22 Ekim 2013 Salı

EDEBİYATIMIZDAN


ŞİİR  DÜNYAMIZIN  DEĞERLERİ  -16 -

ŞİİR DÜNYAMIZIN DEĞERLERİ BAŞLIKLI , TÜRK ŞAİRLERİMİZİN YAŞAM ÖYKÜLERİ VE SEÇME ŞİİRLERİNDEN OLUŞAN  SERİ YAYINIMIN 16. SIYLA DEVAM EDİYORUM.

Burhan Bursalıoğlu

AHMET HAŞİM

HAYATI (1885 - 1933)
Bağdat'ta doğmuştur. Babası mülkiye kaymakamlarından ve Bağdat'ın eski ve bilinen ailelerinden birine mensup Hikmet Bey'dir. Babasının Arabistan vilâyetlerindeki memuriyetleri sebebiyle düzensiz bir ilkokul tahsili gördü. Dil olarak da aynı sebepten sadece Arapça öğrendi.Annesinin ölümü üzerine 12 yaşında babasıyla birlikte İstanbul'a geldi.

1897'de Galatasaray Sultanîsine yatılı olarak verildi. 1907'de mezun olunca Reji İdaresine memur olarak girdi. Bir taraftan da Mekteb-i Hukuk'a devam etti. I. Dünya Savaşı'ndaki askerliği (1914 - 1918) sırasında Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu. 1924'de Paris'e. 1932'de de hastalığı sebebiyle Frankfurt'a gitti. Çeşitli yerlerde memur olarak çalışan Hâşim, daha çok öğretmenlik yaptı. Sanâyi-i Nefise Mektebinde (Güzel Sanatlar Akademisi) mitoloji dersleri hocalığı ve Mülkiye Mektebindeki Fransızca öğretmenliği görevlerine ölünceye kadar devam etti.Hâşim'in sanat ve edebiyata ilgisi Galatasaray Sultanîsinde başlar.

Bilinen ilk manzumesi 'Leyâl-i Aşkım' 1901'de 'Mecmua-i Edebiyye'de yayınlandı. Bu dönemde Muallim Naci, Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin'in tesiri altında kaldı. Son sınıfta iken Fransız şiirini ve sembolistleri tanıdı. Bundan sonra kendi şahsiyetini gösterdi ve ilk şiirlerini kitaplarına almadı.1905 - 1908 tarihleri arasında yazdığı ve Piyâle kitabına aldığı 'Şi'r-i Kamer' serisindeki şiirleri hayal zenginliği, iç ahenkteki kuvvet ve büyük telkin kabiliyeti ile dikkat çekti ve beğenildi.1909'da kurulan Fecr-i Âtî'ye girdi. 'Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek' prensibinden hareket eden Fecr-i Âtî grubunun yayın organı Servet-i Fünûn dergisinde şiirler yayınladı ve Servet-i Fünûn - Edebiyat-ı Cedide - topluluğuna yapılan hücumlara makaleleriyle katıldı. 1911'de yayınlanan Göl Saatleri adlı şiirleriyle haklı bir şöhret kazandı. Fecr-i Atî dağıldıktan sonra siyasî ve edebî akımların dışında kendisine has bir şiir ve nesir anlayışının tek temsilcisi olarak kaldı.
 



Bir Günün Sonunda Arzu

Yorgun gözümün halklarında
Güller gibi fecr oldu nümayan,
Güller gibi...sonsuz, iri güller
Güller ki kamıştan daha nalan;
Gün doğdu yazık arkalarında!

Altın kulelerden yine kuşlar
Tekrarını ömrün eder ilan.
Kuşlar mıdır onlar ki her akşam
Alemlerimizden sefer eyler?

Akşam, yine akşam, yine akşam
Bir sırma kemerdir suya baksam;
Üstümde sema: Kavs-i mutalsam!

Akşam, yine akşam, yine akşam
Göllerde bu dem bir kamış olsam!

AKŞAM YİNE TOPLANDI DERİNDE

Canan gülüyor eski yerinde
Canan ki gündüzleri gelmez
Akşam görünür havuz üzerinde,

Mehtab, kemer taze belinde
Üstünde sema, gizli bir örtü
Yıldızlar, onun gülüdür elinde

BAHÇE

Bir Acem bahçesi, bir seccade
Dolduran havzı ateşten bade.
Ne kadar gamlı bu akşam vakti
Bakışın benzemiyor mutade.

Gök yeşil, yer sarı, mercan dallar
Dalmış üstündeki kuşlar yâda.
Bize bir zevk-i tahattur kaldı
Bu sönen, gölgelenen dünyada
.



BİRLİKTE

Bütün bizimçündür
Nukuş-ı encüm-i vahdetle işlenen bir tül
Gibi üstünde titreyen bu sema;
Gecenin dallarında şimdi açan
Bu kamer,
Bu altın gül...

Bütün bizimçündür
Ne varsa aşk ile bidar-ı ra'şe, ya naim,
Ne varsa aid olan leyl-i hande-me'nusa,
Sana aid lebimdeki buse,
Lebinin surh-ı bizevali benim.

BİR YAZ GECESİ HATIRASI


İsveyle, fısıltıyla, gülüşle
Olmuş sebi sevda yine bihap
Oklar gibi saplanmada kalbe
Düştükce semadan yere mehtap...



Buseyle kilitlenmiş ağızlar
Gözler neler eyler neler israp! ...
Uçmakta bu ateşli havada
Vuslat demi bir kuş gibi bitap...
BÜLBÜL

Bir gamlı hazânın seherinde,
Isrâra ne hâcet yine bülbül?


Bil, kalbimizin bahçelerinde,
Cân verdi senin söylediğin gül.


Savrulmada gül şimdi havada,
Gün doğmada bir başka ziyâda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ