11 Ağustos 2010 Çarşamba

EDEBİYAT


ADİL GİRAY’IN PERİHAN’A YAZDIĞI           İLK MEKTUP
 Burhan Buırsalıoğlu

Perihan'ın Adil Giray'ya yazdığı ilk mektuba karşılık olarak  Adil Giray'ın kaleme aldığı mektup aşağıdadır.
 
Ayrılığın bu denli şiddetli bir azap, bekleyişin bu derece gönül yakıcı  bir ateş olduğunu bilmezdim.  Gözlerim güzel yüzünü görmeyeli henüz sekiz gün olmadı. Vücudum seksen yıl mezarda kalmış da bütün bütün yok olmaya yüz tutmuş ölülere benziyor. Aynada yüzüme baktıkça, kendi kendimden korkuyorum. Ne yazık!... Bana olan aşkın bu durumla nasıl sürecek? Sevginden mahrum kalırsam nasıl yaşayacağım?... Gönlüm, buluşmalarımızın böyle kayıtlara bağlı buluşuna bir türlü razı olmuyor; senden ayrı geçen her dakikam bana yüzyıllar kadar uzun geliyor.
Uğrunda ölecek olsam zararı yok!   Çünkü senin için ölecek değil miyim? Senin yolunda ölmek bence sonsuz yaşamdan daha üztündür… Ancak ayrılık!... Ah o zalim ayrılık!... Ne yapalım yaşamım senden ayrı geçiyor. Ölsem yine senden ayrılacağım. Ama böyle bir ayrılık sonsuza dek olacak! Sonsuza dek ayrılık!... Ne can yakıcı söz!... Ne müthiş düşünce!..:

Acaba ne güçlü zalimlerle en aciz zayıfları, yüce Tanrı'nın mutlak adaletine delil olmak üzere bağrında eşitçe barındıran kara toprak, yine o mutlak adaletin  yüzü suyu hürmetine, birbirine eş yaratılmış iki ruhun sonsuza dek birleşmesine engel olmaktan çekinmez mi?
Sonu gelmeyen ayrılık!... Ne olmayacak kuruntu! Ne güzel hayal!... Acaba durumları kendi gibi geçici,  vakitleri devri gibi sınırlşı olan şu alçak dünyanın yalnız ayrılığında mı sonsuzluk zevki var.? Yüce Tanrı'nın kullarına merhametinin bayram yeri olan öbür dünyada, birbirine özlemle gitmiş sevgilileri buluşturmaktan daha büyük  ne armağanı vardır ki, yine Tanrı’nın aşk gibi en aziz bir bağışı yalnız dünyaya ait olsun da sonsuz ömür ayrılık içinde geçip gitsin. Ahhhh!... Mutludur o aşıklar ki, yaşam kayıtlarından silinip uzaklaşarak yüksek ruhlara karışırlar; güzelliğin zevklerine, aşkın tatlarına boğulurlar;  ışık gibi her an bir alemden  başka bir aleme geçerler; hayal gibi, her dakikada bir arzu dünyası, bir ferahlık cenneti yaratırlar…
Yok, aşkın bu geçici dünyada da vaz geçmeyecek, doyulamıyacak tatları vardır!... Eğer olmasaydı, aşk dediğimiz o yüksek duygunun bu dünyada varlığının anlamı kalmazdı.
Bunu nefsimizde de denemiyor muyuz? Düşünüyorum, şu anda hayalini gözlerimin önüne getirerek bu satırları karalarken duyduğum zevki, yaşadığım giçbir mutluluk anıyla değişemiyorum.
Senden ayrı iken hayalinde bu denli tat buluyorum… Ya birleştiğimiz zaman ne durumlara geleceğimi, artık sen düşün.!..:
Offff!... Bu ayrılık da nedir? Niçin istediğimiz zaman birbirimizi göremiyoruz? Acaba rakip var da onun için değil mi? Rakip olacağına kahrolsaydı!
Alçak kadın benden ne istiyor? Beni seviyormuş. Ne yapayım, ben kendisini sevmiyorum. Beni sevmesini ona ben mi teklif ettim ki cezasını ben çekeyim? Bu durumu düşündükçe, olanca kanım başıma hücum ediyor. Beynim eriyip yerlere akacak sanıyorum. Bilmem, senin aşkına layik olacak  denli değerli bir insan değilsem, onun heveslerina alet olacak kadar alçak mıyım? Tanrı’yı kutsarım!... Dünyada aşığı ölümlere dek sürükleyen aşklar olduğunu çok gördüm; ama sevileni öldüren türünü hiç işitmemiştim. Besbelli felek,  o belayı da benim için saklıyormuş….
Aramızda 80 adım mesafe ya var, ya yok. Bende bu denli özlem, sende o derece merhamet var da yine birbirimizi yedi sekiz günde bir defacık olsun göremiyoruz. Göremiyoruz değil, görmek kendi elimizde olmasına karşın göremiyoruz. Ayrılığın bu çeşidi de çekilir eziyetlerden midir?
Ne yalan söyleyeyim, ben bu duruma daha fazla dayanamıyacağım. Cadının bir hevesi için böyle ızdırap çekmeyi, özlem içinde ölmeyi gönlüm bir türlü kabul etmiyor. Cadıyı ilk gördüğüm zaman olanca nefretimi yüzüne karşı  haykıracağım. Benden umudunu kessin ve bu sevdadan  vazgeçsin. Alçak, birleşmemize böylece engel oldukça adeta ömrümden çalıyor; bana ait olan aşk zevklerini zorla elimden alarak bizimle eğleniyor sanıyorum…
Bana acı!... Bu akşam yanıma gel! Biraz gönlüm dinginlik bulsun! Biraz aklım başıma gelsin de bir çılgınlık yapmayayım. Sözlerimin  bağlantısızlığından, düşünme gücümün ne denli zayıfladığını anlarsın. Başka ne diyeyim?
Buyruklarını bekliyorum.

Derd-i firaki çekmeye yok dilde iktidar
Ben ölmek isterim bana kat’i cevap ver.
 (Ayrılık  derdini çekmek için gönülde güç kalmadı. Ben ölmek istiyorum, kesin yanıtını ver.)

                                                             Adil Giray

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ