ANTİK ÇAĞDA TIBBIN GELİŞİMİ
Burhan Bursalıoğlu
İnsanlığın başlamasından günümüze kadar tıp gelişim göstermiştir. Her toplum farklı şekillerde tedavi yöntemleri
bulmuş, bazı toplumlarsa ilkel tıp bilgilerinde kalmıştır. Aslında insanların
hastalıklara karşı dayanıksız olmaları nedeni ile en hızlı gelişen bilim daima
tıp bilimidir. Tarih öncesi dönemi incelediğimizde arkeolojik kazılarda ele
geçen bilgiler şaşırtıcı derecede tıp ile ilgili çalışmalar
ortaya koymaktadır.
Günümüzde ki tıbbın şekillenmesine neden
olan çeşitli kavimlere bugün çok şey borçluyuz. İşte, tıbbın
gelişmesini sağlayan kavimler ;
Tıp ile
ilgili en önemli bilgileri içeren ve ilk el kitabı Ebers papirüsü Mısır’da
yapılan kazılarda ortaya çıkmıştır. MÖ:1600’lü yıllarda yazılan bu papirüsler de
tıp alanında Mısırlıların ne kadar ilerlediğini göstermektedir. Beyin
kıvrımları ile ilgili çizimler, beyin omurilik sıvısı, beyin zarı hakkında
detaylı bilgiler bu papirüslerde anlatılmaktadır. Bu kadar hızlı ilerleyen tıp bilimi zamanla eski gücünü kaybetmiştir.
Antik Yunan döneminde tıp ve
hekimlik çok önemli olmuştur. Bu konuda en enteresan konu, askerlere tıp
eğitimi verilmesiydi. Çünkü, savaş sırasında oluşan yaralanmalarda onlar
birbirlerine ilk yardım yaparlardı. Ayrıca hekim olmadan önce, gymnasion
eğitimi alınması gerekiyordu. Bu eğitimde, coğrafya, müzik, felsefe, beden
eğitimi dersleri alınıyordu. Hekimlik ünvanı alınmadan önce usta ve ünlü
hekimlerin yanında 6 yıl kadar eğitim alma zorunluluğu da vardır.
Antik yunan döneminde Hygieia bir hekimdir.
Hijyen kelimesi onunla ortaya çıkmıştır. Tapınaklarda, hamam, terleme, müshil
ile iç temizlenmesi gene bu dönemin tıbba hediyesidir. Hastaya bakılan yerlerin
havadar ve güneş alan yerlerde olması ve ilk hastaneler gene bu dönemde ortaya
çıkmıştır. Zamanla Roma döneminde hasta yatağa yatırılarak kontrol
edilmeye başlanmıştır.
Hititler ve Asurlar gibi Mezopotamya uygarlıklarında tıp çok gerilerde kalmıştır. Büyü ve hurafeler ile,
hastalıklar tedavi edilmeye çalışılmıştır. Bu nedenle tıp bilimi en ilkel hali
ile kalmıştır. Anadolu’da tıbbın ilerlemesi Türkler ile başlamıştır. Türklerin
tıp konusunda detaylı çalışmaları ve hurafelere önem vermemeleri nedeni ile tıp ilminde ilerleme
olmuştur.
Antik çağın en önemli sağlık
merkezlerinden olan Bergama’dakiAsklepion aynı zamanda dönemin ünlü hekimlerinin yetiştiği bir
tıp okulu vedünyanın ilk psikiyatri hastanesi olarak da tarihe geçmiştir. Radyoaktif özellikleri
günümüzde keşfedilmiş şifalı suları yüzyıllardır insanlar tarafından sağlık
amaçlı kullanılmış, bu sular şimdi tekrar önem kazanmaya başlamıştır.
Bergama da yer alan,
dünyanın ilk sağlık merkezlerinden biri olan Asklepion asırlar önce
bünyesindeki seçkin hekimler ve müzik, çamur banyoları, su ve spa terapileri,
meditasyon, telkin, doğal bitkisel karışımlar, masaj, aromaterapi, özel
diyetler gibi günümüzde tekrar popülarite kazanan yöntemlerle hastalara şifa
dağıtan bir yerdi.
Asklepion
adını Apollon’un oğlu olan ve Sağlık Tanrısı olarak bilinen Asklepios’tan
alıyor. Asklepios’un mitolojideki hikâyesi şöyle;
Ölümün
girmesinin yasak olduğu, vasiyetnamelerin hiç açılmadığı şehir
Apollon Koronis’e âşık
olur, ancak Koronis onun bu aşkına ihanet eder ve karnında Apollon’un çocuğunu
taşıdığı halde Arkadialı Iskhys ile evlenir. Apollon bunu duyunca çok öfkelenir
ve Koronis ile Iskhys’in yakılarak öldürülmelerini emreder. Koronis’in cesedi
yarı yanmışyarı yanmamışken Apollon onu alevlerin arasından çıkarıp karnını
yardırır ve halen canlı olan oğlunu alıp, onu yetiştirmesi için bir Kentauros
(yarı insan yarı at) olan Khrion’a verir.
Asklepios, hekimliğive
hastaları iyi etmenin sırrını kendisini yetiştiren Khrion’dan öğrenir. Böylece,
iyi olacaklarından umut kesilen hastaları bile iyileştirmeye başlar ve
“Hekimlik Tanrısı” olarak mitolojideki yerini alır.
Asklepios adına yaptırılan
sağlık şehirlerinin en ünlüleri Peloponnes’teki Epidavros (Epidauros),
Hippokrates’in görev yaptığı Bodrumun karşısındaki Kos Adası (İstanköy) ve Bergama’daki
Asklepion’dur. Tarihçiler tarafından MÖ V. yüzyılın ortalarında Asklepion’un
kurulduğu belirtilmektedir.
“Şifalı
kutsal su ve çamur banyoları, yararlı otlardan yapılan ilaçların yanı
sıra müzik, düzenlenen törenler ve temsiller de tedavi yöntemlerindendi.”
Asklepion’a şifa bulmaya gelenler
“propylon” avlusuna alınır, muayene edilir, teşhis konur, iyi olacak
gibilerse Asklepion’a girmelerine izin verilirdi. İyileşemeyecek
ağır hastalar ve doğum yapacaklar asla içeriye alınmazdı.
Tedavi süreci önce şifalı sularla
temizlenerek başlar, iyileşme amacıyla tanrıya dua edilip adak adandıktan
sonra uykuya yatılır, görülen rüyanın yorumlanması ve telkin yoluyla
tedavi uygulanırdı.
“Asklepion’da kutsal olduğuna inanılan kaynak
suyu halen akmaktadır.”
Asklepion 108 metre rakıma sahip
korunaklı bir bölgeye kurulmuştu. Havasının ve suyunun güzel olmasının yanı
sıra bölgenin kutsal olduğuna inanılırdı. Viran kapıdan başlayıp Asklepion’u
Bergama’ya bağlayan yol “kutsal yol” olarak bilinirdi. Yolun sonundaki anıtsal
bir kapı ile Asklepion’a girilir ve “propylon” denilen kutsal alana ulaşılırdı.
Kutsal kuyunun hemen güney- batısında uyku
odaları bulunuyordu. Yıkanıp beyaz giysiler giyen ve adak adayan hastalar uyku
odalarına alınır, kendilerine telkinler verilirdi. Asklepion’da ayrıca 3 adet
tapınak ve çeşitli tedavilerin uygulandığı bir yapı da bulunmaktaydı.
Asklepion’un hekimleri hastalarına
burada çamur banyosu yaptırır, bitkilerden elde ettikleri ilaçları
kullanır, ayrıca onların spor ve müzikle uğraşmalarını sağlardı. Bu arada
rüyalar yorumlanır, telkin yoluyla onların iyileşmeleri sağlanır, gerektiğinde
ameliyat gibi işlemler de yapılırdı.
Antik
çağdaki sınırlı tıp bilgisi göz önüne alınırsa, uygulanan tedavinin
genelde çok akıllıca yürütüldüğü ve mesleğin yüzünü ağarttığı anlaşılmaktadır.
Üç temel öğe; perhiz, sıcak ve soğuk banyo ile beden
hareketleriydi.
Burada sağlığına kavuşanlar
ayrılırken, Asklepios Tapınağı’nı ziyaret ederek maddi olanakları
doğrultusunda yardım yaparlardı. Ayrıca, iyileşen organlarının küçük birer
modelini buraya bırakırlardı. Bu örneklerin pek çoğu Bergama Arkeoloji Müzesi‘ndedir.
Asklepion telkin ve inanç yoluyla iç içe geçmiş tıbbi,
cerrahi ve paramedikal tedavileri ile döneminin en önemli sağlık merkezlerinden
biri olma ününe kavuşmuş ve bu ünü günümüze kadar ulaşmıştır
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder