25 Şubat 2011 Cuma

ÇEŞİTLEME


ŞUNDAN  BUNDAN


Burhan Bursalıoğlu




Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer.
Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır. En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser.Bir kaç
kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine
inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey
yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak
hazırlamaktadır.Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam
edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir
adım atıp, koşarak uzaklaşır!


Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile.Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.
Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz.Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.


Mutluluğun 5 basit kuralını unutmayınız:

1. Kalbinizi nefretten arındırın - Affedin.
2. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez.
3. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin.
4. Daha çok verin.
5. Daha az bekleyin../



  1. ... ÖĞRENCİLERİN YAZILI SORULARINA VERDİĞİ KOMİK CEVAPLAR ... 

soru: ismet inonu'nun batı cephesine bakışı nasıl idi, acıklayınız
cevap:200 metreden durbunle..

muhasebe sınavı:
soru: kasa sayımında 100bin tl eksik çıkmıştır. bunu büyük defterde*muhasebeleştiriniz.
cevap: tekrar sayın, eksik çıkmaması lazım.
soru: calculus'u kim bulmustur?
cevap: adams calculus
soru: maki nedir?
cevap: akdenizde yaşayan kısa boylu cüceler 
Çılgın felsefe hocası 100 puanlık tek soruyu yanındaki sandalyeyi göstererek sorar:
- Bana bu sandalyenin var olmadığını kanıtlayın!
100 puan alan tek kişinin cevabı ise sadece şudur:
- Hangi sandalye

soru:
Ormanların faydalarını sayınız.
cevap: Ormanların faydaları saymakla bitmez.
Sonuç: Tam not
soru:
Ahmet Haşim’in en ünlü eserlerinin toplandığı eserin adı nedir
cevap: Best of Ahmet Haşim

soru: deprem sırasında ortaya çıkan enerjiye ne
denir.”
cevap:Helal olsun

soru:Yukarıdaki şiirin ölçüsü nedir?
cevap: Yaklaşık dokuz santimetredir.
soru:
Kimlere zekat verilmez?
cevap: Şeytana.
soru:
Demokrasilerde kuvvetler ayrılığı kaça ayrılır?
cevap: Üçe. Kara, deniz, hava kuvvetleri.
soru:
Mondros'u açıklayınız.
cevap: Mondros kim?
soru:
İneğin midesi kaç bölümdür?
cevap: İki oda, bir salon, bir mutfak
soru:Servet-i Fünun edebiyatı hangi edebi akımlardan etkilenmiştir?
cevap:
Elektrik akımından

soru:Üremeyi açıklayınız.
cevap: Anne ve babanın gece yaptığı işe üreme denir.

soru:hücre nedir?
cevap: en küçük yapı birimidir. gözle görülmez. mikroskopla dikkatli bakmak lazım. eğer bizim baktığımızı görürseler kaçarlar. *
soru:
Türkiye'nin geçitlerini yazınız.
cevap:
Altgeçit, Üst geçit, yaya geçidi
soru:
Güneydoğu Anadolu bölgesinde petrol nerelerden çıkartılır?
cevap: Petrol, Raman ve Gazman'dan çıkartılır.
soru:Koşma nedir?
cevap:Yürümenin hızlı şekline koşma denir.
soru:
Canlıların en küçüğüne ne ad verilir?
cevap:Bebek
soru:Kasabayı kim yönetir?
cevap: Şerif ve adamları
soru:
Mübarek geceler hangileridir, yazınız.
cevap:
Kına, gerdek ve dolunay gecesi 

soru:
what is your mother's telephone number?
cevap:
annemin telefonunu veremem.
soru:
akıl ile ilgili bir hadis-i şerif yazınız.
cevap:
akıllı ol, canımı ye...
ilkokul 3. sınıf, sınıfa müfettiş gelmiştir.
soru:
isa kimdir?
cevap:
geçen sene bizim sınıftaydı, artık gelmiyo.
soru: yazara göre toplum içindeki davranişlarimiz nasil olmalidir? yazar nelere dikkat edilmesini öneriyor?
cevap: yazar diyor ki nerde nasil davranacağimizi bilmeliyiz. oturmasini kalkmasini bilmeliyiz. yırtık dondan cikar gibi her lafa atlamamaliyiz.

soru: where are you from?
cevap:i am from istanbulluyum
soru: Dört büyük kitabın adını yazınız.
cevap: 1- Ansiklopedi, 2- Sözlük, 3- Kolej Sınav Kitabı, 4- Kalın Roman Kitaplar
soru: İnsanları hayvanlardan ayıran temel özellikler nelerdir?
cevap: İnsanların hayvanlardan çok derdi olması.

soru: Trafik polisinin görevleri nelerdir?
cevap: 1- Rüşvet almak, 2- Ceza kesmek, 3-Travestileri kovalamak

soru:
Asgari ücret nedir?
cevap: Askerlik şubesinde verilen ücrettir.
soru: Haçlı Seferleri nin çıkış nedeni nedir?
cevap: Hocam affedersiniz, poponun kışkırtmış olmasıdır.
soru:
Avrupa da reform hareketini kim başlattı?
cevap:
Riki Martin
soru:
Ege Bölgesi neden girintili çıkıntılıdır?
cevap: Türkiye nin en kıvrak bölgesi olduğu için.
soru: Devletin kuruluş amacı nedir?
cevap: Devlet bazı insanların hususi büyük işlerini yapmak için kurulmuştur.
soru:Canlıların ortak özellikleri nelerdir?
cevap: Yol, su, camii, mezarlık.
  

21 Şubat 2011 Pazartesi

YAKIN TARİHİMİZDEN GERÇEKLER

          
 
 ÇİRKİN  İFTİRA  VE  GERÇEK

İSMET  İNÖNÜ CAMİLERİN KAPISINA ASKER KOYDU VE " İÇERİYE KİMSEYİ ALMAYIN " DEDİ.


Tufan Türenç'in yazısı.

DEMOKRAT Parti 1946’da kurulduktan hemen sonra İsmet İnönü ve CHP için bütün Anadolu’da şu iftirayı yaymaya başladı:

“Kafir İsmet Paşa camilere kilit vurdu. Etrafına asker dikti. Namaz kılmak için içeriye kimseyi sokturmadı. Camileri devamlı teftiş etti. Nöbetçilere ‘İçeriye kimseyi sokmuyorsunuz değil mi’ diye sordu.”
Bu iftira 1950 yılında Demokrat Parti iktidara geldikten sonra da devam etti.
Demokrat Parti’den sonra iktidara gelen bütün sağcı partiler de İsmet Paşa ve CHP için aynı iftirayı yaymayı aralıksız sürdürdüler.
Bugün aynı çirkin ve aslı astarı olmayan iddiayı AKP de kullanıyor.
Bu iftiranın kaynağı nereden kaynaklanıyor? Olayın gerçek yüzü nedir?
Bu çirkin iftiranın iç yüzünü yıllarca CHP’de görev almış, İnönü’nün yakınında bulunmuş olan Necati Karakaya açıklıyor.
Necati Karakaya ile yıllarca Milliyet Gazetesi’nde birlikte çalıştık.
Spor yazarıydı, uzun yıllar TRT’de spikerlik yapıp maç anlattı.
Şimdi Necati Karakaya’nın gönderdiği mektubu birlikte okuyalım:
“28 Şubat 2008, Büyük Millet Meclisi’nde CHP’li bir milletvekili konuşma yapıyor. Mehmet Ali Şahin Bakan koltuğundan bağırıyor.
‘Haydi, Haydi! Biz sizin nerelere kilit vurduğunuzu çok iyi biliriz.’
Bununla ‘siz camilere kilit vurdunuz’ demek istiyor...
1950 yılından itibaren Anadolu’nun dolaştığım her köşesinde bu iftirayı duydum.
Gerçek şudur.
1942 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın en alevli günlerinde Hitler’in orduları sınırımıza dayandı. Türkiye’ye girip girmemekte kararsızlardı.
İsmet Paşa Trakya’da Çakmak hattını kurmasına rağmen İstanbul’un bombalanacağını tahmin ediyor bu nedenle de savunmayı Ankara’nın dışında yapmayı düşünüyordu.
İstanbul’daki saraylarda ve müzelerde bulunan tarihi eşyaları, zarar görmemeleri için Alman uçaklarının menzil dışında kalan bölgelerdeki camilere koymayı düşündü.
İsmet Paşa düşmanın camileri bombalamayacağını biliyordu.
O nedenle bütün saray eşyalarını, padişahların tahtlarını, mücevherleri, kutsal emanetleri, Hazreti Muhammed’in sancağını, kılıcını, Hırkai Saadeti, Hazreti Osman’ın kanlı Kuran’ı Kerimi’ni, Atatürk’ün Samsun’da çıktığı tahta iskeleyi, müzelerde ne varsa tümünü tam 48 vagona yerleştirterek Niğde’ye gönderdi.
Bu değerli eşyaları korumak için Topkapı Sarayı İkinci Müdürü Lütfü Turanbek başkanlığında 30 görevli, aileleri ve çocuklarıyla birlikte Niğde’ye gitti.
Eşyalar ve görevliler, tehlike tamamen geçene kadar Niğde’de kaldılar.
* * *
Bu değerli eşyalar Niğde’de 3 camiye yerleştirildi.
Camilerin etrafına nöbetçi askerler yerleştirildi.
28 Ocak 1943 günü İnönü Adana’da Churchill ile buluşmak üzere Ankara’dan trenle yola çıktı.
Tren Niğde’de durdu ve uzun süre bekledi.
İsmet Paşa tarihi eşyaları görmek üzere 3 camiyi de teftiş etti. 

 
Özellikle Atatürk’ün Samsun’a çıktığı tahta iskeleyi görmek istiyordu.
Saruhan Camii’ne gitti ve Tunabek’e sordu:
‘Asker nöbetini aksatmıyor, camilere kimseyi almıyor değil mi? Gözüm arkada kalmasın’ dedi.”
İşte o çirkin iftiranın gerçek yüzü böyle.
Aradan 70 yıla yakın zaman geçmesine rağmen AKP hâlâ bu yalanı kullanıyor.
Başbakan Erdoğan bununla da kalmıyor Kurtuluş Savaşı kahramanı, Cumhuriyetin kurucusu, İkinci cumhurbaşkanı İsmet Paşa’yı Hitler’e benzetiyor.
Ve açılan davada mahkeme Erdoğan’ı “İnönü’nün böyle bir kişiye benzetilmesi, hatırasına saygısızlık teşkil ettiği gibi milleti oluşturan bireylerin de kişilik haklarını ihlal edip incitmiştir



14 Şubat 2011 Pazartesi

S A N A T





TİYATRO  TETKA
 Burhan Bursalıoğlu

12 Şubat 2011 Cumartesi akşamı Tiyatro TETKA  Ekibinin interaktif oyununa gittim. Tiyatro, Beyoğlu, İstiklal Cad. Ağa camii yanı Rumeli pasajı No: 48/4  adresinde, 55 kişilik, küçük, sade bir salon.
Seyirci ile iç içe,  ışıklandırma, gösteri  ve ses düzeni  mükemmel .  Büyük tiyatroların düzenlerinden farksız.
Oyuncular 4 kişi.

NEŞET  ERDEM:

Küçük yaşta iken, önce Bakırköy Halkevi Çocuk  tiyatrosunda, daha sonra  Gültepe Halkevi  ve Sarıyer Halk Eğitim Merkezinde amatör olarak çalıştı. 1984 de girdiği Ankara Devlet Konservatuvarı Oyunculuk Bölümünden 1988 de mezun oldu. Akabinde, Devlet Tiyatrolarında rol aldı. Yaklaşık 25 oyunda oynadı.
Konuralp Sunal ve Neşet Erdem

Neşet’in oyunculuğu yanında, oyunculuk ve diksiyon öğretmenliği, rejisörlük ve yaşam koçluğu çalışmalarına da  devam etmektedir. Bu arada yönetmenlikte yapmış olup: BİR ŞEHNAZ OYUN Gösterimi,  GÖZLERİMİ KAPARIM VAZİFEMİ YAPARIM, VATANDAŞ ARİF,  BİR  KAHRAMANIN  ÖLÜMÜ,  KAÇ  BABA  KAÇ,  HAYVANAT  BAHÇESİ, İKİNCİ CADDENİN  MAHKÜMÜ,  STRİPTİZ,  DOĞUM  GÜNÜ  PARTİSİ “  oyunlarını sahnelemiş olup, “ EKMEK TEKNESİ,  FİDAN  HANIMA  NE  OLDU “ adlı iki de reklam filmi vardır.
KOD ADI KAOS, SONBAHAR  KADINLARI adlı televizyon dizileri ve TRT nin eğitim dramalarında da  rol almıştır.
Konuralp Sunal Tutsak da

KONURALP  SUNAL:

İlk okuldan öğrencim olan Konuralp, ilk oyunculuğunu,  sınıf tiyatrosu  içinde “YEDİ CÜCE  oyununda,  oynadığı Prens  rolüyle yeteneğini göstermişti.
1983 de Sarıyer Halk Eğitiminde, ciddi olarak tiyatroya başladı.  Konuralp 1988 de Marmara Ünüversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu RD-TV  programcılığı bölümünden mezun oldu.
1984-88 yıulları arasında, bir tarafta okurken,  diğer  tarafta  Taner Barlas Mim – Tiyatro ekibi içinde oyunculuğuna devam etti.
“SANAT UZUN, HAYAT KISA,  UZUN TARAFIN KISASI, DEĞİŞİM, ÇEŞİTLEMELER  ve  KOZA  oyunlarında rol aldı.
TRT İzmir yapımı için  “İLETİŞİM “ adlı belgeselde Taner Barlas ekibiyle mim yapmıştır.
1996 – 2010  yılları arasında anlaştığı bir reklam ajansı  aracılığı ile, Ülkemizin birçok ilinde, ilçesinde, Anaokulu, İlkokul, Sağır-Dilsiz, Görmeyen, zeka ve  bedensel  özürlü çocuklarının eğitildiği okullarda, hastahanelerde 1500 üzerinde gösteriye imza attı.
TV  dizilerinin bazılarında seslendirme yapıp “EŞKİYA, İNŞAAT,  Les  Clients  D’ Avrenos “ adlı  (Türk Fransız  ortak  yapımı )  flimlerde  rol aldı. Ayrıca “ ÜÇ KİŞİYE BİR DÜNYA,  ŞEYTANIN GÖZ YAŞLARI, KADER AYIRSA BİLE  ve  BÖYLE Mİ OLACAKTI?  TV  dizilerinde de oynamıştır.
Konuralp oyunculuğunun yanında, çok sevdiği müzik sanatı alanında da amatörce çalışmalar yapmıştır. “Yeşua  Aroyo Oda Korosu ve İstanbul Avrupa Korosu’ nda   da görev yapmıştır.
Tülin ve Özlem " Kuşku" oyununda

ÖZLEM  GÜRLER:

Ankara Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Ana Sanat Dalı Oyunculuk Bölümü mezunu olup, Üniversite Halkla  ilişkiler  Bölümü, Londra  Stantor School of English Türsak Sinema Seminerlerine ve İstanbul Üniversitesi  Sanat  Psikoterapi seminerlerine katıldı.
2001 de TRT  KELOĞLAN  MASALLARI” 2003 de  AMAZONLAR  BELGESELİ  hazırladı. 2007 de Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinde oyunculuk eğitmenliği, Nejat Uygur Tiyatrosunda “CİBALİ KARAKOLU, DELİYE HER GÜN BAYRAM” Kaktüs  Kabare Tiyatrosunun “ İNSANIN  İÇİ  İĞNELİ  FIÇI” Bayrampaşa Ceza Evinde “ BATAKHANE GÜZELİ  oyununda oyunculuk ve  yönetmen yardımcılığı yaptı. 2007-2008 de  İstanbul Çağdaş Sahne Tiyatrosunda “ CİNGÖZ İLE CAMGÖZ, PİNOKYO, ALAADDİN ve KIRMIZI BAŞLIKLI KIZ “ çocuk oyunlarında oyunculuk ve yönetmen yardımcılığı yaptı.
2008-2009 da Akademi  Neo’da oyuncu koçluğu, oyunculuk eğitmenliği, İstanbul Akademisinde  “Beden dili ve ifade sunum”  eğitmenlik yapmıştır.  2008-2010  yılları arasında Süheyl-Behzat Uygur Tiyatrosunda   “AYKIRI İKİLİ  ve  KOMEDİ KOMEDİ  oyunlarında da oyuncu eğitmenliği yapmıştır. Ayrıca 2004 de Show TV.  de   PERÇEM ve TÜRKİYE’NİN  YILDIZLARI,  TRT  de  AYVA SARI NAR KIRMIZI” dizileri, 2005 de  “ISPANAKTAN  NAĞMELER   filmi  yarışmalarında birincilik ödüllerini almıştır.  2006 da Smart TV de  “BİL KAZAN “ yarışma sunuculuğunu, “PARA “ filmi ,“ NATURELPEN“  reklam filmi, Star  TV  İMKANSIZ AŞK  dizisi, 2007 de “CEHENNEM” kısa filmi, aynı yıl  TV için   KARAYILAN HİKAYESİ   filmini  yapmış olup,  2009-2010  da, Sky Türk TV için “FUAR TREND”  programında da sunuculuk yapmıştır.

TÜLİN  CEYLAN:

Ankara Üniversitesi  DTCF  Tiyatro Bölümü mezunudur.
ŞEYTANIN GÖZY7AŞLARI, UMUT DÜNYASI,  ve  OYUN  SEPETİ “  TV dizilerinin yazarları arasında yer almıştır.
İnternetteki  ilk  Tiyatro Sitesi olan  TİYATRONLİN “ in  ilk editörlerindendir. “ARKA BAHÇE”  adlı tiyatro oyunu  Tülin Ceylan’ın olup ödül almıştır.
Son 20 yıllık süre içinde İstanbul Devlet Tiyatrosu, İstanbul Şehir Tiyatroları ve İzmit Şehir Tiyatrosunda oyuncu, idari sorumlu ve basın sorumlusu  olarak görev almıştır
Tülin Ceylan “Yeşilay Gençlik Tiyatrosu” nun      kurucusu ve genel Sanat Yönetmenidir.  TETKA nın da kurucusu olup oyunculuk ve  seslendirme çalışmalarına da devam etmektedir
.
Yukarıda kısa özgeçmişlerini  hatırlattığım, bu tecrübeli ve yetenekli dört sanatçının kendilerini    Yirmi yılı aşkın dostluğu olan ve başta tiyatro olmak üzere, sinema, reklam, televizyonculuk, yazarlık, sunuculuk,  mim  ve  palyaçoluk  alanlarında  emek  vermiş  insanlarız .  olarak görmekteler.  
Seyirciler
          
TETKA  NASIL  BİR  TİYATRODUR?

TETKA Oyuncuları, oynayacakları oyunların konularını kendileri  belirliyor ve   yazıyorlar , rollerini dağıtıyorlar,oynuyorlar.  Oyun içinde, kurgusu korunarak doğaçlama yapılıyor. Bir yerinde  oyun durduruluyor, tartışma açılıyor. Herkes fikrini söylüyor. Oyunun konusu ters dönebiliyor. Bir sonuç çıkarılıyor. Oyuncular oyunu  son kurgusu doğrultusunda tekrar oynuyorlar. Oyun oynanırken, isteyen seyirci, kendini bir oyuncunun yerinde hissederek rolü kapıyor ve oyuna devam ediyor. Bir bakıyorsunuz, sahnede asıl oyuncuların yerinde syirci oyuncular var. İşin eğlenceli tarafı da bu. Sahnede dram oynanırken  oyun komediye dönmüş. 
İşte TETKA nın amacı bu.
YAZARIZ,
                OYNARIZ,
                               YÖNETİRİZ,
SEYİRCİYLE BİRLİKTE  EYLERİZ
OYUNDUR  TİYATRONUN  TEMELİ,
                SAHNE  BAHANE.
Seyirciler kelime oyununda

O Y U N L A R

Tiyatro “Labirent” le başladı. Seyircilerden çağrılan 6-7 kişi  sanal bir labirentten geçmeleri istendi. Sıra ile vücut  dillerini kullanan  labirentzedeler hayali, dar, alçak mahzenlerden, kimi eğilerek, kimi yan dönerek, kimi  sağa sola bükülerek, kimi de yerde sürünerek  geçtiler.

İkinci  oyun taklitti. Aynı kişilere takviye yapılıp karşılıklı sıralandılar. Grubun biri ayna oldu. Aynalara, karşıdakilerin her hareketini taklit etme  görevi verildi. Bir müddet sonra roller değiştirildi.

Üçüncü oyuın bir nevi Genel Kültür oyunu idi. Daire şeklini alan seyircizadelere sıra ile birer kelime  söyleniyor, onun hakkında konuşma yapılıyor.  Örneğin  Savaş, Aşk, Yalnızlık,  Kuşku, Tecavüz,  Ölü,  Ana, Yağmur, Tiyatro, Aldatma, İstanbul “ gibi.

Birinci perdede,  TUTSAK”  oyununu Konuralp Sunal sundu. Sessiz, sadece vücut hareketleriyle, tutsağın  yaşamı    başarılı bir biçimde ifade etti.
Konuralp ve Tülin Kuşku oyununda

Diğer gösteri “KUŞKU “ adını taşıyordu.  İnternette 6 aydır görüştüğü biriyle buluşmak için verilen randöviye gitmeye çalışan genç kız , ablası yaşındaki arkadaşı tarafından engellenmeye çalışılıyor. Resmini görmediği, ne iş yapığını bilmediği adamın kötü niyetli olabileceğini anlatarak gitmemesini  tavsiye eder. Genç kız karşı kor, sonuçta kızın yerine  arkadaşının   gitmesine karar verirler. Öbür tarafta damat adayında da böyle konuşmalar olur. Tanımadığı kızın kim bilir ne amaçla randöviye  geleceği, ne şeytanlık düşündüğünü bilmediklerini, bir tuzak olabileceğini  söyleyen arkadaşına karşı çıkan damat sonunda arkadaşının teklifine evet der ve kendi yerine arkadaşının gitmesine karar verirler.
İki, yedek, sahte  gelin ve damat buluşurlar, ama ikiside  birbirlerinden kuşkulanırlar ve birbirlerine soğuk davranıp kırıcı sözler söylerler. Oyunun ortasında seyircilerle tartışma başlatılır. Konuşmalar ışığında oyun yeniden başlatılır.
Perdenin bu bölümünde, Konuralp “Adacıklar “ adlı oyuna İnsanlar böyle işte… Kendilerini  küçük dünyalarına kapatmışlar. Birer adacık onlar. Denizin ortasında parça parça, Ne denizin ne birbirlerinin farkındalar… diye başlatıp devam  etti. 
Konuralp ve Neşet "Yalnızlık " oyununda

Son oyun yalnızlık üzerine kurulmuştu.

İki yalnız adam. Biri yalnızlıktan dolayı intiharı düşünen, diğeri, yalnızlıktan şikayet etmeyen , bilakis mutlu olan birisi. Oyun bir yerde dondurularak, seyircinin düşünceleri   isteniyor. Yalnizlık nedir? Yalnızlık intiharı getirir mi? Kimler yalnız kalır?  Gibi sorulara seyirciler tarafından verilen çeşitli cevaplar karşısında oyun yeniden başlatılır. Sona doğru oyundaki  şahıslar ın yerlerini seyirci oyucuları alır ve dram komediye döner, hatta aşk başlar.

SONUÇ: 
Oyun bittiğinde herkes mutlu görünüyordu.  Hemen hemen herkes konuştu veya rol aldı. İçinde saklı kalan duygularını, yeteneklerini açığa çıkardılar. Büyük tiyatrolardaki ciddiyetten uzak, iç içe, oyuncularla samimi diyaloğlar oluştu  TETKA  da.
Ben çok sevdim. Sizde giderseniz seveceksiniz. Araştırın, karar verin ve gidin.
Sitenin adresini veriyorum:    www.oyunculartiyatrokahve.com
Mail Adresi:    tetkatiyatro@gmail.com
Telefon:    0212 245 13 14
Hoşca kalın.

10 Şubat 2011 Perşembe

KAHRAMAN KADINLARIMIZ


Mücahide Hatice Hanım
 Burhan  Bursalıoğlu
 
Türkiye’yi cephe cephe dolaştı
Anafartalar’da 56. fırkada mücadele eden Hatice Hanım’ı herkes erkek zannediyordu. Çünkü, tanınmamak ve savaş dışında kalmamak için erkek ismi kullanarak, kendisinin Ahmet ismiyle çağrılmasını istemişti. Anafartalar’dan sonra diğer muharebelere de katılan Hatice Hanım, İzmir’de Yunanlılara esir düşer. Buradan Manisa’ya kaçan ve Bandırma üzerinden İstanbul’a geçen kadın asker, buradan sonra da İnönü Muharebeleri’ne katılır. Kurtuluş Savaşı boyunca pek çok cephede boy gösteren Hatice Hanım, Kütahya cephesinde, Çay ve Dumanlı Pınar muharebelerinde de bulunmuştur.
Mücahit Hatice Hanım


`Mücahide Hatice Hanım``la yapılan bir röportaj da, . Mücahide Hatice Hanım``, o günleri şöyle anlatıyor: ``Adım Ahmet`ti. Benim kadın olduğumu kimse bilmiyordu. Şarapnel ve kurşunlarla 9 yerimden yaralandım. Milli muharebemize gönüllü eşlik ettim. İzmir işgal altındayken İzmir`deydim. Mösyöler Yunanlılarla birlikte kışlamıza hücum ettiler. Yaralanan askerlerimizi İzmir Gureba Hastanesine yetiştiriyordum. Beraberimizde hastabakıcı hanımlar da vardı.`

` Zeynep Mido Çavuş 

Kosova’nın gönüllü kahramanı.
Osmanlı’nın verdiği savaşta sadece Türkiye sınırları içindeki kadınlar rol almadı. Bunun dışında da eski Osmanlı topraklarından gelerek savaşa katılan kadınlar olmuştu. Kosova’dan gelerek gönüllü olarak Çanakkale savaşında bulunan Zeynep Mido Çavuş, bunlardan biridir. Ailesi Kosova’da bulunan ve savaşa katılmak üzere tek başına gelen Zeynep Çavuş’un şehit düştüğü ve İzmit’te heykelinin olduğu iddia ediliyor.
``...15 Ağustos 1915 Pazar günü savaşa katıldık ve büyük tepeyi ele geçirme görevi aldık. Bu arada çok can kaybı verdik. Şarapnel parçaları, makineli tüfek mermilerinin yarı sıra pusuda ateş eden keskin nişancı kadın savaşçıların ateşi altında adeta cehennemde ilerlemek gibi bir şeydi. Burada pusuya yatıp çarpışan keskin nişancıların çoğu kadın veya kız. Kendilerini yeşile boyayıp bodur çalılar ve bitkilerle uyum sağlamışlar.``


, Avustralya ve Yeni Zelanda arşivlerinde yer alan çok sayıda belge arasında bulunan Avustralyalı Piyade er J.C. Davies`in annesine yazdığı bir mektupta da cephede savaşan kadınlarla ilgili şunların yazıldığı belirtiliyor: ``Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü, keskin nişancı bir Türk kızı, pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm. Güzel yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında bir kızdı. Ölü olarak ele geçirdiğimizde yanında başka bir Türk`ün ölüsünü de bulduk. Genç kızın bedeninde 52 kurşun yarası vardı.``

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ