GARİPÇE
Burhan Bursalıoğlu
Kurban Bayramı’nın son Cumartesi günü Ailece, güzel havanın zevkini, bayram yorgunluğunu, bir nebze olsun çıkarmak ve kahvaltı yapmak için Garipçe Köyü ne gittik.
Sarıyer’e 11, Taksim’e 31, Eminönü’ne de 34 kilometre mesafede, Rumeli kavağı ile Rumeli feneri arasında kalmış, taşlı, kayalıklı vadiye sıkışmış, 450 nüfuslu bir köy.
Köy meydanı park yeri olmuş. Kahvaltıya gelenler arabalarını oraya koyarak, kısa, dar sahildeki lokantalara doluşmuş, kahvaltılarını yapıyorlardı.
Önü deniz , karşı sahilde Poyraz köy görünüyor. Çardaklı küçük bir lokantaya girerek 9 kişilik grubumuza masa hazırlatıp, açık büfeden yiyebileceğimiz kahvaltılıklarıımızı alarak, neşe ve temiz deniz havasını soluyarak , sabah görevimizi yeri ne getirdik.
Kahvaltımı bitirip, Şevval’i de yanıma alarak, köyü dolaşmaya, köy hakkında bilgi edinmeye çıktık.
Dışardan gelen insanların çok yoğun olduğu Garipçe köyünden görülenler gerçekten çok garip. Yıkık dökük ahşaptan yapılmış bina enkazları, etrafta yığın halinde olan çöpler, sahilin kirliliği. Topu topu 3 lokanta, muhtarın odasına bitişik bir bakkal dükkanı ilk göze çarpanlar. Gazete sorduk, “yok” dediler. Neden ? dedik, “ burada satılmaz gazete okuyanlar Sarıyer, Kavak veya Fener den alırlar” dediler. Anladım ki bu köy okumuyor. Zaten okul da yokmuş, Nüfusun azlığı, çocukların az oluşundan okul kapanmış, bina da bakımsızlıktan viraneye dönmüş, yer yer duvarlar çökmüş, tam bir enkaz.
Üzülerek seyrettiğimiz bu gariplikleri yadırgarken, bir taraftan da fotoğraflar çekiyoruz. Rastladığımız yaşlı insanlardan da bilgiler almaya devam ediyoruz.
Mitolojide lanetlenmiş kral Phineas bu köyde yaşamış. Halkın anlattıkları hikayede “Buraya bir garip insan gelmiş” diyerek ifade ettikleri galiba bu lanetli kral olmalı.
Köy adının zaman içinde değişikliklere uğradığı söylenmekte. Etrafın taşlı, kayalıklı sarp doğal yapıya sahip olmasından dolayı, kartal ve akbabalar yuva yaparlarmış. Bu nedenla buraya “Akbaba şehri” derlermiş.
Diğer bir adı da, Osmanlıcada, “yakın, yakında olan, yer ve zaman yakın “ anlamına gelen “Karib” sözcüğünün değişerek önce “ karibce” sonra da “garipçe “ olmuş.
Garipçe köyünün halkı çoğunlukla Rize'li ve Trabzon'lu. Şaşırdım. Çünkü bu yörelerin insanları etraflarını düzenli ve temiz tutar. Ama Garipçe bunlara yakışmıyor.
Halk balıkçılıkla geçiniyor. Başka hiçbir sanatsal gelirleri yok. Balık avlama yasağının başlamasıyla, yasağın bitimine kadar, Garipçede av malzemelerinin temini, bozuk ağ ve motorların tamiri ile uğraşılır, av yasağının kalktığı Eylül ayında tüm sağlıklı, güçlü erkekler balığa çıkar. Balığa çıkanlar yasağın başladığı Haziran ayına kadar denizde avlanarak yakın oldukları kent ve kasabalara uğrayıp satış yaparlar. Köy yaşlı ve kadınlara emanet ediliyor. Gençlerin çoğu, okumak ve iş aramak için köyden uzaklaşır. Nüfusun azalmasının başlıca sebebi de bu imiş.
Yüzümüzü denize döndürdüğümüzde, sol tarafta kalan merdivenlerden çıkıp 6-7 dakika yürüdüğümüzde 1450 yıllarında Cenevizliler tarafından yapılmış bir kale ve kule ile karşılaştık. İki tarafı taş duvarlarla örülmüş geçit ten sonra sağlam demir kapılardan geçtik. Sonra karanlık bir dehlize girdik. Dehlizden çıkınca, kemerli, tuğla örmeli iki taraflı duvarların bitiminde merdivenlerden oluşan geçitler, koğuşlar, demir kapılar, çeşitli büyüklükte pencereler, tabyalar ilk göze çarpan, bakımsız, pislik içinde, çöplük yuvası.
Köy muhtarı, kale ve kuleyi onarıp restore edilmesi, işletilmesi , halka açmayı, köye gelir temin etmeyi planlıyarak, 1994 de müracaat etmiş. Milli Savunma Bakanlığı kale ve yöreyi ikinci derecede güvenlik bölgesi olarak kabul edip, muhtarın projesinin uygulanmasında bir mahsur olmadığına karar vermiş. Bu iyi ve faydalı kararın uygulanmaya geçirilmesi için, brokratik engellerin kaldırılması mümkün olmamış. 15 yıl, bu engelleri kaldırmaya yetmemiş.
Ne yazık ki, işlevlerde karşımıza çıkan brokratik engelleri hiçbir iktidar, “söz vermelerine rağmen” en aza indiremedi. Bu sebepledir ki, birçok tarihi değerlerimiz çürümekte, enkaz olmakta, heba olup yok olmaktadır.
Garipçe Köyünden öğle vakti Rumeli Fenerine doğru hareket ettik. Bir başka yazımda da Rümeli Feneri gezimizi anlatacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder