OSMANLI KADININDA İYİLEŞTİRME
Burhan Bursalıoğlu
Osmanlı Türk kadınının toplumdaki yerinin değerlendirilmesi Tanzimat Fermanıyla başlamıştır. Avrupa halklarından esinlenen bir dizi reform benzeri çağdaşlaşma etkinlikleri sonucunda, Osmanlı kadını düşünce alanında, siyasi ve toplumsal haklar verilmesi yönünde, ciddi gelişmeler sağlanmıştır. Bu dönemde, Avrupalı düşünür ve siyasilerlerin sık, sık Osmanlılar’ la kurdukları diyaloglar ve önerileri sayesinde, eğitimde çok geri olan kızlarımızın eğitimlerinin yapılması baskıları karşısında, 1858 de başlatılan, eğitim seferberliği içinde, ilkokullar, askeri tıbbiyeye bağlı ebe okulu, kız sanat okulu, kız öğretmen okulu açılarak ebe ve öğretmen yetiştirilmiştir.
Yetiştirilen bu kızlarımız , geride kalan çok miktardaki kızlarımıza göre az da olsalar, halkımıza hizmet götürmüşlerdir.
Bu arada, “Mukadderat” Şuku fezar” “Hanımlara mahsus Gazete” adlarında gazete çıkaran bazı kadınlarımız da olup, idarecilik yapmışlardır.
Meşrutiyetten sonra yine bazı kadınlarımız, kadınların durumlarını daha iyi bir seviyeye getirilmesi için “Teali-i Nisvan” “Müdafaa-i Hukuku Nisvan “ “Asri Kadınlar Cemiyeti adında dernekler kurdular.Bu mücadelelerinden sonra ilk defa 1917 de kadınlara boşanma hakkı tanındı, kadının rızasıyla, çok kadınlı evlilik kısıtlanmış oldu.
2. Tanzimat döneminde, Namık Kemal, Şemsettin Sami, Abdulhak Hamit Tarhan gibi düşünürlerin döneminde, gazete ve dergilerinde, sıkça “kadın” konusu üzerinde yazılar yazmışlardır. Kadının çeşitli meslek sahibi olmaları , görücü usulüyle evlenmenin zararları, kadınların çok zor durumda oldukları yönünde birçok görüş belirtip, öneriler yapmışlardır.
Sonuç olarak: Teokratik bir yapıya sahip olan Osmanlılarda, Tanzimat’tan, Birinci Dünya savaşına kadar geçen süreçte, kadın sorununa ilişkin gelişmelerinin temel niteliği, tüm kadınları kapsayıcı olmamıştır. Sadece büyük kent kadınlarının, çok sınırlı bir bölümüne yönelik olmuştur. Buna rağmen, kent kadınlarının çok az bir bölümü eğitimden istifade edebilmiş, çok az bir bölümü de düşük ücretle, işçi statüsüyle fabrikalarda çalışabilmişlerdir.
Evlenme, boşanma şeriat kanunlarıyla devam etmiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE KADIN
Atatürk Türk Kadınına Çağdaş bir konum kazandırma düşüncesini uygulama çalışmalarına başlayarak, kadının “Vatandaş” sayılmasına dahi karşı çıkan milletvekillerinin çoğunlukta bulunduğu bir mecliste ve Kurtuluş Savaşının en korkulu günlerinde, Türk kadınının en ileri toplumlarındaki yasal haklara sahip kılmak için ilk adımlarını attı.
Cumhuriyet döneminde Atatürk Devrimleri ile, kadınların toplumsal durumları önemli gelişmeler sağlamıştır. Yasalarda, kadın erkek eşitliği önemli derecede sağlanmıştır. Kadın boşanma hakkında, seçme, seçilme, eğitim, meslek edinme, kamu görevi yapma gibi gerekli olan haklara kavuşturulmuştur.
Kadının hukuk, çalışma, siyasal katılım, toplumsal ve aile yaşamında, eğitimde erkekle eşit haklara sahip olmak için tüm çabalar sarf edilerek, kısa zamanda da gerçekleştirilmiştir.
Türk Kadını, Kurtuluş Savaşının başlarında, hazırlık aşamasında ve savaş sırasında yaptığı çalışmalar tartışılmayacak kadar önemlidir. Onlar, ordunun yardımcı hizmetlerine katkıda bulunmakla yetinmediler, bununla sınırlı kalamazlardı. Sık sık çatışmanın da ortasında yer aldılar Tarih ne yazık ki bu kadınlardan pek çoğunun adını vermemiştir. Örneğin, Gördesli Makbule, Fatma Seher, Tayyar rahmiye, Nezahat hanım ve Hatice Hanımlar gibi. Atatürk, savaşta omuz omuza destek verdiği Türk kadınını asla unutmamıştır. Her fırsatta, kadına vefa duygusunu dile getirmiş, her yenilik için kadın haklarına öncelik tanımıştır.
Daha Ocak 1923 de, Cumhuriyet’i kurmadan önceki dönemde bile, kadının hakları konusunu, İzmir’de dile getiriyordu.
“Şuna inanmak gerekir ki, yeryüzünde her şey kadınlar tarafından yapılmıştır. Bir toplum, onu oluşturanlardan, yalnız birinin ihtiyaçlarının kazanılması ile yetinirse, o toplum yarıdan çok güçsüzlük içinde kalır. Bir Millet ilerlemek ve uygarlaşmak isterse, özellikle bu noktayı temel olarak benimsemek zorundadır. Kadınlarımız da bilgili olarak ve erkeklerin geçtiği tüm öğretim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplumsal hayata erkeklerle birlikte yürüyerek, birbirlerinin yardımcısı ve destekleyicisi olacaklardır.Memleketimizde cahillik varsa, bu yaygındır. Yalnız kadınlarımızı değil, erklerimizi de kapsamaktadır. Son olarak diyorum ki, Bizi Analarımızın adam etmesi gerekirdi.Onlar edebilecekleri kadar etmiştir. Ancak bu günkü seviyemiz, bu günün gerektirdiği zorunluluk ve ihtiyaca yeter değildir. Başka zihniyete, başka olgunlukta adamlara ihtiyaç var. Bunları yetiştirecek olanlar da, bundan sonraki Annelerdir.”
Atatürk, 23 Mart 1923 de Konya’da halka hitap ederken şunları söylüyordu:
“Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının fevkinde kadın mesaisi zikretmek imkanı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını, - Ben, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar himmet gösterdim – diyemez.”
Yetiştirilen bu kızlarımız , geride kalan çok miktardaki kızlarımıza göre az da olsalar, halkımıza hizmet götürmüşlerdir.
Bu arada, “Mukadderat” Şuku fezar” “Hanımlara mahsus Gazete” adlarında gazete çıkaran bazı kadınlarımız da olup, idarecilik yapmışlardır.
Meşrutiyetten sonra yine bazı kadınlarımız, kadınların durumlarını daha iyi bir seviyeye getirilmesi için “Teali-i Nisvan” “Müdafaa-i Hukuku Nisvan “ “Asri Kadınlar Cemiyeti adında dernekler kurdular.Bu mücadelelerinden sonra ilk defa 1917 de kadınlara boşanma hakkı tanındı, kadının rızasıyla, çok kadınlı evlilik kısıtlanmış oldu.
2. Tanzimat döneminde, Namık Kemal, Şemsettin Sami, Abdulhak Hamit Tarhan gibi düşünürlerin döneminde, gazete ve dergilerinde, sıkça “kadın” konusu üzerinde yazılar yazmışlardır. Kadının çeşitli meslek sahibi olmaları , görücü usulüyle evlenmenin zararları, kadınların çok zor durumda oldukları yönünde birçok görüş belirtip, öneriler yapmışlardır.
Sonuç olarak: Teokratik bir yapıya sahip olan Osmanlılarda, Tanzimat’tan, Birinci Dünya savaşına kadar geçen süreçte, kadın sorununa ilişkin gelişmelerinin temel niteliği, tüm kadınları kapsayıcı olmamıştır. Sadece büyük kent kadınlarının, çok sınırlı bir bölümüne yönelik olmuştur. Buna rağmen, kent kadınlarının çok az bir bölümü eğitimden istifade edebilmiş, çok az bir bölümü de düşük ücretle, işçi statüsüyle fabrikalarda çalışabilmişlerdir.
Evlenme, boşanma şeriat kanunlarıyla devam etmiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE KADIN
Atatürk Türk Kadınına Çağdaş bir konum kazandırma düşüncesini uygulama çalışmalarına başlayarak, kadının “Vatandaş” sayılmasına dahi karşı çıkan milletvekillerinin çoğunlukta bulunduğu bir mecliste ve Kurtuluş Savaşının en korkulu günlerinde, Türk kadınının en ileri toplumlarındaki yasal haklara sahip kılmak için ilk adımlarını attı.
Cumhuriyet döneminde Atatürk Devrimleri ile, kadınların toplumsal durumları önemli gelişmeler sağlamıştır. Yasalarda, kadın erkek eşitliği önemli derecede sağlanmıştır. Kadın boşanma hakkında, seçme, seçilme, eğitim, meslek edinme, kamu görevi yapma gibi gerekli olan haklara kavuşturulmuştur.
Kadının hukuk, çalışma, siyasal katılım, toplumsal ve aile yaşamında, eğitimde erkekle eşit haklara sahip olmak için tüm çabalar sarf edilerek, kısa zamanda da gerçekleştirilmiştir.
Türk Kadını, Kurtuluş Savaşının başlarında, hazırlık aşamasında ve savaş sırasında yaptığı çalışmalar tartışılmayacak kadar önemlidir. Onlar, ordunun yardımcı hizmetlerine katkıda bulunmakla yetinmediler, bununla sınırlı kalamazlardı. Sık sık çatışmanın da ortasında yer aldılar Tarih ne yazık ki bu kadınlardan pek çoğunun adını vermemiştir. Örneğin, Gördesli Makbule, Fatma Seher, Tayyar rahmiye, Nezahat hanım ve Hatice Hanımlar gibi. Atatürk, savaşta omuz omuza destek verdiği Türk kadınını asla unutmamıştır. Her fırsatta, kadına vefa duygusunu dile getirmiş, her yenilik için kadın haklarına öncelik tanımıştır.
Daha Ocak 1923 de, Cumhuriyet’i kurmadan önceki dönemde bile, kadının hakları konusunu, İzmir’de dile getiriyordu.
“Şuna inanmak gerekir ki, yeryüzünde her şey kadınlar tarafından yapılmıştır. Bir toplum, onu oluşturanlardan, yalnız birinin ihtiyaçlarının kazanılması ile yetinirse, o toplum yarıdan çok güçsüzlük içinde kalır. Bir Millet ilerlemek ve uygarlaşmak isterse, özellikle bu noktayı temel olarak benimsemek zorundadır. Kadınlarımız da bilgili olarak ve erkeklerin geçtiği tüm öğretim derecelerinden geçeceklerdir. Sonra kadınlar toplumsal hayata erkeklerle birlikte yürüyerek, birbirlerinin yardımcısı ve destekleyicisi olacaklardır.Memleketimizde cahillik varsa, bu yaygındır. Yalnız kadınlarımızı değil, erklerimizi de kapsamaktadır. Son olarak diyorum ki, Bizi Analarımızın adam etmesi gerekirdi.Onlar edebilecekleri kadar etmiştir. Ancak bu günkü seviyemiz, bu günün gerektirdiği zorunluluk ve ihtiyaca yeter değildir. Başka zihniyete, başka olgunlukta adamlara ihtiyaç var. Bunları yetiştirecek olanlar da, bundan sonraki Annelerdir.”
Atatürk, 23 Mart 1923 de Konya’da halka hitap ederken şunları söylüyordu:
“Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde, Anadolu köylü kadınının fevkinde kadın mesaisi zikretmek imkanı yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını, - Ben, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar himmet gösterdim – diyemez.”
Tarsus’ta bir gezisinde, halk Gaziyi alkışlamak için toplanmıştı. Kurtuluş savaşında cephede de savaşan, Kara Adile Çavuş Atatürk’ün önünde secdeye kapanarak, Ona saygısını ifade etmek istedi. Atatürk, gözleri yaşararak onu yerden kaldırıp, “Kahraman Türk Kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlarımız üstünde göklere kadar yükselmeye layıksın. “ Bu sözleri, o kadının kişiliğinde, tüm Türk Kadınına söylemişti.
Türkiye’ de kadın hakları ile ilgili ciddi çalışmalar Cumhuriyet ile birlikte başlamıştır.
29 Ekim’ de ilan edilen Cumhuriyet sonrasında Atatürk Türk Kadının, toplumsal statüsünü değiştirmek için bir dizi başarılı reformlar yapmıştır.
Atatürk’ün:
1925 de İnebolu’da yaptığı konuşmada “ Ülkenin esenliğini, çağdaşlığını, kadınların dünyaya açılmasında gördüğünü; 30 Ağustos 1925 de Kastamonu konuşmasında yine kadın hakları konusunda “ Bazı yerlerde görüyorum ki, yüzünü gözünü gizliyor ve yanından geçen erkeklere karşı, ya arkasını çeviriyor, ya da yere oturarak kapanıyor, bu tavrın anlamı nedir?
Efendiler, medeni bir milletin anası ve kızı bu garip şekle son vermelidir. Şüphe yok ki, ilerleme adımları iki cins tarafından, beraber, arkadaşça atılmak ve ilerleme, yeniliklerle birlikte, merhaleler aşmak lazımdır. Böyle olursa inkılap başarılı olur. Herhalde, daha cesur olmak lüzumu açıktır.”
Kadın hakları statüleri konusunda en önemli gelişmelerinden biri de “Türk medeni kanununun” 17 Şubat 1926 kabul oldu. Bu kanunla, Türk vatandaşlarına ayrım yapılmaksızın , Diğer uygar milletlerin vatandaşları gibi eşit haklara kavuşmuştur. Kadın, öncelikle anne ve eş olarak değerlendirilmektedir. Poligami önlenmiş, evlilikte tek eşlilik gerçekleştirilmiş, kadına, kocasından ayrılma hakkı tanınmış, mahkemelerde tanıklıkta cinsiyet farkı ortadan kaldırılmıştır.
1924 de kabul edilen Öğretim birliği yasası ile kadın ve erklere eşit eğitim yapma imkanları sağlanmıştır.
Türk kadını çok kısa zamanda, çalışma alanının her dalında başarılı görevler yapma durumuna gelmiş ve emeğinin karşılığını da almaya başlamıştır.
Önemli haklardan biri de, 3 Nisan 1930 da kabul edilen yasa ile, Belediye meclislerine, seçme ve seçilme kazanımıdır.
5 Aralık 1934 de de Türk kadınına, Milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu kararla, aynı zamanda Kadına eşit yurttaşlık hakları verilmiştir.
Atatürk bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getiriyor. “ Bu kararlarla , Türk Kadınları siyasal ve sosyal alanda pek çok batı ülkesindeki kadınlardan daha üstün bir durum kazanmışlardır. Bundan sonra peçe altında, kafes ardında kadın kalmayacaktır. Türk kadınları bugün en önemli haklarını kazanmışlardır. Bundan ötürü, ben, bu kararı, en önemli reformlardan biri sayıyorum.” “Bu Millet modern olmaya devam edecekse, bu kadınların sayesinde olacaktır.
Kadınlarımızın katıldığı ilk Milletvekili seçimi, 1 Mart 1935 de yapıldı. Bu seçimde 18 kadın Milletvekili, % 4.6 oranla Meclise girmiştir. Atatürk’ün gördüğü bu son seçimden sonraki tüm seçimlerde, kadın seçilmiş milletvekili oranını, bu orana yetişememiştir. En son 2002 de kadın Milletvekili oranı %4.4 de ulaşabilmiştir.Bugün Afrikada , bazı devletlerdeki meclislerde bulunan kadın Milletvekili sayısı bizimkilerden daha fazladır.
.
1935 de bu güne kadar çok sular aktı. Bu gün yasalar karşısında kadın- erkek eşitliği vardır. Ama günümüz Türkiye’sinde, uygulamada, buna pek riayet eden bulunmamaktadır.. Kadınlarımızın özgürlüğü gün geçtikçe kısılıyor, erkeğin hakimiyeti artıyor, kadının eli kolu bağlanıyor, kız çocuklarımız okullardan uzak tutuluyor, töre cinayetleri artıyor, kadına yapılan şiddet yargıda dahi hafife alınıyor, cinsiyet ayrımcılığı, olumsuz yönde kökleşiyor.
Yukarıda da söylediğim gibi, kadın-erkek eşitliğinin uygulanamaması politik sahada daha çok belirleniyor. Ne zaman ki, halkımızın yarısını teşkil eden kadınlar, Parlamentoda, yarı yarıya temsil edilirler, o zaman kadın haklarındaki olumsuzluklar ortadan kaldırılır.
Kadınlar, özgürlüğünüzü ve ruhunuzu baskılardan kurtarın. M.K. Atatürk.
“Bundan sonraki yazımız Cumhuriyet’imizin “ kadın ilkleri” olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder