31 Ocak 2015 Cumartesi

TARİHİ DEĞERLERİMİZ





MİMAR  SİNAN’ın  SÜLEYMANİYESİ
Burhan Bursalıoğlu

Boşuna denmiyor 'Muhteşem Süleyman' diye...

 Siz Sinan'ın, Leonardo da Vinci ile yarışacak dehasını
 biliyor musun?


Sizleri, büyük ustanın kalfalık eserim dediği
 Süleymaniye'nin şifreleriyle tanıştırayım. Akıllara durgunluk verecek  gizemli bir yolculuğa çıkmaya hazır olun.

 Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından
 imparatorluğun gücünü ve görkemini göstermek adına inşa ettirildi.
 Bu görev, tarihin en büyük ustası Mimarbaşı Sinan'a verildi. Camii ve   külliyesi 7 senede bitirildi. Ancak 7 yıllık bu uzun süre Kanuni'nin   canını sıkmıştı. Sinan'ın yapıyı neden bir türlü açmadığını   anlamamıştı. O sırada her taraftan da dedikodular yağmaya başladı.
 Muhteşem Süleyman’a  
'Sinan caminin ortasında oturuyor ve nargile tüttürüyor'  dediler
 Kanuni  çok kızdı, durumu kendi gözleriyle görmek   için bir ikindi vakti Süleymaniye'ye gitti.
 

 Muhteşem yapının içine girdiğinde Sinan tam da söylendiği gibi
 caminin ortasında oturmuş nargilesini tüttürmekteydi.
 Sultan gözlerine   inanamadı.
 Tok sesiyle ve bütün haşmetiyle ''Bu ne iştir Mimarbaşi''
 diye haykırdı.
 Oysa Mimar Sinan'ın içtiği nargilede tömbeki yoktu.  İçtiği sadece suydu. Hiç cevap vermedi. Usta mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek  caminin akustiğini ölçmeye devam ederek, Mihraptaki imamın sesini, aynı  oranda bütün camiye nasıl ulaştıracağını hesaplıyordu. Bunun için   Anadolu'nun değişik köşelerinden 65 tane dev turşu küpü getirterek,   küplerin  içleri boş, ağızları dışarıya gelecek şekilde kubbenin   eteklerine dizdirdiğini gören Kanuni dikkatle ve şaşkın  biçimde, Sinanın verdiği sesin  yüzlerce   metrekarelik mekanın her köşesine, en iyi şekilde yayıldığına bizzat şahit oldu. Kanuni nargilenin sırrını anlamış, ustasını hemen bağışlamıştı. Sinan da amacına ulaşmış, aylarca üzerinde durduğu akustik olayını başararak amacına ulaşmıştı.
 

 Mimar Sinan yapının içine bir de hava koridoru inşa etti.
 Elektriğin henüz bulunmadığı o yıllarda, Süleymaniye 275 dev kandille   aydınlatılıyordu. Sinan, bu kandillerden çıkan is camiye zarar   vermesin ve cemaati rahatsız etmesin diye orta kapının üzerine küçük   bir odacık yaptırdı. Binanın değişik köşelerine açtığı oyuklardan   giren islerin bu odada toplanmasını sağladı.
 Ve adına da İs Odası  denilen bu bölmenin içine  Sinan,  özel bir nemlendirme sistemi kurdu.
Odada toplanan islerden, dönemin en kaliteli mürekkebini damıttı.
 Süleymaniye'nin duvarlarında gördüğünüz o muhteşem kalem işleri,  yazılar, süslemeler, caminin kandillerinden çıkan isten damıtılan o  mürekkeple yapıldı.
Tekrar altını çiziyorum, bunlar günümüzden 458   yıl öncesinin bilimiyle, teknolojisiyle yapıldı.

Cami avlusunun dört köşesinde birer minare bulunmaktadır. Bu minarelerin camiye bitişik iki tanesi üçer şerefeli ve 76 m. yüksekliğinde, cami avlusunun kuzey köşesinde son cemaat yeri giriş cephesi duvarının köşesinde bulunan diğer iki minare ise ikişer şerefeli ve 56 m. yüksekliğindedir.
Süleymaniye nin 4 minareli oluşunun nedeni, İstanbul’un alınmasından sonra, Kanuninin 4. Padişah oluşu; 4 minarede 10 şerefe oluşunun nedeni de, Kanuni Sultan Süleyman’ın 10, Padişah  olmasındandır.
28 revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan bulunmaktadır. Caminin kıble tarafında içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın ve eşi Hürrem Sultan 'ın bulunduğu bir hazire  mevcuttur. Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesinin kubbesi yıldızlarla donanmış gökyüzü imajını vermesi için, içeriden, metalik plakalar arasına yerleştirilmiş pırlantalarla (elmaslarla) süslenmiştir.
Cami süslemeleri açısından sade bir yapıya sahiptir. Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüdür. Mihrabın iki tarafındaki pencereler üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi yazılı bulunmaktadır. Caminin hattatı Hasan Çelebi'dir.
 


 Son bir şifre daha var.. Hani oyuklar var dedim ya isin bir odada   toplanmasını sağlayan, hava akımını içeri alan. Dışarıya çıkıp o iki   oyuktan içeriye baktığınızda, birinden caminin içindeki Allah,  diğerinden ise Muhammed yazılı dev levhaları görürsünüz.

 Ayrıca
 Süleymaniye'nin hangi köşesini, hangi duvarını, hangi açısını
 ölçerseniz ölçün, sayısal olarak karşınıza Allah kelimesinin ve
 katlarının çıktığını görürsünüz.

 Alın işte size sırlarla, şifrelerle dolu bir mabet. Da Vinci
 şifresini yaya bırakacak bir maharet.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ