8 Mayıs 2009 Cuma

T E O R İ L E R



TÜM ANNE VE ANNE ADAYLARININ ANNELER GÜNÜNÜ SAYGI İLE KUTLARIM




YUSUFCUK


EVRİM üZERİNE


KEREM AKCASU


Ortaya atıldığı günden itibaren üzerinde en çok konuşulan teoridir herhalde evrim. Ben inanmıyorum. Neden inanmadığımı yazmadan önce anlamadığım başka bir konuyu yazmak istiyorum.

Konu ile ilgili son iki sene içinde oldukça fazla sayıda kitap okudum ve hala okuyorum. Anlamadığım şu; ülkemizde evrim teorisini savunan çok sayıda kitap yazılmış ve yabancı dillerden çevrilmiş olmasına rağmen, “intelligent design - ID” (akıllı tasarım)denilen ve evrime BİLİMSEL AÇIDAN karşı çıkan teori ile ilgili çok az sayıda kitap var. Dediğim gibi ID teorisi oldukça bilimsel, yani savunucularının yazdığı kitapların büyük bir çoğunda evrenin oluşumu “takdiri ilahidir”, “Tanrı böyle yaratmış” gibilerden sözler bulamazsınız. Yazılanların bazılarını aşağıda benim de neden evrime inanmadığımı anlatırken yazacağım.
Gelelim evrime neden inanmadığıma. İlk olarak şunu söyleyeyim, inanmadığım evrim yani tekamül değil, Darwin ve neo-Darwin teorisyenlerinin iddia ettiği gibi evrendeki her şeyin bilhassa da hayatın tamamen rastlantı sonucu meydana geldiği, ve bunun da, küçük rastlantısal genetik mutasyonların doğal seleksiyon ile seçimi olduğu. Konuyu açıklamak için güzel bir sözle başlayayım: “Çok fazla tesadüf, tesadüf olamaz.”
Her şeyden önce evrim teorisyenlerinin açıklayamadığı üç temel konu var.


Birincisi hayatın nasıl başladığı. En büyük dayanakları bundan yaklaşık 3.5 milyar yıl önce olduğu inanılan atmosferik koşullar laboratuar ortamında yaratılıp, içinden yıldırım ve şimşekleri simüle eden, elektrik akımları geçirildiğinde aminoasitlerin oluştuğudur. Ama evrim teorisyenleri nedense gerisini, yani bu aminoasitlerin HİÇBİR ZAMAN bir protein zinciri oluşturmadığı gerçeğini çabucak geçiştirirler. Yani bu deneyler uzatıldığı zaman bu aminoasitler maalesef şans eseri bir araya gelip protein oluşturmamışlardır.


İkincisi cinsiyetin ortaya çıkışı. Cinsiyet burada açıklayamayacağım kadar uzun nedenlerden dolayı evrim teorisyenleri için kuramsal bir muammadır!” Kelimesi kelimesine olmasa da anlamı bu olan sözleri yazan ben değilim. Kim mi? Ateizmin ve neo-Darwin teorisinin en ateşli savunucusu Richard Dawkins… Bu sözle ilgili yorumu size bırakıyorum.


Üçüncüsü ise günümüzden 500 – 600 milyon yıl önce pre-kambriyen dönemde meydana gelen canlı patlaması. Fosil kayıtları bu dönemde oluşması binlerce hatta milyonlarca yıl aldığı söylenen evrim ile açıklanamayan hızda bir tür patlaması meydana geldiğini gösteriyor. Örnek olarak çok iyi tanıdığımız üç canlı. Hamamböceği, karasinek ve yusufçuk. Bu canlıların ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle beraber mesela yusufçuğun 350 milyon yıldır HİÇ değişmediği biliniyor. Gözle görülebilir ilk canlı 700 milyon yıl önce ortaya çıktığına göre yusufçuğun meydana gelmesi için 350 milyon yıl ÇOK KISA BİR süre. Çünkü bu yaratık dört kanatlı olması nedeniyle evrim teorisyenleri tarafından evrim artığı olarak kabul ediliyordu. Çünkü dört kanadı çırpmak daha fazla enerji harcamak demekti ve bu nedenle kendisinden sonra evrimleşen bir çok uçucu iki kanatlıydı ve bazılarında dört kanatlı uçuculardan evrimleştiklerine ilişkin izler vardı. Yani bu böceğin neslini sürdürmesi de ortaya çıkışı gibi şans eseriydi. Ancak sahip olduğu anormal manevra yeteneği, boyutlarına göre sahip olduğu inanılmaz rüzgar direnci ve yapılan hesaplamalar bu böceğin uçuşun verimini düşürdüğü bilinen ve bu nedenle de uçak mühendislerinin azaltmaya uğraştığı rüzgarın geri itme kuvvetini (drag force) havada asılı dururken ve bilhassa da uçarken kullandığını ve bu nedenle de korkunç bir enerji verimine sahip olduğunu gösterdi. Ve özellikle yine uçak mühendislerinin en büyük problemlerinden biri olan düşük hızla uçuşun sırlarını keşfetmek için son 20 senedir en çok inceledikleri böcek haline geldi. Ve bu işi nasıl yaptığı hala tam olarak bilinmiyor.
Bundan sonra yazacaklarım tamamen kendi fikirlerim olup, hiçbir yerden alıntı değildir ve sadece beni bağlar.

Rastlantı ile ilgili anlayamadığım başka bir olay ise yine evrimin izah edemediği yaşlanma. Milyarlarca yıldır her türlü probleme RASTLANTI SONUCU kimyasal ve fiziksel olarak şeytanın aklına gelmeyecek çözümler geliştirmiş olan canlılar, yaşlanmaya karşı bir çözüm getirememişler. Her canlı maalesef ölüyor.
Ayrıca evrim teorisyenleri bence iki yüzlü. Çünkü dünya üzerinde genetik olara ikinci bir ben olma ihtimali çok ama çok düşük. Hatta o kadar küçük ki adli olarak “0” kabul ediliyor. Ama DNA kopyalanması olayında birbirinden bağımsız olarak işleyen bir kaç kontrol mekanizması sayesinde genetik mutasyonların oluşma ihtimali bakteriler için milyarda, maymun veya biz insanlar gibi daha karmaşık canlılarda on milyarda bir. Durum bu iken oluşma ihtimali zaten bu kadar az olan genetik mutasyonun, peş peşe gelen iki tanesinin aynı gen parçacığına rastlaması ihtimaline olağan bir şey olarak bakılıyor. Şöyle düşünün. Milli Piyango çekildi. Ve büyük ikramiye çıkma ihtimali diğer başka bir sayıyla aynı olan 111111 sayısına isabet etti. Dediğim gibi her ne kadar büyük ikramiyenin 910374 numarasına isabet etmesi ile 111111 sayısına isabet ihtimali AYNI olsa da ikinci ihtimal piyangoyu oynayanların kafasında ACAYİP büyük bir soru işareti oluşturur herhalde. Bir sonraki hafta veya bir yıl sonra bir gün yine büyük ikramiye yine 111111 veya 111112 sayısına isabet ederse olacak olan tek şey isyan ve mahkeme olur herhalde.







BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ