ŞİİR DÜNYAMIZIN DEĞERLERİ - 18 -
AZİZ NESİN
Burhan Bursalıoğlu
20 Aralık 1915'te İstanbul'da doğdu. İki
yıl Darüşşafaka Lisesi'nde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdi. Kara
Harp Okulu ve Askeri Fen Okulu'ndan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken
"görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan
uzaklaştırıldı.
Bir süre bakkallık yaptı. Ardından gazeteciliğe başladı.
Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesi'nde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi
yayınladı. Sabahattin
Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa,
Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı.
1951'de bir kitapçı dükkanı, ardından bir
fotoğraf stüdyosu açtı. 1954'ten itibaren Akbaba mizah dergisinde takma
isimlerle mizah öyküleri yazdı.
Yazın yaşamı boyunda 100'ün üzerinde takma
isim kullandı. Kemal Tahir'le birlikte Düşün Yayınevi'ni kurdu.Yeni Gazete,
Akşam ve Tanin'de köşe yazıları yazdı. Yazarlığı, Öncü, Yeni Tanin ve
"Ustura" isimli bir mizah eki de hazırladığı Günaydın gazetesinde
sürdürdü.
1962'de Zübük isimli mizah dergisini
çıkardı. 1963'te yayınevinin yanmasının ardından sadece yazmaya başladı.
1972'de Çatalca'da kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlayan
Nesin Vakfı'nı kurdu. Kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışladı.
1976-1980
arasında her dalda edebiyat ödülleri veren Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı'nı çıkardı. 1979'da seçildiği Türkiye
Yazarlar Sendikası Başkanlığı görevini yıllarca sürdürdü. Sadece Türk
edebiyatının değil dünya mizah edebiyatının da sayılı isimleri arasında yer
alan Aziz Nesin, düşünceleri ve yazıları nedeniyle siyasi iktidarlardan sürekli
baskı gördü, tutuklandı, yargılandı, sürgün edildi, cezaevlerinde kaldı.
6
Temmuz 1995 tarihinde yaşamını yitirdi.
Öykülerinde Türk toplumunu
ayrıntılarıyla yansıtır. Anlatımında halk
edebiyatının ana öğelerinden yararlanır. Yer yer masal
temasıyla ve mizah aracılığıyla günlük olayları, toplumsal
aksaklıkları eleştirir. Türk edebiyatında çağdaş mizah yazarlığı tekniklerini
geliştiren, genç mizah yazarlarının doğmasına yolaçan yazardır.
ZORLA
Kendiliğimden şiir yazmadım
Şiir yazdırttı kendini
Hiçbir seviyi ben bırakmadım
Seviler bıraktırttı kendini
Kaçmadığıma bakmayın siz
Döğüştümse namus deyip
Hiçbir kavgayı ben çıkarmadım
Kavgaya zorladılar beni
Bu amansız yarışa kendim girmedim
Soluk soluğa yarışta buldum kendimi
Gönüllü katılmadım hiçbirine
İstesem de istemesem de yarışa kattılar beni
Biliyorum ki yazılan artık yaşanmaz
Ben yazmak istemedim
Yaşamak istedim sevgimi
Kendileri yazdırttılar kendilerini..
BİTKİ OLACAKSAM
Bitki Olacaksam
Çayır çimen olayım
Aman baldıran değil
Yol altında kalacaksam
Gelin arabaları geçsin üstümden
Çelik paletler değil
Üstümde çocuklar koşuşsun
Ne kaçan ne kovalayan
Askerler değil
Kerpiç yapacaksanız beni
Okullarda kullanın
Ceza evlerinde değil
Soluğum tükenmez de kalırsa
Islık öttürsünler
Aman ha düdük değil
Kalem yapın beni kalem
Şiirler yazın sevgi üstüne
Ölüm kararı değil
Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında
Sakın ola ki
Silahlarda değil.
MERAK
içimde bir merak
öyle bir merak ki
ölümümden bir ay sonra
bir güncük yaşamak
ve
dostu düşmanı
suç üstü yakalamak
HOŞÇAKAL GÜZEL DÜNYAM
Hiç kimse buyur etmedi beni
Bu dünyada hiçbir yere
Ama açtım bütün kapıları tekmeleyerek
Bütün engelleri göğüsleyip yıkarak
Buyrun dediler o zaman incelikle
Buyur ettiler
Ve
Buyurdum
Elimden geldiğince görevimi yaptım
Gülümsedim hıçkırıklarımı boğarak
Sonunda kimsenin yorulmadığı denli yoruldum
Artık kapılar açık kalsın
Bundan sonra gireceklere
Şimdi dinlenmeye gidiyorum
Hoşcakal güzel dünyam.
BÖYLE GELMİŞ BÖYLE
GİTMEZ
Bütün anneler, annelerin en güzeli,
Sen, en güzellerin güzeli.
Onüçünde evlendin,
Onbeşinde beni doğurdun,
Yirmialtı yaşındaydın,
Yaşamadan öldün.
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum.
Bir resmin bile yok bende,
Fotoğraf çektirmek günahtı.
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro.
Elektrik, havagazı, su, soba,
Ve karyola bile yoktu evinde.
Denize giremedin,
Okuma yazma bilmedin.
Güzel gözlerin,
Kara peçenin arkasından baktı dünyaya.
Yirmialtı yaşındayken
Yaşamadan öldün...
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek...
Böyle gelmiş,
Ama böyle gitmeyecek!
DOĞUM GÜNÜ TELGRAFI
Sen iyi ki doğdun
Ben iyi ki yaşıyorum
Ne güzel şey
Seni hala seviyorum
BOĞULAN ŞAİR
Senin seyircilerin düşman
Senin yargıcıların düşman
Öylesine yenmek zorundasın ki
Kıl payı bırakmadan
Sayısız genlerle donatmalısın
İmgeden kristallerini
Ki kamaşsın gözleri
Yüreğinden yansıyan ışıltılardan
Elmasını öyle yontmalısın ki sözcüklerden
Bakırı kükürdü çevirip altına
Ki gözlerini alsınlar da kör olsunlar
Kanının akkora kesmiş parıltılarından
Her şair gibi değilsin sen
İşin zor ki ne zor
Yargıcıların bakışlarında parlıyor
Keskin dişleri köpekbalıklarının
Her şairin bir çalgısı var
Senin tek çalgından duyulmalı orkestralar
Her şair senin gibi değil
İşin zor ki ne zor
Seyircilerin tırnakları sende
Yargıcıların dişleri sende
Her şairin bir sesi var
Senin sesinden haykırmalı korolar
Yine de yenik sayarlarsa
Yok sayarlarsa yine de
Öylesine yok olmalısın
Taksınlar nişan diye cinayetlerini
Şiirin koynundayken suç üstünde
Seni boğdukları zaman
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder