27 Kasım 2011 Pazar

G Ü N C E L

DOSTLUK VE KARDEŞLİK
 Burhan Bursalıoğlu

"Dostluk" sözlükte, dost olma durumu ve dostça davranış olarak açıklanmıştır. "Kardeşlik" de kardeş olma durumu, kardeş kadar yakın sayılma, birlik, beraberlik gibi anlamlara gelmektedir
"Dost" sevilen, güvenilen yakın arkadaş demektir. Dost bilinen kimse ile yakın ve samimi ilişkiler kurulabilir. Böyle bir kişi ile insan, her şeyini paylaşabilir, ona en gizli sırlarını açabilir. Bu durum, aynı zamanda dostluktur.
 Dost olmaya, dostlar edinmeye her insanın ihtiyacı vardır. insanların kardeşliğe de ihtiyacı vardır. Kardeş gibi birbirini seven ve kollayan insanlar, kardeşlik sayesinde yardımlaşırlar. Hayatta birbirlerine destek olurlar. Birbirlerini cesaretlendirirler. Kardeşlik kuranların, dostluk kuranlar gibi ortak değerleri vardır, inançları vardır, davranışları vardır. İnsan, diğer insanlarla bir arada yaşamak zorundadır

Sevgi, insanı diğer insanlara, hayvanlara ve başka şeylere yakın ilgi göstermeye iten duygudur. Sevgi, insanları birbirine bağlar. Sevginin olduğu yerde, acılar çabuk unutulur, dertler çabuk halledilir, üzüntüler neşeye dönüşür. Yüzler güler. Asık suratlar kaybolur, gözler parıldar, kalpler kaynaşır.
Her şey sevgiye dayanmaktadır. Kardeşliğin de, dostluğun da temeli sevgidir. Bunun ölçüsü sevginin karşılıklı olmasıdır. Bencilce sevgi, süreklilik kazanamaz. insanca yaşamak demek, birbirlerinin haklarına saygı göstererek yaşamak demektir. Haklara, inançlara saygı duymak, dostça yaşamaktır, kardeşçe yaşamaktır, diyalog içinde yaşamaktır. ilişkileri geliştirerek yaşamaktır, bozarak değil.

Sevmenin ilk şartı, alçak gönüllü olmaktır. ikinci şartı, güler yüzlü, tatlı dilli olmaktır. Bir diğer şartı, insanlara hoşgörülü davranmak, karamsar olmamaktır. Dördüncü şartı, insanların kişiliğine saygı göstermek; ona emreden bir tavır içinde olmamaktır. İnsanlarla alay etmemek, insan kendisini çok öğrenmek diğer şartlardandır. Bu şartları yerine getiren kişi sevmeyi başarır. Sevmeyi başaran kişi, sevilmeyi de hak eder İnsanlara sıcak davranan, tevazu ile yaklaşan insan, sevilir. Herkese güven veren kişi kendisini sevdirir. Karşılık gözetmeden insanların iyiliğine koşan kişiyi herkes sever. 0, sevilmeyi hak etmiştir.

İnsanlar arasındaki dostlukları, ahbaplıkları, arkadaşlıkları, kardeşlikleri, kısaca ilişkileri iki gruba ayırmamız  mümkündür:

1- Menfaate dayanan, çıkar esası üzerine kurulan dostluklar, arkadaşlıklar, ahbaplıklar. Bu tür dostluklar çıkar esası üzerine kurulduğu için, menfaat varsa dostluklar devam eder, menfaat yoksa dostluklar da devam etmez, bozulur. Bu tür insanlara iyi gün dostu denir. Bunlar rahat ve iyi günlerinizde sizin dostunuz olurlar, yanınızdan hiç ayrılmazlar, hep sizinle beraber olurlar, adeta etrafınızda pervane gibi dönerler. İşin iç yüzünü bilmeyerek görünüşe bakıp aldananlar da,
 “Bunlar ne güzel, ne iyi dosttur, ahbaptır” derler. Bu tür dostlara karşı dikkatli olmak gerekir. Bir atasözümüzde bunlar hakkında şöyle denilmiştir: “Abdalın dostluğu köy görününceye kadardır.” Bunun anlamı şudur: Çıkarları dolayısıyla size dost görünen kimseler, işini yürütecek başka yollar bulunca sizinle olan münasebetlerini keserler, sizi hemen terkederler.

Velilerden birine:

-Kaç dostun var, diye sorulmuş;

-Bilmiyorum, şimdi dünya bana yöneldiği,  makam sahibi olduğum için bütün insanlar bana dost. Gerçek dostlarımı, dünya benden dönüp gidince anlayacağım, demiş

2- Samimiyet üzerine kurulan dostluklar ve kardeşlikler. Bu tür dostluklarda karşılıklı sevgi vardır, saygı vardır, samimiyet vardır, içtenlik vardır, doğallık vardır, fedakarlık vardır. Menfaat ve çıkar ilişkilerine dayanmaz. İyi günlerde de kötü günlerde de birbirlerinin yanlarında olurlar. Hele kötü günlerde hiç arkadaşlarını terketmezler, onların yardımlarına koşarlar. Halkımız arasında böyle iyi dostlara “kara gün dostu” denir. Bu konuda Hz. Ali şöyle der: “Senin gerçek kardeşin, daima yanında bulunan ve sana faydalı olmak için zarara katlanan, zamanın felaket ve musibetleriyle karşılaştığın zaman ne pahasına olursa olsun yardımına koşandır.”
Bir düşünür de “Gerçek dostlar, iyi günlerinizde davet edilince sizi ziyaret ederler, kara günlerde davetsiz gelirler” der.

Mevlâna hazretleri bir gün müritlerinden biriyle giderken, birbirleriyle sarmaş dolaş olmuş bir grup köpek görürler. Müritlerinden biri;

“Şunlara bakın, ne güzel kardeşlik örneği! Keşke insanlar da bunlardan ibret alsalar!” der.

Mevlâna hazretleri tebessüm ederek karşılık verir:
Aralarına  bir kemik atıver de gör kardeşliklerini.”

Gerçek kardeşlik, arkadaşlık ve dostluklar basit çıkar ilişkilerine, dünya menfaatına dayanmamalı ve bilinmelidir ki, bunların hepsi sahte ve geçicidir.
 Merhum Barış Manço’nun bir bestesinde:

Unutma ki dünya fâni

Veren Allah alır canı

Ben nasıl unuturum seni

Can bedenden çıkmayınca

Dediği gibi, bir ömür boyu sürmeli, can bedende olduğu müddetçe devam etmeli. İnsanlığın böyle dostluklara, böyle kardeşliklere, böyle sevgiye, ihtiyacı var.


İnsanların birbirlerine karşı sevgi, merhamet ve şefkat göstermelerinin misali bir vücudun misali gibidir ki, o vücudun bir organı rahatsızlanırsa, diğer bütün organlar etkilenir ve acı duyarak onun ıstırabını paylaşırlar.

İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin hocalarından Hz. Ali’nin torunu İmam Cafer-i “ Sadık’a  “Beş kimse ile beraber bulunmaktan sakın:

Birincisi yalan söyleyen; çünkü devamlı ona aldanırsın.

İkincisi ahmak, aklı az olan; çünkü sana iyilik yapayım derken kötülük yapar.

Üçüncüsü cimri; çünkü en çok işine yarayacağı zaman seni bırakır.

Dördüncüsü kötü kalpli kimse; çünkü menfaatına kavuşmak için seni harcar.

Beşincisi fasık, yani açıkça kötülükleri yapan; çünkü seni bir lokma ekmeğe satar.”

Diyarbakırlı Said Paşa da bir beytininin açıklamasında:

“Kötülükler insana fena nefsinden gelir, utanılacak şeyler ise insana kötü arkadaşından gelir, kötü arkadaşına uyarak kötülükleri yapar, kötü yollara düşer.”

Denilmiştir ki, insanlar üç kısımdır:

Bir kısım insanlar vardır ki, gıda gibidirler, onlardan hiçbir zaman uzak kalınmaz, her zaman onlara ihtiyacımız vardır. Yemeden içmeden yaşamak mümkün olmadığı gibi, onlarsız yaşamak da mümkün değildir. Başka bir ifadeyle yeme ve içmeden usanılmadığı gibi, bu tür insanlardan da usanılmaz.

Bir kısım insanlar da vardır ki, deva yani ilaç gibidirler. İlaç, her zaman alınmadığı, ancak gerektiğinde alındığı gibi, onlara da her zaman değil bazı durumlarda ihtiyaç duyulur.

Bir kısım insanlar da vardır ki, dert gibidirler, insanlara zarar verirler, onlara hiçbir zaman ihtiyaç duyulmaz, hatta onlardan kaçılır, yanlarına yaklaşılmaz.

Gerçek dost ve arkadaşla  ilgili olarak söylediklerimizi özetlersek:

Dostlarınız içerisinde sizi yüzünüze karşı çekinmeden eleştiren, ama kusurlarınızı da herkesin içinde savunan,

Başarılarınızdan dolayı kıskançlık duymayan, bilakis sevinip, mutlu olan; başarısızlıklarınızdan dolayı da üzülen,

İhtiyacınız olduğu zaman ilgisiz kalmayan, aksine hemen yardımınıza koşan,

Her söylediğinizi tasdik etmeyen, aksine, bildiği doğruları söyleyen biri veya birileri varsa bilin ki, gerçek dostunuz odur.
İşte bu sebeple denilmiştir ki:

Dost odur ki, sana doğrusunu diye,

Dost değildir, sana doğrusun diye.

Hz. Ali'nin: “
Her şeyin hayırlısı yenisidir, fakat dostun hayırlısı eski olanıdır.” Sözü de dostluğun anlamını  en iyi şekilde  ifade etmektedir.
 Ülkemizde, bu günlerde dostluğa ve kardeşliğe çok ihtiyacımız var. Aynı topraklarda doğduk; aynı eğitimi görüyoruz; aynı yasalarla yönetiliyoruz; aynı bayrak altında  bulunuyoruz; kimliklerimizde  TC yazıyor ama kavgalıyız. Birbirimizin boğazına sarılıyoruz. Geçmişimizi, büyüklerimizi suçluyor, inkar ediyoruz.  İnanın bize yakışmıyor. Dostlarımızı üzüyor, düşmanlarımızı sevindiriyoruz. Buna bir son vermeliyiz. Hemde en kısa zamanda.  

 Dostluk ve kardeşliğe inanıyorsak,  rahmetli Nazım Hikmet Ran'ın  "YAŞAMAK,  BİR AĞAÇ GİBİ TEK VE HÜR, BİR ORMAN GİBİ KARDEŞCESİNE "

beyitini hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

MİLLİ BAYRAMLARIMIZ