Hepimiz karamsar yaşam içinde birer piyon durumuna girdik. Nasıl isteniyorsa öyle hareket bekleniyor. Eskisi gibi, neşeli, güvenli, saygılı, korkusuz, endişesiz günlerimiz kalmadı. Romantikliğimiz kalmadı. Gereksiz ve boş işlerle günümüzü gün ediyoruz. Eski günlerimizi arar olduk. O günleri, yaşadıklarımızı, hatıralarımızı unutur olduk. Atatürk'ümüzün " geçmişini hatırlamayan topluluklar, geleceğe yön veremezler " anlamındaki sözleri aklıma geliyor.
Yaşadığı ortamı ve geleceği, şiirleriyle düşüncelerini , cesaretle dile getiren şairlerimiz de ,anılmaz oldular. Şiirleri söylenmez oldu.
Yakın geçmişe kadar okul kitaplarında olan, anlamlı ve gür sesimizle, sınıfları gürlettiğimiz dizeler artık okul kitaplarına konmuyor.
Bundan sonra, her iki günde değiştirerek, hafızalarımızda paslanmış olan şiirleri Blogumda yayınlayacağım. Meraklılar, çocukluklarını hatırlayarak, bulundukları yeri gür sesleriyle çınlatsınlar.
Burhan Bursalıoğlu
ÇANAKKALE
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
Övün ey Çanakkale, cihan durdukça övün!
Ömründe göstermedin bin düşmana bir gün.
Sen bir büyük milletin savaşa girdiği gün,
Başına yüz milletin birden üşüştüğü yersin!
Sen savaşa girince mızrakla, okla, yayla.
Karşına çıktı düşman çelikten bir alayla.
Sen topun donanmayla, tüfeğin bataryayla,
Neferin ordularla boy ölçüştüğü yersin!
Nice tüysüz yiğitler yılmadı cenk devinden,
Koştu senin koynundan çıkar çıkmaz evinden.
Sen onların açtığı bayrağın alevinden,
Kaç bayrağın tutuşup yere düştüğü yersin!
Toprağından fazladır sende yatan adamlar,
Irmağın kanla çağlar, yağmurun kanla damlar.
O cenkten armağandır sana kızıl akşamlar,
Sen silahın inançla son döğüştüğü yersin!
Bir destana benziyor senin bugünkü halin.
Okurken duyuyorum sesini ihtilalin.
Övün ey Çanakkale, ki sen Mustafa Kemal'in,
Yüz milletle yüz yüze ilk görüştüğü yersin!
OTUZBEŞ YAŞ
Cahit Sıtkı TARANCI
Yaş otuz beş ! Yolun yarısı eder .
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var ?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz ?
Ya gözler altındaki mor halkalar ?
Neden böyle düşman görünürsünüz
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar ?
Zamanla nasıl değişiyor insan
Hangi resmime baksam ben değilim
Nerde o günler , o şevk , o heyecan ?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış
Geç farketttim taşın sert olduğunu .
Su insanı boğar , ateş yakarmış
Her doğan günün bir dert olduğunu ,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar ?
Nerden çıktı bu cenaze ? Ölen kim ?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
Neylersin ölüm herkesin başında .
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde , nasıl , kaç yaşında ?
Bir namazlık saltanatın olacak
Taht misali o musalla taşında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder