27 Ağustos 2013 Salı





ŞİİR  DÜNYAMIZIN  DEĞERLERİ -12 -



ORHAN ŞAİK  GÖKYAY

16 Temmuz 1902 tarihinde babasının öğretmen olarak görev yaptığı İnebolu  da dünyaya geldi. İlk öğretimine Kastamonu  da başladı. Kastamonu İdadisinin dokuzuncu sınıfında okurken, ailesinin maddi sıkıntıya düşmesi sebebiyle öğrenimine ara verdi. Katip olarak özel idarede çalışmaya başladıktan sonra edebiyatla ilgilendi. İlk şiiri Kastamonu’daki Açıksöz gazetesinde 1922 yılında yayınlandı. Aynı yıl öğrenimini tamamlamak üzere Ankara’ya gitti. Ankara Darülmuallimin’den mezun olduktan sonra Piraziz, Samsun ve Balıkesir’de öğretmenlik yaptı. Balıkesi’de görev yaptığı sırada Çağlayan isminde bir edebiyat dergisi çıkardı ve takma isimle yazı ve şiirlerini yayımladı.

1927 tarihinde İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesine kaydoldu. Burada hocası Fuat Köprülü’den etkilendi. Almancasını ilerletti. Edebiyat Fakültesini bitirdikten sonra Kastamonu, Malatya, Edirne, Ankara, Eskişehir ve Bursa’da edebiyat öğretmenliği yaptı. "Bu Vatan Kimin" şiirini Bursa’da iken yazdı. Edirne’de görev yaptığı sırada kendisi gibi öğretmenlik yapan Ferhunde Sarıoğlu ile evlendi. 1938 yılında Dede Korkut hikâyelerini yayınladı. Daha sonra Musiki Muallim Mektebinde, Galatasaray Lisesinde ve Çapa Eğitim Enstitüsünde edebiyat öğretmenliği yaptı.

1959 tarihinde Londra’ya gitti ve buradaki School of Orient and African Studies’te Türk dili ve edebiyatı okutmanı olarak çalıştı. 1962 de Türkiye’ye döndükten Çapa Eğitim Enstitüsündeki görevine tekrar başladı. 1967 yılında yaş haddinden emekli oldu. Emekli olduktan sonra da eğitim ve öğretimden kopmadı. Eğitim enstitüsünde, Marmara ve Mimar Sinan Üniversitelerinde ders verdi. 2 Haziran 1989 da İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesi tarafından kendisine fahri doktorluk unvanı verildi. Değerli kitaplardan oluşan kütüphanesini Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezine bağışladı.

 Yetmiş yılık öğretmenlik hayatında binlerce öğrenci yetiştiren Orhan Şaik Gökyay, 2 Aralık 1994 tarihinde vefat etti ve cenazesi ertesi gün Üsküdar’daki Nakkaştepe Mezarlığında toprağa verildi.

 

YAS

Dökün yaprağınızı dallarım dökün,
Akın yaslı yaslı sularım akın.
Bükün boynunuzu bayraklar bükün,
Bir alınmaz kalem vardı yıkıldı...

Durmadan çalkanan bir kızıl deniz
Bir damla yaş gibi duruyor sessiz,
Vatan ufkundaki en güzel çeyiz,
En şanslı süs baktım yarı çekildi.

Kara haber; tipi eser, savrulur,
Bir yanardağ gibi içim kavrulur,
Vatanın kaderi bende yuğrulur,
Yas olup, yaş olup gözden döküldü.

Gökyay'ım derdiyle adını anar,
Bir kararsız kuştur dalına konar
Neresinde bilmez bir yara kanar,
Saran gitti boyuncuğu büküldü.
 
BU VATAN KİMİN?



Bu vatan, toprağın kara bağrında

Sıra dağlar gibi duranlarındır

Bir tarih boyunca onun uğrunda

Kendini toprağa verenlerindir.



Tutuşup kül olan ocaklarından,

Şahlanıp köpüren ırmaklarından,

Hudutlarda gaza bayraklarından

Alnına ışıklar vuranlarındır.



Ardına bakmadan yollara düşen

Huduttan hududa yol bulup koşan,

Şimşek gibi çakan, del gibi coşan,

Cepheden cepheyi soranlarındır.



İleri atılıp sellercesine,

Göğsünden vurulup tam ercesine,

Bir gül bahçesine girercesine,

Şu kara toprağa girenlerindir.



Tarihin dilinden düşmez bu destan,

Nehirler gazidir, dağlar kahraman.

Her taşı bir yakut olan bu vatan

Can verme sırrına erenlerindir.



Gökyay’ım ne desem ziyade değil,

Bu sevgi bir kuru ifade değil.

Sencileyin hasmı rüyada değil

Topun namlusundan görenlerindir!



 
 
Ozan Arif
Ozan Arif Giresun`un Alucra ilçesine bağlı şimdiki ismi ile Yükselen eski adı ile Hapu köyünde 10 Haziran 1949`da doğdu
Babasının memuriyeti dolayısıyla, ilk ve ortaokulu Samsun`da bitirdikten sonra, hayli kalabalık olan ailesine kısa zamanda maddi yardım yapabilmek düşüncesiyle öğretmen okuluna başladı. 1969-1970 döneminde Perşembe İlköğretim Okulundan mezun oldu. Okul süresi boyunca kışları okuyup yazları rençperlik yapan bir öğrenci idi. 1979 yılında öğretmenlik mesleğinden ayrıldı.

, 12 Eylül 1980 olaylarıyla birlikte Türkiye`yi geride bırakarak, 24 Eylül 1980 tarihinde Almanya`ya gitti. 5 Kasım 1991`de nihayet memleketine ve vatanına geri  döndü
İlk olarak ortaokul ikinci sınıfta sesine aşık olduğu bağlama ile tanışan ve hayli dar olan aile bütçesinden biriktirdiği harçlıklarla, 1964`te İstanbul`da bulunan Şemsi Yasıtman saz evinden 15 liraya aldığı bir bağlama ile ses ve saz dünyasının içine giren Ozan Arif, o gün bugündür hiç susmadan ve hak bildiği yoldan taviz vermeden gönül dostlarına seslenmektedir.
KİMLİK

Ozan Arif : Kimlik

Dinle ehl-i siyaset, yani siz ehl-i gaflar!
Hep sizden mi çıkacak, bu çirkin ihtilaflar...
Şu alt kimlik, üst kimlik, lâfları nasıl lâflar?

Bunlar batının ağzı, bunlar gavur fendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklüktür efendiler...

Tarih bağı, din bağı, damardaki kan bağı,
Kültür bağı, dil bağı ve ortak vatan bağı,
Bu bağlar bir milleti, millet yapan can bağı...

Bu bağları çürüyen, milletler tükendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...

Ne Kürt, ne Laz, ne Çerkez, bunlar ayrı ırk değil,
Türklük'ten ayrı kimlik, gerektiren fark değil,
Bu bir farksa o zaman; Avşar, Yörük Türk değil,

Hiç olur mu öyle şey, yonlar Türk'ün kendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...

Şimdi kimi soracak; "Kürt'ler Türk müdür yani?"
"Türk'tür tabi ne sandın, ayrı ırk mıdır yani?"
"Hasan" "Hasso" olmuşsa, bu bir fark mıdır yani?

Bakmayın "Apo" gibi piçlerle kirlendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...

Ana Türk'tü, baba Türk, hepsi birer kardeşti,
Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, bu sebeple birleşti,
Türk Milleti olarak, Türkiye'ye yerleşti.

Ay-yıldız'ın altında, düvelleri yendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...

Nabızları bir attı, gönülleri bir vurdu,
Bu kardeşler bin yıldır, omuz omuza durdu,
Çocukları evlendi, yeni yuvalar kurdu,

Torun-toprak oluştu, onlar da evlendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...

Şimdi Karadeniz'de, bir Gürcü'ye bir Laz'a,
Türk değilsin de de gör, gelir boğaz boğaza,
İstersen Palu'ya git, Zaza da aynı Zaza,

Bunlar size gelipte, kimlik mi dilendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...

Erzurum'da "dadaş"lar, Elâzığ'da "gaggoş"lar,
Türklüğüne lâf etsen, yedi ceddinden başlar,
Küfürle de bırakmak, haşlar adamı haşlar,

Onlar Türk'ün yümrüğü, ne başlara indiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...

Bu isimler ya bir boy, ya aşiret adıdır,
Her birisi Türklüğün, lezzetidir, tadıdır,
Mensupları milletin öz be öz evlâdıdır,

Anadolu denilen, beşiğe belendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...

Herkesin bir boyu var, şuyum-buyum der elbet,
Velâkin Türklüğünden, taviz vermez bu millet...
Siyaset yosmaları, illet etmeyin illet...

Millet sizi seçerken, Türk diye güvendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...

Ozan rif diyor ki; bu deveyi güdecek,
Türkiye'de yaşayan, Türk'e biat edecek,
Haa... Ben etmem diyorsa, def olacak gidecek,

Uzatmaya gerek yok, denecekler dendiler,
Türkiye'de tek kimlik, Türklük'tür efendiler...






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ