22 Temmuz 2013 Pazartesi

ŞİİR DÜNYAMIZIN DEĞERLERİ - 5 -






FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
Burhan Bursalıoğlu


Büyük Şâir.26 Ağustos 1914 İstanbul’da doğdu. Yarbay Hasan Hüsnü Bey’in oğludur. İlköğrenimini Konya, Kayseri, Adana ve Kozan’da, ortaöğrenimini Tarsus ve Adana ortaokulları ile Kuleli Askerî Lisesi’nde yaptı (1933). HarbOkulu’nu bitirerek (1935) uzun yıllar subaylık yaptı. Onyüzbaşı iken kendi isteği ile ordu`dan ayrıldı. Çalışma Bakanlığı İş Müfettişi olarak sekiz yıl çalıştı (1952-1960). İstanbul’da (Aksaray’da) Kitap Kİtabevi’-ni açtı (1959), yayımcılık yaptı. Türkçe adlı aylık bir dergiyi 43 sayı çıkardı (1960-1964). Kitabevini kapattıktan sonra kendini sadece sanatına verdi.
Fazıl Hüsnü‘nün ilk yazısı (hikâye) ortaokulda öğrenci iken Yeni Adana gazetesinde çıktı (1927). şiir olarak yayımlanan ilk eseri de İstanbul dergisinde yer alan Yavaşlayan ömür’dür(1933). Varlık dergisinde çıkan şiirleri ile tanınmaya başladı. Yayımlanan ilk kitabı da Havaya Çizilen Dünyâ’dır (1935).

Büyük Şair 94 yaşında ( 15 ekim 2008 ) Zatürre tedavisi gördüğü hastanede vefat etmiştir.

 

ANIMSAMALAR-86

Dünya kadar büyük bir günüydü çocukluğumun,
Mektebe ilk gittiğim o altın sabah.
Omuzumda kalmıştı el sıcaklığıyla
Anamın okşarken söylediği bir "Bismillâh"

Muhayyeleme sığmayan beyaz bir bina
Ve kocaman bir bahçe ki oyundan büyük.
Harfler kadar yabancı ve çirkin çocuklar
Renk renk elbise, renk renk göğüslük.

İlk ders bir bayramın son günü gibi soğuktu
Gördük karatahtada, "Hesap" denen karaltıyı,
Ezberletti kendi numarasını hoca, herkese;
Ben de öğrendim iki haneli seksen altı'yı.

Ve paydos gelmedi bir türlü odamıza
Duvardaki levhaları ezberledim, masal gibi.
Deminki çirkin çocukların oldu yavaşca hepsi güzel
Ve o sevgiyle sevdim onları ki sızlatır daima kalbi.

oyunlar ve neş'elerle geçti o gün
Ve tatlı rüyalar gibi bitti mektep.
Bilgimi düşürmeden eve götürmek için
İçimden seksen altı, seksen altı diyordum hep.

Eve gelince kestim defterimden bir güle benzeyen iki rakamı
Dolabıma yapıştırdım yan yana, bir zafer saadetiyle
Ablalarımın göreceği saati bayram gibi bekledim
TatlIydI bu bekleyiş mavi bir arifeden bile.

Fakat şaşırmıştım iki rakamın yerini
Dolap kadar, ev kadar guldü halime ablalarım.
Anlar gibi durdumsa da, anlamadım yer değişse ne olur?
Ki hâlâ para saydıkca o hayreti duyarım.

Ki hâlâ yaşarım bir ayrılıkta o hayreti
Dalarım 86, 68 diye bazen.
Yer değiştirince başka şey olmak ne tuhaf
Ne tuhaf ölümü duymak seksen altıdan!
 
 
 
 
 
 
 
MUSTAFA KEMAL'İN OĞLU

Mustafa Kemal'in oğlu diyorlardı ona.
Sırtını okşamıştı Mustafa Kemal bir sabah erken.


Geçiyordu paşalarla beylerle,
Su içmişti tarlasından şuncağız.
Öbür çocuklardan ayırmıştı kendini artık,
Adını duyuyordu yüreğinde ateşçe,
Soluk alırken, ekmek yerken..


Köyün yetimiydi, ölmüştü babası Çanakkale'de,
Kale gibi tutardı omuzlarında başını.
İnce bacakları altında koca ayakları vardı
Sarıydı, kuruydu bozkırda bir çalı kadar,
On üçündeydi ama, göstermiyordu yaşını.


Bir zaman sonra top sesleri duyuldu uzaklardan,
Al al oldu dağların moru.
Eli silah tutanlar girmişti cephelere bir bir,
Kadınlar, çocuklar, dedeler toplandı cami avlusuna
Sordu cümlesi birbirine ne yapak?


Ansızın düşman askeri görüldü çayırda,
Geldi çattı köye gavurun zoru.
Devrisi gün bir haber ulaştı evlere, samanlıklara
Alanda ismi yazılacakmış herkesin.

O saat bir yangın sardı Mustafa Kemal'in oğlunu,
Kimi Kadir diyecek, kimi Mıstık, kimi Özdemir..
Ankara'dan gelen rüzgarlar önünde,
Ankara'ya uçan şahinlere karşı,
O, ne desin?
O, Mustafa Kemal'in oğlu, nasıl söyler
Adını, bir avuç düşmana?
Mustafa Kemal'in oğlu yenilmez, tutsak olmaz,
Adını vermez süngüler altında,
Kellesini verse bilem.
Hem ağaç ağaçtır; öküz öküzdür,
İsim yakışmalı cana.


Bayrak mıydı ne, kartal kanadı mıydı ne,
Ses verdi göklerden adı.
O yürüyordu, köylünün dehşeti büyüyordu peşinde,
Büyüyordu gövdesi,
Büyüyordu dağ kadar.
Dur diye haykırdılar, namluları çevirip üstüne,
Durmadı...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ