Dünya RAKICILAR gününüz kutlu olsun.
RAKI haftası başlıyor
Balığı çok, mevsimi soğuk, geceleri uzun ve harflerinden rakı yazılabilen tek ay olan "Aralık" ayının ilk haftasında kutlanmaya başlanan, "Dünya Rakı Haftası" başlıyor.
Bu nedenle, yerli, yabancı, tüm rakıseverler kadehlerini aynı anda kaldırmak için bir araya geliyorlar.
"Dünya Rakı Günü" 2006 yılında ilk kez kutlanmaya başladı.
Birbirine karafını, bardağını, 70'liğini hediye etmeyen, böyle bir gecede içmeyen, muhabbet etmeyen, en çok da bilmeyen o an itibariyle ayıplanmaya başladı. Bu özel gün hem tarihi hem de manası itibariyle hep bir "yeni yıl"ın şenlikli bir provasını yapmak gibiydi.
Rivayete göre, rakıcıların piri Bekri Mustafa'da Aralık ayının ilk cumartesi günü doğmuştu.
Dediler ki, Meksika'nın "Tekila", Brezilya'nın "Kakaça" ve İspanya'nın "Sangria" festivalleri varken, bizimki nasıl olmaz?
Kutlasın tüm dünya, sakilere iş çıkaralım zevk-ü sefa ile...
Rakıname
İçmesini bilene zevk-u sefadır.
İçme'yi bilmeyene cevr-ü cefadır rakı.
Bir münasip mikdarı, muhabbet anahtarı
Kaçırırsan ayarı, can'a ezadır rakı.
Ne dert kalır, ne keder, içeni mes'ut eder.
İçebilirsen eğer, ruha ciladır rakı
Ham ervahsan yanaşma, arif'sen ondan şaşma,
İç ama, haddi aşma ferahfezadır rakı.
Yarattığı ahengi, ne saz verir ne çengi,
Terbiyenin mihengi, dense sezadır rakı.
Beyaz peynir, domates, yanına bir kavun kes,
Çiğ köfteyle ne enfes bir iptiladır rakı.
Biraz tuzlu leblebi, kadehin billur leb'i,
Dudakları öpmeli, yoksa hebadır rakı.
Ehli kemal olana zevkle hem'hal olana,
Sohbette tad bulana, yar'ı vefadır rakı.
Dost bezminde sohbette, neşe-i muhabbette
Her manevi lezzete, bir vasıtadır rakı.
Nükte, cinas anlayan, ahengi-i bezm'e uyan,
İçip zırvalamayan, işte o'nadır rakı.
Eşek içince zırlar, köpek içerse hırlar
Kedi içse tırmalar, insanlar'adır rakı.
5 Aralık 2010 Pazar
1 Aralık 2010 Çarşamba
ÖNEMLİ GÜNLER
24 ve 28 KASIM’ IN DEĞERLENDİRİLMESİ
Burhan Bursalıoğlu
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
24 Kasım Öğretmenler gününü buruk bir heyecanla beklerim. Senede bir gün kutlanan bu günde, yazarlardan, Milli Eğitimin her kademesinden, Bakanlıklardan, Hükümetten öyle güzel altın sözcükler gelir ki, bunları duyan yabancı bir vatandaş “Türk öğretmenleri ne kadar şanslılar. Helal olsun “ der.
Asalında bizde öğretmenlik mesleği, meslekler içinde hor görülen, en tehlikeli, en sahipsiz, en garip, görev başında en çok özen ve dikkat gösterilen, en çok emek gösterilen, en çok konuşulan, en çok yerden yere vurulan, buna karşı en çok kıskanılan, istenen, sevilince tam sevilen, garip bir meslektir.
Milli Eğitim öğretmen yetiştirir, atamak için kurada adı çıkmazsa yıllarca bekletilir. Çıkarsa, bir dağ köyüne gönderirler, ne arayanın, ne de soranın olur. Senede, belki de iki senede bir gelen müfettiş te, bir an önce gitmek için kısa bir gözlem yapar ve uzaklaşır. Bunun adı da “teftiş olur.”
Eğer gidilen okul ve çevre problemli ise kendini olayların içinde bulur, başının derde girmesi yanında, hayatından da olabilir.
Bekarsa evlenemez, evli ise geçinemez, Hata yapar veya üstleriyle ters düşerse yanmıştır. Dama taşı gibi köyden köye kentten kente, okuldan okula dolaştırırlar. Zayıf iradeli ise, bir sağdan bir soldan çekiştirilir. Emekli olana kadar, sabit bir mekan hasreti çeker. Aileler parçalanır, birleştirilmesi büyük sorun olur.
Öğretmenin aldığı maaş onu başkalarına boyun eğdirtir. Şeref ve haysiyetini on paralık ettirir. Boş zamanı değerlendirip, eve maddi katkıda bulunmak amacıyla eğri boyunla, iş verenlerin ayagına gidip iş ister, çoğu kez de mesleğini gizler. İşe alındığında sevinir mi üzülür mü bilinmez ama karışık duygular içinde olduğu muhakkaktır. Kafasındaki sorunlardan biri de öğrencilerine yakalanmamak. Bunun için de saklanır, kaçar ve görünmez olur.
İşte öğretmenlik böyle garip bir meslek. Bu mesleği böyle garip duruma getiren güçlü odaklar, düşüncelerinden, planlarından, tasarımlarından vaz geçene kadar bu iş böyle devam edecektir. Çünkü , bu, öğretmenleri ve bu mesleği yücelten Büyük Önderimiz Atatürk’ün sözleri karşısında, kıskançlık krizine girenlerin intikamı dır. Bunun için, öğretmenlik ve öğretmen perişan durumdadır.
24 Kasım’ları, buruk içinde beklememin nedeni, büyük güç sahiplarinin, siyasi odakların, hacıyatmazların , mangalda kül bırakmıyacak şekilde öğretmenleri göklere çıkarır gibi nutuk atmalarını merakla beklememdir. Söylenenleri de garip şekilde gülümseyerek geçiştiriyor ve bu insanların, görmediği, tanımadığı, nasıl yaşadıklarını bilmeyenlerin ahkam kesmelerine de şaşırıyorum.
Öğretmenin kaderi de böyle sürüp gidecek.
24 Kasım ‘ dan önce, yıllarca müdürlük yapıp, emekli olduğum Emirgan İlköğretim Okulu idareci ve öğretmenleri tarafından, öğretmenler günü kutlamalarına davet edildim. Emekli olmuş öğretmen arkadaşlarımında davet edildiğini gittiğimde gördüm. İşte, öğretmeni gururlandıran, göz yaşı döktürten bır uygulama. Aradan 20 yıl geçmesine rağmen aranmak çok onur verici bir olay.
24 Kasım’da okula gittim. Öğle saatlerinde tören başlatıldı. Okul Müdiresi Emine Hanım, Sarıyer’de yapılan kutlamaya katıldığı için yoktu.
İlk konuşmayı bana verdiler. Günün anlamı hakkında düşündüklerimi kısaca ifade edip , okul idareci ve öğretmenlerine, bir buket çiçek veren, öğrenci temsilcisine teşekkür ettikten sonra, öğretmen ve öğrencilerin, güne uygun konuşma ve şiirler okundu. Tören sonuna doğru gelen Müdüre Hanım da kısa bir konuşmayla öğretmenlerin ve bizlerin günümüzü kutlayarak töreni sonlandırdılar. Tören sonunda, Okulun hazırladığı ikram için odaya geçtik. Orada da sohpete devam ettik. Müdüre Hanımın herkes için hazırladığı küçük hediyelerini alarak , 28 Kasım günü, okulda buluşulması düşünülen Emirgan İlkokulu mezunları için izin isteyip , izini de alıp teşekkür ettikten sonra ayrıldık.
28 KASIM PAZAR
Emirgan İlkokulu mezunları ve öğretmenlerinin 5 yıldır sürdürdükleri birlikte olma geleneksel toplantısı 28 Kasım Pazar günü Emirgan İlköğretm Okulunda yapıldı.
Okul Müdüresi, zamanımdaki öğretmenler ve mezun ettiğimiz öğrencilerimiz le 50 nin üzerinde bir kalabalık oluşturmuştuk. Bu sene yeni gelenlerin ve bir yıllık hasretlerini giderenlerin sarmaş dolaşları görülecek sahnelerdi.
Bu arada, daha önce çalıştığım Cihangir İlkokulundan öğrencim olup tiyatro oyuncusu olan Konuralp Sunal’ın da gelmiş olması beni çok mutlu etti.
Kısa konuşmam sonunda, okul çalışanlarına, Müdüre Hanıma, gelenlere teşekkür ettim.
Benden sonra, birlikte çalıştığımız öğretmenlerden Ayten Fezikoğlu, Cafer Hergünsel, Müzyel Fazla, Nihal Özcam Hüseyin Bilgin, Yasemin Eroğuz Aysel ve Sunay öğretmenler kısa anılar anlattılar. Daha sonra okul Müdüresi Emine hanım söz alarak, “Bu tür toplantıların sık sık yapılmasını, arada geziler düzenlenmesi, ziyartetler yapılmasını arzuladığını ve okulun tüm mezunlara açık olduğunu, toplantıyı düzenleyenlere de teşekkür etti.
Müdüre Hanımdan sonra, 35 yıl önce ezberlediği, mezun gençlerden Tuncay Birdal’ı alkışlarla sahneye davet ederek gür sesiyle şiirini dinledik.
Sohpet ve eğlencemiz ikram odasında da devam etti.
Bu sene tüm gençlerde hissettiğim bir burukluk sezdim. Sebebini de hemen farkettim. Bu yaz aramızdan ayrılan, genç yaşta kaybettiğimiz Tomris Elmaslar’ın üzüntüsü idi. Öğretmen ve öğrencilerin Tomris hakkındaki düşünceleri dile getirilerek sohpetler geç saatlere kadar devam etti.
2011 yılının 20 Kasım’ında tekrar bir araya gelme umuduyla ayrıldık.
25 Kasım 2010 Perşembe
Ş İ İ R
DÜNYANIN
BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün
çiçeklerini buraya getirin!"
Köy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.
BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
"Bana çiçek getirin, dünyanın bütün
çiçeklerini buraya getirin!"
Köy öğretmeni Şefik Sınığ'ın son sözleri.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya
Son bir ders vereceğim onlara
Son şarkımı söyleyeceğim
Getirin getirin... ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum
Kaderleri bana benzeyen
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi hepinizi istiyorum, gelin görün beni
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini
Avluların pembe entarili hatmisini
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın.
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum.
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden
Ne güller fışkırır çilelerimden
Kandır, hayattır, emektir, benim güllerim
Korkmadım, korkmuyorum ölümden
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Baharda Polatlı kırlarında açan
Güz geldi mi Kopdağına göçen
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen.
Muş ovasından, Ağrı eteğinden
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni
Eğin türkülerinin içine gömün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
En güzellerini saymadım çiçeklerin
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz
O bakımsız, ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum.
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın
Tarümar olmasın istiyorum, perişan olmasın
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Okulun duvarı çöktü altında kaldım
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım
Yurdumun çiçeklenmesi için daima, yaşadım
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi sustum, örtün beni, yatırın buraya
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
23 Kasım 2010 Salı
ÖNEMLİ GÜNLER
Bütün Öğretmenlerin, 24 Kasım, Öğretmenler Gününü, Gönülden Kutluyor, Ata'mızı Mahçup Etmeyecek Azim ve Kararlılıkla, Eriyene Kadar Göreve Devam Edilmesini Diliyorum.
Burhan BURSALIOĞLU
22 Kasım 2010 Pazartesi
BAYRAMLARIMIZ
ESKİ BAYRAMLARI YAŞATALIM
Burhan Bursalıoğlu
Dört günü bayram, beş günü de bayramın ekleri olan dokuz günlük tatil de bitti. Emekliler için tatilin bir anlamı zaten yok. Ama çalışan ve öğrenciler 9 günlük sürede dinlenerek kısmen de olsa biraz yorgunluk giderdiler…
Bayramla ek tatilleri birbirine karıştırmadan değerlendirmek lazım. Bayramda bayramın gereklerini, tatilde ise tatilin sunduğu imkanları değerlendirmek gerektir. Birleştirerek gerekenler birlikte yapılınca, takma kollu, takma bacaklı vücuta benziyor!
Zamanımızda insanlar işi bütün olarak ele almakta. Ya bayramın görevlerini yerine getirmekte ve orada diğer günlerini değerlendirmekte veya bütünüyle tatile çıkarak, tatilin imkanlarından istifade etmektedir. Bu tür Aileler bayramın şartlarını yerine getirmemektedirler.
Bizim ve bizden evvel yaşayanların dönemlerinde, bayramların özel değeri vardı. Bayramlara değer verilir, şartlar yerine getirilirdi. Günler öncesinden hazırlıklar yapılırdı. Evler temizlenir, badana , boya yapılır; perdeler, kilimler, halılar yıkanır; tamirler yapılırdı.
Yine günler öncesinde, Ramazan bayramında, tepsi tepsi tatlılar evde yapılır, fırınlarda pişirilerek bayrama hazırlanırdı. Kurban Bayramında günler hatta haftalar öncesinde kurbanlıklar tedarik edilir, onlar bayram gününe kadar beslenir, süslenir, hatta çocukların sevgili arkadaşı olurdu. Kesileceği zaman kesim yerine çocuklar asla sokulmazdı…
Bayram öncesi kurban etlerinin kimlere verileceği de bir mesele idi. Mümkün oldukca, çok titizlikle, fakir, muhtaç isimler tespit edilir, 7 parçaya ayrılan kurbanın bir parçası evde , gerisi listedeki ailelere dağıtılacak şekilde plan yapılırdı. Çocuklar için paralar hazırlanır, şekerler alınırdı…
Bayram öncesi mezarlıklar ziyaret edilir, mezarlara çiçek konur, dualar yapılır ve su dökülürdü. Bayramlar aynı zamanda küskünlerin barıştırılması için bir sebepti. “ Bayramda küsülü kalınmaz” inancı hakimdi.
Bayram öncesinden kılık kıyafet durumu da gözden geçirilir; özellikle çocuklara yeni giysiler alınır, onlar sevindirilirlerdi. Yeni alınan giysiler yatağın baş ucuna konur, çocuklar arada bir gider onları ellerine alarak kontrol ederlerdi. Bayram sabahı sabırsızlıkla beklenirdi. Büyüklerin giysileri gözden geçirilir, lekeli ve kirliler kuru temizleyiciye gider, düğmesi, iliği söküğü gözden geçirilir, ütüler yapılır, askılara asılır, ayakkabılar boyanır, berbere gidilir, bayram beklenirdi…
O dönemlerde telefon ve vasıtanın çok kıt olmasından dolayı , şimdiki gibi kaçıp turistik yerlere gidilmezdi. Uzakta bulunan dost ve akrabalara, bayramlarını kutlamak için “bayram tebriği” gönderilirdi. Bayram için en önemli iletişim aracı kartlardı. Bu tebrik kartları geldiğinde sevinilir ve uzun zaman da saklanırdı. Bu gün ise ortam ve insanlar okadar değişti ki, 7 yaşında bir çocuğun dahi sahip olduğu telefon dünyasında, kimi dostlar iki kelam etmeyip telefon mesajıyla kutlama görevini yerine getiriyor!..
Bayram sabahı tüm erkekler erken kalkıp bayram namazına giderler. Namazdan sonra top atışıyla, bayramın başladığı ilan edilir ve camideki cemaat birbirleriyla bayramlaşırlardı. Eve geldiklerinde, bol ve çeşitli kahvaltı yiyeceklerle bezenmiş sofraya otururlar. Neşe ve zevkle geçen kahvaltı sonrası, hane halkı birbirleriyle bayramlaşır, yeni giysilerini giyen çocuklar el öper ve harçlıklarını alarak diğer büyüklerinin ellerini öpmek için dışarı çıkarlar. Büyükler de giyinir ve misafirleri beklerler. Şayet kendilerinden daha büyük dost ve akraba varsa hep birlikte ziyarete gider, el öper, gönüllerini alırlardı. Bunu yaparlarken de tanıdık, yabancı diye ayırmazlardı.
Kurban kesilecekse, erkekler bahçeye iner, kasapla buluşarak kurbanı keserler. Dağıtırlar.
Çocukların bir kısmı, topladıkları harçlıklarla bayram yerine gider, dönme dolaplara salıncaklara, kaykaylara biner, varsa cambazlara, sirke, duvarda yürüyen motorlara, Karagöz Hacivat oyununa gider, bir kısmı paraların birazını kumbaraya atar, diğerleriyle bayram yerine giderek, çatapat, mantar alır, oyuncaklara binerlerdi.
O zamanın sokak satıcılarında da bir asalet vardı. Bayramlıklarını giyer sokağa öyle çıkarlardı. Pamuk helva, macun, elma şekeri, horoz şekeri, sakız, mevsim yaz sa, dondurma, limonata, şira satıcıları, rastladıkları büyüklerin bayramlarını kutlar, satışlarını yaparken de parası eksik veya hiç olmayanlara da güler yüzle sattıklarından verirlerdi. Bu cömertlik bayram için olurdu.
Bizim zamanımızdaki çocular, ben de dahil olmak üzere, çocukluğumuzu tam olarak yaşadık. Okulumuzdan geri kalmazdık ama oyunumuzdan da geri kalmazdık. Belki sokak lambası altında, gazlı şinanay ışığı altında ders çalıştık ama, doya doya da çocukluğumuzu yaşadık. Lüks arabalara binmedik, renkli flimler seyretmedik, uçaklara binmedik, televizyon karşısına geçip elimize kumanda almadık, bilgisayarın tuşlarına dokunarak ders yapmadık, istediğimiz konuyu maos vasıtasıyla aramadık; playstation, psp oynamadık; her arzuladığımız, istediğimiz olmadı veya alınmadı; özel okullara, kurslara gitmedik, gitmedik ama çocukluğun gerektiği her şeyi yaşadık.
Bu günkü çocuklar geçmişin yaşantısını bilmedikleri için, “ Yaşamınızdan memnun musunuz?” sorusunu sorduğumuzda tümünün “Evet “ diyeceğinden şüphem yok. Hatta ve hatta, bu günkü gençler, bayram ziyaretlerine aileleri ile gitmeyip, arkadaşları ile birlikte olmalarını tercih ediyorlar. Bu demektir ki, yıllar sonra bayramlaşacak insan kalmayacak.
Bu günkü bayramları anlatmaya gerek yok. Hepiniz yaşıyorsunuz. Aynı apartmanda, bitişik dairelerde, altlı üstlü kat ve dairelerde birbirini tanımayan, selam vermeyen , bayramlaşmayan, kapınızı açmayan insanlar var. Bayram görevini yerine getirmeyip, bayramın sebep olduğu fırsatları kullanmak için yurt dışına ve deniz kenarına gitmeyi tercih eden aileler, ne yazık ki her geçen yıl daha da artmaktadır. Bunları herkes mi yapıyor? Hayır. Bayram vecibelerini yerine getiren, bizim zamanımızın bayramlarını uygulayan ailelerimiz de elbette var. Ama bunlar da zaman içinde azalma gösterecektir.
Zamanın değiştiğini, insanların değişen ortama uyum sağladığını, sağlamakta olduğunu ben de kabul ediyorum.Kimseyi kınadığım yok. Ama bazı gelenek, göreneklerimizi de değişen zaman içinde kaybetmeyelim. Çocuklarımız robot olmasın. Kişiliksiz yetişmesinler. Büyüklerine karşı saygı ve hürmeti, küçüklerine karşı da sevgiyi, korumayı, kollamayı unutmasınlar. Bayram zevkini tatsınlar. Elimizden geliyor, becerebiliyorsak, veya öğrenmemiz zor gelmiyorsa, tatlımızı pastahaneden almayı düşünmeyip kendimiz yapalım. Bayram sevincini, bayram zevkini ailece, toplumca yaşayalım.
Eski bayramları yaşayalım, yaşatalım.
15 Kasım 2010 Pazartesi
BAYRAMLAR
Normal mevsim değerlerinin haricinde yaşadığımız bu sıcak günlerde, Kurban bayramını da yaşıyoruz.
Sıcak ve coşku ile yaşamak istediğmiz Kurban Bayramının Ülkemizin, zenginleşmesine, işsizliğin azalmasına, sağlık sorunlarının yok olmasına, sanayii ve çiftçimizin, tüm çalışanların, emekli ve dulların, gazilerimizin, öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin, ordu mensuplarımızın, kısaca tüm Ulusumuzun feraha kavuşmasına, mutlu olmasına, olası üzüntülerin gitmesine, partiler arasında kardeşliğin doğmasına vesile olmasını , bayramınızı sevinç içinde geçirmenizi diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Burhan BURSALIOĞLU
12 Kasım 2010 Cuma
M İ Z A H
GELDE GÜLME
Burhan Bursalıoğlu
Çok yakından tanıdığımız kişilerin zaman zaman yaptıkları hatalar için sizler ne derseniz deyin, beni gülümsetiyor!...
--Bu bir gerçektir. Reel bir durum değildir!.... İBRAHİM TATLISES
--Sinirlerim, streslerim bozuluyor!... İBRAHİM TATLISES
--Lütfen, sanatçının motorizasyonunu bozup demorize etmeyin!...İBRAHİM TATLISES
--Bu Bodrum’da en çok kadınlar ve erkekler aşık oluyor. Ben bir türlü aşık olamıyorum vallahi!... İBRAHİM TATLISES
--Başbakanımız şu anda hasta yatıyor. Çünkü Türkiye için “zalimce” çalışıyor!... İBRAHİM TATLISES
--Bütün belediyeler kendi önünü temizlese, İç işleri Bakanlığına gerek kelmezdı. ARTO
ZEKERİYA BEYAZ:: --Beni gece yarısı 28 yaşındaki bir kız arıyor. “ Hala genç kızım. uyuyamıyorum hocam.” Diye
BEYAZIT ÖZTÜRK: --Beni de aynı nedenle arıyorlar hocam!...
SATILIK-KELEPİR, BİRİNCİ DERECEDE DEPREM BÖLGESİ OLMASINDAN ACİLEN SATILIKTIR.
--Sayıları on bin üzerinde, 7 bin polis görev yapıyordu!.. REHA MUHTAR
--Efenim, başınız sağolsun. REHA MUHTAR
( Cinnet geçirip karısını öldüren adama )
--Bu tuneli kaçmak için mi kazdınız? REHA MUHTAR
--Ameliyattan sonra uyandığımda karşımda Reha Muhtar’ı gördüm. Cehennemdeyim sandım.
(AHMET ÇAKAR vurulduğu günü anlatıyor )
--Uğurcuğum, şu pozisyonu bi de yandan görelim, taksana bi bana!.. ERMAN TOROĞLU
--Hocam, bu pozisyona penaltı diyenler çoğunlukta olduğu gibi, penaltı değil diyenler de çoğunlukta. ŞANSAL BÜYÜKA
--Zebraları da gördüm. Hakikaten çok zarif ve iştah açıcı vücutları var. ERMAN TOROĞLU Afrika tatilini anlatıyor.
ŞANSAL BÜYÜKA -- Ankara spor un duşları akmadığı için gidip Konya Sporlu futbolcularla aynı duşta yıkanmaları fair play adına ne güzel görüntü değil mi Hocam?
ERMAN TOROĞLU -- Aslında hakemleri de aralarına alacaklardı…
ŞANSAL BÜYÜKA – Kötü niyet yoksa bir şey olmaz Hocam.
Atatürk ne demiş. “Yurtta sulh, barışta sulh” NİHAT DOĞAN
--Bu şarkıyı aşkım Leonardo Di Caprio’ya gönderiyorum. TELEFONDAKİ KIZ.
--İnşallah Leonardo da şu an bizi izliyordur. FLASH Tv. VİCEYİ FERAH
--Şu anda yayınlanan tek haber bülteni bizimki olduğu için Papa mutlaka bizi izliyordur. Buradan Papa’yı İslam’a davet ediyorum. Sevgili Papa lütfen benimle beraber tekrar edin.” Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü en ne Muhammeden abduhü ve resulühü…" FLASH Tv HABER SPİKERİ
-- Sayın BUSH isterse cevap hakkını kullanmak için stüdyomuza gelebilir. HULKİ CEVİZOĞLU
--İşte Erdoğan KABİLESİNDEKİ isimler. KANAL 7 de BİR ALT YAZI..
( KABİNE demek istiyor)
n Defterdarlara “En iyi performansı olanı yılın Defterdarı ve vergi Müdürü seçeceğiz.” Dedim. Tersi olanlar da var. Onları da tersten mükafatlandıracağız. MALİYE ESKİ BAKANI KEMAL UNAKITAN
--Pantolonları indirdik!Orta reyonda sizi bekliyoruz. CARREFOURRE é DA BİR ANONS.
KURBAN BAYRAMINIZI EN İÇTEN DUYGULARLA KUTLAR, MUTLU, SAĞLIKLI, KAZASIZ TATİLLER DİLERİM.
Burhan BURSALIOĞLU
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Che'nin Çantasından Çıkan NUTUK Küba Devrimi’nin öncülerinden ve Fidel Castro’nun yoldaşı Arjantinli devrimci doktor Che Guevara, 196...
-
CUMHURİYET GECEMİZ Burhan BURSALIOĞLU 2013 yaz sezonumuz anlamlı ve coşkulu bir gece ile noktalandı. Cumhuriyet’...