İ D A M
Burhan Bursalıoğlu
Gün geçmiyor ki sözlü
ve yazılı basında, Ülkemizin değişik yörelerinden cinayet haberleri duymayalım. Bu haberlerin çokluğu, cinayetlerin işleniş tarzı,
kişilerin düşmanlık nedenleri, kişilerin yakınlıkları, sebepleri insanın kanını
donduruyor.
Annenin çocuklarını, babanın eşi ve çocuklarını, kardeşlerin
birbirlerini, hala,teyze, dayı, amcanın yeğenlerini veya bunun tersi işlenen cinayetlerin sebeplerine baktığımızda,
“cinayet işlemek, adam öldürmek bu kadar ucuz mu? “ sorusunu ister istemez soruyoruz. Özellikle cinayetlerin çoğu, ekonomik, namus, ümitsiz aşk, taciz, hırs, kan davası,
tedhiş, taammüden ve isyan eylemlerinde,
bilerek veya bilmeyerek oluşan ölümlerdir. Son bir ölüm haberi, çöp taşıyan birinin
elindeki çöpten yere düşen şişe için işlenmiş. Görüyorsunuz, sanki karınca veya sivri sinek öldürüyorlar. Sebep mi? Aşağıda sırası geldiğinde açıklayacağım.
Toplu yaşamın bazı
sıkıntıları da ölümleri getirmektedir.
Şanlıurfa ceza evinde meydana gelen, ve ikinci kez aynı
yerde başlatılan yangınlı, ölümlü isyan hareketini örnek olarak gösterebiliriz. Bu olayın sebebi ne olursa olsun, toplu bir hareketin meydana
getirdiği ölümlü ve maddi zararlı eylemin de, korkusuzca yapılması bir
güvenceden kaynaklanıyor olabilir. Nedir güvence? “Ölmeyeceği” güvencesi. Bu güvenceyi
veren Devlet ve Ceza İnfaz
Yasasıdır.
13 kişinin öldüğü 5 kişinin yaralandığı olayda, 8 kişilik koğuşta 18 kişi yatarsa olacağı
budur. Resmi açıklamalarda, 20 kişilik koğuşa 60 tutuklu veya hükümlü
konursa, bir kişilik ranzaya 2-3 kişi
sığdırılmaya çalışılırsa, bir kısım mahkümları yerde yatırılırsa, 50-60 kişilik
koğuşlarda tek tuvalet olursa, ihtiyacı karşılayacak su verilmezse, aydan aya
banyo yaptırılırsa, orada ne olmaz ki? Kavga da çıkar, yangında olur, taciz de
olur, insanlar da ölür.
Bu insanlar en ağır suçu işlerlerken asla ölüm akıllarına
gelmez. Çünkü, işlediği suçun cezası ölüm olmayacaktır. Hele, hele bu insanlar yaşamları boyu yoksulsalar, başkalarının himmetine
muhtaçsalar, işlediği suçu bir çıkar karşılığında işlemişse, hayatta kimsesi
yoksa, ömür boyu hapishanelerde yatmak,
onun için kurtuluş saymaktadır. Yatağı var, yemeği var, koğuş dolusu da arkadaşı var. İşin ucunda ölüm de olmayınca
hapishaneye, onlar için girmek suç değil
mükafat gibidir.
Bugünkü şartlar, ceza evlerinde yatanların sayıları,
kapasitenin çok üstündedir.
Cinayetlerin bu kadar kolay işlenmesinin ve ceza
evlerinin mahküm veya tutuklulara
yetmediğinin nedeni ne olabilir.? Yukarıda sebeplerini saydığımız
nedenlerin bir kısmı, eğitimsizlik, örf ve adet, yaşama, mekan ve koşullarının
yanında, caydırıcılığı olmayan ceza yasalarıdır. Hatta mevcut yasaların ,
kişiler tarafından yanlış algılanıp, yanlış kararlar da vermesidir.
Ceza yasasında eksik olan İDAM dır. İşlenen suç ve cinayetin arkasında idamın
olmasını bilmek, acaba o insanın daha sakin olmasına neden olmaz mı?
İdamı yasalarda var
olduğunu bilen ,” sonunda beni de idam
ederler” diye düşünen bir insan bile bile cinayet işler mi? Tabii ki münferit
olaylar olacaktır. Tabii ki hırsına yenilmiş olacaktır. Tabii ki kan
arayacaktır. Ama bunların sayıları bir ellin parmakları kadardır. İdam caydırıcıdır. Özellikle orta ve geçkin
yaşlılar bilir. İdamın yasalarda olduğu zaman içerisinde, bu kadar cinayet
işleniyor muydu? Asla. İşlenen cinayetleri günlerce konuşurduk, yorum yapardık.
İnsanlara tuhaf gelirdi cinayetler. 1920 den 1984 de kadar yani 64 yılda , mahkemelerin verdiği idam
kararı toplamı sadece 712 dir. (Bu rakama, İstiklal Mahkemelerinin verdiği
idam kararları dahil değildir) Son 10
yılda işlenen cinayetleri toplasak binleri geçer kanısındayım.
Her şeyde olduğu gibi, her şeye çabuk kanan bir millet
olduğumuz için Avrupa Birliği ne girme şartlarını bize Avrupa’lılar sunarken,
içinde idamın kaldırılması da vardı. Her
şey yerine oturmuş, hemen AB ye girecekmişiz gibi idamı kaldırmaya soyunduık . Bu
nedenle, 1984 den sonra TBMM idamları onaylamıyordu. Bu
arada terörist başı Abdullah Öcalan yakalanmış ve idama mahküm olmuştu. Öcalan’ın idam edilmesini bazı yöneticiler
gibi Avrupa da istemiyordu. İdamın kaldırılmasına bu olayda kılıf olmuştur. O
zamanın Başbakan!ı Sayın Bülent Ecevit’in söylediği
“ABD Öcalanı bize neden teslim etti” sözü manidardı. ABD Ecevit’i sevmediğini herkes biliyordu. ABD, Öcalan’ı teslim etmekle “Ecevit’i
onurluyor” düşüncesi saçma
geliyordu. Bunu Ecevit’de bildiği için , Öcalan’ın teslim edilmesinde, onun
geleceği topunu ABD Ecevit’e atmıştı.
İdam edilse Kürtlerin, edilmese
Türklerin gazabına geleceğini ABD iyi planlamıştı. Nitekim 2002 seçimlerinde Ecevit ve ortakları
tepetaklak düştüler.
AB uyum sürecinde
2002 de kısmi, 2006 da da 5218 sayılı yasayla , Anayasa’nın
değiştirilen 10,15,17,30,38,87,90,131 ve
160. Maddelerin yanında 143 madde kaldırılarak, idam tamamen ceza yasalarından çıkarılmış oldu.
Bu arada, topluma
yapılan en büyük kötülük de, zinanın suç olmaktan çıkarılmasıdır.
İşte, 1984 den itibaren idamların uygulanmamasaı, 2006 da
tamamen kaldırılması, cinayetlerin artması, ceza evlerinin kapasitelerinin üstünde
insan barındırması, ölümlerin bu kadar ucuz olmasının en büyük nedenidir.
Devlet, TBMM idam
kararını tekrar koymalıdır. Koymalıdır
ki, ceza evleri ölüm evleri olmasın, koymalıdır ki önüne gelen cinayet
işlemesin. Koymalıdır ki, devlet canileri besler olmasın. Koymalıdır ki, İDAM caydırıcı olsun. Koymalıdır ki hem ölen
hem de cinayet işleyen yaşayabilsin. Ocaklar sönmesin. Analar, babalar,
kardeşler ve akrabalar ağlamasın. Koymalıdır ki, davalar azalsın, mahkemeler
nefes alsın.Koymalıdır ki, Ulusumuz huzur içinde olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder