ÖĞRETMEN OKULLARININ 166. YIL DÖNÜMÜ
Burhan Bursalıoğlu
16 Mart 1848 tarihinde, sadece öğretmen yetiştirme amacına
yönelik, Abdülmecit döneminde, Ahmet Cevdet Paşa’nın öncülüğünde, İstanbul’da darülmuallim okulu açıldı. Bu okul, zaman, zaman
değişikliklere uğradı. 1870 de darülmuallimin-i
sübyan, 1877 de darülmuallimin-i
idadi, 1891 de darülmuallimin-i
ali olarak , öğretmen
yetiştirme sınıflarına göre adları değişti.
Okula medrese öğrencileri alınıyor,
2 yıllığı okuyan ilkokul, 3 yıllığı okuyan da lise öğretmeni oluyordu.
Öğrencilik dönemlerinde maaş alır, mezun olunca da 80 altın, donanım bedeli
ödenirdi.
SİVAS ÖĞRETMEN OKULU |
TBMM. Döneminde, Bilim Kurulu tarafından okula, “Yüksek
Muallim Mektebi” adı verildi. 1924 de, Erkek Muallim Okulu adı ile, Malatya, Burdur, ve
Diyarbakır’da açıldı.
Şehir ve kasabalara öğretmen yetiştiren Muallim Mektepleri
dışında, köy ve kırsal alandaki okullara öğretmen yetiştiren okullar yoktu.
Buna çare arayan eğitimciler, 1935 de başlayıp 1937 de ki denemelerden sonra
1940 da yasal olarak kurulan Köy
Enstitüleri, köy ve kırsal alan okullarına öğretmen yetiştirmeye
başladı.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet’in, eğitim ve sosyal alanda, en özgün ve en çok ses
getiren bir sistemidir. Bu okullar, Cumhuriyet’in amaç hedefleri, ülke
gerçekleri ve çağdaş eğitim ve öğretim verileri arasında başarılı sentezin ürünüdür.
Ülkemizin yaratıcılığı, yurtseverliği, beyin gücünü kullanma, ulusun en zeki ve
yoksul çocuklarının kendi emekleriyle ücretsiz öğrenim görebileceklerini,
demokrasinin yaşayarak öğrenilebileceğini kanıtlamış olmasına rağmen 1954 de
çıkarılan yasa ile kapatılmıştır.
SİVAS ÖĞ.OK. MEZUNLARI 40 YIL SONRA OKULLARINI ZİYARET EDİYOR |
Köy Enstitüsü gerçeğine Nisan ayında uzun, uzun
bahsedeceğim.
Girişimciliğe, gelişmeye ve yeniliğe dayalı, imkansızlıklar
nedeniyle, adı - sanı duyulmayacak binlerce çocukları yetiştiren, memlekete
kazandıran, aynı zamanda, yatılılık özelliğiyle, sevgi ve arkadaşlık duyguları
geliştiren Öğretmen
Okulları, mesleki birikim ve heyecanın kazandırıldığı, birlik ve
beraberlik duygularının geliştirildiği, körpe beyinlerin, Yurt ve insan
sevgisiyle şekillendirildiği aydın kişi olarak, insanlığa kazandıran bu eğitim
yuvalarında yetişen öğretmenlerin, 1973 de çıkarılan, 1739 sayılı, Milli .Eğ.
Temel kanunu gereğince, yüksek öğrenim görme zorunluluğu getirildi. Bu nedenle,
İlkokullara sınıf öğretmeni yetiştirme amacıyla, 1974-75 öğretim yılından itibaren Öğretmen okulları nın bir kısmında, 2 yıllık Eğitim Enstitüleri açıldı. Yine aynı yasa gereği, Öğretmen okulları nın sayıları azaltılarak, kalanların
da Öğretmen lisesi olarak adları
değiştirildi. Buradan mezun olanlar öğretmen olamıyor, olabilmesi için Eğitim enstitüleri ne gitmek mecburiyeti vardı.
M.Eğ.Temel kanununda, öğretmeni tarif ederken “ Öğretmenlik; genel
kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyonla sağlanan özel bir ihtisas
mesleğidir” der.
Uygulama ise bunun tam tersi olmuştur. 1982 yılında 41 sayılı kanun hükmündeki
kararname ile, 2 yıllık Eğitim
Enstitüleri, Eğitim Yüksek Okullarına dönüştürülerek, Eğitim Fakülteleri ne bağlandı. Eğitim Yüksek Okulları nın süresi, 1989-90 öğretim yılından
itibaren 4 yıla çıkarıldı. Eğitim
Enstitüleri, maalesef , siyasi partilerin ideoloji yatağı haline
getirildi. Gün geçmiyor ki, olaylar ve ölümler olmasın. Yüksek okullardaki
anarşiyi dindirme ve okullardaki açığı giderme amacıyla, 1978 de 80 bin
öğretmen adayına 40 gün verilen kurslar sonucu öğretmen diploması verildi. 40
bin kişiye, mektupla öğretim yöntemiyle öğretmen diploması verilerek
ilkokullara öğretmen olarak gönderildiler.. 30 günlük kursla, ilkokul
öğretmenleri ortaokul ve liselere öğretmen olarak atandı. Eğitimle ilgisi
olmayan, fakültelerden mezun öğrencilerin diplomalarına da “ öğretmenlik yapabilir”
ifadesi ilave edilerek, öğretmen olarak atandılar.
Öğretmen yetiştirme sistemi
1990 yıllarında iyice sıfırlandı. Değişik üniversitelerden 150 bin mezun
öğrenci, ilköğretim okullarına atandı. Bunlara , hizmet içi eğitim dahi
verilemedi. Milli Eğitim Bakanlığı, öğretmen yetiştiren okulları YÖK e devredince, Öğretmen okulları Genel
Müdürlüğünü de
kaldırdı.Yollar iyice tıkandı. Devreye giren YÖK
. Dünya Kalkınma Bankası ile
birlikte yürütmeye başladıkları “Hizmet Öncesi Öğretmen Yetiştirme”
projesi başlatıldı. Bu projede, özel eğitim yöntemlerine ağırlık verildi. 8
yıllık kesintisiz ilköğretimin hedeflenmesi önceleri iyi karşılandı. Ama, Eğitim Fakültelerinde öğretmenlik programı derslerinin tek
tipe indirgenerek, dinamizmin zayıflatılması, Eğitim
Fakülteleri ne
yeterli öğretim üyesi sağlanamaması, Fakültelere,
ihtiyaçtan daha çok öğrenci alınması, programın başarısını, başarısızlığa
itmiştir. Bu nedenle, öğretmenlik hakkını elde eden 100 binlerce aday, yıllarca
kuralara katılmakta, kazananlar atanmakta, kaybedenler, bir yıl daha umutla beklemekte ve sokaklarda iş aramaktadırlar.
Küçük yaşta, Öğretmen
Okulları na alınan körpe
dimağlar, zaman içinde, iyiyi, güzeli, doğruyu yanlışı ayıran, milli duyguları,
Atatürk ilkelerine bağlılığı, meslek bilinciyle, sağlığını, nefesini , gençlik
yıllarını, enerjisini, çocukları için harcayan ve böyle yetişen, Öğretmen okulu mezunu öğretmenlerin yerini, bir başka
yerden yetişen, öğretmenlik formasyonu olmayan, çocuk eğitim dersi almayan,
onların seviyesine inmeyi bilmeyen ve beceremeyen kişiler tutabilir mi? Onlar, azmi, sabrı,
hoşgörüyü, gönüllülüğü, yetiştiriciliği, öğreticiliği, eğiticiliği,
yaratıcılığı, kurtarıcılığı, değişimciliği ve örnek oluşculuğu öğrenmemişse,
öğretmen okulu mezunuyla eşleşmesi mümkün mü? Tabii bu ifadede , mesleği
gerçekten seven, kendini hazırlamış, derslerde sadece çocukların yetişmesi için
gayret gösteren, sınıfında kendi özel problemlerini düşünmeyen, evinde ertesi
günün hazırlığını, planını yapan, okul içi ve dışında, arkadaşlarıyla,
velilerle, çevresindeki insanlara sevgi ve saygı ile yaklaşan, her zaman ve
her yerde bağışlayıcı, sorun giderici, sevilen, temiz ahlaklı ve yukarıda
özelliklerini saydığım karakterde olan öğretmen ve adaylarını ayrı tutuyor,
onlara ayrıca teşekkür ediyorum.
Bu arada, bizleri yetiştiren , tüm öğretmen okullarında
öğretmenlik yapan, çok üstün karakter ve bilgilerle mücehhez öğretmenlerimizin
özveriyle bizleri yetiştirmiş olmalarını da asla unutmuyorum... Onları saygı
ile anıyorum.
SONUÇ: 166. yılını kutladığımız Öğretmen okulları nın kuruluş günü olan 16 Mart’ı davullu zurnalı geçiştirmemiz
gerekirken, varlığı olmayıp, etkilerinin hala geçerliliğini koruduğu, ama
yavaş, yavaş onun da kaybolduğu bir sistemin tekrar yaşatılmasını, Öğretmen Okulları nın yeniden kurulmasını diliyor ve
arzuluyorum. Öğretmen
Okulları ndan
mezun olan öğretmenlerin ve onlara feyz veren çok değerli öğretmenlerimizin,
aramızdan ayrılanlara Allah’tan rahmet , hayatta olanlara sağlıklı uzun yıllar
diler, 16 Mart öğretmen okullarının 166. kuruluş gününü kutlarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder