22 Kasım 2013 Cuma

KISSADAN HİSSELER






 
KISSALARDAN HİSSELER:))))))))))))
Sözleri ile dünyayı değiştiren 5 Yahudi:


Musa herşey EMİR dedi


İsa herşey SEVGİ dedi



Freud herşey SEX dedi

Marx herşey PARA dedi

Einstein herşey İZAFİYET dedi  

BİR DENİZ YILDIZI HİKAYESİ
Şair ve bilim adamı Lauren Iseley , bir gün sahilde yürüyüş yapıyordu. Uzakta danseder gibi hareketler yapan bir adam dikkatini çekti. Merak edip hızlı hızlı ona doğru yürüdü. 

Yaklaşınca bir gencin yerden bir şey alıp denize attığını ,
sonra birkaç adım koşup aynı hareketi sürekli tekrarladığını gördü.
Biraz daha yaklaşıp genci selamladı ve aralarında şu konuşma geçti:
- Ne yapıyorsun böyle ?
- Okyanusa denizyıldızı atıyorum.
- Denizyıldızı mı ?
- Evet.... Güneş yükseldi ve sular çekiliyor. Eğer onları hemen suya atmazsam
az sonra ölecekler.

- Ama görmüyor musun ki , kilometrelerce sahil var ve baştan aşağıya denizyıldızı ile dolu ,
 ne farkedecek ?
Genç adam eğilerek yerden bir denizyıldızı daha aldı , denize fırlatırken:
- Bakın..........................!!!
 Onun için fark etti!

Hiçbirimiz herkesin hayatını değiştiremeyiz, ama en azından bir kişinin, yalnızca bir kişinin biz var olduğumuz için daha iyi halde yaşamasını sağlayabiliriz.:))

 
Küçük bir oğlan çocuğu Tanrı ile karşılaşmak istiyordu. Tanrının çok uzaklarda yaşadığını ve önünde uzun bir yolun olduğunu biliyordu. Böylelikle sırt çantasını çörek ve meyve suyu kutularıyla doldurup yola koyuldu. Evinden üç apartman ileride yaşlı bir adama rastladı. Yaşlı Adam parkta oturmuş güvercinlere yem veriyordu. 
Çocuk adamın ......yanına oturup sırt çantasını açtı. Tam meyve suyundan bir yudum içecekti ki adamın acıkmış olabileceğini fark etti. Çantasından bir çörek alıp adama Verdi. Adam hoşnut bir şekilde çöreği Kabul etti ve çocuğa gülümsedi. Adamın gülümsemesi o kadar muhteşemdi ki çocuk bunu tekrar görmek istedi. Adama meyve suyu uzattı. Adam çocuğa tekrar gülümseyerek karşılık Verdi. Çocuk mest olmuştu! Bütün gün öylece oturup çörek yediler, gülümsediler; tek bir sözcük bile konuşmadılar.
Hava kararmaya başlayınca, çocuk NE kadar yorgun olduğunu fark etti. Ayağa kalkıp bir iki adım yürümüştü ki geri döndü, adama doğru koşup ona sımsıkı sarıldı. Adamsa çocuğa yaşamındaki en güzel gülümsemeyle karşılık Verdi.

Kısa bir süre sonra çocuk evine varıp kapıyı açtı. Çocuğun yüzündeki mutluluğu gören annesi çok şaşırdı. "Seni bu kadar mutlu edecek NE yaptın bugün?" diye sordu annesi. 
"Tanrı ile yemek yedim,"diye yanıt Verdi çocuk. Annesi daha bir yanıt veremeden devam etti çocuk. "Biliyor musun? Tanrı, gördüğüm en güzel gülümsemeye sahip!"

Öte yandan, yine çocuk gibi mutluluktan ışıl ışıl olan yaşlı Adam evine döner. Adamın oğlu babasının yüzündeki huzuru görünce şaşırır.
 "Baba, seni bu kadar mutlu edecek NE yaptın bugün?" 
Adamın yanıtı şu oldu: "Parkta Tanrı ile çörek yedim." Oğlu daha bir yanıt veremeden de devam etti: "Biliyor musun, beklediğimden çok daha genç." 
Çoğu kez bir insanın tüm yaşamını değiştirebilecek bir dokunuşun,
Bir gülümsemenin, güzel bir sözün, kulak verip dinlemenin,
içten bir iltifatın ya DA gösterilen en küçük bir ilginin NE denli güçlü olabileceğinin farkında değiliz.

Karşılaştığımız her insan yaşamımıza belli bir neden için, belli bir süre için ya DA
ömür boyu bizimle kalmak için girer.:)))))
 Hepsini de sevgiyle kucaklayın.....:)))

 
Ben......Zorsa Başarırım...bilirsiniz!!!
Sadece..... İmkansızsa  Biraz Zaman Alacaktır...:)))
Yaşam dediğimiz bu yolculukta; payımıza düşen herşeyin
bizleri tatmin etmesi dileğiyle... :))

 SEVGİYLE  KALIN
RÜYA 

Alıntıdır.

15 Kasım 2013 Cuma

ŞİİR DÜNYAMIZIN DEĞERLERİ - 18 -



ŞİİR  DÜNYAMIZIN  DEĞERLERİ - 18 -

AZİZ  NESİN 
Burhan Bursalıoğlu

20 Aralık 1915'te İstanbul'da doğdu. İki yıl Darüşşafaka Lisesi'nde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdi. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulu'ndan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı.
 Bir süre bakkallık yaptı. Ardından gazeteciliğe başladı. Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesi'nde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi yayınladı. Sabahattin Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı.
 1951'de bir kitapçı dükkanı, ardından bir fotoğraf stüdyosu açtı. 1954'ten itibaren Akbaba mizah dergisinde takma isimlerle mizah öyküleri yazdı.
 Yazın yaşamı boyunda 100'ün üzerinde takma isim kullandı. Kemal Tahir'le birlikte Düşün Yayınevi'ni kurdu.Yeni Gazete, Akşam ve Tanin'de köşe yazıları yazdı. Yazarlığı, Öncü, Yeni Tanin ve "Ustura" isimli bir mizah eki de hazırladığı Günaydın gazetesinde sürdürdü.
1962'de Zübük isimli mizah dergisini çıkardı. 1963'te yayınevinin yanmasının ardından sadece yazmaya başladı. 1972'de Çatalca'da kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlayan Nesin Vakfı'nı kurdu. Kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışladı. 
1976-1980 arasında her dalda edebiyat ödülleri veren Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı'nı çıkardı. 1979'da seçildiği Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı görevini yıllarca sürdürdü. Sadece Türk edebiyatının değil dünya mizah edebiyatının da sayılı isimleri arasında yer alan Aziz Nesin, düşünceleri ve yazıları nedeniyle siyasi iktidarlardan sürekli baskı gördü, tutuklandı, yargılandı, sürgün edildi, cezaevlerinde kaldı.
6 Temmuz 1995 tarihinde yaşamını yitirdi.
 Öykülerinde Türk toplumunu ayrıntılarıyla yansıtır. Anlatımında halk edebiyatının ana öğelerinden yararlanır. Yer yer masal temasıyla ve mizah aracılığıyla günlük olayları, toplumsal aksaklıkları eleştirir. Türk edebiyatında çağdaş mizah yazarlığı tekniklerini geliştiren, genç mizah yazarlarının doğmasına yolaçan yazardır.


ZORLA

Kendiliğimden şiir yazmadım 
Şiir yazdırttı kendini 
Hiçbir seviyi ben bırakmadım 
Seviler bıraktırttı kendini 

Kaçmadığıma bakmayın siz 
Döğüştümse namus deyip 
Hiçbir kavgayı ben çıkarmadım 
Kavgaya zorladılar beni 

Bu amansız yarışa kendim girmedim 
Soluk soluğa yarışta buldum kendimi 
Gönüllü katılmadım hiçbirine 
İstesem de istemesem de yarışa kattılar beni 

Biliyorum ki yazılan artık yaşanmaz 
Ben yazmak istemedim 
Yaşamak istedim sevgimi 
Kendileri yazdırttılar kendilerini..

 

BİTKİ OLACAKSAM


Bitki Olacaksam 

Çayır çimen olayım 
Aman baldıran değil 
Yol altında kalacaksam 
Gelin arabaları geçsin üstümden 
Çelik paletler değil 
Üstümde çocuklar koşuşsun 
Ne kaçan ne kovalayan 
Askerler değil 
Kerpiç yapacaksanız beni 
Okullarda kullanın 
Ceza evlerinde değil 
Soluğum tükenmez de kalırsa 
Islık öttürsünler 
Aman ha düdük değil 
Kalem yapın beni kalem 
Şiirler yazın sevgi üstüne 
Ölüm kararı değil 
Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında 
Sakın ola ki 
Silahlarda değil.


MERAK


içimde bir merak 
öyle bir merak ki 
ölümümden bir ay sonra 
bir güncük yaşamak 
ve 
dostu düşmanı 
suç üstü yakalamak


HOŞÇAKAL GÜZEL DÜNYAM

Hiç kimse buyur etmedi beni 
Bu dünyada hiçbir yere 
Ama açtım bütün kapıları tekmeleyerek 
Bütün engelleri göğüsleyip yıkarak 
Buyrun dediler o zaman incelikle 
Buyur ettiler 
Ve 
Buyurdum 

Elimden geldiğince görevimi yaptım 
Gülümsedim hıçkırıklarımı boğarak 
Sonunda kimsenin yorulmadığı denli yoruldum 
Artık kapılar açık kalsın 
Bundan sonra gireceklere 
Şimdi dinlenmeye gidiyorum 
Hoşcakal güzel dünyam.


BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMEZ

Bütün anneler, annelerin en güzeli, 
Sen, en güzellerin güzeli. 
Onüçünde evlendin, 
Onbeşinde beni doğurdun, 
Yirmialtı yaşındaydın, 
Yaşamadan öldün. 
Sevgi taşan bu yüreği sana borçluyum. 
Bir resmin bile yok bende, 
Fotoğraf çektirmek günahtı. 
Ne sinema seyrettin, ne tiyatro. 
Elektrik, havagazı, su, soba, 
Ve karyola bile yoktu evinde. 
Denize giremedin, 
Okuma yazma bilmedin. 
Güzel gözlerin, 
Kara peçenin arkasından baktı dünyaya. 
Yirmialtı yaşındayken 
Yaşamadan öldün... 
Anneler artık yaşamadan ölmeyecek... 
Böyle gelmiş, 
Ama böyle gitmeyecek!


DOĞUM GÜNÜ TELGRAFI

Sen iyi ki doğdun 
Ben iyi ki yaşıyorum 
Ne güzel şey 
Seni hala seviyorum



BOĞULAN ŞAİR

Senin seyircilerin düşman 
Senin yargıcıların düşman 
Öylesine yenmek zorundasın ki 
Kıl payı bırakmadan 

Sayısız genlerle donatmalısın 
İmgeden kristallerini 
Ki kamaşsın gözleri 
Yüreğinden yansıyan ışıltılardan 

Elmasını öyle yontmalısın ki sözcüklerden 
Bakırı kükürdü çevirip altına 
Ki gözlerini alsınlar da kör olsunlar 
Kanının akkora kesmiş parıltılarından 

Her şair gibi değilsin sen 
İşin zor ki ne zor 
Yargıcıların bakışlarında parlıyor 
Keskin dişleri köpekbalıklarının 
Her şairin bir çalgısı var 
Senin tek çalgından duyulmalı orkestralar 

Her şair senin gibi değil 
İşin zor ki ne zor 
Seyircilerin tırnakları sende 
Yargıcıların dişleri sende 
Her şairin bir sesi var 
Senin sesinden haykırmalı korolar 

Yine de yenik sayarlarsa 
Yok sayarlarsa yine de 
Öylesine yok olmalısın 
Taksınlar nişan diye cinayetlerini 
Şiirin koynundayken suç üstünde 
Seni boğdukları zaman

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ