22 Şubat 2010 Pazartesi

G E Z İ

YARIM GÜNLÜK GEZİ

Burhan Bursalıoğlu

20 Şubat 2010 Cumartesi günü, arkadaşım Ahmet Karslı ile sözleşerek, eşlerimizle birlikte, Beykoz yöresinde gezelim dedik.
Hava güneşsiz, bulutlu,puslu ama yağmursuz, lodos ve sıcaklık 14 derece. Kış ortasında bu sıcaklığı bulmak şans eseri.
Saat 11.45 de Yeniköy’den, Yeniköy-Beykoz dolmuş motoruyla Beykoz’a geçtik. Arabasıyla Göztepe’den, eşiyle gelen Ahmet Beyle buluşup Akbaba köyü istikametine doğru yola koyulduk.

Beykoz’a 5 km. uzaklıkta bulunan Akbaba köyünü 45 yıldır görmüyordum. Rahmetli babamın Beykoz’da görev yaptığı yıllarda sık sık Beykoz’a gider, Akbaba ‘daki, Kaymakdonduran mesire yerinde piknik yapardık. Hatırlayabildiğim yerler çok değişmiş. Tektük tek katlı evler kaybolmuş. Her taraf binalarla dolmuş. Yeşillikler azalmış, ceviz ağaçları azalmış. Çarpık bir kentleşme olmuş.

Fatih Sultan Mehmet’in askerlerinden Akbaba Mehmet efendi’nin kurduğu bu köyde, Ahmet Mithat Efendi’nin çiftliği, Molakof Hasan Paşa’nın konağı, bir hamam, bir çeşme ve Canfeda Hatun Camii vardı. Bu tarihi eserler hala durmakta.
Etraftaki yeşillikler arasından, muhteşem manzaraları seyrede seyrede, Beykoz’ a 15 km. mesafedeki Anadolu Kavağı’na geldik.


Muhteşem doğası, bozulmamış tarihi yapısı ve insanı kendine hayran bırakan manzarasıyla Anadolu Kavağı yerli yabancı herkesi mıknatıs gibi kendine çeken bir büyüsü var..
Sahilde bol miktarda balık lokantaları bulunmaktadır. Yaz aylarında ve hafta sonlarında tüm masalar doludur.


Anadolu Kavağı’ndan ayrılarak tepede bulunan YOROS Kalesine doğru, virajlı ve rampalı yolu takip ederek zirveye ulaştık. Enfes bir manzara. Boğaz ayaklarının altında. Her taraf yeşillik. Karşıda Rumeli Kavağı, sol tarafta bir kısmı görünen Sarıyer. Aşağıya baktığında gördüğün Anadolu Kavağı. Sanki uçaktan boğazı seyrediyormuşuz gibi, boğazla Karadeniz’in birleştiği görüntüler.


İlk bakışta Yoros kalesi, doğanın amansız afetine terkedilmiş, bakımsız ve harabe bir tarihi eser. Yaklaştıkça, tahmini 1500-1600 yıllık kalenin muhteşem kalın duvarlarının bu zamana kadar nasıl dayandığını, nasıl yapıldığını hayretler içinde düşünmeden edemiyorsunuz. Ama yinede duvarlardaki tehlikeli çatlakların oluşması gözardı edilmiş. Her an bir kazanın olması muhtemeldir.


Küçük daracık , yıkık bir duvar boşluğundan iç kısma geçtik. Geniş bir alan, oldukça da meyilli. Doğudan batıya doğru 500 m. Genişlik te 60 ila 130 m. Boyunda.
YOROS Kalesinin kesin yapılış tarihi bilinmemektedir. Doğü Roma İmparatorluğu zamanında yapıldığı, sonradan da Cenevizliler tarafından alındiğı söylenmekte. Duvarlardaki Yunanca yazılar,kalenin Romalılarca yapıldığı savını kuvvetlendirmektedir.


Aşık Paşazade’nin notlarından, 1391 yılında, Yıldırım Beyazıt, güçlü bir orduyla Kocaeli’nden,karayolu ile gelip YOROS Kalesini zaptetmiş, küçük bir birliklede Yahşi Beyi gönderip Şile hisarını ele geçirdiğini belirtmiştir. Amaç İstanbul’un alınması için, Karadenizden gelebilecek savaş gemilerini durdurma önlemini almakmiş.
Kale içinde 25 evlik bir mahalle barınıyormuş.

Bu tür tarihi eserler, vakıfların himayesindedir. YOROS ta tanıtıcı bir levhası dahi yok. Bakım sıfır. Çıkış yolu kenarında bulunan birkaç turistik kafeler kaleye canlılık getirmektedir.
YOROS ‘ tan ayrılarak Riva’ya doğru hareketlendik.
Yollar otoban gibi. Genişlemiş, asfaltlanmış. Şile yolu tamamlanmış. Herhalde 3. Köprü için yollar ayarlanıyordur.


Beykoz’a 18 km. olan Riva’da hiç birşeyin değişmediğini gördüm. Cumartesi olmasına rağmen, kimsecikler yoktu. Her taraf sessizlik içindeydi. Birkaç emlakçı ile bir eczane açılmış. Kumsal genişlemiş ama hala makineler çalışıyor, Riva çayının denizle birleştiği yerden kumlar çekiliyor. Kumsalın girişine, kalenin denize yakın kısmına açılan kafede yorgunluk giderdik. Servis ve gizmetten memnun ayrıldık.


Riva Kalesinde çok az bir kısım kalmış. Bir ara orada çay ocağı vardı. Kale Cenovalılar tarafından inşa edilmiş. Bir ordunun öncü birliği gibi, YAROS Kalesinin görevini hafifletmek amacıyla yapılmış.
Riva’nın diğer bir özelliği de TFF. Burada 3 futbol sahası ve tesisleri bulunmasıdır. Genellikle Milli Takım burada kamp yapar.


Dönüşe başladık. Yol kenarında, hazırladıkları yiyecekleri, gözleme, çay, meşrubat, kabaktan cevize, turşudan kestaneye, kurutulmuş yemişlerden bademe kadar, bir çadır içinde satış yapan aile dikkatimizi çekti. Bir hanım yufka açıyor, bir hanım sacda gözleme kızartıyor, bir hanım da iç hazırlıyor. Beyler de diğer yiyeceklerle ilgileniyor. Gözlemenin kokusu iştahlandırdı. Oturduk gözlemelerimizi bir kısmımız çayla, bir kısmımız ayranla yedik. Birkaç öteberi alarak oradan da ayrıldık.

Yeşillikler arasından, Tokat köyünün içinden geçerek, günün yüztutmuş aydınlığın karanlığa dönüşüne başladığı saatte Beykoz’a vardık. Vedalaştık ve yine motorla Yeniköy iskelesine çıktık.
Yarım güne sığdırdığımız bu kısa anlamlı gezimiz, kışın mahmurluğundan kurtulmamıza yaradı. Bu nedenle, bizi yönlendiren değerli arkadaşım Ahmet Karslı ve eşi Nursel Hanıma teşekkür ediyorum

20 Şubat 2010 Cumartesi

T A R İ H


95 YILIN HİKAYESİ

Burhan Bursalıoğlu

Yıl, 1915.

Çanakkale'de kan gövdeyi götürüyor.
"Geçerim" diye saldıran emperyalistlerin insan kaybı, 200 bini aşmış...
"Geç de görelim" diyen dedelerimizin kaybı ise, 250 binin üstünde....
Mermiler havada çarpışıyor.
Cesetler toplanamayacak kadar çok...
Bu inanılmaz kıyıma rağmen, İngiliz Hükümeti durumdan memnun.
Çünkü gerçeği bilmiyor.
Çanakkale'deki İngiliz cephe komutanı, "Vaziyet gayet iyi... Bugün yarın geçeriz" raporları gönderiyor devamlı...
O sırada genç bir gazeteci var orada.
Avustralyalı.
Melbourne Age Gazetesi'nin muhabiri.
Görüyor ki, durum kel...
Hadise, hiç de İngiliz komutanın anlattığı gibi değil.
Türkler kafaya koymuş...
Kuru ekmek yiyor, bulursa üzüm hoşafı içiyor, şakır şakır ölüyor....
Ama geçirmiyor.
Avustralyalı olduğu için özellikle dikkatini çeken bir konu daha var.
İngiliz komutanlar, karargâhta klasik müzik eşliğinde viski yudumlarken, Anzaklar patır patır gidiyor. En son iki tabur Anzak
gönderiyorlar bir bölgeye... Türklerin, iki taburu yok etmesi iki saat bile sürmüyor.

Üstelik, müthiş bir sansür var.
Yazdığı haberler, İngiliz yetkililer tarafından engelleniyor.
Bakıyor ki, olacak gibi değil...
Sarılıyor kaleme, tüm gerçekleri tek tek anlattığı, 8 bin kelimeden oluşan, "Gelibolu Mektubu"nu yazıyor.
Özeti şu: "Çanakkale geçilemez... Hemen çekilin."
Ve bu mektubu, sansürden kurtulmak için Avustralya Başbakanı'na "elden" ulaştırıyor.
Avustralya Başbakanı mektubu okuyor, gözlerine inanamıyor ve acilen, yine "elden", İngiltere Başbakanı'na ulaştırıyor..
İngiltere Başbakanı mektubu okuyor, Savaş Kabinesi'ni topluyor,orada bir daha yüksek sesle okuyor...
Gizlice araştırılıyor.
Mektup doğru.
Hatta az bile yazılmış.

Cephedeki İngiliz komutanın, kendi poposunu kurtarmak için palavra attığı anlaşılıyor.
Ve karar veriliyor.
Komutan görevden alınıyor.
Emperyalistler, Çanakkale'den çekiliyor.
Yazdığı mektupla savaşın sona ermesini sağlayan genç gazeteci, Avustralya'da "kahraman" gibi karşılanıyor.
"Sir" ünvanı veriliyor.
E tabii kapılar açılıyor...
Savaşa "muhabir" olarak giden gazeteci, savaştan sonra "gazete sahibi" oluyor.

Yıl, 1952.
Çanakkale'de savaşın kaderini değiştiren "sir gazeteci" vefat ediyor.
Bir tane oğlu var...
1931 Avustralya doğumlu Rupert Murdoch

Babasının gazetesinin başına geçiyor.
Çalışıyor, çalışıyor, çalışıyor.
Avustralya'ya sığmıyor...
ABD'ye, Avrupa'ya el atıyor.
Dünya medya imparatoru.
75 televizyon kanalı...
175 gazetesi var.
TV kanallarıyla 600 milyon izleyiciye, gazeteleriyle 11 milyon okuyucuya hitap ediyor.

9 Nisan, 2003 tarihinde Murdoch’un News Corp.şirketi ile GM, DIRECTV dahil Hughes Electronics'in %34'ü, PanAmSat'ın %80'i dahil toplam $ 6.6 milyar dolar bir bedel karşılığı bir alışverişe imza attılar. 19 aralık, 2003 günü FCC ve adalet bakanlığı alışverişi onayladılar.

Nihayet, dördüncü denemesinde Murdoch ABD'nin DBS pazarında bir pay edinebilmiş oldu. İngiltere'deki BSkyB, italya'daki Sky Italia, Asya'daki STAR TV, ve güney amerika'daki Sky Latin America, Avustralya'daki FOXTEL ve Japonya'daki Sky PefectTV! ile birlikte global bir DBS kralı oldu.
2004 yılında Murdoch’un News Corp. şirketi ""dünya'nın en büyük"" medya konglomera'sı oldu. News Corp. sahip olduğu gazeteler, TV istasyonları, film stüdyo'ları, dergiler, kitap basımevleri, kablo sistemleri ve uydu sistemleri ile halen $52 Milyar dolar değerinde yatırım değerine ve yıllık $22 milyar dolar gelire sahip.


RUPERT MURDOCH uyduda seyrettiğimiz veya emuyla çözmeye çalıştığımız bir çok digital platformun sahibi.Hotbird uydusunda bir çok kanalda parmağı var.
Yıl, 2006.
Çanakkale'nin " dövüşerek" geçilemeyeceğini ilk anlayan " sir gazeteci " nin oğlu Rupert Murdoch Çanakkalenin nasıl geçirileceğini 2006 da Türkiye'den aldığı TGRT ile gösterdi.
Murdoch:, amerika da yaşamaktadır.
Yatırım yaptığı yerler: Asya, Pasifik, İngiltere, Amerika, Avusturalya ve Avrupa'nın birçok ülkesi.
Oxford mezunudur.

17 Şubat 2010 Çarşamba

T Ü K E T İ M

Alın size ülke gerçeği!

kaçak elektrik ile ısıtılan kuyu suyu!

Burhan BURSALIOĞLU

Ülkemizde ELEKTRİK her zaman sorun olmuştur. Yıllardır, kaçak elektrik kullanılmasının önüne geçilememiştir. Bu nedenlede , elekrik geliriyle gideri denkleşememekte ve devlet kolay yol olarak bu müessseeyi özelleştirerek bulmuştur. Özel sektörde açığını kapatmak için yükü, dürüst elektrik kullanan vatandaşın sırtına bindirmektedir.
Aşağıda TEDAŞ ın raporundan alınmış bir bölümü okuyacaksınız.

TEDAŞ, 156.901.365.217 kilowatsaat enerji satışı yapıyor, buna karşılık, sadece 134.359.839.244 'lük bölümün tahsilâtını yapabiliyormuş.

Haberin detayında, iller itibariyle bakıldığında, kaçak elektrik kullanımında ilk ve son 5 il aşağıdaki şekilde oluşuyor.

En çok kaçağın olduğu iller


TÜKETİLEN MİKTAR ÖDENEN MİKTAR KAÇAK ORANI
Kilovatsaat Kilovatsaat %
MARDİN 3.139.826.081 858.491.679 72.66
ŞIRNAK 1.056.093.873 307.571.016 70.87
BATMAN 1.162.739.317 389.073.263 66.54
DİYARBAKIR 3.613.663.393 1.248.843.912 65.44
HAKKARİ 422.741.681 150.684.836 64.36


En az kaçağın olduğu iller

TÜKETİLEN MİKTAR ÖDENEN MİKTAR KAÇAK ORANI
Kilovatsaat Kilovatsaat %
MUĞLA 1.351.960.049 1.305.528.152 3.43
Ç.KALE 1.739.207.113 1.882.711.219 3.25
BİLECİK 964.573.925 936.657.931 2.89
KARABÜK 564.125.013 552.117.164 2.13
DENİZLİ 1.449.236.586 1.430.455.120 1.30



Yıllardır bildiğimiz, sürekli okuduğumuz bu haberin nesi ilgini çekti diye düşünebilirsiniz?
Hemen baştan onu belirteyim.
Hiç kaçağın olmadığı, Denizli gibi bir sanayi kentinin nüfusu 955.000’dir.. Buna karşılık sanayinin olmadığı Mardin’in nüfusu ise 150.000’dir. Sanayisi olmayan, nüfusu 200.000 daha düşük Mardin’de tüketilen elektrik miktarı, Denizli’nin iki katından bile fazladır.
İşte konuyu ilginç kılan budur. Daha az kişiyle, sanayide kullanmadan bu kadar elektrik nasıl tüketilir?

Saydığım ve devamını tahmin edebileceğiniz illerde, devlet daireleri, okullar, lojmanlar, askeri birlikler gibi yerler liste dışı bırakıldığında kaçak kullanım oranının %99 civarında olduğu yetkililer tarafından ifade edilmektedir.
2007 verilerine göre elektrikteki kaybın faturası 2,2 milyar TL’dir.
Konuyu araştırınca, okuduklarıma inanamadım. Bizzat yetkililerin ifadelerine göre, kaçak elektrik konusundaki girişimcilik, teknik beceri, zekâ kullanımı üst seviyede.


Altında role bulunan fayansa dokunarak devreye giren sistem yapmışlar. Ekip geldiğinde fayansa dokununca kaçak, ekip gittikten sonra dokunulunca ise yasal bağlantı devre dışı kalıyormuş.
Fotoğraf ya da röntgen filminden bir parçayı, sayacın arka kısmından içeri geçirerek numaratörün ilerlemesini engelliyorlarmış.
Ampul sıkıştırılıp yanınca sayaçtan geçen enerji, gevşetilince kaçak kullanım hattı devreye giriyormuş.
Sayacın üst kısmını matkapla delen bazı vatandaşlar ise bağladıkları iple toplu iğneyi sayacın içine sarkıtarak, sayaç içerisindeki klipsi devre dışı bırakıyorlarmış.
Tamam, iyi hoş, bu kadar çaba sarf ederek kaçırıyorlar elektriği de, bizim soru halen cevap bulmadı.
Kaçırdıkları elektriği ne yapıyorlar?

Harp olur, darp olur yastık altında dursun deyip bir kenara koyamazsın.
Kesilir mesilir neme lazım diyerek stoklayamazsın.
Nasılsa bedava deyip konu komşuya dağıtamazsın.
E ne yaparsın o zaman?
İşte tespit edilmiş bazı kaçak kullanım yolları.


Bir köy evinde bulunan tandırın içerisi rezistans döşenerek ısıtılmaktaymış ve köyün ekmekleri bu tandırda pişiriliyormuş.
İnanması zor ama kuyuya sistem kurup, suyu sürekli sıcak tutuyorlarmış.
Başka bir köyde yapılan denetimlerde ise vatandaşın duvarların içine rezistans döşeterek, evini duvardan ısıttığı tespit edilmiş.
En sık karşılaşılan yöntemlerden birisi, bildiğiniz yaylı yatakları evin tavanına asıp elektrik veriyorlarmış. Ev sıcacık oluyormuş. Hatta abartıp hayvanlarının konforunu bile gözetmişler. Bu sistemi ahırlarına bile koymuşlar.


Öngörülebilir diğer bir kullanım alanı ise, elektrikle çalışan cihazların rağbet görmesi. Yemekler elektrikle pişiriliyor. Su elektrikle ısıtılıyor.. Çok sayıda evde klima mevcut. Evlerde yoğurt yapma makinesinden, yumurta kaynatma makinesine kadar envai çeşit elektrikli cihazla karşılaşmanız mümkün.
Ya, insanlar zaten mağdur, birde sen niye uğraşıyorsun? Adamların o kadarcık lüksü olsun diyebilirsiniz.
İyi dediniz, hoş dediniz ama, TCK Madde 142 öyle demiyor. O buna nitelikli hırsızlık diyor ve 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ön görüyor.
E tabi birde benim vicdanımla, cüzdanım öyle demiyor. Dürüst vatandaş olmanın cezasını % 16 fazla fatura ödeyerek çekmek istemiyor.




















16 Şubat 2010 Salı

A T A T Ü R K










ABD, Atatürk ölünce ne yaptı?




Gönderen : Mehmet Bilgehan MERKİ

Tarih: Şubat 1923

Yani; Kurtuluş Savaşından dört ay sonra, Yani; Cumhuriyetin ilanından dokuz ay önce.

Mustafa Kemal, Amerikan milletine hitaben, Lozan Konferansının kesintiye uğramasının ardından, ABD Senatosuna aşağıdaki mektubu göndermiştir:

“Büyük Amerikan Milletine,

Siz zulüm ve zorbalığı kendi vatanınızdan uzaklaştırdınız.
Siz, uzun ve kanlı bir mücadeleden sonra kendi özgürlük ve bağımsızlığınızı kazanarak halk egemenliğine dayanan demokratik bir devlet ve güçlü bir uygarlık kurdunuz.
Yer kürenin diğer tarafında diğer bir ulus var ki, o da aynı özgürlük, aynı bağımsızlık ve aynı demokrasi uğrunda mücadele ediyor, kan döküyor.
Bu ülkünün arılık ve yüceliğine karşı düşüncelerinizi yanıltmak istiyorlar.
Bu propagandayı yapanlar, ya birtakım cahil tutucular veya yeni kazandığımız özgürlüğü kaldırmak ve bizi ondan mahrum etmek isteyen gizli ve açık düşmanlarımıza alet oluyorlar.
Yalanlara ve iftiralara inanmayınız.
Özgürlük ve bağımsızlık uğrunda savaşan ve tıpkı sizler gibi dünyada ilerleme ve adaleti sağlamak için samimi bir surette mücadele eden Türk halkına kalbinizi açık bulundurunuz.”

Gazi Mustafa Kemal

Bu mektup, Amerikan Senatosu'nun 26 Şubat 1923 günkü oturumunda,
Senatör Mr. Oven'in önerisi üzerine, okunarak zapta geçirilmiştir.
Bundan dört hafta sonra, Mustafa Kemal, ünlü 'TIME' dergisine kapak olmuştu..
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu 'Dostluk eli'ne, en anlamlı cevap, tam onbeş buçuk yıl sonra geldi.
10 Kasım 1938'de, Türk Milleti, acıların en büyüğünü yaşıyordu, Atatürk ölmüştü.
Durum, bütün ülkelere resmen bildirildi.
Afganistan'dan Finlandiya'ya, Japonya'dan Letonya'ya kadar
bütün ülkeler cenazeye en üst seviyede heyetlerle katılacaklarını bildirdiler.

Atatürk'ün en çok savaştığı ülke İngiltere, özel bir zırhlı ile gönderilen ve başında, onun Anafartalar'da denize döktüğü kıtaların komutanı Mareşal Lord Birdwood ve İngiltere'nin Akdeniz Filosu Başkomutanı Oramiral Dudley Pound olmak üzere kalabalık bir heyet ve12 subay 160 erlik bir tören kıtası ve 56 mevcutlu bir bando ile katılırken, düşman Yunanistan, başında Başbakan Metaxas olmak üzere,12 kişilik yüksek bir heyetle cenaze töreninde bulunacağını açıkladı.

ABD'den ise, uzun süre cevap gelmedi.
Sonunda, Amerikan Dışişleri Bakanlığı Protokol Dairesi,18 Kasım 1938'de, Ankara'daki Büyükelçiliği'ne gönderdiği yazıda,törende ABD'yi, sadece Büyükelçi'nin temsil edeceğini bildiriyordu.

Yazıda, asıl enteresan olan ifade, şöyle idi:
“ABD büyükelçiliği'nden alınan bir telgrafta
Amerikan hükümeti adına cenaze töreninde kullanılmak üzere,
300 dolarlık bir çelenk yaptırılması için büyükelçiliğe yetki verilmesi " önerilmiş,
ancak ABD dışişleri bakanlığı bu bedeli yüksek bulduğundan, büyükelçiliğe 200 dolar harcama yetkisi verilmiştir.

Not: ABD, Lozan Antlaşması'nı tanımayan ilk ve tek ülkedir...

14 Şubat 2010 Pazar

BELİRLİ GÜNLER

SEVGİLİSİ VE MUTLU EVLİLİĞİ OLAN TÜM DOSTLARIMIN, 14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜNÜ KUTLAR, MUTLULUKLAR DİLERİM


Burhan Bursalıoğlu

12 Şubat 2010 Cuma








KANSERDEN KORUNMA

Burhan Bursalıoğlu

Kanser hepimizin bildiği,çok tehlikeli ,ölümcül bir hastalıktır. Yıllar önce, verem hastalığı vardı. Solunum yolu ile bulaşan, vücudun dirençsiz, zayıf anını kollayıp etkili olmaya başlayan mikroplar, akciğerleri perişan edip, görev dışı bırakan, tedavisinin zor ve az olduğu bir hastalıktı. Kanser de ona benzer, ama, Kanser, vücudumuzun bütün organlarını saran, uzun müddet yatırıp sonuçta götüren, yapılan ameliyatların da yüzde yüz faydalı olacağı ihtimali olmayan bir hastalıktır.
Aşağıda, kanserden korunmak için sıraladığım önerilerden, uygulanması kolay olanları dahi yapmak, en az korunma yönünden fayda sağlıyacağını zannediyorum.
Sağlıklı kalın.
Öneriler:

1. Her akşam duş alın, üstünüzü tamamen değiştirin. (Çevre kirliliğini eve taşımayın)
2. Haftada en az bir kere balık yenmeli. Bu balıklar dip balıklaı olmamalı. Somon veya yüzey balığı, Akdeniz, Ege balığı olmalı.
3. Evdeki halıları temiz tutup sirkeli su ile silinmelidir..
4.. Bulaşıklar çok az deterjanla, makinesiz ve eldiven kullanarak yıkanmalıdır.
5. Çamaşırda her türlü deterjandan kaçınıp, devamlı olarak zeytinyağİ ve defne sabununu kullanılmalıdır. Eller ve vücudu yıkarken hakiki zeytinyağı, defne veya fıstık yağından yapılan hakiki sabunlar seçilmelidir...
6.Yeni alınan beyaz her türlü iç çamaşırlar muhakkak en az 2 kere kaynatılmalı. Çünkü bunlar beyazlatılmak için kanserojen maddelerle yıkanıyor.
7. Oda spreyleri doğrudan doğruya petrol menşeli olup zehiri soluyarak, Akciğerimize geçiyor ve dolaylı olarak da bağışıklık sisteminiz bozuluyor.
8. Sebzeleri mevsiminde dondurup saklamakta fayda var. Yalnız bir kez çözülünce onu muhakkak kullanmalıyız. Mikro dalgada ve ateşte bir kere ısıtılır. Çünkü , ikinci kez ısınan sebzenin değeri ölür DNA'yı bozar. DNA kırılması da kanserojene yol açar.
9. Radyasyon kronik olarak kansere en çok yaklaştıran faktörlerden biridir. Televizyondan, cep telefonundan ve radyasyon yayan(özellikle tüplü) cihazlardan uzak durarak, az kullanılmalıdır.
10. Kanola yağı kızartma için en uygun yağdır. Onun dışında birinci seçeneğimiz zeytinyağdır. Memleketimizin iftihar edebileceği yağdır. Fındıkyağı da tercih edilebilir.
11. Çocuklarımız fastfood türü yiyecekleri 15 günde bir yiyebilirler. Ama haftada 3 kez yedikleri takdirde beyin tümörlerinde, lenfomalarda ve lösemilerde 3 kat artış gözükecektir. Çocuklarımıza arada bir verebiliriz. Ama dışarıdaki yiyeceklerin nasıl kızartıldığını bilmiyorsunuz. Ona göre hareket edilmelidir.
12. Çocuklara meyve ve yoğurdu bol yedirmek lazım. Ancak yoğurdu ev yoğurdu olarak kullanmak lazım. Peynir ve çökelek fazla miktarda yenmelidir. Keçi peyniri çok faydalıdır.
13. Çocuklarımızı beyaz un, beyaz şeker ve tuzdan koruyalım. Bisküvi, gofret, çukulota, cips türü şeylerden uzak tutmalıyız. Bunların ve benzeri şeylerin beslenmeye hiçbir katkısı yoktur.
14. Belki tuzcular üzülecekler ama Konya'ya akan kanalizasyonlar ve kirletici sularla, Türkiye'nin en büyük tuzunu karşılayan Tuz Gölü'müz maalesef torbaların içinde çok iyi steril edilmedikleri takdirde bize kanseri ufak ufak taşıyorlar. Bu nedenle kaya tuzunu tercih edilmelidir.
15 .Şekerden uzak durulmalıdır. Amerika'daki çocukların tombul olmasının sebebi her şeye şeker katmalarıdır. Ucuz beslenmedir.
16. En faydalı gıdalardan birisi cevizdir. Daha sonra fındık ve bademdir. Ayçiçeği açık alınmalıdır. İşlemden geçmemiş olacak, kavurup yiyilebilir. Ama fındık, ceviz gibi yiyeceklei kabuklu alınmalıdır. Çünkü içine böceklenmesin diye ilaç sıkılmaktadır. Sonsuz faydaları olan yiyeceklerdir. Günde bir avuç muhakkak tüketilmelidir.
17. Elma dünyanın en faydalı gıdalarından birisidir.
18. Plastik, bakır, alüminyum kap kullanılmamalı . Porselen, cam ve çelik kullanılmalıdır. Meyveler de bu tür kaplarda yıkanmalı. Bunların içine litresine göre 9-10 çorba kaşığı elma sirkesi atılmalıdır. Aşağı yukarı yarım saat bekletildikten sonra tekrar yıkanmasın. Çünkü mikrop alır.
19. Meyvelerin üzerine parlak görünmesi için mum sürülüyor. Bunları hakiki zeytinyağlı sabundan geçirdikten sonra elma sirkeli sudan geçirilmeli. Ya da elma sirkesi ile ovulduktan sonar , kabuğu ile tüketilmelidir.
20. Lahana, marul gibi yiyeceklerin ilk dört kabuğu çöpe atılmalı. Ne kadar yıkanırsa yıkansın, bunların üzerindeki pestisitler temizlenmez. Çaresi yoktur.
21. 3 ayda bir içtiğimiz suları değiştirmemiz lazım. Satın aldığımız sularda az miktarda da olsa kanserojen dozlar karışabilir. Bunlar kontrollü sular ama 3 ayda bir değiştirmek gerekiyor.
22. Plastik her yerde zehir. Plastik bardaklar, kaplar, plastk kap kacak evimizin her tarafına girdi. Bunların varlığı zehirle karşı karşıyayız demektir
23. Meyvalar, özellikle posasıyla yenmelidir. Suyu kanserli hastalara veriliyor. Meyve suyuna geçmeyen çok madde posada kalıyor. Bu şekilde kolon ve mide kanserinden korunmuş olunuyor.
24. Bakır, özellikle beyin tümörlerinde ön plana çıkıyor. Çok iyi kalaylı olursa bu etki azalıyor. Bakır madeninden yapılan küpe, yüzük ve bilezik türü takılar takılmamalıdır.
25. Havuzların iyi temizlenmesine dikkat edilmelidir. Ozonla temizlemek lazımdır. Aşırı klorlu havuza girilmemelidir. Spor yerine, kanser davet edilmiş olunuyor.
26. Bütün beyazlatıcılardan kaçınlmalıdır. Çocuklarımızın kullandığı pırıl pırıl bembeyaz defterler klorla temizleniyorlar. Parlak olmayan defterler kullnılmalıdır. Kullandıkları boyalarda da kanserojen etkisi bulunmaktadır.
27. Sigara dan uzak durulmalıdır..
28. Kesinlikle kepekli un tüketilmelidir.
29. Hergün düzenli yürüyüş yapılmalı ve zihin sağlığı için haftada en az bir kitap okunmalıdır.
30. Kilomuz düzenli olarak kontrol edilmelidir.

11 Şubat 2010 Perşembe

A T A T Ü R K















YAŞAMI SÜRESİ İÇİNDE ATATÜRK' ün ALDIĞI MADALYA VE MADOLYONLAR

Burhan Bursalıoğlu

Mustafa Kemal Atatürk Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti döneminde bir çok madalya ve madalyonla ödüllendirilmiştir. Bu madalya ve madalyonlar aşağıdaki tablolarda sıralanmıştır.

Atatürk'ün madalya ve nişanları ile manevi evlatlarından Afet İnan, Rukiye Erkin, Sabiha Gökçen'in armağan ettikleri Atatürk'e ait eşyalar Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesinde sergilenmektedir.


Madalyalar1:
1-5. Rütbeden Mecidi Nişanı 2. Abdülhamit Kurmay Yüzbaşı rütbesindeyken görev aldığı Şam'daki üstün hizmetlerinden dolayı verilmiştir. Gümüş 55 25.12.1906

2- 4. Rütbeden Osmani Nişanı V. Mehmet Binbaşı rütbesindeyken Gönüllü olarak katıldığı Bingazi savaşlarında gösterdiği başarıları nedeniyle verilmiştir. Gümüş 06.11.1912
3- Legion d’honneur Nişanı Fransa Akdeniz Mürettep Kuvvetler Komutanlığı Kurmaylığı Harekat Şube Müdürlüğünde Yarbay rütbesindeyken gösterdiği başarılarından ötürü şövalye rütbesiyle onurlandırılmıştır. 11.03.1914

4- 3. Rütbeden Osmani Nişanı 5. Mehmed Reşad Yarbay rütbesindeyken Tekirdağ'da kuruluş durumundaki 19. Tümen komutanlığına gönüllü atanması neticesinde gösterdiği tümen kurma ve hazirlamadaki başarıları nedeniyle verilmiştir. Gümüş - 01.02.1915
5- San Aleksandr Nişanı, Komandör Rütbesi I. Ferdinand Albay rütbesindeyken Çanakkale Savaşlarındaki kahramanlıkları nedeniyle verilmiştir. 23.03.1915

6- Imtiyaz Madalyası 5. Mehmed Reşad Albay rütbesindeyken 19. Tümen Komutanı'yken gösterdiği üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. Gümüş 30.04.1915
7- Liyakat Madalyası 5. Mehmed Reşad Albay rütbesindeyken Çanakkale Savaşlarındaki üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. Gümüş 25 01.09.1915

8- Demir Haç Alman Imparatoru II. Wilhelm Albay rütbesindeyken Çanakkale Savaşlarındaki üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. Demir 45 28.12.1915

9- Liyakat Madalyası 5. Mehmed Reşad Albay rütbesindeyken Anafartalar Grup Komutanı'yken gösterdiği olağanüstü başarıları nedeniyle verilmiştir. Altın 25 17.01.1916

10- 2. Rütbeden Osmani Nişanı 5. Mehmed Reşad Tuğgeneral rütbesindeyken Kafkas Cephesi Savaşları'nda gösterdiği üstün başarılarından dolayı verilmiştir. Gümüş 65x90 01.02.1916

11- Liyakat Madalyası Avusturya-Macaristan Tuğgeneral rütbesindeyken I. Dünya Savaşı’ndaki üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. Mine 30 27.07.1916

12- 3. Rütbeden Kruva ve Merit Nişanı Avusturya-Macaristan I. Dünya Savaşı’ndaki üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. 27.07.1916
13- 2. Rütbeden Mecidi Nişanı 5. Mehmed Reşad Tuğgeneral rütbesindeyken 16'ıncı Kolordu Komutanı olarak gösterdiği olağanüstü başarıları nedeniyle verilmiştir. Ortasi Altın 65x85 12.12.1916

14- 1. Rütbeden Demir Haç Almanya Tuğgeneral rütbesindeyken I. Dünya Savaşı’ndaki üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. Demir 45 09.09.1917
15- 2. Rütbeden Demir Haç Alman Hükümeti Tuğgeneral rütbesindeyken I. Dünya Savaşı’ndaki üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. Demir 45 09.09.1917
16- 2. Rütbeden Liyakat Madalyası Avusturya-Macaristan I. Dünya Savaşı’ndaki üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. 09.09.1917

17- Kılıçlı Mecidi nişanı 5. Mehmed Reşad I. Dünya Savaşı’nda Tuğgeneral rütbesindeyken 16. Tümen komutanı olarak, birliğinin Muş, Bitlis ve Tatvan'ı Ruslardan geri alması nedeniyle verilmiştir. Altın 40 23.09.1917
18- 1. Rütbeden Kılıçlı Mecidi Nişanı 5. Mehmed Reşad Tuğgeneral rütbesindeyken I. Dünya Savaşı’ndaki üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. Ortası Altın 65x100 16.12.1917

19- 1. Rütbeden Krone der Preussen (Kılıçlı Prusya Kordonu) Nişanı II. Wilhelm Tuğgeneral rütbesindeyken I. Dünya Savaşı’ndaki üstün başarıları nedeniyle verilmiştir. 19.02.1918
20- Harp Madalyası 6. Mehmet Vahdettin I. Dünya Savaşı için özel olarak Padişah 5. Mehmed Reşad tarafından çıkarılmış gazilik madalyası Gümüş Fakfon 70 11.05.1918

21- Aliyülala Nişanı Emanullah Han Mareşal rütbesindeyken Türk Orduları Başkomutanı olarak Kurtuluş Savaşı'ndaki büyük başarısından dolayı Afgan Kralının vermiş olduğu şeref madalyası Ortası Altın 100 27.03.1923
22- İstiklal Madalyası - Kırmızı şeritli (cephe hizmeti) ve yeşil şeritli (cephe gerisi hizmeti) TBMM Kurtuluş Savaşı zaferindeki başkumandanlığı sebebiyle verilmiştir. Prinç 35x40 21.11.1923

23- Murassa Nişan Türk Hava Kurumu Türk Hava Kurumu'nu kurması sebebiyle verilmiştir. Platin 50 20.05.1925
24- Sadakat Gümüş Demir Haç Türk Ordusuna verdiği hizmetlerden dolayı Mareşal Fevzi Çakmak tarafından verilen nişan Gümüş 12.11.1931

Madalyonlar


1 -Abide-i zafer hatırası 1927

2- Müttefik ajanslar 4. Kongresi 1929

3- İran Şahı'nın Türkiye'yi ziyaretleri hatırası 1934

4- 1. Ordu manevra hatırası 20 Ağustos 1937
5- 2. Ordu manevra hatırası 13 Ekim 1937

6 -Ankara'ya gelişinin 18.yıl hatırası 27 Aralık 1937

7- TBMM Rozeti 28 Aralık 1929

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ