1 Aralık 2012 Cumartesi

MİLLİ EĞİTİM




Ç O K   Y A Z I K

Burhan Bursalıoğlu

Bir ülkenin geleceğini garanti altına alan sistem eğitimdir. Bu da eğitimin millileştirilmesiyle mümkündür. Kişileştirilen eğitim, o ülkenin sonunun  parlak olmadığının işaretidir.

Eğitim sistemiyle oynanılmaz. Ufak tefek değişiklikler yapılabilir. İlaveler, çağın gelişimine ayak uydurmak için yapılır. Ama çıkarmalar , geçmişi inkardır.  Eğitim sistemi içinde, toplumun eğitimi için konan konular ders programlarından , ders kitaplarından çıkarılırsa bu , o toplumu   çıkarılan bilgilerin  bilinmesinden  mahrum etmek demektir. Amaçlardan sapmak demektir. Tarihi, tabiatı,teknolojiyi ,  kısaca bilimi inkar etmek demektir.

600  yıllık Osmanlı İmparatorluğunda halk,  cahil ve bilgisiz bırakılmış. Cumhuriyet'in  ilanından hemen sonra başlatılan Eğitim seferberliği, Ülkemize en faydalı, en kolay, çok kısa zamanda  verim alabilecek sistemler incelenerek, halkımızı  okur-yazar duruma getirilerek, bilimde , teknolojide, ekonomide ve sosyal yaşamda,  ileri ülkeler halkı seviyesine  getirilmeye çalışılmıştır. Bunda da muvaffak olunmuştur.

Ama ne yazık ki, zaman zaman siyasi çıkarlar nedeniyle, bir kısım güçlü kişi ve grupların istekleri  nedeniyle, eğitimimizin yan  sistemleri kesintilere uğramıştır, değişikliklere uğramiştır, ama ana sistem  aynen uygulanmıştır.

Köy Enstitülerin kaldırılması, Öğretmen okullarının  kaldırılarak, öğretmen liseleri durumuna getirilmesi, sonradan onların da kaldırılmaları, Eğitim Fakültelerin açılması, İlahiyat fakülteleriyle bir tutulması, İlahiyat fakültesi öğrencilerin öğretmen olarak atanması, sınavlarda yapılan türlü çeşitli değişiklikler, müfredat programlarında  yapılan çıkarmalar,Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ü, Atatürk  ilke ve İnkilaplarını  ders kitaplarından çıkarma, poster ve resimleri duvarlardan indirmeleri, Bakanlıktan başlayarak yapılan kadrolaşmalar, 4+4+4 gibi  toplumu modernilikten, medeniyetten uzaklaştıran, halkımızı şaşkınlığa çeviren bu beklenmedik sistemden sonra da, son olarak okullarda kıyafetin serbest bırakılması ,  önlüğün ve  formanın kaldırılması  Milli Eğitimimize indirilen darbedir.

Bana söyler misiniz, bunların hangisi fakir hangisi zengin?

         Sayın  bakan önlük için " Önlük çağ dışı,  türban çağdaştır" diyor. Bu nasıl  bir görüştür?   Dünya'nın her yerinde okul öğrencileri tek tip  önlük veya , tek tip  kıyafetle eğitimlerini devam ettirirler.   Ve dünya'nın hangi gelişmiş, modern ve medeni ülkesinde öğrencilerin başları kapalıdır? Sayın Bakan hiç mi yurt dışına çıkmıyor? Bir Bakan olarak hiç mi yurt dışındaki okullara gidip, kıyafetler, önlükler hakkında  faydaları ve zararları hakkında bilgi almıyor? Veya,  ortaya koyduğu bir sistemin zararlarını, faydalarını,  toplumu etkilemesi, tepkileri ve tasvipleri  hiç mi  teraziye koyup tartmıyor?
Serbest kıyafetli öğrenciler. Giysilerdeki farklılıklara bakın.

Aynı okulda, hatta aynı sınıfta zengin ve fakiri birbirinden ayıracak olan serbest kıyafet, o çocuğun ruh yapısını bozmaz mı? "Bozmaz" diyen Bakanlık  Müsteşarı Emin Zararsız bakın ne diyor. "Aynı mahallenin aynı sokağın çocukları aynı okula gidiyorlar. Gelir seviyelerı aynı olan insanların çocukları, bu nedenle farklılıklar olmaz".

 Müsteşar ın okullara gitmediğini, öğretmenlik yapmadığını, cadde ve sokaklarda gezmediğini zannediyorum. Ona göre mahalle, sokaklar caddeler, zenginler için  ayrı kurulmuş, fakirler için ayrı kurulmuş.  Müsteşara göre çarşılar, okullar, çamiler , iş yerleri, fırın, lokanta, mağazalar da ayrı, Zenginlerinki ve fakirlerinki. Yoksa şimdi aynı  düşünceyimi gerçekleştirecekler. Zenginin okulu, fakirin okulu, Zenginin öğretmeni, fakirin öğretmeni.? Bunlar  zaten var olan sınıfsal ayırımı körüklemek mi istiyorlar? Müsteşarın yeri,  bu kafayla Milli Eğitim değildir. Halkı iki sınıfa ayırdığı için istifa etmelidir. 
Bu çocukların içinde çok zengini  de var, çok fakiri de. Hangileri?

"Milli" si  kalmayan  Eğitimimizin başında bulunan zatın  ne olduğu, hangi zihniyette bulunduğu, söylevlerinden ve kitaplarından biliyoruz.  "Devletin İslami yapıya geçmesinin zamanı gelmiştir" fikrini kitabında belirtenin elindeki fırsatı kullanıp, Üniversite öğrencilerini maşa gibi kullanıp, türbanı yasallaştırmasının tek amacı tüm okullarda kızların türbanlaştırılmasını sağlamaktır. Kıyafetin serbest kalması, ( Kısa kol gömlek ve şort giyme hariç)  okullarımızın görüntüsünü arap okullarına  benzetmektir. Bu mu çağ içi? 

Önlük ve forma bir semboldur. Ayırımı ortadan kaldırır. Birleştiricidir. Dostluğu pekiştirir. Kıskançlığı yok eder. Kindarlığa meydan vermez.  Güç ve çalışma isteği oluşturur. Kısaca, önlük veya forma taşıyan öğrenciler, Cumhuriyetimize yakışan  adam gibi adam yetişirler.

Ayrıca, velilerin durumunu hiç düşünmüyorlar mı?  Aldığı önlüğü veya formayı , hafta sonları yıkar bir sene , hatta 2,3 sene de giydirebiliyordu.  Ama şimdi durum değişti. Çocuğunun aşağılık duygusuna kapılmaması için, kim bilir ne sıkıntılar çekecek. Kim düşünür fakiri? Tuzu kuru olanlar mı?

Bakanlık bu yanlışından derhal ve en kısa zamanda geri adım atmalı ve  Bakanlıkta çağ dışı görüşlere sahip olan  görevlilerin de işlerine son vermeli, arkadan da kendisi Bakanlıktan çakilmelidir.

İsmail Safa Özler'in, Mustafa Necati'nin, Hasan Ali Yücel'in, ve Mustafa Üstündağ'ın kemiklerinin  sızlatılmasına daha fazla devam edilmemeli. Yazıktı, günahtır bu Millete. Ortaçağ  ortamına dönmeyi hak etmedik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ