21 Eylül 2013 Cumartesi

ŞİİR DÜNYAMIZ


ŞİİR  DÜNYAMIZIN  DEĞERLERİ - 15 -

Burhan Bursalıoğlu

Değerli Dostlarım, 13 tefrika halinde Sizlere sunduğum  "ŞİİR DÜNYAMIZIN DEĞERLERİ " başlıklı Türk şairlerimizden bazılarının şiirlerini yayınladım. Faydalı olup olamadığımı bilemiyorum. Ama, bizim çocukluk ve gençlik dönemlerinde zevk ve heyecanla ezberlediğimiz bu şiirleri maalesef okullarımızda  öğrencilere sunulmuyor.  Dünya edebiyat derslerinde örnek olarak gösterilen bu şiirlerin unutulmamasını sağlamak amacıyla, böyle bir çalışma içine girdim.
İlk seçmelerimin sonunu bugün yayınlıyorum. Daha önce yaşamlarını verdiğim bu şairlerimizin son şiirlerini, altlarında isimleriyle birlikte sunuyorum.

Bu seçimi yaparken genellikle genç şairlerimizin dışında kalanları seçtim.  İleriki seçimlerimde de yine aynı kuşağın şairleri ve yayınlanmamış  bir kısmını yayınladığım, Nazım HİKMET, Behçet Kemal ÇAĞLAR, Behçet NECATİGİL, Fazıl Hüsnü DAĞLARCA,  Faruk Nafiz ÇAMLIBEL, Kemalettin KAMU, Munis Faik OZANSOY,  Halit Fahri OZANSOY, Şükran KURDAKUL, Orhan Seyfi ORHON, O.Saik GÖKYAY, Rıfat ILGAZ ve Ümit Yaşar OĞUZCAN şairlerimizin de diğer şiirlerini yayınlayacağım.


SOLGUN BİR GÜL DOKUNUNCA


Behçet NECATİGİL
Çoklarından düşüyor da bunca
Görmüyor gelip geçenler
Eğilip alıyorum
Solgun bir gül oluyor dokununca

Ya büyük şehirlerin birinde
Geziniyor kalabalık duraklarda
Ya yurdun uzak bir yerinde
Kahve, otel köşesinde
Nereye gitse bu akşam vakti
Ellerini ceplerine sokuyor
Sigaralar, kağıtlar
Arasından kayıyor usulca
Eğilip alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca

Ya da yalnız bir kızın
Sildiği dudak boyasında
Eşiğinde yine yorgun gecenin
Başını yastıklara koyunca

Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor
En çok güz ayları ve yağmur yağınca
Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda
Uzanıp alıyorum, kimse olmuyor
Solgun bir gül oluyor dokununca

Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda
Akşamlara gerili ağlarla takılıyor
Yaralı hayvanlar gibi soluyor
Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor
Yollar, ya da anılar boyunca

Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece
Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam
Solgun bir gül oluyor dokununca
 
SEVGİLERDE

Behçet NECATİGİL

sevgileri yarınlara bıraktınız
çekingen, tutuk, saygılı
bütün yakınlarınız
sizi yanlış tanıdı

bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
kalbinizi dolduran duygular
kalbinizde kaldı

siz geniş zamanlar umuyordunuz
çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek
yılların telaşlarda bu kadar çabuk
geçeceği aklınıza gelmezdi

gizli bahçenizde
açan çiçekler vardı
gecelerde ve yalnız
vermeye az buldunuz
yahut vakit olmadı


 Güzelleme
 
Behçet Kemal ÇAĞLAR
Kaç oyuksuz mihrabı kaya sanıp geçmişim,
Kaç zemzemi serince bir su deyip içmişim,
Minber sahanlığını yayla sanıp kaygısız,
Seccadeyi ot diye çiğnemişim saygısız.
Gözüm birden açıldı hem düne, hem yarına
Dayayınca alnımı Ağrı'nın karlarına;
Hidayetin ışığı erişti gören köre;
Gözlerimin önünde belirdi birden bire
Üç yanım diz çökmüş, el açmış sular saran,
Dağ dağ minberleriyle bir yandan Hakka varan,
Üstüne gök kubbenin çatıldığı tapınak,
Eski boy boy göçlere bağrını açan konak.
Yiğitliğin kulesi, güzelliğin kumaşı,
İnsan yaratışının tarih boyu potası
Harcı insan kanıydı, tozları insan külü,
İçi dışı tütsülü, suyu seli büyülü...
Ya taş kesilip onu dinlemek istiyorum,
Ya dağdan dağa şöyle ünlemek istiyorum:

Ey yıldızlı fistanlar, ey topraklı mintanlar,
Ey bire on başaklar, otlar, dağlar, bostanlar
Ve daha sık boy atan destanlar diyarı hey!

Ey ilk büyük insanı doğuran ilk ananın.
Ey çilenin, cefanın, güvenişin, inanın,
İnce minarelerle Sinan'ın diyarı hey!

En uysal barışların, en çetin hamlelerin,
Oyalı sütunların, abide cümlelerin,
Nefi'nin, Mevlana'nın, Homer'in diyarı hey!

Ey şehrâyin geceler, İrem bağı sabahlar.
Yunuslar, Köroğlular, Seyraniler, Emrahlar,
Eşsiz sevaplar, eşsiz günahlar diyarı hey!

Ey sebiller, kubbeler, hanlar, kervansaraylar,
Yola düşen gölgesi zafer olan alaylar,
Ey sinsinler, horonlar, halaylar diyarı hey!

Halılar, telkâriler, çiniler, kadifeler;
Keloğlanlar, adsızlar, Alperenler, efeler,
Gönlünün koltuğunda kafalar diyarı hey!

Ot görmemiş bozkırlar, kat kat yeşil yamaçlar,
Anadan doğma keller, topukta sırma saçlar
Keskin dertler, kestirme ilaçlar diyarı hey!

Ey ciritler, kalemler, oraklar, yatağanlar;
Ey turnalar, şahinler, ibibikler, doğanlar;
Selce taşıp rahmetçe yağanlar diyarı hey!

Ey mısır koçanından kırılan inci dişler,
Ey en derin bilgiye taş çıkartan sezişler,
Ey dile gelmiş kurtlar ve kuşlar diyarı hey!

Tanrı yeşili zeytin, çoban yeşili söğüt,
Halk türküsünde isyan, atasözünde öğüt,
Ey gümüş, kömür, demir ve kükürt diyarı hey!

Kız gibi ceylanların, ceylan gibi kızların,
Ötmez olmuş kuşların, ötüp duran sazların,
Ve sözün kısacası; Bizlerin diyarı hey!
 
 
CEVİZ AĞACI
 


Nazım Hikmet RAN
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA
 Nazım Hikmet RAN
Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler
 
 

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ