ATATÜRK' ten ANILAR - 4 -
ATATÜRKÜN
YAVERİNDEN BİR ANI !....
Gazi, çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir
kadına rastladı.
Atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu.
- Merhaba nine.
Kadın Ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
- Merhaba dedi.
- Nereden gelip nereye gidiyorsun?
Kadın şöyle bir duralayıp;
- Neden sordun ki, dedi. Buraların saabisi misin? Yoksa
bekçisi mi?
Paşa gülümsedi.
- Ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. Bu topraklar Türk
milletinin malıdır.. Buranın bekçisi de Türk milletinin
kendisidir. Şimdi nereden gelip nereye gittiğini
söyleyecek misin?
Kadın başını salladı.
- Tabii söyleyeceğim, ben Sincan'ın köylerindenim bey,
otun güç bittiği, atın
geç yetişdiği, kavruk köylerinden
birindeyim. Bizim muhtar bana bilet aldı
trene bindirdi,
kodum Angara'ya geldim.
- Muhtar niçin Ankara'ya gönderdi seni?
- Gazi Paşamızı görmem için. Başını pek ağrıttım
da...Benim iki oğlum gâvur
harbinde şehit düştü.
Memleketi gâvurdan gurtaran kişiyi bir kez görmeden
ölmeyim diye hep dua ettim durdum. Rüyalarıma girdi
Gazi Paşa. Bende gün
demeyip mihtara anlatinca, o da
bana bilet aliverip saldi Angaraya. Giceleyin
geldimdi.
Yolu neyi de bilemediğimden işte agsamdan belli böyle
kendimi ordan
oraya vurup duruyom bey.
- Senin Gazi Paşa'dan başka bir isteğin var mı? Kadının
birden yüzü sertleşti.
- Tövbe de bey, tövbe de! Daha ne isteyebilirim ki.. O biz
im vatanımızı
gurtardı. Bizi düşmanın elinden gurtardı.
Şehitlerimizin mezarlarını onlara
çiğnetmedi daha ne
isteyebilirim ondan? Onun sayesinde şimdi istediğimiz
gibi
yaşiyoz. Sunun bunun gâvur dölünün köpeği
olmaktan onun sayesinde kurtulmadık
mı? Buralara bir
defa yüzünü görmek, ona sağol paşam! Demek için
düştüm. Onu
görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek.
Sen efendi bir adama benziyon, bana bir
yardım ediver
de Gazi Paşayı bulacağım yeri deyiver.
Atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı
her halinden belliydi. Bana dönerek;
- Görüyorsun ya Gökçen, işte bu bizim insanımızdır...
Benim köylüm, benim
vefalı Türk anamdır bu.
Attan indim. Yaşlı kadının elini tuttum anacığım dedim,
sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen,
seni buralara kadar koşturan Gazi
Pasa yani Atatürk işte
karsında duruyor.
Köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. Elindeki
değneği yere fırlatıp Atatürk'ün ellerine sarıldı.
Görülecek bir manzaraydı bu.
İkisi de ağlıyordu. İki Türk insanı biri kurtarıcı, biri
kurtarılan, ana oğul
gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. Yaşlı
kadın belki on defa öptü atanın ellerini.
Ata da onun
ellerini öptü. Sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı.
Daha
doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. Bunu
Atatürk'e uzattı;
- Tek ineğimim sütünden kendi ellerimle yaptım Gazi
Paşa, bunu sana hediye getirdim. Seversen gene yapıp
getiririm.
Paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. Çok
beğendiğini söyledi. Sonra
birlikte köşke kadar gittik.
Oradakilere şu emri verdi;
-'Bu anamızı alın burada iki gün konuk edin.Sonra
köyüne götürün. Giderken de kendisine üç inek
verin benim armağanım
olsun.'
ATATÜRK
VE BABA KAVRAMI
Diyarbakır’da paşa kumandandı. Ben de emir subayı idim. Babam,
Paşa’nın içtiğini duymuştu. İzinden dönerken bana:
- “Bir damla bile içersen hakkımı helal etmem” dedi. Döndüm.
Karargaha vardığım akşam Mustafa Kemal Paşa yakın subaylarıyla sofrada oturmuş
içiyordu. Bana da bir kadeh koydular. Ben içer gibi yapıp vakit geçiriyordum. O
vakit başyaveri olan Cevat Abbas, usulca Paşa’ya eğildi:
- “Paşam, Nesip içmiyor, atlatıyor.” dedi.
O vakit Mustafa Kemal bana döndü kadehini kaldırdı:
- “Nesip şerefine” dedi.
Ben kıpkırmızı olmuştum. Paşa sordu:
- Ne o bir mazeretin mi var?
- “Paşam” diye cevap verdim. “Sizin için canımı feda ederim,
yalnız buraya gelmeden babam bana içki içmemem için yemin ettirdi de tereddüdüm
odur.”
Mustafa Kemal o vakit:
- “Bırak kadehi öyleyse”
dedi. “Babanın emri, benim emrimden üstündür. Seni taktir ettim. Babasına hayrı
olmayanın, kimseye hayrı olmaz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder