SORUNLU MİLLİ EĞİTİMİMİZ
Burhan Bursalıoğlu
16 Eylül’de tüm
okullar açılıyor. Yeni Eğitim ve Öğretim
dönemi başlıyor. Başlıyor da dertleriyle, sorunlarıyla, bir değil,
birçok bilinmeyenleriyle başlıyor.
Bir ülkede Eğitim ve
öğretimin devamı için belli kuralları
vardır.
Öğrenci yaşı, kayıt
kuralları, kıyafetler, öğretmen yetiştirme, öğretmen ataması, programlar, ünite
seçimi, kitap basımı, dağıtımı, okulların fiziki yapısının elverişli olup
olmaması, okul ihtiyaçları, bina
yeterliliği, kadroları, personelleri, donatımı , eğitim süresi vs.
Bunların bazıları,
kör topal gidiyor. Önemli olan bazı gerçeklere bakalım.
ÖĞRENCİ YAŞI
İlkokul birinci
sınıfına öğrenci yaşını ne hikmetse 60 aya indirdiler. Eğitimciler,
psikologlar, veliler buna karşı çıktılar. “Bu yaş küçüktür, çocuklar intibak edemezler, ruhsal
bozukluklar oluşur, eğitimden soğurlar” dedilerse de , millilikten
uzaklaştırılan Eğitim Bakanlığı direndi ve uygulandı. Hatta, mecbur tutuldu.
Çocuğunu göndermeyene ceza kesildi. Göndermiyorsa rapor mecburiyeti getirdi.
Bu kararı alan
Bakanlık, önce okulların fiziki yapısını oluşturması gerekiyordu. Yangından mal kaçırıyormuş gibi çocukları
okula gönderdi, ama okulun lavabosunu, tuvaletini merdivenini, hatta öğretmenini düşünmeden
okulları açtı.
Veliler sınıfları
doldurdu. Ağlayan çocuklar, altına kaçıranlar, sınıfına girmeyenler, parmakları
kalem tutamayanlar ve zor durumlara
düşen okul idareleri.
Bir yıl sonunda,
Eğitim Bakanlığa giden raporlar sonucu, geri adım atıldı. Bu öğretim yılı için
çocukların yaşı büyütüldü.
ÖĞRETMEN MESELESİ:
Bakanlığın en önemli
görevlerinden biri de kaliteli öğretmen yetiştirmektir. Bu konuda Bakanlığa not
vermeye kalksam 10 üzerinden 1 veririm. Öğretmen, ne düz liseden, ne Anadolu
liselerinden, ne özel okullardan ne meslek
okullarından ne de İmam hatip okullarından yetişmez.Öğrenci, İmam hatip dahil
meslek okullarında gördüğü meslek dersleriyle ilgili meslek sahibi olur. Buralardan öğretmen yetişmez. Öğretmen , Öğretmen Okulundan
yetişir. Her insan da öğretmen
olamaz. Hatta öğretmen okuluna giden her öğrenci de öğretmen olamaz.
Öğretmenlik yapabilir ama asla öğretmen olamaz. ( Bu konuyu ileriki
yazılarımda açıklayacağım.)
Bugün, Bakanlığın kaliteli öğretmen yetiştirme
programı ve çabası yok. Öğretmen okulu yok. Öğretmeni küçük yaştan
yetiştireceksin. İlkokul sonu veya orta okul sonu mezunlardan, en üst düzeyde
puan alanlardan seçip alacaksın. Köy Enstitüleri, ilkokuldan sonra alınan
öğrencileri öğretmen olarak yetiştirdi ve onlar Türkiye’nin yapısını
değiştirecek seviyede reformlar yaptılar. Siyasi iktidar korktu ve okullarını
kapattı.
Zamanımızda, ortaokul
mezunlarının yazılı sınavda aldıkları
yüksek puanlar sonucu Öğretmen okullarına aday öğrenci olarak çağrılıp,
mülakata tabi tutulduktan sonra, şartlara uyanlar Öğretmen okullarına alınırdı Orta ve lise öğretmeni olmak isteyenler,
öğretmen okulunu bitirdikten sonra,
Eğitim Enstitülülerine, sınavla girerlerdi.
Bugün, bazı
Üniversitelerde ek olarak Eğitim Fakülteleri var. Buralara her türlü
liseden öğrenci gelebiliyor. Alt yapısı olmayan, öğrenci
psikolojisi eğitimi almayan binlerce
öğretmen (!) mezun oluyor. Bakanlık bunlara öğretmen gözü ile de bakmıyor. “Öğretmen adayları” diyor. Bu adaylar atanmaları
için kuraya tabi tutuluyorlar. Hatta KPS ADLI SINAVDA DA BAŞARI GÖSTERMESİ GEREKİYOR
Bakanlık gerekli gördüğü ihtiyaç için kura ile öğretmen
adayları atanıyor. Beni mazur görsünler, Bunların da başarıları ortada. Sınavlarda yüz binlerin aldığı sıfırlar,
herhalde durumu açıklıyordur Sayın Bakan
geçen günü yeni SBS türündeki sına
sistemini açıklarken, “üç yanlışın , bir doğruyu götürmeyeceğini” söyledi. Bu
da eğitimin utanılacak sonucunun kamufle
edilmesi içindir.
9 Eylül Pazartesi
günü, Eğitim Bakanlığı 98 bin öğretmen adayını kuraya sokarak, 40 binini atadı.
Kura çekiminde kazanan bir bayan 6 yıl beklemiş ancak atanmış.
Diğer 58 bin aday kim
bilir kaç yıl bekleyecek. Kura da kazanamayan ve kura dışında kalan öğretmen
adaylarının umutları bir başka bahara , veya
bir iş yerine girip amelelik, garsonluk, tezgahtarlık yapmak zorunda kalacak,
Bu nasıl bir program ki, binlerce öğretmen
adayını mezun et ve sokaklarda
süründür? Bu gençlere yazık değil mi?
Eğitim Bakanlığı, Öğretmen ihtiyacına göre, Fakülte sayısını, vereceği mezun sayısını ayarlayamıyor mu?
Ayarlar da işine gelmiyor. Biraz geriye baksa, “Eskiden bu iş nasıl yapılıyordu” diyebilse, işi
çözecek. Ama onun amacı her getirdiği sistemin reform olduğunu yutturmak.
Bizim zamanımızda,
Öğretmen okulundan mezun olan öğretmen en geç 30 günde atanır ve göreve
başlardık. Üstelik, atanma dilekçemize, istediğimiz 3 il adı yazmamız istenir
ve o illerden birine muhakkak atanırdık.
Birçok yerde de
öğretmen lojmanı bulunuyordu. Bu gün belki bazı köylerde lojman vardır. Ama
kentlerde bu maalesef düşünülmüyor. Kendimizi çok zengin sayıp, valizler dolusu
paraları, boş işlere harcayacaklarına, öğretmenlere lojman yaparak, öğretmeni ikinci bir iş yapmaktan ve eğitimin düşük kalitesini kurtarmış olurlardı.
4+4+4 sistemi o kadar konuşuldu, yazıldı ki burada
ondan bahsedip moralinizi bozmak istemiyorum. Ancak bu sistem, İmam Hatip okullarının orta kısımlarının açılmasına, bu yetmiyormuş gibi, tüm
okullarda ibadet hane açılmasının onayını okul müdürüne yüklediler. İbadethane
açtırmayan müdürün başına gelecekleri düşünemiyorum bile.
KIYAFET
Mimet Çubukçu Eğitim
Bakanlığı sırasında, öğrencilik döneminde kafasındaki ukdeyi uygulamak istedi.
Özellikle ilkokul öğrencilerinin, tek
tip önlük ve yaka kıyafetini yasaklayarak serbest kıyafet önerdi.
Bu karar kaos yarattı. Karara uyanda vardı
uymayanda. Bir sınıfta çeşitli boyda, çeşitli renkte ve çeşitli
modelde giysiler. Bir öğretmen olarak o
sınıfı gözümün önüne getiriyorum. Ve o
bakana kızıyorum. Tek tip kıyafet, izafi de olsa disiplindir.
Çocuklara
bağırarak döverek, not kırarak disiplin edilmez. Disiplin ,
çocukların put gibi oturmaları
değildir. Disiplin, öğrenci-öğretmen
işbirliğidir. Disiplin göz
uyumudur. Disiplin dengedir. Disiplin saygı-sevgidir. Disiplin , toplumun
ortama uyum sağlamasıdır. Disiplin, öğrencinin çalışma ve konu seçimlerinde
özgür olmalarıdır. Polis teşkilatı, ordu mensupları, zabıta, hava yolları
hostesleri, kara, deniz, hava mensupları neden aynı kıyafet giyerler? Bunun
cevabını Öğrenciler için de kullanabilirsiniz.
Sonuçta bu da tutmadı
ve bu sene kıyafet , her okul aile
birliğinin tek tip uygulamasına bırakıldı.
PROGRAMLARDAN, ATATÜRK İLKELERİ
ÇIKARILDI
Eğitim Bakanlığı, 11 yıldır yavaş, yavaş değiştirmeyi
başardığı müfredat programında, nihayet Atatürk İlke ve İnkilap konularını da
çıkararak emeline ulaştı.
Önce kitaplardan Atatürk konulu yazı ve şiirler çıkarıldı.
Sonra resimler kaldırıldı. Devrim
ilkeleri kalktı. Andımızın söylenmesi yasaklandı. Atatürk’ün Gençliğe hitabesi
yasaklandı. Onuncu Yıl Marşı’ nın
söylenmesi yasaklandı. Zaman, zaman Milli bayramlarımız kuşa döndürüldü veya
merasimlere izin verilmedi. Mutat bazı
resepsiyonlar yapılmadı. Amaç Atatürk’ü unutturmaktı. Bunlardan cesaret alan
okul müdürlerinin bir kısmı, duvarlardaki Atatürk fotoğraflarını ve Gençliğe hitab ıyla İstiklal Marşı levhalarını söküp çöpe attılar. Bazılarına
göstermelik soruşturma açıldı. Kimsenin
burnu kanamadı. Bazı imam hatip öğrencileri Atatürk’ün büstü önünde
yakışıksız fotoğraf çektirdi. Bazıları
büstleri parçaladı. Bütün bunlar, Bakanlığın
davranışından kaynaklandı.
Son olarak Bakanlık. “Atatürk İlkelerine göre eğitimin bittiğini “itiraf etti
Eğitim Bakanlığı “öğrencilere, Atatürk İlke ve İnkilaplarını benimseyen, Eleştirel düşünme becerilerini artırmayı
öngören eğitim yerine, Türk Milli Eğitimi’nin genel ve özel amaç ile temel
ilkeleri ön plana çıkarttı.”
8 Eylül 2013 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelik gereği, orta
öğretimde, Atatürk İlkelerine göre eğitim sistemini devre dışı bırakılmış oldu. Aynı yönetmelikle gelen bir başka yenilik(!) lise öğrencilerine evlilik vizesinin
çıkmasıdır. Öğrenci iken evlenen çocuk okuldan çıkarılırdı. Bu yönetmeliğe göre
de öğrenci kayıtları açık başka bir liseye nakil yapabilecek.
Tüm okullarda ders saatleri ve teneffüsler merkezin zamanlama programına göre
uygulanırdı. Bu yönetmeliğe göre, ders
saatleri 40 dakika , ama dinlenme saatlerini ise okul idaresi belirleyecekmiş.
Her gelen Bakan kendine göre eğitim sistemini değiştirirse,
eğitimi yaz-boz a çevirirse onun MİLLİLİĞİ
düşünülebilir mi?
2013-2014 Eğitim ve
öğretim yılı, tüm öğrencilerimize, hayırlı,uğurlu ve başarılı olsun.
Gelecek yazımda.
Bakanın reform dediği SBS ni değiştiren sınav hakkındaki düşüncelerimi
yazacağım.
B.B.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder