil, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim Ulusal Bayramlarımızdan haberleri olur mu? Bilmiyoruz. İlerki günlein ne getireceği karanlık bir dehliz gibi. Aydınlık görülecek mi, yoksa boşuna ışık mı aranacak? Eğer bu Ulus geçmişine inanmışsa, bu Devletin hangi şartlarla kazanıldığı bilincini kaybetmemişse, bayramlarda unutulmaz, Bayraklar da yerlerde sürünmez.
Bayraklar deyince aklıma, 23 Nisan'ın 93 kutlama gününde, mahalle, sokak ,çarşı ve iş sahalarında bulunan görkemli binalara asılması gereken bayraklardan eser olmadığını üzülerek gördüm.
Arif Nihat Asya'nın:
"Kızkardeşimin
gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım."
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım."
derken bu günleri hayal edebildimi, aklına geldi mi acaba?
Bayrak bir ulusun yaşam sembolüdur. Bayraktan nefret edilebilinir mi? Bayrağın cama, balkona asılması suç olabilir mi?Bayrağa düşmanca davranılabilir mi? Yerlerde süründürülür mü? Bu nasıl bir zihniyettir? Bu kin ve korku nedendir?
Daha bir kaç yıl önceleri, gökdelenler, mahalleler, iş yerleri, vapurlar, sokaklar, çarşılar bayrak asma yarışına girerlerdi. En yüksek katlardan sarkıtılan dev bayraklar en alt katlara kadar uzanırdı. Nereye bakarsan bak, etraf al bayraklarla donanmışolurdu. Çarşı ve sokaklarda bayrak satıcılar, ellerinde çaşitli ebaddaki bayraklara övgü tekerlemelerle satış yaparlardı. Artık bunları göremiyoruz.Bayrak üreticileri, Anadoludan bayrak satıcı mağazalardan spariş gelmediğini söylüyorlar. Yakında üreticilerin çoğunun kapatılacağını, bayrağa olan bu ilgisizliğin nedenini anlamadıklarını mecazen de olsa belirtiyorlar.
Her bayramda, zevkle iş yerine bayrak asan bir esnafın itirafları galiba her şeyi açıklıyordur.
"İyi kazanıyorum. Ne yapayım, dükkanımın kapanmasını istemiyorum. Bayrak asanları fişliyorlar. Korkuyoruz."
Bayraksız bir cadde |
Bu korku neden ve kimden korkuluyor? Kendini gizleyen bir güç mü var? Bayragından tiksinen birileri mi var?
Bir Türk olarak hafsalam almıyor.Bayrak bir Milletin, haysiyeti, şerefi, onuru, yaşam soluğu,namusu, geçmişi, geleceği değil midir? Bayrağı olmayan bir millet var mıdır? Millet varsa bayrağı da vardır. Bayrak yoksa millet de yoktur.
Bayraksız Üsküdar |
Atatürk,9 Eylül'de İzmir'e girdiğinde, Kordonboyu'ndaki Hükümet konağındaki Yunan bayrağının indirerek Türk Bayrağını göndere çekilişinde, Yunan Bayrağını yere atan kişiye sinirlenerek, "Kaldır o bayrağı, O bir milletin semboludur, yerlerde süründürülemez" demiştir. Ne yazık ki şimdi Türk Bayrağı yerlerde sürünüyor, asmaya korkuluyor.
Bu gidiş böyle uzayacak mi? Bayrağımız sadece şehit tabutlarının üzerine örtmek için mi kullanılacak? Ecdadımızın kanlarından oluşan Bayrağımızı inkar,ecdadımızı inkar değil midir? Ecdadını inkar eden bir ulusa ulus denebilir mi? Geleceğini garantiye alabilir mi?
Mithat Cemal Kuntay'ın "Onbeş Yılı Karşılarken" şiirinin son bölümünü.
"Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa bil ki Vatandır"
ifadesiyle bitirir.
Bayrağımızı en güzel ifade eden binlerce şiirlerimiz var. Yukardaki beyitlerin ifade ettikleri manalar asla evet asla değişmeyecektir,. değiştirmeye kalkışanların da gücü yetmeyecektir.
Bayrağımızı koruma kanunu vardır. 2983 nolu yasa ile Bayrağımızın nerelerde ve nasıl kullanılacağı ve korunması hakkındaki bu kanunun gerekçesi dişinda ki her uygulama suç teşkil etmektedir. Ne yazık ki kanun uygulayıcısı da bazı suç teşkil eden durumları görmezden gelmaktedir.
Her ne maksatla olursa olsun, bayrağına saygı göstermeyen, bayrağından korkan veya asmasından korkan ve korkutanları bu ulus asla affetmeyecektir. Allah da affetmeyecektir.
Mithat Cemal Kuntay'ın "Onbeş Yılı Karşılarken" şiirinin tamamı.
ON BEŞ YILI KARŞILARKEN
Kim derdi yarılsın da nihayet yerin altı,
Bir anda dirilsin de şu milyonla karaltı.
Topraklaşan ellerde birer meşale yansın.
Kim der ki şu milyonla adam birden uyansın.
Kim derdi seher yıldızı doğsun da bir evden,
Kaçsın da cehennemler o bir dalma alevden,
Canlansın ışık selleri olsun da o damla
Beş devletin öldürdüğü devlet bir adamla.
Kim der ki en son rakamlar da delirsin.
On beş asır on beş yılın eb'adına girsin.
Dünyaları bir fert evet oynattı yerinden,
Sarsıldı demirler evet azmin demirinden.
Mazi yıkılıp gitti evet fesli, kafesli:
Lâkin bugünün ey granit bünyeli nesli,
Bir şey ele geçmez şerefin sade adından.
Sen arşı bırak, varsa haber ver kanadından.
Gökten ne çıkar? Gök ha büyükmüş ha değilmiş,
Sen alnını göster ne kadar yükselebilmiş.
Gökler çıkabildin, uçabildinse derindir,
Tarihi kendin yazıyorsan, eserindir.
Bahsetme bugün sade dünün mucizesinden,
İnsan utanır sonra yarın kendi sesinden.
Asrın yaşamak hakkını vermez sana kimse;
Sen asrını üstünde izin varsa benimse;
BAYRAKLARI BAYRAK YAPAN ÜSTÜNDEKİ KANDIR
TOPRAK EĞER UĞRUNDA ÖLEN VARSA VATANDIR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder