SİBİRYA ESİR KAMPLARI
Burhan Bursalıoğlu
Son zamanlarda Dünya devletleri arasında, son yüz yıl içinde yapılan, doğru ve yanlış olayların tartışmaları yapılmaktadır. Bu tartışma bizde de olmaktadır. Tartışılan olaylardan kimi mide bulandırıcı, kimi faydalı, ders alıcı, kimi de söz konusu edilmesinde gerek olmadığına inananların, son sözü söyleyerek, tartışmanın yönünü değiştirten konular.
Üç gün önce yazdığım, Nargin esir kampında, Türk esirler hakkındaki gerçeklerden sonra, bugün, Sibirya’ya götürülen, Türk esirlerin 2 aylık yolculuklarında kendilerine yapılan mezalimleri konu edeceğim.
Birinci Dünya savaşında değişik cephelerde Ruslara esir düşen Türk askerleri, en talihsiz esirlerdendi. Çünkü, diğer esirlerden farklı olarak Türk esirleri Sibirya’ya gönderiliyorlardı.
HİKAYELERİ, AMA GERÇEK
Rus ve Ermeni kuvvetlerinin Doğu Anadolu illerinden aldıkları, 13 subay ve 350 askerden oluşan bir kafile, Hasankale’den yaya olarak yola çıkarıldı. Zayıf ve güçsüz esirlerden yürümekte zorlanan, önce 95, sonra da aynı nedenle 80 kişiyi kurşuna dizdiler. Diğer yerlerden de toplanıp esir edilen asker ve sivillerle birlikte
50 kişilik yük vagonlarına 100 kişiyi balık istifi gibi yerleştirip, Sibirya’nın da en soğuk bölgelerine gitmek için hareket ettiler. İstenilen esir kampına gidene kadar esirlerin yarıdan çoğu yollarda şehit oldular. Kapıları kapalı, kilitli olan vagonlara doldurulan esirlerin bir kısmı açlıktan, bir kısmı hastalıktan, bir kısmı intihar ederek, bir kısmı da zevkten kurşuna dizilerek şehit oldular. Şehitler kazılan çukurlara atılıyor, kimin nerede, gangi çukurda olduğu da belirtilmiyordu.
Vagonların kapıları açılmadığı için askerler oldukları yerlere ihtiyaç gideriyorlardı. Bırakın içerdekileri, kokudan vagona dahi yanaşma mümkün olmuyordu. Her taraf pislik ve sidik içindeydi.
Yollarda verilen şehitler nedeniyle, vagonlardaki esir sayısı da azalıyordu. Bir taraftan da hastalıklar çoğalıyodu. Tren Tiza istasyonuna geldiğinde, içinde 100 esir bulunan iki vagon kör bir ray üzerine bırakıldı. Vagondaki askerler, ilgisizlikten, ac ve susuzluktan, hastalıktan hepsi şehit oldular.
Vagonlardaki bu insanlık dışı görüntüler kayda geçmesin, ileride delil olmasın diye bazı vagonları, içindekilerle birlikte, özellikle Ermeni askerler ateşe verdiler. Hastalıkları bahane ederek, 500 kadar esir askerimizi de soyup, göz göre göre donmalarına neden oldular.
Esir kampında Türkler |
Sağ kalıp, Sibirya’nın en soğuk esir kampına götürülen esirler, pislikten, banyo yaptırılmadığı için saçlarında oluşan bitler, soğuktan korunmak için derinin altına saklandıkça kaşıntı yapıyor, kaşıntılara dayanamayan esirlerin çoğu , tırnaklarıyla deriyi yoluyor, kanatıyor ve çığlıklar atıyor, dengeleri bozuluyor deliriyorlardı.
Genellikle Ermeni askerlerin yoğun olduğu bölgelere gönderilen esirlerimizi öldürmek onlar için bahane çok ve öldürme de kolay oluyordu. İntikam ve zevk onları insanlık dışına itiyor ama aldırış etmiyorlardı. Esir pazarları kurarak, Türk esirlerin sağlamlarını 12, zayıflarını 6 rubleye, hastaları da bir paket sigaraya satacak kadar alçalıyorlardı.
Kamp yaşamı da berbattı. Tahta üzerinde, üst üste yatırılıyor, ne yatak ne yorgan ve ne de bir battaniye vardı. Zaman zaman üzerlerindeki yazlık giysilerde çıkarılarak, bu halleriyle donmaya bırakılıyorlardı.
Sibirya kamp görüntüsü |
Ortaya konan bir tencerenin başında en az 15 kişi bulunuyordu.
Yaralı askerlerin tedavileri yapılmıyordu, ilaç verilmiyordu. Bazıları hastahanelere alınsa da, Ermeni doktorların eline düşenin akibeti ve kurtuluşu şehitlik mertebesi oluyordu.
Sibirya’ya tesadüfen de olsa, gezmek için de olsa, görevli olarakta gelmiş olsa, Türk esirlerinin durumunu gören, onlara yapılan insanlık dışı muamelelere şahit olan batılılar, insanlıklarından utanıyor, gözyaşlarını tutamıyorlardı.
Kısaca, birinci dünya savaşında esir alınan Türk askerlerinden 200 bini, bugün “dostumuz” dediğimiz , boyun büktüğümüz, her dediklerini ikiletmediğimiz devletlere ait değişik 10 esir kampında, işkence, hastalık, intihar ve donma suretiyle şehit edilmişlerdir.
Yaralı esirler |
Yıllardır Ermenilerin, tüm Dünya’yı ayağa kaldırarak “Soy kıyım, katliam” naralarına karşılık, bizim yöneticilerimiz bu 200 bin askerimizin neden hesabını sormaz? 200 bin şehitimiz için, gerçekten biz suçlu muyuz? Neden sesimiz çıkmıyor? Bizden 1915 in hesabı soruluyor. Biz de 1914-1918 in 4 yıl içinde esirlerimize yapılan zalimce davranışların, işkencelerin, hesabını sorup , onlardan, insan olduklarını iddia ediyorlarsa, ispatını isteyelim. Bütün dünya insanla , insan olmayanların kimler olduğunu anlasın.
Gerçi böyle de olsa kimse bize inanmaz ve oy vermez . Çünkü, anladığımız anlamda hiçbir devlet gerçek dost değildir.
İşte Kıbrıs. Kaç devlet Kıbrıs’ı tanımıştır?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder