UNUTULMAYAN DEĞERLER
Burhan Bursalıoğlu
Sevgili Dostlar;
Öyle bir ortamda yaşıyoruz ki, geçmiş değerlerimizi hatırlama, yadetme fırsatı, daha doğrusu ortamı bulamıyoruz.
Bir zamanlar dilimizden düşmeyen, saatlarca ezberlemek için gayret sarfettiğimiz, ezberlenenlerle iftihar ettiğimiz, başkalarına, özellikle de öğrencilerimize, öğrenmeleri ve ezberlemeleri için şart koştuığumuz, yazarlarının yaşamlarını öğrenmelerini istediğimiz şiirlerin bir çoğunu unuttuk. Adlarını dahi hatırlamaz olduk. Bazı yerlerde aniden aklımıza gelen bir beyit, ağzımızdan bir anda çıkıp şaşkınlık yaratmaktan öteye gidemiyor.
Uzun zaman düşündüm. Biz blokcular, siyaset yapmaktan uzağız. Arada bir eleştiri ve önerilerimiz olmaktadaır, o da istenilen kulaklara girmemektedir. O halde "nasıl faydalı olabilirim?" "Neleri öne çıkarabilirim" diye listeler yaptım. Verdiğim karardan umarım sizlerde memnun olacaksınız.
Unutulmuşları ön plana çıkarıp hatırlatmak, bugünkü sıkıntılı günlerimizi bir köşeye itip, bir nebze olsa da gerilere gitmeyi uygun gördüm.
Zevkle, heyecanla, şevkle, gür seslerimizle, bağırarak, ellerin parçalanıncaya kadar alkışlanan şiirlerimizi ve onları yazan üstün insanların yaşamlarını yayınlamaya karar verdim.
Bu gün okullara giden öğrencilerimizin okudukları kitaplarda maalesef bu şiirler bulunmamaktadır. Tatilin başladığı yaz aylarında , ister tatilde ister evde olsunlar, Sizler çocuklarınıza ve torunlarınıza bu şiirleri tavsiye etmeniz, geçmişinizi hatırlamanız bakımından da huzurlu, mutlu, neşeli, hatta heyecanlı günler geçireceğinizi uımmaktayım. Bu gün ilk olarak BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR' ın şiirleriyle başlıyorum.
23 Temmuz 1908'de Erzincan'da doğdu, 24 Ekim 1969'da İstanbul'da yaşamını yitirdi.
İlk ve orta öğrenimini Kayseri'de tamamladı. 1929'da Zonguldak Maden Mühendis Mektebi'ni bitirerek maden mühendisi oldu. Maden Tetkik Arama Enstitüsü'nde mühendisi olarak çalıştı; mesleğiyle ilgili incelemeler için Fransa'ya gönderildi. Dönüşünde İktisat Bakanlığı'nda görevlendirildi. İktisat Bakanlığı'nda çalışırken İngiltere'ye gönderildi. 1935'te Halkevleri Müfettişi olarak görevlendirildi, bu görevi dolayısıyla yurdun her yöresini dolaştı. Halk şiirleri ve halk sanatı ile yakından ilgilenmek fırsatını buldu. 1941-1947 yılları arasında Erzincan milletvekilliği yaptı. Milletvekilliğinden ayrılınca Robert Kolej'de öğretmenlik,
İstanbul Radyosu'nda edebî müşavir, TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı, Akbank Neşriyat Müdürlüğü, TRT Program Uzmanlığı görevlerinde bulundu. 27 Mayıs'tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. 1949'da haftalık sanat dergisi Şadırvan'ı çıkardı. İstanbul Radyosu'nda, uzun yıllar ancak aralıklı olarak "Edebiyat Dünyamız" ve "Bitmez Tükenmez Anadolu" programlarını hazırladı, yönetti, sundu. İlk şiiri Hep Gençlik dergisinde yayınlandı, bazı şiirlerinde Ankaralı Âşık Ömer mahlasını kullandı. Şiirleri Hayat, İnkılapçı Gençlik, İstanbul, Muhit, Şadırvan, Türk Dili, Türk Yurdu, Ulus, Ülkü, Varlık, Yedi gün, Yücel dergi ve gazetelerinde yayımlandı. Şiirlerinde Atatürk devrimleri, Atatürk sevgisi, ulusal duygular, yurt ve vatan sevgisi ve güzellikleri konularını işledi, hece ölçüsünü kullandı. Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte Onuncu Yıl Marşı'nı yazdı.
İstanbul Radyosu'nda edebî müşavir, TRT Yönetim Kurulu Başkanlığı, Akbank Neşriyat Müdürlüğü, TRT Program Uzmanlığı görevlerinde bulundu. 27 Mayıs'tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. 1949'da haftalık sanat dergisi Şadırvan'ı çıkardı. İstanbul Radyosu'nda, uzun yıllar ancak aralıklı olarak "Edebiyat Dünyamız" ve "Bitmez Tükenmez Anadolu" programlarını hazırladı, yönetti, sundu. İlk şiiri Hep Gençlik dergisinde yayınlandı, bazı şiirlerinde Ankaralı Âşık Ömer mahlasını kullandı. Şiirleri Hayat, İnkılapçı Gençlik, İstanbul, Muhit, Şadırvan, Türk Dili, Türk Yurdu, Ulus, Ülkü, Varlık, Yedi gün, Yücel dergi ve gazetelerinde yayımlandı. Şiirlerinde Atatürk devrimleri, Atatürk sevgisi, ulusal duygular, yurt ve vatan sevgisi ve güzellikleri konularını işledi, hece ölçüsünü kullandı. Faruk Nafiz Çamlıbel ile birlikte Onuncu Yıl Marşı'nı yazdı.
Yalınayak basardım yaz kış toprağa,
Odun toplamaya giderdim dağa,
Ata üzengisiz binmekti derdim,
Bazlamaya çaman sürer de yerdim,
Beziryağı idi yanan lambamda,
Yıldız saya saya uyurdum damda,
Yufka pişirmeye firez yolardım,
Yazları üst daldan kiraz yolardım,
Yonca otlatırdım sarı tosuna,
Bayılırdım yanık un kokusuna,
Güzün değirmende nöbet beklerken,
Büyük anam "Yasin", babam "Türküm ben"
ezberlettirirlerdi kışın her gece,
Anam baş ucuma gelir gizlice,
"Keloğlan" masalı söyler giderdi,
Nutuk söyletmekti hocamın derdi,
Amcamın yanında askerdim dimdik,
Yazın köylü kışın şehirli idik,
Mektepte leyliydim bir uzun kıştı,
Kitaplar okudum, aklım karıştı,
Dünya güzelini düşümde gördüm,
Denizi onaltı yaşımda gördüm,
Maden mektebine zorla giderken,
Sonra Avrupa'yı dolaştım da ben,
Çeşit çeşit süsler, keyifler gördüm,
Yine de gözümde tüterdi yurdum,
Gurbette vatanı yaman özledim,
Yine acıkınca caman özledim,
Yine yıkanmaya aradım dere,
Bildim, çabalamam benim boş yere,
Ben ki hep bu dağın taşın çocuğu,
Yüz yıl geçse onbeş yaşın çocuğu.
İŞTE BEN ;
Yunus'lardan daha yaşlıyken başım,
Çırpınır göğsümde yirmibeş yaşım,
Her gece kendimden çıkar giderim,
Orhon Beyi Yulug Tikin yoldaşım,
Yerde beni boğadursun kederim,
Çoban olur yıldızları güderim,
Mikelanj'ın ellerini öpmeye,
Atilla'nin terkisinde giderim,
İmbiğimden geçen her haram helal,
En yakın sırdaşım Mevlana Celal,
Gönlüm beste yapar Karacoğlan'a,
Başımda konuşur Mustafa Kemal.
Çıktık açık alınla on yılda her şavaştan;
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan.
Başta bütün dünyanın saydığı Başkumandan;
Demir ağlarla ördük Ana yurdu dört baştan.
Türk'üz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.
Bir hızla kötülüğü geriliği boğarız,
Karanlığın üstüne güneş gibi doğarız.
Türk'üz bütün başlardan üstün olan başlarız;
Tarihten önce vardık, tarihten sonra varız.
Türk'üz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.
Çizerek kanımızla öz yurdun haritasını,
Dindirdik memleketin yıllar süren yasını.
Bütünledik her yönden istiklâl kavgasını.
Bütün dünya öğrendi, Türklüğü saymasını.
Türk'üz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.
Örnektir milletlere açtığımız yeni iz;
İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kütleyiz;
Uyduk görüşte bilgiye, gidişte ülkeye biz;
Tersine dönse dünya yolumuzdan dönmeyiz.
Türk'üz Cumhuriyet'in göğsümüz tunç siperi,
Türk'e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri.
DEVAM EDECEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder