ATATÜRK'TEN İSMET PAŞA'YA
Burhan Bursalıoğlu
"SEVGİLİ Paşam,
Cumhuriyet'in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme. Niye
seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor.
Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette
biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes
edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın. Ben sana şimdi
bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras
kaldı. Yoksul bir köylü devletiyiz. Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız
yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim
değil. Üstelik yetersiz.
Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna
bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak
durumda. Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban
vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet'le
de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. Her
yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu
dışarıdan getirtiyoruz.
Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane
var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu.
Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun
yarısı hasta. Bebek ölüm oranı % 60'ı geçiyor. Nüfusun % 80'i kırsal bölgede
yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe. Telefon, motor, makine yok. Sanayi
ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı
semtlerinde var. Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408.
Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı
da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı.
İktisatçımız da çok az.
Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak
dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet'in
insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür
eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlarda daha ayrıntılı,
daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel
durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi
çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü
gelince konuşuruz. Hedefimiz milli iktisat, bağımsızlığın sürekli olması için
iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı. Osmanlı bu gerçeği geç fark etti.
Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyet'e uygun bir anayasaya gerek var. Bu
zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de
bir deney. Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak
için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve
özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası
çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız. Bu ana kadar bu
ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için
gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.
Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin
ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun!"
Tarih
30 Ekim 1923... Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa'yı Köşk'e davet eder. Ülkenin
genel durumu hakkında hazırlattığı raporları İsmet Paşa'ya böyle sunar. Atatürk
ve arkadaşlarının devraldıkları ülke işte böyle perişan durumdaydı. 10
Kasım'da parlak nutuklar atarak, bağlılıklarımızı bildirerek andığımız
Atatürk'ün nasıl bir mucize yarattığının bilincinde miyiz? Bugün ona sahip
çıkabiliyor muyuz? Yoksa sadece nutuk mu atıyoruz?
Burhan hocam,
YanıtlaSilElbette nereden nereye geldiğimizi biliyoruz. Ama daha önemlisi galiba nereye gittiğimizi anlatabilmek! Onun için de vargücümüzle yazmaya devam etmek!