16 Mart 2015 Pazartesi

ÖĞRETMEN OKULLARI




ÖĞRETMEN  OKULLARI  AÇILMALIDIR

Burhan Bursalıoğlu

16 Mart 1848 tarihinde, sadece öğretmen yetiştirme amacına yönelik, Abdülmecit döneminde, Ahmet Cevdet Paşa’nın öncülüğünde, İstanbul’da darülmuallim okulu açıldı.

Darülmuallim okulunun  açılmasında  asıl amaçlanan, eğitimi, Avrupa düzeyine getirmek ve  insanı daha da insanlaştırmak; onun doğuştan sahip olduğu bazı yeteneklerini ortaya çıkarmak ve geliştirmek olduğunu ve bütün bunların gerçekleştirilebilmesi için de eğitim  işinin ehli kimselerce, yani öğretmenler tarafından  uygulanmasını sağlamaktı.

Zaman zaman şimdiki adıyla Öğretmen okulları değişimlere uğramış olsa da, yetiştirdiği yüz binlerce öğretmenle birlikte 1974 yılına kadar  devam etmiştir.
Sivas Öğretmen Okulu

Aradan 167 yıl geçmiş olmasına karşın, öğretmen okullarının Türkiye eğitim sistemindeki yerinin, yapılan bir çok değişikliklere karşın  hala doldurulamamıştır.  Bu günkü hükümetin, eğitimde 4+4+4 dayatması uygulamaları ve Milli Eğitim Temel Kanununda ve teşkilat yapısında yaptığı değişikliklerle,  bu  alanlarında yaşanan "muhafazakârlık" merkezli dönüşüm uygulamalarının yarattığı sancıları giderek derinleştiği,  yeniden medrese eğitimine dönme hesapları kuşku ile karşılanmakta ve geleceğimizi karanlıklara gömmektedir.


Eğitim sistemimizin her açıdan yoğun bir kuşatma altında olduğu, en temel haklarımıza yönelik saldırıların arttığı, her Bakanın ve yönetimin kendi siyasal-ideolojik amaçları doğrultusunda  şekillendirmek isteyenlerin eğitim emekçileri olan yüz binlerce öğretmenlik mesleğini kazanmış olup sokaklarda dolaşan, kariyerleriyle bağdaşmayan işlerde çalışanların sorunlarına da aldırış etmemeleri,  dikkat çekicidir. 
Sivas Öğ. Okulu Yeşilay Kol görevlileri

Son yıllarda okullarda oluşan disiplinsizlik, azıya alan bazı eğitimcilerin (!) karıştığı şiddet, taciz ve  baskınlar, eğitim ve öğretimimizin ne hallere düştüğünün ve eğitim kalitesinin  sıfırlara doğru düşüşün  örnekleridir.
Okullardan And ımızın yasaklanması Atatürk köşelerini kaldırılması,
Okulu basarak idarecileri tehdit eden öğretmen, kız ve erkek öğrencilerin aynı merdivenlerden iniş ve çıkışını yasaklayan okul müdürü, öğretmenleri, şuurlu ve şuursuz olarak  ayırıp,”Şuurlu öğretmenler derneği” nin kurulması, birçok devlet okulları kapatıp, İmam Hatip Okulları haline getirilmesi, yetkili ağızdan “bütün okulları imam hatip yapacağım, Atatürk’e yapılan saygı için “ sap gibi ayakta durmaya  gerek yok,  her 10 Kasımda yaygara koparılıyor, insanlar laik olmaz, demokrasinin amaç değil, araç olduğunu, “elhamdulillah  şeriatçıyız diyenlerin yanında,  okul müdür yardımcısının, “senin ilacın benim” dediği kız öğrencisini kazan dairesine götürmesi, aynı kişinin sınıfa lolipop götürüp,  kızlara  “alın , siz de yalayın” demesi, yine bir lise müdür yardımcısını şikayet eden öğrencinin “ göğüslerimi elledi” şeklindeki ifadesi, bir lise müdür yardımcısı, kız öğrencisine, “ hem eşim, hem kızım ol, sana ev tutayım, birlikte yaşayalım” dediği, bir lisenin kadın müdür yardımcısı, kısa etek giyen kızlara taciz için,  erkek öğrencilerden ekip kurdurmaya çalışması, Din ve Ahlak öğretmeni, Özgecan eylemine katılan kız öğrencilere “başınızı örtmüyorsunuz, size tecavüz mübah.. Siz de Özgecan gibi olursunuz, demesi, içinde  kadınları “dişi hayvanlar” olarak tanımlayan “Çiçek Bahçesi” kitabının öğrencilere dağıtılması, 9 yaşından beri, devlet yurdunda tacize ve tecavüze uğrayıp kaçan kız çocuklarının perişan halleri, Eğitim ve Öğretim durumumuzun nerelerden nerelere geldiğini göstermektedir. Açık alanlarda, meydanlarda, kapalı kapılar arkasında, medyada söylenen bu laflardan cesaret alanlar, Ülkemizde ne ahlak, ne saygı ve ne de vatan sevgisi bırakırlar. Kadrolaşmış eğitimciler de, yetiştirmekte oldukları öğrencileri değil, kendilerini düşünerek , üst basamaklara tırmanmayı amaç edinir duruma gelmektedirler.
Sivas Öğretmen Okulu Mezunlarından bir grup Anıtkabirde

Bu  olaylar münferit olsa da mide bulandırıcıdır. Yapanlar ise, çuvaldaki çürük cevizler de olsa, öğretmenliği zevklerini tatmin için araç olarak görüyorlar.
Bunlar öğretmenliğin sevgi,  sabır, şevkat ve fedakarlık mesleği olduğunu bilmemektedirler.
Mesele “ Öğretmen olmak değildir.” Mesele, “ Öğretmenlik yapmaktır”. Herkes öğretmen olabilir. Ama herkes öğretmenlik yapamaz.
Öğretmen okulu  kız öğrencilerinden bir grup

1974 de kaldırılan Öğretmen okulları, o tarihten sonra değişik kökenli okullardan yetişen binlerce öğretmen adaylar, girdikleri kamu personeli sınavlarını kazansalar da, bir kısmı kura ile okullara atanmaktadırlar. Diğerleri ise sokaklarda boş boş gezerek, Bakanlığın açıklayacağı kura gününü hayal etmektedirler.
Bu gün, Milli Eğitim kadrosunda parmakla sayılacak kadar Öğretmen Okulu mezunu bulunmaktadır. Bunların Ulu Önder Atatürk’ün inkilaplarına bağlı  kalarak, özveri ve fedakarca çalışıp hizmet etmeleri nedeniyle, Milli Eğitimimiz ayakta durmaya çalışmaktadır.

Bugün  eğitimimiz “milli” liğinden çok uzaktır. Eğitimimiz şahsileştirilmiştir. En küçük birime kadar kadrolaşmıştır.
Vatanını, milletini,geçmişini sevenlere bu yakışıyor mu?Geleceğin planları eğitim üzerine yapılmaz mı?Medrese eğitimine dönüş çabaları bu millete yakışmıyor. Yazıktır. Tarafsız olması gereken  eğitim sistemi kalkınmanın, modernleşmenin ilk koşuludur. Bakanlara düşen ilk görev, koltuklarına oturdukları zaman ilk işleri, müsteşarlarını, şube müdürlerini değiştirmek değil, bilakis onları yerinde tutmaktır.   Çünkü onlar eğitimi en iyi bilen uygulayıcı kişilerdir.
Her yıl birkaç kez toplanan Sivas Öğ. Okulu mezunlarından bir grup Okulumuzda
“Ben okulda önlükten nefret ederdim, onun için kararname çıkarıyorum, tüm öğrenciler serbest kıyafetli olacaktır, kız öğrenciler türban takacaktır, kız öğrencilerin etekleri diz altında olacaktır, hatta  okullarda haremlik, selamlık  uygulamasını düşünen” bakanlar eğitimimizi maalesef falakalı eğitime doğru götürdüklerini düşünememektirler.

Her fırsatta söyledim ve yazdım. Öğretmen Okulları tekrar açılmalı, kapatıldığı zamanki statüye bağlı kalınmalı, aynı müfredat uygulanmalıdır.
Ülkemiz bir tarım ülkesi olmasına rağmen, zıraatçılık yok, hayvancılık yok. Bunlar olmuyorsa, ilim, irfan, sanat teknolojinin olması lazım. Bu da yok. Dış ithalatımız, ihracatımızdan kat kat fazla. O halde, hayvancılığımızı, tarımımızı, teknolojiyi, sanayimizi, sanatımızı en üst düzeye getirmek  için,ihraç mallarımızı çoğaltıp, ithalatımızı azaltmak, hatta sıfıra indirmek gerekmektedir. Bu da açılacak öğretmen okullar veya müfredatlarına eklenecek yeniliklerle, yeni okulları açmakla mümkün olacaktır.
Öğretmen okulundan yetişen,eğitime baş koymuş H.Hüsnü Tekışık.

Kapatılan Öğretmen okullarının açılışlarını her yıl, 16 Mart’ta kutlamamızın nedeni, Öğretmen okullarından yetişen öğretmenlerin, bu Ülkeye olan faydalarını unutmadığımızdandır. 
Çünkü, 16 Mart ruhu, “ Karanlıkları aydınlatmak, ileri, huzurlu, çağdaş, mutlu, laik, adil ve eşit, Türkiye Cumhuriyetini ilel ebed yaşatmak için, üretken, mücadeleci,sorgulayıcı, dayanışmacı, kardeşçe bir anlayışça yetişmiş eğitim ordusunun ruhudur.
Bu ruhu taşıyan tüm öğretmenlerin 16 mart’ını kutluyor, aramızdan ayrılan arkadaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum.






.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ